Aşkından ölmek; edebiyatta, müzikte ve sanatta çokça popüler olmuş bir temadır. Peki gerçekten de aşktan ölünür mü? Sophie Gengembre Anderson’un Elaine tablosunda ise aşkından ölen bir kadın acılarıyla resmedilmiştir. Tablonun derinliklerindeki mesajlar ve temalara dair detayları Söylenti Sanat Dozu’nun bu yazısında, kültür-sanat kategorisi editörlerimizden Gülizar Nehir Gülkanat derledi.
Sophie Gengembre Anderson Kimdir?

Sophie Gengembre Anderson, 1823 yılında Paris’te doğmuş Fransız ve İngiliz asıllı bir ressamdır. Babası Charles Gengembre, Fransız bir mimarken annesi İngiliz asıllıydı. Babasının mimar olması nedeniyle çocukluğundan beri sık sık sanat çevrelerinde bulunan Anderson’un sanata olan ilgisi küçük yaşlarında başlamıştır. Babası ise kızının sanata duyduğu bu ilgiyi desteklemiş ve onun döneminde az eserle çok başarılı bir ressam olmasına öncülük etmiştir. Ancak 1848 yılında gerçekleşen Fransız Devrimi, birçok ailede olduğu gibi Gengembre ailesinde de derin bir etki bırakmıştır. Devrim’den sonra Sophie Gengembre Anderson, ailesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmiştir. Amerika’da portre ressamlığı yaparak sanat kariyerine ilk adımlarını atan Sophie, 1854’te İngiltere’ye döner.
İngiltere’de sürdürdüğü sanat yaşamında Anderson; Viktoryen ve Ön Raffaelloculuk akımına ait eserler üretmeye başlar. Bu dönemden itibaren ardında bırakacağı en önemli eserlerini resmetmeye başlamıştır. Eserlerinde; portreler, mitolojik figürler, çocuk ve kadın figürleri öne çıkar. Romantik tarzıyla eserlerinin taşıdığı duyguları tüm netliğiyle izleyicilere sunmuştur. 1866 yılında ressam Walter Anderson ile evlenir ve sanat, yaşamlarının odak merkezi olmaya devam eder.
The Song of the Lark (Noel Gülü) en çok bilinen eserlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Sanatçının tanınmasına yol açan tablo olarak da öne çıkar. Sophie Gengembre Anderson, 1903 yılında hayatını kaybedene kadar eserlerini üretmeye devam etmiştir. Yaşadığı yıllarda erkek sanatçıların hakimiyetinin arasında kadın ve çocuk figürlerin öne çıktığı eserler üreterek devrimci bir sanatçı olma özelliği taşımıştır.
Elaine Tablosunun Hikayesi

Elaine, ölü bir kadının duygularını yansıtabilme özelliğiyle hem mistik hem de duygusal özelliklere sahip bir tablodur. 1870 yılında tamamlanan Elaine tablosu, Lord Tennyson’un bir şiirinden ilham alınarak resmedilmiştir. Bir köylü kızı olan Elaine, Kral Arthur’un şövalyelerinden Sir Lancelot’a aşık olur. Ancak Sir Lancelot, Elaine’i terk ederek Cenevre Kraliçesi ile birlikte olur. Ardınan Elaine karşılıksız aşkından ölür. Tabloda ise şiirin son kısmı resmedilmiştir: Bir köle, kayık ile Elaine’i Kral Arthur’un Camelot’daki sarayına götürmektedir.
1870 yılında bir kadın ressamın tarihi bir karaktere dair bir tablo yapması hiç alışıldık değildir. Ancak Sophie Gengembre Anderson, bunu başaran bir kadın ressam olmuştur. 1871 yılında ise Liverpool Belediyesi ilk sergisini açar. Bu sergi için satın alınan Elaine tablosu da Walker Sanat Galerisi’nin koleksiyonuna girer. Bu koleksiyonda yer alan tablolar arasında, kadın bir ressam tarafından üretilen ve sergilenen ilk tablodur.
Tablonun Detayları
Sophie Gengembre Anderson’un Elaine tablosu ilham alındığı şiire göndermeleri dışında Elaine’in içinde bulunduğu durumu da temsil eden sembollere sahiptir.
Elaine’in Elinde Tuttukları

Bir kayığın içinde cansız bedeniyle yer alan Elaine’in yüzünün göğe dönük olmasından saçlarının sarkıtılış biçimine kadar birçok detay onun ölümünün aşkıyla bağlantısına işaret eder. Bunların dışında Elaine’in elinde tuttukları da tablo açısından çok önemli sembollerdir. Elaine’in ölmüş olmasına rağmen hala sol eliyle sıkı sıkı tuttuğu mektup dikkat çeken bir noktadır. Bu mektup, Elaine’in aşkından ölmeden önce Lancelot’a yazdığı son sözleridir: “Sevgili Efendim, sana olan aşkıma acı / Beni kendine al ya da bırak / Sonsuza kadar ayaklarının dibinde yatayım.” Elaine’in son sözlerini cansız bedeniyle, sıkı sıkı tutması; onun içtenliğini yansıtan bir semboldür.
Nehirdeki Kayık



