Antakya‘da bulunan ve büyük önem taşıyan St. Pierre Kilisesi; Asi Nehri‘nin batısında, Habib-i Neccar Dağı‘nın doğusunda yer alan Haç Dağı‘nın yamaçlarındaki mağaradan kiliseye dönüştürülmüştür. Dünya üzerinde yer alan ilk Mağara Kilise olarak anılan St. Pierre Kilisesi, Hristiyanların Hac merkezleridir.
St. Pierre Kilisesi’ne Giriş

Kilise, Antakya-Reyhanlı yolu üzerinde oldukça rahat ulaşabileceğiniz bir güzergâhta yer alıyor. 6 Şubat Depremi‘nin ardından çoğu yol kullanıma kapatılmış olsa da Antakya-Reyhanlı yoluna çıktığınızda Sen Piyer Caddesi yönünde sağa dönüp yolu takip ettiğinizde direkt olarak St. Pierre Kilisesi’ne ulaşmanız mümkün. Ayrıca kent merkezinden otobüslerle de ulaşabilirsiniz.
St. Pierre Kilisesi‘ne vardığınızda yukarıdaki görselde yer alan merdivenleri takip edip, çok kısa sürecek olan bir yokuşu çıkmanız gerekiyor. Sonrasında girişe ulaşabiliyorsunuz. Kiliseye Müze Kart ile giriş yapabilirsiniz. Tek giriş 8 Euro fakat 60 liraya Müze Kart alarak 1 yıl boyunca bu kartı kullanabiliyorsunuz. İki müze girişinden sonra telefonunuza Müze Kart uygulamasını yüklemeniz gerektiğini de hatırlatayım.
St. Pierre Kilisesi’nin Hikâyesi

Hz. İsa‘nın 12 havarisinden biri olan St. Pierre (Aziz Petrus), Hristiyanlığı yaymak amacıyla MS. 29-40 tarihleri arasında Antakya’ya gelmiştir ve burada vaaz vermiştir. Hristiyanların bu kilisede “Hristiyan” adını aldıklarına inanılmaktadır. Aziz Petrus’un Papa olarak kabul edildiği bu kilise, Katolik inancının yayılmasında bir merkezdir. Ayrıca St. Pierre Kilisesi, 1983 yılında Papa VI. Paul tarafından Hac Merkezi olarak kabul edilmiştir. Her yıl 29 Haziran’da Katoliklerce ayin düzenlenmektedir. (31 Aralık 2024 tarihinde 6 Şubat Depremi’nde yıkılan Antakya Ortodoks Kilisesi’nin yerine St. Pierre Kilisesi’nde ayin gerçekleştirilmiştir.)

Kiliseye ilk girdiğinizde karşınıza oyuk içinde Aziz Petrus‘un mermer heykeli çıkıyor. Bu heykel 1932 yılında buraya yerleştirilmiştir. Heykelin sağ alt tarafında kutsal sayılan su bulunuyor. Bu su birikintisi Vaftiz Kuyusu olarak biliniyor. Heykelin sol alt tarafında ise bir tünel bulunuyor. Bu tünel, zamanında Hristiyanlık kabul görülmediğinden ayin sırasında olabilecek bir baskında insanların kaçmak için kullandığı bir yol.

İçeri girdiğiniz andan itibaren kilisenin gotik havası sizleri etkiliyor. Beni en çok etkileyen şey, sağ ve sol tarafta yerde yer alan mozaikler oldu diyebilirim. Oldukça tahrip olsa da burası için ne denli uğraşıldığını gözler önüne seriyor. Bir tarafta tünel yer alırken diğer yandan Hristiyanlık kabul gördükten sonra kiliseye restorasyanlar yapılması, değer verilmesi adeta bu tezatlığı hissetmeme sebep oldu. Tarihin kokusunu içinize çekeceğiniz bu alanının sizleri de etkileyeceğine eminim.
Cehennem Kayıkçısı

St. Pierre Kilisesi‘nden çıktıktan sonra yolu takip edip aşağı değil yukarı çıkarsanız Cehennem Kayıkçısı Kharon’un Kabartması‘na ulaşıyorsunuz. Fakat bu yol, patikadan oluştuğundan rahat ayakkabılarla gitmenizde fayda var. Taşlar kayabiliyor.
Kiliseden çıktıktan sonra 700 metre mesafede yer alan bu kabartma, Antakya manzarası ile karşı karşıya.
Cehennem Kayıkçısı Kharon, Yunan mitolojisinde ölülerin ruhlarını Styks Nehri‘nden geçirerek yeraltı ülkesine götürmekle yükümlüdür. Bu büst ise Helenistik dönemde büyük bir veba salgını zamanında yapılmıştır. Selefkos Kralı Antiochus IV. Epiphanes, bu veba salgınını durdurabilmek için Leios adlı bir kahinin tavsiyesi üzerine şehre en hâkim olan yere bu heykeli yaptırmaya karar verir. Heykelin inşası devam ederken Leios’un öngörüsü doğru çıkar ve veba durur. Bunun üzerine heykel de yarım bırakılır.
Antakya’nın köklü geçmişine şahit olmak için St. Pierre Kilisesi ve Cehennem Kayıkçısı Kabartması mutlaka gezi rotanızda bulunması gereken mekânlardan. Hem manzarası hem de hissettirdikleri ile buradan etkileneceğinize eminim.
Kaynakça:
Hatay Valiliği. “Hristiyanların İlk Mağara Mabedi”. Web. 17.02.2025.
Altınrota. “ANTAKYA’DAN BİR ÇUKUROVA ÖYKÜSÜ: CEHENNEM KAYIKÇISI KHARON VE KARA ÖLÜM (VEBA)”. Web. 17.02.2025