Şükrü Erbaş, Türk şiirinin güçlü ve etkileyici isimlerinden biri olarak öne çıkar. Onun şiirlerinde kelimeler sadece anlam taşımakla kalmaz; aynı zamanda bir direniş, bir çağrı ve umut ışığı olarak da yankılanır. Şiirlerinde geniş ve zengin bir tematik yapı vardır. Bu yazıda, Şükrü Erbaş’ın şiirlerinde derin izler bırakan üç temel tema üzerinden, onun duyarlılığını, sorgulamasını ve kelimelerle verdiği direnişi yakından keşfedeceğiz.
Şiirlerinde yarattığı güçlü atmosferin ve derin temaların kaynağını daha iyi anlayabilmek için, gelin öncelikle Şükrü Erbaş’ın hayatına ve edebî serüvenine yakından bakalım.
Şükrü Erbaş Kimdir?

1953 yılında Yozgat’ın Yerköy ilçesinde doğan Şükrü Erbaş, çağdaş Türk şiirinin özgün ve etkili isimlerinden biridir. Halk şiiri geleneğinin izlerini taşıyan yalın ve derin diliyle insanın iç dünyasını, toplumsal acıları ve doğanın sessizliğini güçlü biçimde işler. İlk şiirlerini 1980’li yıllarda yayımlayan Erbaş, Gazi Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümü mezunudur. Türkiye Yazarlar Sendikası ve çeşitli edebiyat dergileriyle yakın ilişkiler kuran şair, özellikle 1990’lardan itibaren geniş bir okuyucu kitlesine ulaşmıştır. “Kuş Uçar Kanat Ağlar”, “İnsanın Acısını İnsan Alır” ve “Aykırı Yaşamak” gibi eserleriyle edebiyat dünyasında saygın bir yere sahiptir.
İlk şiiri 1978 yılında Varlık dergisinde yayınlandı. “Yolculuk” adlı şiir kitabıyla 1987 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü‘ne, “Dicle Üstü Ay Bulanık” şiir kitabıyla 1996 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü‘ne, “Üç Nokta Beş Harf” şiir kitabıyla 2002 Ahmed Arif Şiir Ödülü‘ne ve “Gölge Masalı” adlı şiir kitabı ile de 2005 Ömer Asım Aksoy Şiir Ödülü‘ne değer görüldü.
Şükrü Erbaş kendisini; “arabasını yıldıza bağlamış bir dinozor, öfkesini bir saniye bile ertelemeyen bir aceleci, bir mitingde hâlâ gözleri dolan bir solcu, yenilgisini ayrıcalık sayan bir inanmış, bir yerde biraz fazla kalınca sıkılan bir kararsız, dünyadan aldığını hece hece bu dünyaya geri veren, ömrüne sahip çıkmaya çalışan bir insan olarak” tanımlamıştır. Şiiri, yalnızca estetik bir anlatım değil; aynı zamanda düşünmenin, sorgulamanın ve direnişin ifadesidir. Onun dizelerinde hayat; hüzün, umut ve derin insan sevgisiyle yeniden şekillenir.
Şükrü Erbaşın hayatına dair bilgi edindiğimize göre, şiirlerinde öne çıkan üç temel temaya bakalım.
1. Toplumsal Duyarlılık ve Adalet

Şükrü Erbaş şiirlerinde toplumun yoksul, hakları gasp edilen, ezilen bireylerine yer verir. Aynı şekilde adaletsizlik, savaşın yıkıcı etkileri, işçi sınıfının sıkıntıları ve toplumsal eşitsizlikler de onun dizelerinde sıkça yer bulur. Şiiri sadece bireysel bir anlatı olarak değil, toplumsal bir sorgulama ve mücadele aracı olarak da gören şair şiirlerinde toplumun açılarını derin bir empatiyle yansıtırken, umut ve direnç temasını da beraberinde işler.
İnsanın Acısını İnsan Alır eserinde insanın acısının başkalarıyla paylaşıldıkça azalacağını vurgular, toplumsal dayanışma ve paylaşmanın önemine dikkat çeker. Aynı zamanda bireysel ve toplumsal acıyı bir arada işleyerek insanlık durumuna ayna tutar, toplumdaki eşitsizlik ve haksızlıkların getirdiği yaralara da işaret eder.
“İnsanın acısını insan alır
Birinin elleri gerekir, birinin sesi, birinin ayak sesleri.”
Bu dizelerde, toplumsal dayanışmanın önemi ve insanın acısını hafifletmek için bir başka insana ihtiyaç duyduğu vurgulanır. Acı her ne kadar bireysel bir duygu olsa da iyileşme sürecinde başka bir insana, bir elin dokunuşuna, bir sesin sıcaklığına ihtiyaç vardır. Şiir aynı zamanda modern toplumda artan bireyselleşmeye ve yalnızlaşmaya karşı da bir duruş niteliğindedir. Bu dizelerle Erbaş bizi daha duyarlı ve dayanışmacı bir toplum olmaya çağırır.
“Bir insan, başka bir insana en çok ne zaman yakındır?
Aynı yalnızlığı yaşadığında.”
Erbaş bu dizelerde, insanların en derin bağlarını ortak acılar, benzer yalnızlıklar üzerinden kurduğunu ifade eder. Bu dizelerde empati kurmanın, başkasının duygusunu gerçekten anlayabilmenin, benzer bir boşlukta bulunmakla mümkün olduğu da vurgulanır. Toplumsal bağlar fiziksel yakınlıktan ziyade duygusal yakınlıkla kurulur, sağlamlaştırır. Aynı yalnızlığı, aynı acıyı paylaşmak ruhlar arasında görünmez bir köprü kurar böylece duygusal bağlar gelişir.
2. İnsan ve Doğa İlişkisi

“Benim elim, uzak bahçelerde çocukluktan bir ayçiçeği…”
Şükrü Erbaş, insanı doğanın bir parçası olarak görür. Erbaş’ın şiirlerinde doğa, sadece bir çevre unsuru değil, insanın varoluşuna dair derin anlamlar taşıyan bir özne gibidir. Doğa, şairin dizelerinde konuşur, duygulanır, acıyı ve sevinci paylaşır; Ağaçlar susabilir, kuşlar dert anlatabilir, gökyüzü insanın acılarını duyabilir. Rüzgâr, geçmişin özlemlerini; ağaçlar yalnızlığı ya da sabrı simgeler. Doğa bazen umut ve huzur, bazen de hüzün ve yalnızlık kaynağıdır. Şair için doğa, hem bir sığınak hem de insanı kendine döndüren bir öğreticidir.
Aynı zamanda, doğadan uzaklaşan modern insanın yalnızlığına dikkat çeker. Şiirlerinde doğa, insanın hem sesi hem de aynası olur. Ona göre, doğayla kurulan bağ zayıfladıkça, insan kendi içinden de uzaklaşır.
“Hangi acıyla yaprak dökersek dökelim
İnsan kendini seveceği bir dünya buluyor…”
“Yaprak dökmek” doğada sonbaharla birlikte gelen bir yenilenme ve dönüşüm sürecidir. Ağaçlar kışa yani zorlu bir sürece hazırlanırlar yaprak dökerek. İnsan da tıpkı doğa gibi zorlu bir sürece girebilir, acılarla savrulabilir ama bu bir yok oluş değil de bir dönüşümdür aslında. Doğa nasıl ki her sonbahardan sonra ilkbahara giriyorsa insan da her yıkımdan sonra yeniden bir “dünya” kurabilir. Her yaprak dökümünde bir yeniden doğuş gizlidir; tıpkı insanın her acıda kendini yeniden bulması gibi…
“Ve güz geldi Ömür Hanım.
Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul
İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde
Yağmur ha yağdı ha yağacak
İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin…”
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları adlı bu şiirinde doğayı insanın iç dünyasını anlamanın, hatta o dünyayı ifade etmenin bir yolu olarak kullanır. Sonbaharı bir mevsim olarak değil de insanın yaşamındaki bir dönüm noktası olarak kullanmış. Gökyüzü, bulutlar, çisenti, sonbahar… Hepsinde insanın iç dünyasında olup bitenlere vurgu var.
3. Varoluş Sorgulamaları ve İnsan Psikolojisi

Şükrü Erbaş, şiirlerinde insan hayatının anlamı, ölüm, yalnızlık, korku ve umut gibi varoluşsal temaları sıkça işler. Şair, insan psikolojisinin derinliklerine inerek bireyin iç dünyasındaki çelişkileri ve çatışmaları yalın ama güçlü bir dille ortaya koyar. İnsanın kendini ve dünyayı anlama çabası, sorgulama ve direnme hâlleri şiirlerinde yer edinir.
“İçtenliğimden aldım en çok yarayı…”
Bu dizede varoluşun temel sorunlarından birine değinir. “Gerçek benliği yaşamak mı, yoksa başkalarının beklentilerine göre şekillenmek mi?” Erbaş burada içten davranmanın, sahici olmanın getirdiği bedellere vurgu yapar. İnsanın en çok kendisi olduğu zaman zarar gördüğünü söyler.
“Kimseye acı vermemek için kırk yerinden kırılan inceliğim”
Bu dizelerde insanın “başkaları için kendini yok sayma” hâli anlatılır. Aşırı empatiye sahip bireylerin yaşadığı içsel çöküşü temsil eder. Bu kişiler başkalarını üzmemek için çoğu zaman kendi duygularını bastırır, kendi ihtiyaçlarını yok sayar. Buna bir tür duygusal kendini silme hâli diyebiliriz. Bu hâlde uzun vadede yorgunluk, tükenmişlik, değersizlik gibi ciddi duygusal sorunlara yol açar. Bu dize de incelikle parpa parça olmuş bir ruhun sesidir.
Şükrü Erbaş’ın şiirleri sadece okunmaz, hissedilir. O kelimelerle yalnızca yazmaz, direnir, sorar, en önemlisi de insana yeniden insan olduğunu hatırlatır. Onun dizeleri yüreğe dokunur, düşünceyi kışkırtır ve insanın iç sesini yankılatır. Onun kelimeleriyle tanışan her okur, aslında kendi iç yolculuğuna da çıkar. Çünkü onun kelimeleri hepimizin biraz da kendisini bulduğu bir aynadır. Yazımı bitirmeden önce size “Koşaradım” şiirinden bir parça sunmak isterim. Bu şiirde acıyı, pişmanlığı, geç kalınmışlığı hissedecek, kendi kırgınlıklarımızla yüzleşip, bir insanın kelimelerle ne kadar da sessizce çığlık atabileceğini fark edeceğiz.
“Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
-Ki bu en büyük kötülüktür size-
Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
İnsanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
Koşaradım
Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde.”
Kaynakça:
Öne çıkan görsel: oggito.com
“Şükrü Erbaş”. 1000kitap.com. Web. Erişim tarihi: 23.05.2025
“Şükrü Erbaş Hayatı”. Antoloji.com. Web. Erişim tarihi: 22.05.2025.
“Şükrü Erbaş”. teis.yesevi.edu.tr. Web. Erişim tarihi: 22.05.2025