Stockholm’de 24 Saatte Görülmesi Gereken 8 Yer

Editör:
Beyza Yaman, Gülizar Nehir Gülkanat
spot_img

Daha önce hiç bir şehrin sizi gerçekten içine çektiğini hissettiniz mi? Stockholm’ü keşfetmeye başladığımda sanki şehir benimle konuşuyordu. Beni eski taş sokaklarında yürümeye, su kenarında nefes almaya ve ona kulak vermeye çağırıyordu. Stockholm geçmişin zarif mirasını ve bugünün enerjik ruhunu bir araya getirerek, her köşesinde tarih kokan bir modernlik sunuyor; her adımda hem eski hem yeni bir dünyanın izlerini takip ediyorsunuz.

Stockholm’de yürüdüğüm sokaklarda sanki zamanın başka bir akışında ilerliyordum. Her adımda geçmişin sessiz izleriyle, şehrin kendine has havası arasında adeta bir denge buluyordum. Şehrin her köşesi, insanı farklı yerlere taşıyor. Şimdi, kendi deneyimlerimle Stockholm’ün ruhunu size aktararak, sizi bu şehre adım adım götürmek istiyorum. Stockholm’de 24 saatlik bir yolculuğa çıktığınızda, bu kısa sürede şehri en iyi şekilde keşfetmek için hangi noktalara uğramalısınız? İşte size şehri derinlemesine hissettirecek bir rota!

1. Molins Fontän (Molin’in Çeşmesi)

Molin'in Çeşmesi'nden bir fotoğraf.
Molins Fontän | Stockholms Stad

1866’da Kungsträdgården‘daki büyük Sanat ve Endüstri Sergisi için Johan Peter Molin, gipsten bir çeşme heykeli yaptı. Bu ilk alçı versiyon, büyük beğeni topladı ve 1873’te tamamlanan metal versiyonu Kungsträdgården’de açıldı. Başlangıçta Ägirs döttrar (Ägir’in Kızları) olarak adlandırılan eser, Stockholm’ün konumunu simgeliyordu. Eserin ilk sunumu sırasında halk tarafından “lüks bir obje” olarak eleştiriler almıştı. Molin, bu eleştirileri yatıştırmak için çeşmenin alt kısmına, halkın kullanabileceği su püskürten kuğular eklemişti. Bu detay, hem estetik hem de işlevsel bir özellik olarak halkın takdirini kazanmıştı.

Molin, çeşmesini yaparken eski İskandinav mitolojisinden esinlenmiştir. Eserde, deniz tanrısı Ägir, eşi Ran ve dokuz kızları, harpa çalan Näcken tarafından çağrılır. Bu sahne, deniz ile göl arasındaki bağlantıyı simgeler ve İskandinav mitolojisinde suyla ilgili derin anlamlar taşır. Molin’in Çeşmesi’nin etrafında, dönemin farklı toplumsal sınıflarını temsil eden figürler bulunur. Molin’in eseri, hem dönemin toplumsal çeşitliliğini yansıtan figürleriyle hem de İskandinav mitolojisinden esinlenen tasarımıyla dikkat çekiyor.

Stockholm’ün simgelerinden biri haline gelen, Molin’in eserini Stockholm’deki ilk günümde görme fırsatı buldum. Çeşmenin etrafındaki zarif kuğular ve heykelin ince detayları o kadar büyüleyiciydi ki, gözlerimi uzun süre ondan alamadım. Üstelik öyle merkezi bir konumda ki, buradan başlamak adeta şehirle tanışmanın en iyi yolu!

2. Hallwyl Müzesi

Hallwyl Müzesi'nin içerisinden bir fotoğraf.
The Hallwyl Museum | Hallwylska Museet

Molin’in Çeşmesi’ni geride bırakırken rotamız Hallwyl Müzesi‘ne doğru yöneliyor. Stockholm’deki en özel yerlerden biri olan bu müze, geziyi noktalamadan önce mutlaka keşfedilmesi gereken bir durak. Ben çarşamba günü gitmiştim ve o gün müzeye ücretsiz giriş vardı. İçeride iki saate yakın vakit geçirdim ve o kadar keyifliydi ki, bir türlü ayrılmak istemedim. Her kapı, farklı koleksiyonların büyüsüyle insanı bambaşka bir dünyaya sürüklüyor, tıpkı Narnia’ya açılan kapı gibi.

Hallwyl Müzesi, Kont ve Kontes Walther ve Wilhelmina von Hallwyl’in evi olarak inşa edilmiş. Çift için kışlık bir ev olarak tasarlanan bu bina, 1898 yılında tamamlanmış. İsveç’in en ünlü mimarlarından biri olan Isak Gustaf Clason tarafından tasarlanmıştır. Kontes Wilhelmina, evin yapım sürecinde oldukça aktif bir şekilde yer almış ve koleksiyonculuk tutkusu, evi bir müzeye dönüştürmeye karar vermesine neden olmuş. Eserler, antikalar, silahlar ve porselenler gibi çeşitli koleksiyonları barındıran müze, 1920 yılında İsveç Devleti’ne bağışlanmış ve 1938 yılında da halka açılmış.

Müzeyi gezdikten sonra, müze dükkanına uğramayı ihmal etmeyin! Orada, tarih ve sanatla iç içe geçmiş zarif ve anlamlı hediyelikler bulmak mümkün.

3. Kraliyet Drama Tiyatrosu

Kraliyet Drama Tiyatrosu'nun ön tarafından bir fotoğraf.
The Royal Dramatic Theatre

İsveç’in ulusal tiyatrosu, Nybroviken koyunun kıyısında bulunan ve 1908 yılında inşa edilen, Art Nouveau tarzını yansıtan bir binadır. Tasarımında göz alıcı detaylar ve dönemin estetik anlayışını yansıtan öğeler ön plana çıkar. Bina üzerindeki o etkileyici işlemelere hayran kalmıştım, o motifler hâlâ aklımda. Stockholm’ün en sevdiğim yanlarından biri, rastgele yürüdüğüm her sokakta bile inanılmaz mimarilere denk gelmemdi. Şehir adeta bir açık hava müzesi gibi! Eğer sahnelenen tiyatrolar varsa, kaçırmamanız gereken bir fırsat; gerçekten unutulmaz bir deneyim olacaktır. Orada olmak yalnızca bu görsel şölenle sınırlı değil; binanın sol tarafında, beni içtenlikle etkileyen bir heykel de bulunuyor.

4. Margaretha Krook’un Heykeli

Margaretha Krook'un heykeli.
Margaretha Krook’s Statue | Udda Utflykter

Kraliyet Drama Tiyatrosu’nun sol tarafında İsveç’in ünlü aktrislerinden Margaretha Krook‘un heykeli bulunuyor. Krook, heykel teklifini her zaman reddetmiş çünkü heykelleri soğuk ve davetsiz buluyormuş. Ancak 2002’deki ölümünden sonra tiyatro, ona saygı olarak sahneye çıkmadan önce sigara içtiği yerde, 37 derece sıcaklıkta ısıtılan bir heykel yapmış. Heykelin altın rengi göbeği, insanların ona dokunarak sıcaklığını hissetmelerine olanak tanıyor.

İsveç’in soğuğunda bu heykele sarıldım ve hem hikâyesi hem de kendisi, içimi derinden ısıttı. Margaretha Krook’a sarılmadan rotamıza devam etmek olmaz!

5. Medeltidsmuseet (Stockholm Orta Çağ Müzesi)

Stockholm Orta Çağ Müzesi'nden bir bölüm.
Medeltidsmuseet | Wikimedia Commons

Stockholm Orta Çağ Müzesi; Kraliyet Sarayı’nın kuzeyinde, 1970’lerde yapılan bir arkeolojik kazıda bulunan kalıntılar üzerine inşa edilmiştir. 1986’da açılan müze, 16. yüzyıldan kalma Stockholm şehir duvarının bir kısmını ve Orta Çağ’dan çeşitli yapıları sergiler.

Müze, tuğla evler, kulübeler, liman ve şehir duvarı gibi öğelerle şehri yansıtan sergiler; Birger Jarl’ın doğumunun 800. yılına özel sergiler, Orta Çağ temalı kitaplar ve mücevherlerin satıldığı bir mağaza gibi birçok zengin içeriğe sahip. Ücretsiz bir şekilde girmek mümkün. Orta Çağ’a ait yapılaşmaya ve topluma dair bilgi edindikten sonra yolculuğumuza devam ediyoruz.

6. Kraliyet Sarayı

Stockholm'deki Kraliyet Sarayı'nın fotoğrafı.
The Royal Palace | Free City Guides

Stockholm Kraliyet Sarayı; Barok mimarisi, kraliyet daireleri ve taç mücevherleriyle tarih meraklıları için büyüleyici bir durak. Şehrin merkezinde yer alan bu görkemli yapı; İsveç kültürüne dair eşsiz bir bakış sunarken, her gün gerçekleşen muhafız değişim töreni de görülmeye değerdir. Tören saatleri mevsime ve özel günlere göre değişebildiği için, gitmeden önce bir göz atmak iyi olabilir. Sarayda hem ücretsiz hem de ücretli bölümler bulunuyor. Ziyaret planınızı da buna göre yapmanız faydalı olacaktır.

7. Stortorget Meydanı

Stockholm'un Stortorget meydanından bir fotoğraf.
Stortorget | Time Out

Eski şehrin tam ortasında bulunan bir meydan olan Stortorget, her yere çok yakın. İsveç’e gitmeden önce bu meydanın fotoğrafını görüp çok etkilenmiştim. Orada bulunduğumda ise meydanın dinamiği, binaların zarafeti, heykellerin anlam yüklü duruşu ve sokakların akışı bana tam anlamıyla huzur veren bir atmosfer sundu. Müzik eşliğinde durup etrafı izlerken, şehrin hareketi de bambaşka bir anlam kazandı.

Etrafında küçük kafeler, restoranlar, katedral, Kraliyet Sarayı ve Nobel Müzesi bulunan meydanda etrafı gözlemlemeden, şehrin ritmine kapılmadan ve Gamla Stan’ın tarihî kokularını içine çekmeden Stockholm turu eksik kalır.

8. Storkyrkan Kilisesi

Storkyrkan Katedrali'nde bulunan Saint George ve Ejderha heykelinin fotoğrafı.
St. George & The Dragon Statue – Storkyrkan | Flickr

Storkyrkan, Stockholm’ün en eski kilisesi olup 13. yüzyılda Gotik tarzda inşa edilmiş, ancak zaman içinde Barok dokunuşlarla yenilenmiştir. Kraliyet düğünleri ve taç giyme törenleri gibi önemli olaylara ev sahipliği yapan bu kilise, İsveç tarihinin en önemli dini yapılarından biri olarak kabul edilir.

İçeride, ünlü Aziz George ve Ejderha heykeli ile etkileyici bir sunak yer alır. Ayrıca, kilisenin görkemli vitrayları ve detaylı ahşap işçiliği, Gotik atmosferini hissettiren en çarpıcı unsurlardan biridir.

Restorasyon çalışmalarının sürdüğü bir dönemde; kiliseye girdiğimde, modern dans ve piyano gösterisinin etkileyici havası beni sardı. Kilisenin akustiği de özellikle dikkat çekiciydi. Girişin ücretli olduğunu hatırlatmakta fayda var, bu yüzden gitmeden önce buna göre plan yapabilirsiniz.

Bu önemli noktaların ardından bir molaya ihtiyacınız olursa, size keyifle önerebileceğim bir bonus yerim bulunuyor:

Café Kaffekoppen

Stortorget meydanında bulunan Café Kaffekoppen'in kapısındaki heykeller.
Café Kaffekoppen

Café Kaffekoppen, Gamla Stan‘ın eski sokaklarında yer alıyor. Bu şirin kafe, sıcak atmosferiyle ziyaretçilerine İsveç’in fika kültürünü yaşamak için rahatlatıcı bir deneyim sunuyor. Evin önündeki taş portal ve zengin tarihi, kafenin sakin köşesinde kahve içmek için mükemmel bir arka plan oluşturuyor. Kaffekoppen’de cam kenarında oturmak, Stortorget meydanının tarihî dokusunu izlemek kadar keyifli bir şey olamaz! Tatlıları da o kadar enfesti ki, burayı kesinlikle tavsiye ederim.

Son olarak da Stockholm’de gezip eğlenirken, bir yandan da İsveç müziğiyle ortamı renklendirmek isterseniz, size harika bir önerim var!


Kaynakça

Hallwyl Museum. Navicup. Web. Erişim Tarihi: 29.03.2025

Molins Fontän. Stockholm Konst. Web. Erişim Tarihi: 29.03.2025

Ted Gärdestad. Spotify. Web. Erişim Tarihi: 29.03.2025

 

 

 

 

 

spot_img

1 Yorum

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.