Ruhumuzu sağlıklı tutmanın birçok farklı teoriyle açıklanabilen çeşitli yöntemleri var. Çevreden, genetikten, çocukluk ilişkilerimizden, gözlemlediklerimizden ve daha birçok faktörden etkilenen benliğimiz çoğunlukla dış dünyadan gelen yorumlara tepkisiz kalamıyor. İstemediğimiz bir konumda kendimizi bulmakla sonuçlanabilen bu yorumlar, belki de dışlanmayı ve zorbalığı beraberinde getiriyor. Özellikle sosyal medyayla birlikte günümüzde insanları belirli kelimelerin ve kalıpların içine sıkıştırmak eskisinden de basit bir hale geldi. Stigma, toplumsal rollerin oluşmasında da bu rollerin getirilerinde de karşımıza çıkan bir kavram.
Özellikle sosyal medyada, insanların geçmişlerini ve içinde bulundukları durumu bilmeden onlar hakkında keskin yorumların yapılmasıyla sık sık karşılaşmam ve stigma kavramıyla tanıştırabildiğim kadar insanı tanıştırmak istemem beni bu yazıyı yazmaya itti. Çünkü her ay farklı bir akıma kapılıp gittiğimiz 2024’te, belki de farkındalık bazı şeyleri çözebilecektir.
Latinceden gelen stigma kelimesi, 16. yüzyılda suçluları ayrıştırmak için keskin bir aletle vücutlarına yapılan bir işaret anlamına geliyor. Bu işaretlerin diğer insanlar tarafından görülmesi suçlularda derin bir utanç duygusu yaratıyor. Kelimenin hikayesinin, günümüzdeki karşılığına uygunluğuyla noktaları birleştirdiğine inandığım için kelimenin orijinalini kullanmak istedim.
Stigma Nedir?

Türkçesinde damgalama olarak karşılığını bulan stigma, insanları istemedikleri bir şekilde etiketlemek olarak açıklanabilir. Bu kavram genellikle utanç ve aşağılanma hissettirme amacıyla yapılır ve ayrımcılıkla bağdaştırılır. Yalnızca bireysel olarak değil, toplumsal bir damgalama da yapılabilir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de damgalama aslında viral haline gelmiş bir durumda diyebiliriz. Linç kültürüyle bağdaştırabileceğimiz bu kavram bize, her gün bir konu hakkında kararlar alıp yeni standartın o olduğunu, o standartlara uymazsak dışlanabileceğimizi söylüyor diyebiliriz. Aslında çoğumuzun belki de ayıplayarak baktığı durumlar, toplumsal olarak oluşturduğumuz ve yine aynı toplumlara uyguladığımız stigmalardır. Yalnızca azınlıklara damgalar yapıştırmayız. Büyük gruplar da bu kavramın kurbanı olabilir. Bu sebeple stigmaların arkasında durmamak ve bu akıma kapılmamak önemlidir. Çünkü toplumun belirlediği standartlara uymayacağımız ve sırf bu sebeple ayrıştırıldığımız bir gün bizi de beklemediğimiz bir şekilde bulabilir.
İçsel Damgalama

Stigma ‘genellikle’ bize dayatılan bir sistem ürünüdür. Fakat özellikle psikolojik problemlerle birleştiğinde daha ağır sonuçlar doğuran bir şekilde kendi kendimizi de damgalayabiliriz. Örneğin, kendimizi diğer insanlarla karşılaştırıp yetersiz hissettiğimiz anlarda kendimiz için söylediğimiz şeyler birer damgalama olabilir. Daha da tehlikeli bir boyuttan, bazı psikolojik hastalıklarla mücadele eden insanlar bazen bu hastalıkları kabullenmek istemezler. Kabullendikleri an kendilerini o hastalıkla damgaladıklarını düşünebilirler. Bu da tedavilerini geciktirebilir ve hatta belki bir tedavine sürecine bile girmemelerine yol açabilir.
Toplum İçerisinde Stigma

Stigma, toplum içerisinde insanların kutuplaşmasına yol açabilecek güce sahiptir. En basitinden ele alacak olursak hemen hemen her etnik köken hakkında oluşturulmuş belirli tiplemeler, stereotypelar vardır. Bu damgalamalar özellikle sağlıklı bir toplumun en büyük düşmanlarından biridir. İnsanları ırklarına, dinlerine veya politik görüşlerine göre sınıflandırdığımız bir toplumun her ferdi kendini, kendinden farklılarla birlikte olduğu ortamda damgalanmış hissedebilir. Bu açıdan baktığımızda; kendimizi sürekli güvensiz hissettiğimiz, yargılanır gözlerle bakıldığımızı düşündüğümüz bir çerçevede yaşamak birbirimize olan nefretimizi artırır. Bu gergin hatta, sürekli çatışmaların olduğunu tahmin edebilmek çok da zor olmayacaktır diye düşünüyorum. İnsanların gruplaşmasına yol açan damgalar, sürekli ‘kendinden’ olan insanların fikirlerine maruz kalınmasıyla birlikte ‘öteki’ kesime gitgide daha da yabancılaştırır insanları. Anlaşılması açısından daha minimal düzlemde incelemek gerekirse bir iş yeri ortamında etnik kökeninden dolayı çeşitli ifadelerle damgalanan bir insan üzerinden ilerleyelim. Bu kişi sorunu çözmek istediğinde çevresindeki insanlara söylemek konusunda bile tereddüt hissedebilir. İşini kaybetme korkusuyla birleşen bu durum, insanda derin bir yalnızlık hissi bırakabilir. Kişi, kendini değersiz ve diğerlerinden farklı, uyumsuz hissedebilir. Hor görülmek, sahip olduğu kökenden git gide uzaklaşmasına ve benliğine sahip çıkmamasına sebep olur. Bu dışarıda bir çatışma yarattığı gibi insanın içinde, psikolojisinde de bir çatışma yaratır. Kökleri ayrımcılık, stereotype ve ırkçılığa dayanan damgalama; mental sağlık açısından oldukça kritik bir rol oynar.
Damgalamanın Ruh Sağlığına Etkileri

Damgalama sürekli maruz kalınması durumunda insanın içselleştirebileceği, gerçekliğine inanabileceği bir duygu durumuna sürükleyebilir. Bu durumda insan kendini izole edebilir. Ait olmadığı bir yerde olma hissi güvensizlik yaratabilir. İnsanlar, bundan sonra herkesin onlara ‘o’ gözle bakacağını düşünebilirler. Bu durum insanı büyük bir umutsuzluğa sürükler. Bu olumsuz duygu durumu, psikolojik bir problemi de beraberinde getirebilir. Bu konu bağlamında, epilepsiye sahip insanların damgalama yüzünden depresyona yakalanma risklerinin daha yüksek olduğuna dair bir çalışma bile mevcut.
Stigma ile Mücadele

Stigmaları toplum içerisinde kökünden bitirmek aşılması zor bir dağ olsa da buna maruz kaldığımızda bireysel olarak atabilecek çeşitli adımlar mevcut. Maruz kaldığımızda buna ses çıkarmak ve bunu yapanlara yanlış olduğunu anlatmak elbette önceliğimiz olmalı. İşe yaramadığı durumlarda, kendimizin farkında olmak bir diğer önemli adım. Kendinin farkında olmanın ise kişisel terapi yolcuğuna başlamakla paralel ilerlediğini biliriz. Kendimizi izole etmeyip çeşitli destek gruplarına katılmak önemli noktalardan biridir. Bu sorunlar hakkında konuşmak hem aynı sorunla mücadele edenlere destek olur hem de damgalanan tek kişi olmadığımızı bilmek, her ne kadar acı olsa da yalnızlık hissini azaltacak bir artıdır.
Stigmalarla savaşta, maruz kalandan ziyade tanık olanların da alması gereken sorumluluklar var. En azından bulunduğumuz ortamlarda damgalamalara izin vermemek, insanlarla konuşup onları bilgilendirmek, belki çeşitli eğitimler düzenlemek; destek konusunda insanları güçlendirecektir. Şunu unutmamalıyız ki nefret dili yüzyıllardır dünyadaki problemlere bir çözüm olamamıştır ve olmayacaktır. Destek ve sevgiyle insanlık olarak güçlenebilmemiz adına stigmalardan uzak durmak hayati önem teşkil etmektedir.
Kaynakça
İncioğlu, Evrim. “Damgalama (Stigma) Nedir?” Affektmag, Web. Erişim Tarihi: 22.11.2024.
“Mental health: Overcoming the stigma of mental illness” Mayo Clinic, Web. Erişim Tarihi: 22.11.2024.
Corrigan, Patrick. “How Stigma Interferes With Mental Health Care.” National Library of Medicine, Web. Erişim Tarihi: 22.11.2024
Htwe Z.M., Phyu W.L., Nyein Z.Z., Kyi A.A.. “Correlation between depression and perceived stigma among people living with epilepsy.” Science Direct, Web. Erişim Tarihi: 22.11.2024
“Stigma.” Oxford Reference, Web. Erişim Tarihi: 23.11.2024
Kapak Görseli: opmed.doximity.com