İttihatçılık: Doğuş eserinde Süleyman Tekir, İttihatçılık fikri ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin doğuşunu dönemin sekiz önemli şahsiyeti üzerinden geniş bir şekilde inceliyor. Daha önce gözden kaçırılan birçok detayı ustalıkla yakalayan Tekir’in sade ve akıcı anlatımıyla kendinizi 20.Yüzyılın Osmanlı İmparatorluğu’nda bulacak, fedailerin, hürriyetperverlerin arasına karışacak ve onların maceralarına tanık olacaksınız.
”Bir Fikir, bir hareket, bir ruh”
Süleyman Tekir’in kıymetli eseri İttihatçılık: Doğuş‘tan önemli bilgileri içeren alıntıları sizler için derledik. Keyifli okumalar!

- ”1889’da Osmanlı İmparatorluğu’nun tek tıp eğitimini veren okulunda, ülkenin yönetim sistemini kabul etmeyen bir avuç öğrenci tarafından kurulup 19 sene sonra amacına ulaşan hareketin adı İttihatçılıktır.” (s.11)
- ”Gizli ve politik amaçları olan İttihat ve Terakki’nin temel amacı II. Abdülhamid’e yeniden Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koydurmak ve Osmanlı Devleti’nde Meşrutiyet idaresini tesis etmekti.” (s.11)
- ”1908 öncesi İttihatçılığı gizemli hale getiren en önemli ritüel, örgüte üye olurken yapılan yemin merasimidir. Cemiyet, gizliliğini korumak, üyelerinin bağlılıklarını artırmak maksadıyla böyle bir yol seçmişti. Yeni üye yapılacak kişi rehberi eşliğinde gözleri bağlı olarak yemin edeceği yere getirilir, özel kıyafetleriyle hazır bekleyen tahlif heyeti tarafından yemin ettirildi.” (s.17)
- ”15 Nisan 1908 tarihli Şura-yı Ümmet gazetesi, altıncı yılını tamamlarken Cemiyetin armasını da ilk sayfadan yayınladı. Bu tarihten itibaren kullanılmaya başlanılan İttihat ve Terakki arması; tıpkı Osmanlı arması gibi; azameti ve gücü sembolize ederken içerisinde militarist sembolleri barındırıyordu.” (s.19)
- ”Jön Türklüğün manşet isimlerinden olan Ahmet Rıza, Hürriyetin Babası yakıştırması yapılan tek kişidir. Oldukça erken bir dönemde Paris’e gitmesi, Abdülhamid idaresinden kendisinden sonra kaçanlara Paris’i adeta sığınak haline getirmesi, Jön Türk tarihine yaptığı en büyük katkılardandır.” (s.21)
- ”Ahmet Rıza’ya göre dönüşüme eğitimden başlamak gerekiyordu. İyi bir çiftçi ve köylü ancak eğitimli bireyler eliyle yetiştirilebilirdi.” (s.25)
- ”Abdülhamid’in önemli taktiklerinden birisi uzaktaki muhaliflerini sürekli baskı altında tutmak yerine onları çeşitli şekillerde etkisiz hale getirmekti.” (s.28)
- ”Ahmet Rıza hayatı boyunca maddiyata özellikle de paraya değer vermeyen tavrıyla inandığı gerçeğin peşinden koştu.” (s.29)
- ”Meşrutiyet’in yeniden ilanının 1908’e kadar gecikmesinin çok sayıda sebebi vardır. Bunlardan birincisi Ahmet Rıza’nın ihtilale karşı çıkan ve beklemeyi tercih eden tavrı, ikincisi ise Jön Türk hareketi içerisinde bir türlü sonu gelmeyen çekişme ve mücadelelerdir.” (s.34)
- ”1907’de Selanik’te kurulan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile Paris’teki, İttihat Cemiyeti birleşti. Bu iki yapının güçlerini birleştirmesi üzerine 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet yeniden ilan edildi.” (s.41)
- ”Nâzım’ın Paris’teki temel hedefi; kişisel kariyerinin yanı sıra Osmanlı Devleti’nde Kanun-i Esasi’yi yeniden ilan ettirmek, istibdat rejimine son vermekti.” (s.46)
- ”1900’lü yılların başında bir Türk gencine göre siyasi hayat Namık Kemal’den kendisine kalan mirastan başkası değildi. Ülke içerisinde sürgünü, yurtdışına kaçmışsa Paris’te yaşayacağı firari yaşamı ifade ederdi.” (s.50)
- ”Dr. Nâzım’ın Paris günlerinde diğer İttihatçılara yapıldığı gibi ona da kalemini ve davasını satması içim Abdülhamid idaresi tarafından para teklif edilmişti. Karakteri itibariyle Dr. Nâzım bu teklifi elinin tersiyle ittiği gibi Genç Türk davasına vefakâr kalmayı tercih etti.” (s.50)
- ”Dr. Nâzım, Selanik’teki Cemiyetin ismine ilk günden itibaren ısınamamıştı. O, Paris’te dağılan Terakki ve İttihad isminin benimsenmesi gerektiğini düşünürken Selanik grubu ise bunun Cemiyete zarar verebileceği konusunda hemfikirdi. Nâzım’ın ısrarları sonucunda üyeleri gönderilen mektuplarla durumun çok sorun yaratmayacağı ortaya çıkınca Cemiyet, Terakki ve İttihad adını aldı.” (s.61)
- ”İttihatçıların faaliyet gösterdikleri bölgedeki postane müdür ve memurlarının yaklaşımları hayati öneme sahipti. Çünkü tüm iş postane üzerinden yürütülüyordu.” (s.73)
- ”İzmir’deki şubede yemin ederek Manastır’a tayin olan Süleyman Askerî Bey’in tasarladığı bir suikast neticesinde Abdülhamid’in en güçlü paşalarından Şemsi Paşa öldürülmüş, namlular müteakiben Osman Hidayet Paşa’ya yönelmişti.” (s.74)
- ”Toplantı sırasında Kanun-i Esasi’nin yeniden yürürlüğe konulduğunu yani Meşrutiyet’in ilan edildiğini duyanlar hep bir ağızdan avazları çıktığı kadar haykırıyorlardı: Yaşasın Kanun-ş Esasi. Yaşasın Terakki ve İttihad Cemiyeti.” (s.76)
- ”İnce farklar, soluk renkler onun gözlerinde mevcut sayılmazdı.” (s.81)
- ”Babası Sultan Abdülaziz ve V.Murad’ın başına gelenlere şahit olan Yusuf İzzettin Efendi’nin ruh halini tahmin etmek zor değildir.” (s.84)
- ”Yusuf İzzeddin gerçeklikten kopuk bir karakter değildi. Zaten gerçeklikten kopmasını ve mecnun bir yaşan sürmesini istemeyecek olanların en başında İttihatçılar geliyordu.” (s.84)
- ”Jurnalcilik zaman içerisinde asıl maksadından uzaklaşarak Padişahtan para koparmanın en kolay yolu haline gelmişti. Özellikle tahtın geleceğini ilgilendiren hususlarda kesenin ağzı sonuna kadar açılıyordu.” (s.87)
- ”Dr. Nâzım ve Dr. Bahaeddin Şakir’in güçlerini birleştirmeleri ve birlikte yol yürümeleri İttihatçılık adına asıl hikâyenin başlangıcını temsil eder.” (s.96)
- ”Ekim 1905’te Paris’teki İttihatçıları sevindiren bir gelişme yaşandı. İstanbul’dan alınan bilgilere göre Sultan Abdülhamid oldukça hastaydı.” (s.98)
- ”Paris’te çekişmelerin yanı sıra yeniden yapılanma faaliyetlerinin yoğun şekilde devam ettiği günlerde Selanik’te Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kurulmuştu.” (s.106)
- ”Talat’ın hayatta en çok üzüldüğü durumlardan birisi onun Türk kimliğine yapılan saldırıdır.” (s.111)
- ”Soba başında yaptıkları toplantılarda hükümetin acizliğinden Abdülhamid’in fenalıklarından bahsediyorlardı. Fakat lise seviyesinde eğitim alan öğrencilerin kalbinden geçenlerin dillerine yansımasından daha fazlası olmuyordu.” (s.134)
- ”Bulgarlar istemeden de olsa İttihatçılığa güzel bir hizmet etmişlerdi.” (s.149)
- ”Enver’in eniştesi Nâzım, İttihatçılığın Selanik’teki tüm yapılanmasını deşifre ettiği gibi Yıldız’a; Mayıs 1908 seyahatinde ayrıntılı bir rapor vermişti.” (s.151)
- ”Birbirini kovalayan toplantılarda Enver’in bir seçim yapma zamanı gelmişti. Ya sonucunun ne olacağını bilmediği bir yolculukla İstanbul’a gidecek ya da dağa çıkacaktı!” (s.153)
- ”Şüphesiz Mustafa Kemal başta olmak üzere tarihe mâl olmuş askerî liderlerin en önemli ortak özellikleri teşkilatçı olmalarıdır.” (s.174)
- ”Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve Çöküntü vardır. Her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir.” (s.178)
- ”Mustafa Kemal, Cemiyetin fikirlerine bağlı bir İttihatçı olmasına rağmen dava arkadaşlarıyla yöntem, usul, program ve uygulama konularında aynı zeminde buluşamadı.” (s.195)
- ”İnsanlığa muhabbeti, insanlığa hürmeti ben ondan aldım. O olmasaydı azce, eleme, acıya karşı gözlerim bu kadar yaşarmak kabiliyetine malik olmayacaktı.” (s.203)
- ”Tarihler 23 Temmuz 1908’i gösterdiğinde II. Abdülhamid yeniden Meşrutiyet’i ilan edip Meclisi Mebusan’ın açılacağını ilan ettiğinden Ömer Naci İran’da bulunuyordu. Van’dan sınırı geçerek ülke topraklarına giren Ömer Naci ilk iş olarak eğilip vatan toprağını öpüp koklamıştı.” (s.216)
Tekir, Süleyman. İttihatçılık Doğuş. İstanbul: Kronik Yayınları, 2023.