Söylenti Sanat Dozu’nda Bu Ay: Sophie Gengembre Anderson’un Elaine Tablosu

Soylenti
Soylenti
Söylenti Dergi'deki kurumsal, sponsorlu ve ortak yazarlı yazıların yayınlandığı profil.
spot_img
Editör:
Gülizar Nehir Gülkanat
spot_img

Aşkından ölmek; edebiyatta, müzikte ve sanatta çokça popüler olmuş bir temadır. Peki gerçekten de aşktan ölünür mü? Sophie Gengembre Anderson’un Elaine tablosunda ise aşkından ölen bir kadın acılarıyla resmedilmiştir. Tablonun derinliklerindeki mesajlar ve temalara dair detayları Söylenti Sanat Dozu’nun bu yazısında, kültür-sanat kategorisi editörlerimizden Gülizar Nehir Gülkanat derledi.

Sophie Gengembre Anderson Kimdir?

Sophie Gengembre Anderson – 37 artworks – painting, Wikiart.org

Sophie Gengembre Anderson, 1823 yılında Paris’te doğmuş Fransız ve İngiliz asıllı bir ressamdır. Babası Charles Gengembre, Fransız bir mimarken annesi İngiliz asıllıydı. Babasının mimar olması nedeniyle çocukluğundan beri sık sık sanat çevrelerinde bulunan Anderson’un sanata olan ilgisi küçük yaşlarında başlamıştır. Babası ise kızının sanata duyduğu bu ilgiyi desteklemiş ve onun döneminde az eserle çok başarılı bir ressam olmasına öncülük etmiştir. Ancak 1848 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi, birçok ailede olduğu gibi Gengembre ailesinde de derin bir etki bırakmıştır. Devrim’den sonra Sophie Gengembre Anderson, ailesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmiştir. Amerika’da portre ressamlığı yaparak sanat kariyerine ilk adımlarını atan Sophie, 1854’te İngiltere’ye döner.

İngiltere’de sürdürdüğü sanat yaşamında Anderson; Viktoryen ve Ön Raffaelloculuk akımına ait eserler üretmeye başlar. Bu dönemden itibaren ardında bırakacağı en önemli eserlerini resmetmeye başlamıştır. Eserlerinde; portreler, mitolojik figürler, çocuk ve kadın figürleri öne çıkar. Romantik tarzıyla eserlerinin taşıdığı duyguları tüm netliğiyle izleyicilere sunmuştur. 1866 yılında ressam Walter Anderson ile evlenir ve sanat, yaşamlarının odak merkezi olmaya devam eder.

The Song of the Lark (Noel Gülü) en çok bilinen eserlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Sanatçının tanınmasına yol açan tablo olarak da öne çıkar. Sophie Gengembre Anderson, 1903 yılında hayatını kaybedene kadar eserlerini üretmeye devam etmiştir. Yaşadığı yıllarda erkek sanatçıların hakimiyetinin arasında kadın ve çocuk figürlerin öne çıktığı eserler üreterek devrimci bir sanatçı olma özelliği taşımıştır.

Elaine Tablosunun Hikayesi

Art Prints of Elaine by Sophie Anderson, Encore Editions

Elaine, ölü bir kadının duygularını yansıtabilme özelliğiyle hem mistik hem de duygusal özelliklere sahip bir tablodur. 1870 yılında tamamlanan Elaine tablosu, Lord Tennyson’un bir şiirinden ilham alınarak resmedilmiştir. Bir köylü kızı olan Elaine, Kral Arthur’un şövalyelerinden Sir Lancelot’a aşık olur. Ancak Sir Lancelot, Elaine’i terk ederek Cenevre Kraliçesi ile birlikte olur. Ardınan Elaine karşılıksız aşkından ölür. Tabloda ise şiirin son kısmı resmedilmiştir: Bir köle, kayık ile Elaine’i Kral Arthur’un Camelot’daki sarayına götürmektedir.

1870 yılında bir kadın ressamın tarihi bir karaktere dair bir tablo yapması hiç alışıldık değildir. Ancak Sophie Gengembre Anderson, bunu başaran bir kadın ressam olmuştur. 1871 yılında ise Liverpool Belediyesi ilk sergisini açar. Bu sergi için satın alınan Elaine tablosu da Walker Sanat Galerisi’nin koleksiyonuna girer. Bu koleksiyonda yer alan tablolar arasında, kadın bir ressam tarafından üretilen ve sergilenen ilk tablodur.

Tablonun Detayları

Sophie Gengembre Anderson’un Elaine tablosu ilham alındığı şiire göndermeleri dışında Elaine’in içinde bulunduğu durumu da temsil eden sembollere sahiptir.

Elaine’in Elinde Tuttukları

File: Elaine by Sophie Gengembre Anderson, Wikimedia Commons

Bir kayığın içinde cansız bedeniyle yer alan Elaine’in yüzünün göğe dönük olmasından saçlarının sarkıtılış biçimine kadar birçok detay onun ölümünün aşkıyla bağlantısına işaret eder. Bunların dışında Elaine’in elinde tuttukları da tablo açısından çok önemli sembollerdir. Elaine’in ölmüş olmasına rağmen hala sol eliyle sıkı sıkı tuttuğu mektup dikkat çeken bir noktadır. Bu mektup, Elaine’in aşkından ölmeden önce Lancelot’a yazdığı son sözleridir: “Sevgili Efendim, sana olan aşkıma acı / Beni kendine al ya da bırak / Sonsuza kadar ayaklarının dibinde yatayım.” Elaine’in son sözlerini cansız bedeniyle, sıkı sıkı tutması; onun içtenliğini yansıtan bir semboldür.

Mektubun dışında Elaine’in sağ koluyla sarıldığı lilyum çiçeği demeti de önemli bir sembol olarak izleyicinin karşısına çıkar. Lilyum çiçeği; saflığı, iyi niyeti ve masumiyeti temsil eden bir semboldür. Elaine’in aşkının masumiyetini ise bu lilyum çiçeği temsil eder. Karşılıksız olmasına rağmen aşkından ölecek kadar büyük bir sevginin saflığını yansıtır. Aşkının masumiyetini yansıtan bir başka sembol ise Elaine’in beyaz elbisesidir.

Nehirdeki Kayık

File: Elaine by Sophie Anderson, Wikimedia
Nehir; akışı, zamanın geçişini, hayatı ve ölümün kaçınılmazlığını temsil eder. Elaine’in cansız bedeninin bir nehir üzerinde olması da hem değiştirilemez kaderini hem de kaçınılmaz ölümünü sembolize eder. Ayrıca trajik bir karşılıksız aşk yüzünden ölmüş olmasına rağmen sakin bir nehirde taşınması, hayatın duygularla tezatlığını temsil eder. Nehir dışında arka planda yer alan doğal ortam da benzer bir tezatlığa işaret eder. Mutsuz bir ölüme rağmen Dünya, güzelliğini korumaya devam etmektedir. O zaman aşk için ölmeye değer mi?

Kaynakça
“Sophie Anderson – Elaine”. Google Arts & Culture. Web. 30.09.2024
”Elaine”. National Museums of Liverpool. Web. 30.09.2024
McLoughlin, John. “Take me to the River: Sophie Anderson and Elaine of Astolat”. Journal of Victorian Culture 29. 3 (2024): 343-362.
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Rose Adası’nın İnanılmaz Hikâyesi Film İncelemesi: Bir Mühendisin Ütopyası

68 kuşağının rüzgârını arkasına alarak kendi bağımsız ada devletini kuran İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın gerçek hayat hikâyesini işleyen, eğlenceli, ilham ve umut dolu bir film.

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.