Süleyman Tekir – Süleyman Askerî Bey Teşkilat-ı Mahsusa’nın İlk Başkanı | 39 Alıntı

Ayşe Olgun Fırat
Ayşe Olgun Fırat
Dil değil belki, ama yankısı bana ait
Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Süleyman Askerî Bey, Türk ordusuna mensup bir paşanın oğlu olarak dünyaya gelmiş ve bu yönüyle yaşıtlarından oldukça şanslı bir çocukluk ve gençlik dönemi geçirmiştir. Henüz Harp Okulunda iken yollarının kesiştiği “İttihatçılık” ise Süleyman Askerî Bey’in bundan sonraki hayatını şekillendirecek olan büyük bir motivasyon kaynağı olmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa tecrübesi sayesinde Irak Cephesi’nde emin adımlarla ilerlemiş fakat ilk müsademesinde duygularına yenik düşerek harp meydanına atılmasından dolayı iki bacağından yaralanmıştır. Şuayyibe’de samimiyetle güvendiği Arap ve Kürt gönüllülerinin cepheden kaçmalarına ve devletin yenilgisine dayanamayarak 14 Nisan 1915 tarihinde intihar etmiş olan Süleyman Askerî Bey‘in vefatı ile harp tarihinin en önemli kişisel sayfası da kapanmıştır.

  1. “Ordugah elim bir matem içinde gibidir. Bütün vahdetler kırıldı. Bütün vifaklar çözülmüş gibi… Ben herhalde gitmeli veya ölmeliydim.” (s.97)
  2. “Sıhhatim ve saadetim kararsız fakat ruhumdaki metanet tezayüd ediyor. Tesadüf yemv-i veladetimde şetaret ve memnuniyet için ne lazımsa hazırdır.” (s.97)
  3. “Akşam yemeğinden sonra benim çadırın dışına çıktık ne kadar latif bir geceydi. Hafif ve tozsuz esen nesim-i nevazı içinde bağırdık, pür neşe kazandık, eğlendik…” (s.98)
  4. “Elbet en güzel hükmü biz vereceğiz.” (s.115)
  5. “Muharebeler büyüklüklerinden ziyade size kaybettirdikleri ile nazarınızda büyüklük kazanırlardı. Tarihin onları nasıl kaybettiklerinden ziyade sizin orada kaybettikleriniz ve hissettikleriniz çok daha önemliydi.” (s.135)
  6. “Padişah, Tevfik Paşa’yı isterken; İttihatçılar Said Halim Paşa’yı sadrazam yapma gayretindeydiler.” (s.155)
  7. “Sadrazamlar devriliyor, darbeler, suikastlar yaşanıyor her nasılsa işin sonunda Edirne bir türlü kurtarılamıyordu.” (s.156-157)
  8. “Edirne’nin Süleyman Askerî Bey Teşkilat-ı Mahsusa’nın İlk Başkanı yaşamında büyük bir öneme sahip olduğu şüphesizdir. Babası Halil Vehbi Paşa’nın uzun süre görev yaptığı şehirde doğup büyümüş, ilk eğitimini burada almıştı. Elbette Edirne’nin kurtarılması sırasında göstereceği mücadele ruhuna büyük bir coşkunluk verecekti.” (s.158)
  9. “Enver Bey, sabah saatlerinde müjdeli haberi İstanbul’a çektiği telgrafla bildirdi; Edirne, Kırkkilise (Kırklareli) kurtarılmıştı.” (s.159)
  10. “Enver, saraya damatlığı, Hürriyet ve Trablusgarp kahramanlığının yanına bir de ‘Edirne Fatihi’ ünvanı eklemişti ki yaptıkları ve yapacakları artık sorgulanabilir olmaktan uzaktı.” (s.160)
  11. “İskeçe halkı kısa sürede kuvvetlerin başındaki kişilerin isimlerini öğrenmişti. Kısa süre önce Trablusgarp’ta savaşmış olan Süleyman Askerî, Eşref ve Hacı Sami Beyler Türk halkının onurunu kurtarmak için ordudan istifa ederek Batı Trakya’ya geçmişlerdi.” (s.167)
  12. “Bulgar zulmü altında ezilen Müslüman Türkler, Süleyman Askerî Bey kuvvetiyle adeta yeniden hayat bulmuşlardı.” (s.168)
  13. “Süleyman Askerî Bey, biraz aceleci ve biraz da nikbin olmasına rağmen pek mükemmel ve müteşebbis bir idare adamı sayılabilirdi. Yüksek zekası, son derece cesaret ve fedakarlığıyla muhitine itimat ve emniyet veren bu mümtaz şahsiyetin Batı Trakya teşebbüslerinden, sonradan İstanbul Konferansı ve ardından Türk-Bulgar ittifakı esaslarının tespiti sırasında pek çok siyasi istifadeler sağlanmıştır.” (s.172)
  14. “Bulgarlar ayrıca müsadere usulüyle Türklerin mallarına el koymuştu. Misliyle mukabele eden Süleyman Askerî Bey, kurdurduğu müsadere komisyonlarıyla Türklerin mallarını geri aldı.” (s.177)
  15. “Süleyman Askerî Bey tarafından kurulan hükümet Bulgarların başına gelen bir talihsizlik olarak görülüyordu.” (s.179)
  16. “Batı Trakya Türklerinin geleceği hususunda işini şansa bırakmak istemeyen Süleyman Askerî Bey en güvendiği subayları çeşitli bölgelerde bırakmayı tercih etti.” (s.185)
  17. “Süleyman Askerî Bey artık çok daha güçlü bir karakterdi. Hem İttihat ve Terakki hem de ordu içerisinde adından söz ettirmeyi başarmıştı.” (s.187)
  18. “Enver’i ziyaret ettiği aynı gün Cemal’i ziyaret ederek Harbiye Nazırlığını bu kez ona teklif etti. Kabineye girmek için oldukça hevesli olan Cemal Bey, bu durumdan oldukça hoşnut olmuştu. Süleyman Askerî Bey her iki tarafı da aynı hedefe yönlendirerek temeldeki amacına ulaşmıştı.” (s.189)
  19. “Süleyman Askerî Bey, askerlikten emekliye sevk edildiği gün Aşair ve Muhacirin Müdürü Suad Bey’in yerine müdür olarak tayin edildi. Bu tayin şüphesiz Süleyman Askerî Bey’i İstanbul’da tutmak, uzak bölgelere göreve göndermemek için yapılmıştı.” (s.192)
  20. “30 Kasım 1913, Teşkilat-ı Mahsusa müfrezelerinin kuruluş tarihi iken 2-3 Ağustos 1914 teşkilatın bir icra heyeti başkanlığında resmi hüviyet kazandığı tarihtir.” (s.195)
  21. “Süleyman Askerî Bey’in başkanlığındaki Teşkilat-ı Mahsusa heyeti doğrudan Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya bağlıydı.” (s.197)
  22. “Teşkilat-ı Mahsusa, bilinenin aksine, bir istihbarat örgütü, bir casusluk teşkilatı veya propaganda birimi değildir. Modern tanımlarla konuşmak gerekirse, Teşkilat-ı Mahsusa bir erken dönem gayrinizami harp birimidir.” (s.198-199)
  23. “Örgüt fiilen Balkan Muharebeleri sırasında kurulmuştur. Resmi kuruluş tarihi 30 Kasım 1913’tür.” (s.199)
  24. “Sofya’dan izinsiz şekilde İstanbul’a dönen Tahsin, İttihat ve Terakki’nin merkezi olan Kırmızı Konak’ta Süleyman Askerî Bey’e ‘Bu iş kuvveden fiile çıkarılamaz. Eğer bana inanmıyorsanız başka birini gönderin’ deme cüretini göstermişti. Süleyman Askerî Bey ise kendisine; ‘Dönmemen lazımdı. Bizden talimat beklemeliydin. İdare meclisimizde vaziyeti görüşelim. Sen biraz istirahat et’ demişti. Bu görüşmeden iki gün sonra Silahçı Tahsin, Teşkilat-ı Mahsusa’ya çağrılarak infaz edildi. Aslında görevini layıkıyla ve kendisine emredildiği şekilde yapmadığı taktirde başına gelecekleri çok iyi bilmesine rağmen bu kumarı oynamış, emirle  gittiği yerden emirsiz dönmüştü.” (s.204)
  25. “Teşkilat-ı Mahsusa ile III. Ordu aynı gaye ve amaç için Kafkas Cephesi’nde mücadele etmelerine rağmen kullandıkları yöntem ve yönetim mekanizmaları birbirinden oldukça farklıdır.” (s.216)
  26. “Ermeni Meselesi gerek Osmanlı Devleti’nin iç siyaseti gerekse de Kafkas Cephesi’nin askeri geleceği açısından oldukça önemliydi.” (s.218)
  27. “Süleyman Askerî Bey’in, Teşkilat-ı Mahsusa başkanlığından Irak Cephesi’ne gönderilmesinin tek bir nedene bağlanması imkansızdır. Yaşanan birçok gelişme bu durumu adeta zorunlu kılmıştır.” (s.241)
  28. “Süleyman Askerî Bey’in niçin İstanbul’da kalıp teşkilatın masalarını uzaktan yönetmek yerine bizatihi cepheye geldiği tartışmalı bir husustur. Bunun için çok sayıda sebep sıralanabilir olmasına rağmen en önemlilerinden birisi önceki kısımlarda bahsedildiği üzere Teşkilat-ı Mahsusa’nın Kafkas Cephesi’nde yapacağı operasyonlar konusunda saha elamanları ve İttihat ve Terakki’nin katib-i mesullerı arasındaki görüş ayrılıklarıdır.” (s.242)
  29. “Süleyman Askerî Bey çetelerin görünmeden iş yapması gerektiğini düşünürken onlar açıkça faaliyet gösterme, fatih, fetheden ünvanlarına sahip olmak arzusundaydılar. Süleyman Askerî Bey, bunun o kadar kolay olmadığını bilmesinin gizli yapılması gerektiğini bilecek kadar bu konularda yetişmişti.” (s.242)
  30. “Eğer Süleyman Askerî Bey şahsi menfaatler peşinde koşan adi ruhlu bir adam olsaydı, o da harp zamanında bazılarının yaptığı gibi Enver Paşa’ya dalkavukluk eder, Tokatlıyan Oteli’nin salonlarında yan gelerek vagon ve şeker dalavereleriyle binlerce banknotlar istif eder, Miloviç, Makenzi, vesaire gibi Türk düşmanı casus karıların yataklarına biner liralık banknot sererdi…” (s.244)
  31. “Dahiliye Nezareti, Cavid Paşa’nın Irak’ta meşgul olabileceği bir görevde kalıp kalmamasının Süleyman Askeri Bey tarafından uygun olup olmadığını soruyordu. Bu dahi İstanbul’da Askeri Bey’in ne denli etkili olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir.” (s.246)
  32. “Süleyman Askerî Bey, Bağdat’a gelmesini müteakip birkaç gün içerisinde istediği tüm atamaları yaptırmayı başarmıştı. İcraatlarına başlaması için Irak’ta ona engel olabilecek hiçbir güç yoktu.” (s.248)
  33. “İstanbul’daki gönüllü subay talimgahında kimisi zengin kimisi fakir ailelerin çocukları bulunuyordu. Ancak fakir aileler, çocuklarının alacakları maaşa ihtiyaç duyabilirler ve Irak’ta maaşlar düzenli olarak ödenemeyebilir diye fakir aileye mensup olanlar gönüllü birliğe değil düzenli ordu saflarına gönderiliyordu.” (s.252)
  34. “Süleyman Askerî Bey’in yarbaylığı gelmiş… Yarbay marbay ama, değme paşalardan üstün… Ben çok paşa gördüm, Alaman’ın Golç Paşası, Halil Paşa, Ali İhsan Paşa… Süleyman Askerî Bey’deki sesi birinde görmedim. ”Paşa sesi” dedin mi, bir Süleyman Askerî Bey’de vardı, bir de rahmetli Atatürk’te… Bunlar bir kez, ”Asker evlatlarım,” diye bağırdılar mı orduların gözlerinden yaş dökülürdü.” (s.253)
  35. “Süleyman Askerî Bey’in Irak ve havalisi Komutanı olduğu dönem Irak Cephesi’nin ikinci dönemi olarak kabul edilebilir. Dönemin ikinci olarak adlandırılmasının sebebi mücadeledeki yöntemin değişmesidir.” (s.255)
  36. “İngilizleri şaşırtan husus Türk topraklarında bu kadar kolay ilerlemelerine izin verilmiş olmasıydı. Neredeyse hiçbir müdahale ile karşılaşmamışlardı.” (s.270)
  37. “Ancak cephenin sonuna kadar İngiliz iş birliği ile adeta sonu gelmeyecek ihanetler halkasının ilki bu tarihte yaşandı. Muhammera Şeyhi Hazâl, 10 Kasım günü, İngiliz konsolosuna bölgeye sevk edilen kuvvet hakkında haber verdi.” (s.271)
  38. “Donanmanın ateşi Türk birliklerinin dikkatini dağıtma konusunda oldukça başarılıydı. İngilizlerin dost Araplar şeklinde bahsettikleri işbirlikleri tarafından sağlanan üç yelkenli nehir geçişinde İngiliz piyadeleri yardım etmişti.” (s.275)
  39. “İngilizler karşılarındaki kuvvetten ziyade başındaki isme yani Süleyman Askerî Bey’e odaklanmışlardı. Onun iyi eğitimli ve keskin bir asker olduğundan emindiler.” (s.278)

Tekir, Süleyman. Süleyman Askerî Bey Teşkilat-ı Mahsusa’nın İlk Başkanı. İstanbul: Kronik Yayınları, 2022.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Sevilme İhtiyacının Gölgesinde: Onay Kompleksi ve Sosyal Kimlik

Kendi ışığınla var olmak, sevilmeden de sevebilmek ve onaysız yaşam, özgürlüğün ve içsel huzurun sessiz zaferidir.

Amy Winehouse – Rehab ve Psikoloji Çerçevesinde İncelenmesi

Kendini inkârın sesi: Amy Winehouse'un Rehab'ı bir kadının içsel direnişini ve kırılganlığını anlatan dürüst bir itiraf.

Çamurda Doğan Saflık: Nilüfer Çiçeği ve 5 Eser İncelemesi

Nilüfer çiçeğinin Doğu’dan Batı’ya uzanan anlamsal yolculuğu ve bu yolculuğun sanat üzerindeki büyüleyici izleri.

Hailey Bieber Stil İncelemesi: Çabasız Şıklığın Öncüsü

Hailey Bieber, minimalist ama iddialı stiliyle sade şıklığı bir güç ifadesine dönüştürüyor.

Bakü Seferi ve Kafkas İslam Ordusu

Osmanlı ordusunun Kafkasya’daki son seferi, Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü kurtararak Azerbaycan’ın bağımsızlık yolunu açtığı zaferdir.

“The Beach At Sainte Adresse” Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Monet'nin The Beach At Sainte-Adresse isimli eserini anımsatan şarkılara birlikte göz atalım!

Dijital Dünyada Görünmez Yönlendiriciler: Algoritmalar Nasıl Çalışıyor?

Algoritmalar nasıl çalışır? Arama, öneri ve yapay zeka sistemlerini örneklerle öğrenin; etik ilkeler ve pratik ipuçlarıyla dijital rehberiniz.

İstanbul Mimarisi: Cercle d’Orient

Beyoğlu'nun kalbi olan Cercle d'Orient ya da Büyük Kulüp, ilginç tarihi ve mimarisiyle bize çok şey anlatıyor.

Love or Duty Tablosunun Hikâyesi – Aşk Uğruna Kutsal Yemini Bozmak

Aşk ve inanç arasında sıkışmış bir rahibenin hikâyesini, Gabriele Castagnola’nın tartışmalı eseri Love or Duty üzerinden keşfeden dramatik bir sanat incelemesi.

Madeleine de Proust Nedir?

Hepimiz kimi zaman kendi kendimize veya çevremizin etkisiyle geçmişe bir yolculuk yapabiliyoruz. Yüzyıl öncesinde yazılmış bir kitap da tam olarak bu konuyu ele alıyor ve sonrasında bambaşka kapılar açılıyor. İşte Proust ve ünlü madleni.

Editor Picks