Hayatın olağan akışı içerisinde yaşadığımız diğer duygular gibi zaman zaman da kendimizi suçluluk duygusunun etkisi altında hissederiz. Vicdani tarafımızın oluşturduğu bu suçluluk hissi, toplumsal yaşam adına önemli bir yerdeyken sınırını ve dozunu aştığı takdirde bireyin psikolojisine zarar vermeye başlar.
Suçluluk Hissi Her Zaman Tehlikeli mi?

Yaşadığımız olaylar ya da içinde bulunduğumuz durumlara karşı oluşan çeşitli duygu durum halleri bir nevi tepki ya da baş etme yöntemi konumundadır. Bireyin bu duygularının çevreye olan yansımalarını düşündüğümüzde, olayın toplumsal bir yanı ortaya çıkarken asıl olarak etkisini bireyin psikolojisinde gösterir. Fakat suçluluk ve utanç hislerinde işin içine ahlaki boyutun da girmesiyle toplumsal yaşama faydacılık kavramı daha çok ön plana çıkar. Bu faydacılıktaki asıl önemli rol, bu hislerin ortaya çıkış mekanizmalarından biri olan vicdandadır. Bu vicdanla ilişkili olarak bireylerin kendileri ve yürekleriyle yaşadıkları iç mahkeme, kişilerin ahlaki, insani ve etik değerleriyle ilgilidir. Bu değerler hususunda kişi, suçluluk ve utanç duygularını yaşamamak adına kendisine belli sınırlar çizer. Bireylerin çizdikleri bu sınırların toplumsal düzene büyük ölçüde katkıda bulunması ise göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Sadece bir kişinin bile bu duygulardan yoksun olması tahmin edilmesi güç bir domino etkisiyle toplum ahlakında büyük çöküşler yaşatabilir.
Yapılan araştırmalar suçluluk duygusuna yatkınlık gösteren kişilerin öfke, düşmanlık, dargınlık gibi duygulara daha uzak olduğunu göstermiştir. Çalışmalara göre bu kişilerin daha az suç işledikleri, kızdıklarında daha az öfkeli davrandıkları görülmüştür. Aynı zamanda bu kişilerin karar vermede ahlaki ölçütlerini göz önünde bulundurdukları saptanmıştır. Örneğin bir iş görüşmesinde yalan söylemeye daha az meyilli bulunmuşlardır. Araştırmaların sonucuna göre ise suçluluk hissine eğilim gösteren bireylerin kişilik özelliklerinde vicdan, mütevazılık ve uzlaşmacılık gibi yetkinlikler ön plana çıkmıştır.
Suçluluk üzerine yapılan çalışmalarda suçlulukla birlikte utanç kavramı da devreye girer. Birbirine benzer gibi görünen bu iki kavram, birbirlerinden ayrıldıkları önemli ayrıntılarla oldukça farklı yerlerdedir. Suçluluk duygusunda davranış üzerine odaklanılırken utançta kişinin benliği daha ön plandadır. Çünkü utanç genellikle bireyin yetersizliğiyle ilişkilendirilirken suçluluk, hatalı davranışta bireyin rolü üzerine odaklanır. Bunun yanında utanç duygusunun oluşumu diğer bireylerin varlığına doğrudan bağlıyken suçluluk, kişinin bireysel dünyasındaki çatışmasını merkeze alır. Bu yüzden yapılan araştırmalar kişilerin suçluluk duygusunu genelde yalnızken daha çok yaşadığını gösterir.
Peki, toplum yaşamı için önemli olduğunu söylediğimiz suçluluk hissi ne zaman bize zarar verir? Her şeyde olduğu gibi suçluluk hissinin de fazlası da yarardan çok zararı beraberinde getirir. Suçluluk, faydasını daha çok toplum bazında gösterirken zararını ise büyük ölçüde bireyin psikolojisinde gösterir.
Suçluluk Kompleksi Nedir?

Suçluluk kompleksi, zaman zaman hissettiğimiz işlevsel suçluluk duygusunun çok daha ötesinde sürekli olarak duyulan yanlış bir şey yapmış olma hissini ifade eder. Hatta bunun yanında yanlış bir şey yapmadan bile yanlış yapacağına dair olan korku ve endişe de beraberinde yaşanır. Artık kompleks haline gelen bu durum genelde gerçek yanlışları yansıtmayarak bireyin kendine karşı her zaman suçlayıcı davranmasına sebep olur.
Yaşanılan suçlulukta orantılı ve orantısız suçluluğun ayrımını yapmak önemlidir. Orantılı suçluluk, yapılan eyleme göre orantılı olan suçluluğu ifade eder. Birey bu suçlulukta genelde haklıdır ve suçluluğu pişmanlıkla birlikte yaşar. Orantısız suçluluk ise eyleme karşı oldukça orantısız dozda hissedilen suçluluğu gösterir. Hatta ortada bir eylem bile olmayabilir; suçluluk, düşünceler veya hayal edilenlerle ilgili olabilir. Çoğunlukla gerçek eylemlerin suçluluğunu yansıtmayan bu suçluluk, psikolojik bozukluklarla ilişkili olarak onların bir parçası ya da sonucu olarak gelişebilir. Üstelik obsesif-kompulsif bozukluğun (OKB) seyri ve tedavisinde genelde göz ardı edilmiş olsa da suçluluğun önemli bir bileşen olduğunu çalışmalar göstermiştir.
Suçluluk hissinin kökenine indiğimizde bilişsel faktörlerin de yer aldığını görürüz. Bu faktörler; algılanan yanlış yapma, sorumluluğun kabul edilmesi, algılanan gerekçelendirme eksikliği ve geçmişe dönük ön yargıdan kaynaklanan ön sonuç bilgisine ilişkin yanlış inançlardır. Temelde yatan bu sorunlar aynı zamanda suçluluğun giderilmesinde de oldukça belirleyicidir.
Suçluluk hissi aynı olsa da boyutu ve kaynaklandığı sebeplerden dolayı çeşitli türlere ayrılır. Bu türlerden en çok rastlanılanlara gelin, bakalım.
- Doğal Suçluluk: Gerçekten yapılan yanlış bir davranış ya da bunun sonuçları sebebiyle hissedilen suçluluk türüdür. Bu türde normal bir tepki olarak ortaya çıkan suçluluk genelde işlevseldir. Çünkü suçlulukla birlikte duyulan pişmanlık hatanın tekrar edilmemesi için bireye özveri sağlar. Gündelik hayatta hepimizin karşılaştığı bu suçluluk hissi, genelde hatanın telafi edilmesi ya da hatadan ders çıkarılması ile geriler.
- Uyumsuz Suçluluk: Bu suçluluk türünde birey, kontrolü dışında gerçekleşen olaylar adına suçluluk hisseder. Suç ya da hata başka birinde olsa bile, kendine pay çıkarır. Bunun kökeninde sorumluluk yönetimi ve reddi hakkındaki sorunlar yatabilir.
- Düşünsel Suçluluk: Ortada bir yanlış ya da olay olmasa bile bireyin düşündüklerinden dolayı duyduğu suçluluk hissidir. Düşüncelerinin yanlış, uygunsuz ve diğerleri tarafından hoş karşılanmayacağını düşünerek ek olarak utanç da yaşayabilirler. Bu kişiler aynı zamanda bu düşünceyi tabu haline de getirebilirler. Bu suçluluk türü, yanlış bir şeyi düşünmenin o şeyi gerçekten yapmak kadar kötü bir şey olup olmadığına dair olan ahlaki sorunu da beraberinde getirir.
- Kurtulan Suçluluğu: Toplu yaşanan olumsuz bir durumdan sonra kurtulan kişi kurtulamayan diğerlerine karşı suçluluk hisseder. Ülkemizde yaşanan yakın zamanlı deprem felaketine benzer olaylarda kurtulan suçluluğu ön plana çıkar. Empati duygusuyla ilgili olan bu suçluluk gerekli zamanda müdahale edilmezse bireyin tüm hayatını etkileyebilir.
Suçluluk Psikolojisinin Altyapısı

Belli durumlarda yaşadığımız ve normal tepki olarak değerlendirilen doğal suçluluğun haricinde kompleks haline gelen hatta patolojik boyutlara ulaşabilen suçluluğun altında yatan karmaşık sebepler olması muhtemeldir. Bu sebeplerin en başında herkesi etkileyebilecek güce sahip olan toplumsal normlar gelir. Yargılanma korkusunun getirdiği endişe, bireyi tüm davranışlarını inceden inceye sorgulamaya itebilir. Aynı zamanda ahlaki ve dini ölçütler ile duygular da bu suçluluk duygusunun tetikleyicisi olabilir.
Günümüzde artık birçok alanda dikkat çekilen ve üstüne derinlikli sorgulamalar yapılan ailevi travmalar da suçluluğun en önemli sebeplerinden biridir. En basit örnekle küçüklüğünden beri aile ortamında suçlayıcı tavırlarla fazlaca karşılaşan çocukların ileride de yaşadığı olaylarda kendini suçlamak ilk başvuracağı yol olacaktır. Tam aksine iyi bir şey gibi görünen çocuğun sorumluluk duygusunu geliştirmek için başvurulan yanlış yöntemler de zihindeki sorumluluk algısını olağanın dışına çıkarır. Bu durumda birey çevresindeki her şeyi kontrol edemeyeceği için ister istemez boş yere de olsa suçluluk duygusu yaşayacaktır. Buna benzer şekilde çevrenin bireye karşı fazlaca beklentisi ya da güveni olması da kişinin hata yapmaya hakkının olmadığını düşündürerek dolaylı olarak suçluluğa neden olabilir.
Ailesel travmaların rol oynadığı suçlulukta baştan yanlış oluşmuş ve bilinçaltına bu şekilde yerleşen algılar sebebiyle bu suçluluk hissinden kurtulmak kolay değildir. Tedavi, yerleşmiş algıların değişimini ve yeniden oluşumunu gerektirdiği için zorlu terapi süreçlerini beraberinde getirebilir.
Suçluluk kompleksi bireyin yaşadığı travmadan sonra da kaynaklanabilir. Kişinin yaptığı bir hata sonucu hissettiği suçluluk, etkisini sürdürerek onda sürekli suçlu psikolojisi yaratabilir. Bunun nedeni genel olarak kişinin o suçta takılı kalmasından kaynaklanır.
Suçluluk Davranışlarının Bireye Etkileri

Zihindeki yerleşik suçluluk duygusunun dışavurumu olarak kişilerin suçluluk davranışları göstermeleri de kaçınılmazdır. Bu noktada davranışların alışkanlığa dönüşmesi yaşanan suçlulukla birlikte kısır bir döngüye sebep olur. En kolay oluşan suçluluk davranışı, kaçınma halidir. Durumdan ya da herhangi bir kişiden sürekli kaçınma hali, çözümsüzlüğün getirdiği etkiyle kafada kapanmayan bir sayfa bırakmak demektir.
Kazanılması gereken bir erdem olarak görülen özür dilemek davranışının aşırıya kaçması da bireyi ilişkilerinde manipüle edilebilir bir noktaya sürükleyebilir. Tabii ki de yerinde olan bir özür, gerçek hataların çözümüdür ama sadece suçlu psikolojisinde olduğu için haksız yere ve sürekli özür dilemek karşı tarafın gözünden de suçlu görülmeyi beraberinde getirir. Aynı zamanda bireyin suçluluk kompleksinin sosyal ve duygusal ilişkilerinde kullanılmaya açık bir zaaf haline gelmesi de oldukça olasıdır. Bu zaaf kullanıldığı takdirde kişi suçluluk duymaya yatkınlığı sebebiyle kolayca suçlu hissettirilebilir.
Aşırı Suçluluk Duygusundan Kurtulmak İçin Neler Yapabiliriz?

Aşırı ve sürekli hissedilen suçluluk duygusunun bireyin psikolojisine olan zararlarından bahsetmiştik. Söz konusu suçluluk, doğru ve yerinde bir suçluluk bile olsa hiç bitmeyecek olan bir suçluluğun pençesinde yaşamak da bireyi daha fazla hataya sürükleyebilir. Bu noktada asıl önemli olan kişinin gerçek bir hatası varsa burada asıl odak suçluluk hissinden uzaklaşıp durumu telafi etme ya da hatadan ders çıkarma etrafında olmalıdır. Gerçek bir suçluluk yoksa da bireyin bilinçaltındaki suçluluk algısının değişimine odaklanılmalıdır. Bu bağlamda suçluluğa karşı öz şefkat geliştirmek kurtulma yolundaki önemli adımlardan biridir. Öz şefkat hakkındaki akademik çalışmaların öncülerinden olan Kristin Neff, suçluluk duygusundan kurtulmaya yardımcı olabilecek birkaç öz şefkat egzersizi geliştirir.
- Sizle aynı durumu yaşayan eğer bir arkadaşınız olsaydı ona neler diyeceğinizi, nasıl yönlendireceğinizi düşünerek kendinizi değerlendirmek; acımasız ve sert yorumlardan kendinizi korumaya yardımcı olacaktır. Düşündüğümde bu yöntem bence en etkili yollardan biri. Çünkü bu egzersiz başka birine verdiğim değeri kendime de vermem gerektiğini hatırlatmakla birlikte belki de söz konusu durumu gözümde büyüttüğümü de görmemde yardımcı olabilir.
- Egzersizlerden biri de kendinize sevgi, saygı ve şefkat duygularınızı ön planda tutacak bir mektup ya da günlük yazmak. Bu yazıyla kişi göz ardı ettiği bireysel değerini tekrar hatırlayarak kendine karşı öz şefkat geliştirir.
- Hiç yanlış yapmadan bir hayat yaşanmayacağını kabul etmek suçluluk duygusunu azaltarak, hatalara takılıp kalmayı erteleyebilir. Yapılan hataya karşı salt suçluluk duymak hatanın etkisini azaltmadığı gibi ders çıkarmaktan da kişiyi alıkoyar. Unutmamak gerekir ki asıl olarak yanlışlarla büyür ve bir şeyleri öğreniriz.
Kaynakça
- “Suçluluk Duygusuyla Başa Çıkmak: Suçluluk Psikolojisi Nedir?”. hiwellapp.com. Web. 03.12.2024
- “Suçluluk Kompleksi Nedir?”. verywellmind.com. Web. 03.12.2024
- “Suçluluk Duygusunun Üstesinden Gelmek”. goodtherapy.org. Web. 03.12.2024
- Örs Gevrekci, Aslıhan – Çırakoğlu, Okan Cem. “Suçluluk ve Utanç Duyguları Üzerine Kavramsal, Nöropsikolojik ve Psikopatolojik Bir Derleme”. Türk Psikoloji Yazıları 20. 40(2017): 89-105
- Clark, Andrew. “Suçluluk ve Utançla Çalışmak”. Psikiyatrik Gelişmede Tedaviler 18. 2(2012): 137-143
- Kapak Görseli: pinterest.com


