Söylenti Dergi’nin kültür-sanat ekibi editörleri tarafından hazırlanan bu yazı dizisinde her ay yeni bir sanatsal perspektifi keşfe çıkıyoruz. Bu ay, ekibimiz editörlerinden Esra Şahin‘in kaleminden radarımıza takılan isim, 1880’lerin sonlarında birkaç genç sanatçının kurduğu bir sanat grubu olan Les Nabis.
Sanatın göz alıcı tarihsel yolculuğunda, yaşadıkları dönemin sanat anlayışını benimseyemeyen ya da yaygın anlayışlara karşı koyarak bambaşka sanat perspektifleri ortaya çıkaran birçok sanat grubu gözümüze çarpar. Bunun olması kaçınılmazdır elbette, nitekim sanat bu şekilde yeni bakış açıları kazanır, değişim geçirir ve ilerleme kaydeder. Fransız sanatçıların bir araya gelerek kurdukları Les Nabis grubu da böyle bir anlayışla kuruluyor esasında.
Modern Sanatın Yol Göstericileri: Les Nabis
19. yüzyılın sonları, küresel ölçekte çok sayıda değişimle tanımlanan bir zaman dilimi. Haliyle 20. yüzyıla yaklaşılırken, Fransa’da sanat toplulukları arasında birkaç modernist hareket şekillenmeye başlamıştı. Bir yandan teknolojinin ve sanayileşmenin hızla yükselişinin büyüsüne kapılanlar dünyanın daha iyi bir yer olacağına içtenlikle inanırken diğer yanda medeniyetin düşüşünü gördükleri için tüm bu olan bitene şüpheyle yaklaşanlar vardı. Tüm bu kaygıların, akılcılığın ve burjuva toplumunun reddi çoğunlukla sanat aracılığıyla dile getiriliyordu; sanatçılar öznel olanı ve irrasyonalizmi savunuyorlardı. Bu sanatçıların çabaları modern sanatın giderek gelişmesine büyük bir katkı sağlasa da bazı gruplar faşizmi etkiledikleri için gerek toplumsal alanda gerekse entelektüel alanda çokça tartışmaya neden oldular.
Görsel sanatlar söz konusu olduğunda bu dönemin en etkili hareketlerinden biri Les Nabis’tir. Les Nabis ya da bir diğer deyişle “Nabiler” olarak anılan grup, 1888 yılında ortaya çıkan ve 1900’de dağılan post-empresyonist bir sanatçı topluluğuydu. Parisli sanatçı Paul Sérusier tarafından kurulan grupta Pierre Bonnard, Maurice Denis, Paul Ranson, Édouard Vuillard, Ker-Xavier Roussel ve Félix Vallotton adında henüz 20’li yaşlarında olan genç sanatçılar bulunuyordu. Grup, yenilikçi bir sanat anlayışını benimseyerek dönemin hakim akademik sanat anlayışını eleştiriyordu ve bunun yanı sıra henüz gerçekleşmekte olan modernizmin erken etkilerini güçlendirme amacıyla bir araya gelmişti.

Kendilerine Les Nabis denmesinin de hatrı sayılır bir nedeni vardı: Nabis kelimesi, İbranice’de “peygamberler” anlamına gelen bir kelimeden türetilmiştir ve gruba bu ismin verilmesi, sanatçıların modern sanatın yol göstericisi niteliğinde, bir nevi “peygamber” oldukları düşüncesiydi. Bu kelime, eski dönemlerde peygamberlerin İsrail’i yeniden canlandırması gibi Les Nabis grubunun resmi yeniden canlandırma kararına dikkat çekmek için seçilmişti. Paris’in önemli sanat akademilerinden biri olan École des Beaux-Arts’a alternatif olarak kurulan Academie Julian‘da tanışan bu gençler, bir yüzyılın sonu ve diğerinin başlangıcına doğru ilerleyen bir dünyada sanatın nasıl olabileceğine ya da olması gerektiğine dair kendilerince bir olasılık sunuyorlardı.
Sanata standartlaştırılmış bir çerçeveden bakmak yerine daha kavramsal bir yerden yaklaşan grup ve başlattıkları hareket; doğası gereği- dönemin diğer anlayışlarına kıyasla daha metafizikti. Öte yandan empresyonizmin unutulmaz sanatçıları Paul Gaugin ile Paul Cezanne‘ye olan hayranlıkları ve onların sanata bakış açılarını önemsemeleri nedeniyle empresyonizmin ardıl gruplarından biri olarak görüldüler. Dönemin sanatçılarının ciddi siyasi ve felsefi gündemlerini reddeden grup, her zaman biraz şakacı bir tavrı benimsemişti ve dolayısıyla sanatta tutarlı bir güç olarak kabul edilmeye isteksizdi.

Les Nabis | Grubun Yükselişi
Bildiğimiz ilk resmi Les Nabis eseri, 1888 yılının Ekim ayında yapılmıştır. Paul Gauguin eşliğinde Paul Séruiser’in imzasını taşıyan Tılsım isimli bu soyut tablo; fırça çizgileri, etkileyici formları ve canlı renk paletiyle giderek 20. yüzyılın ikonik eserlerinden biri haline geldi. Grup ilk sergisini Paris Uluslararası Fuarı’nın ve Eyfel Kulesi’nin halka açıldığı 1889 yılındaki, avangard bir mekan olan Café des Arts‘ta The Impressionist and Synthesis Group adıyla sundu. Sonraki yıl, o zamanlar Pierre Louis takma adını kullanan grup üyesi Maurice Denis, Art et Critique dergisinde yayımlanan “The Definition of Neo-traditionalism” başlıklı Les Nabis Manifesto‘sunu yazdı. Grubun sanatsal ifadesine nitelik katan ve felsefi bir zemin oluşturan Denis bu makalede, cesur noe-gelenekselcilik ifadesiyle ilgili farklı önermelerde bulunuyordu.
1891 yılındaysa grup üyelerinden bazıları bir araya gelerek Paris’te bir stüdyo açtılar, grubun burada yaptığı işler gazetecileri, tiyatro ve edebiyat dünyasından figürleri oldukça cezbetti. 28 rue Pigalle adresinde kurdukları bu stüdyo, şehrin avangardının buluşup birbirine eklemleneceği, sanatçıların fikir alışverişinde bulunacağı bir yer olmasının yanı sıra Nabi hareketinin gelişip büyüyeceği yerdi. Les Nabis grubu, yavaş yavaş kendilerini diğer sanatsal disiplinlerde de ifade etmeye başlamıştı; tiyatro prodüksiyonları için setler ve kostümler hazırlıyorlardı.

Les Nabis Sanatı | Estetik Metaforlar, Semboller, Mistisizm ve Gündelik Hayat
Les Nabis hareketinin, 20. yüzyılın başlarında yeşermekte olan soyut sanata giden yolun taşlarını ördüğünü söylemiştik. Bunun nedenini anlayabilmemiz için, onların sanatsal perspektiflerinin “ne”liğine ilişkin detaylı bir betimleme yapmak gerekir.
Grup, yoğun olarak empresyonizm akımının etkilerini taşır ancak Nabiler eserlerinde -empresyonistlerin aksine- salt doğanın yüzeysel veya somut olan yanını kopyalamayı değil insan ruhunun derinliklerini de ele almayı, izleyicide duygu uyandırmayı amaçladılar. Doğanın kendilerince bir tasvirini sunarken, metafor ve sembolleri kullandılar, bunlar genellikle mitolojik, alegorik ve dini konulardan alınırdı. Les Nabis’in stili, özellikle renk kullanımı, tasarım, sembolizm ve dekoratif etki yaratma konularında kendine özgü özellikler taşıyordu. Nabi sanatçıları, renk kullanımı açısından parlak, canlı ve yoğun renkleri eserlerinde kullandılar ve bununla beraber renklerin harmonisine de önem veriyorlardı. Geometrik formları, açık alanlar bırakmayı, minimalize edilmiş figürleri yansıtmayı da benimsemişlerdi.

Ancak altını çizmek gerekir: Les Nabis’in sanatı temelde belirli bir stile bağlı değildi esasında, sanatçıların her birinin farklı yaklaşımları ve eserleri vardı. Bu noktada belki de Nabiler’in birleştirici bir estetik hedeften yoksun olduğu söylenebilir. Cesur ve parlak renkler, soyut şekiller grubun genel olarak benimsediği ögeler olsa da konu bakımından ayrışıyorlardı. Ranson, Denis ve Sérusier, mistik veya dini çağrışımlarla ağır sembolik sahnelere odaklanırken Bonnard ve Vuillard’ın “intimizmi”, sıradan olanla kurduğumuz yakın ilişkiyi konu alıyor ve gündelik hayattan ilham alıyordu.

Öte yandan, Nabiler geleneksel şövale resmi idealini reddettiler, derinlik yanılsamasını, doğrusal perspektifi, modellemeyi terk ettiler. Bunun yerine empresyonist ve post-empresyonist sanatçıların da çokça ilham aldığı, bahçedeki kadın teması ve iç mekanların öne çıktığı Japon baskı sanatından etkilendiler. Kalın ana hatlar çizdiler ve cesur geniş düzlemlerden yararlandılar. Fırça darbeleriyle oluşturulan dokulu yüzeyler de grubun eserlerinde öne çıkan bir özellikti.
Nabileri sanatta önemli bir yere iliştiren bir diğer şey ise hem sanatsal üretimlerinde hem de teorik yazılarında sanat ile tasarım arasındaki sürekliliği vurguluyor olmalarıydı. Geleneksel yüzeyleri de kullanmakla beraber karton, kadife, paravan gibi farklı yüzeyleri de sanat çalışmalarına dahil ettiler. Yani kullanacakları malzemeler açısından eşitlikçi bir tutum sergiliyorlar, set tasarımlarından duvar kağıtlarına, tekstile, seramiğe, vitraylara; illüstrasyon, duvar halıları ve posterlere kadar uzanan dekoratif ve tasarımsal işlerde yer aldılar.

Les Nabis’in Mirası
Gariptir ki grup aktif olduğu yıllar sırasında yarı gizli bir topluluk olarak faaliyet göstermiş, esprili takma adlar, özel kelime dağarcıkları kullanmışlardır. Çağdaş bir bakış açısıyla bakıldığında bu tür eylemler Dadaizm, Sürrealizm gibi sonraki avangard hareketlerin, öyle ki 50’lerin ve 60’ların alt kültürlerinin yaptıklarına çok yakındır. Peki kendi döneminin son derece öne çıkan hareketlerinden biri olup da neden bu denli kısa bir zaman aralığında faaliyet gösterdiler? Grup üyelerinden Édouard Vuillard, hareketin sona ermesinden yıllar sonra bunu şöyle açıklıyor: “Toplumsal ilerleme çok hızlıydı, biz hedefimiz olarak hayal ettiğimiz şeye ulaşmadan önce toplum, Kübizm ve Sürrealizm’i kucaklamaya hazırdı. Kendimizi havada asılı şekilde bulduk.”
Diğer yandan, Nabi’lerin ilk ardıllarıysa ekspresyonistler, fovistler ve kübistlerdir. Kısa ömürlü olmasına ve belki de günümüz sanatına ve toplumuna hitap etmiyor olmasına rağmen, yukarıda da belirttiğimiz nedenlerle Les Nabis özellikle moderniteye katkıları nedeniyle sanat tarihinde önemli bir yer tutuyor.
Sanatla kalın!
Les Nabis’e ilişkin birkaç video izlemek için:
Kaynak
Dorfman, J., Post-Impressionism: Nabis Brotherhood, Art and Antiques Magazine, Mayıs 2012.
Groom, G., Beyond the Easel: Decorative Painting by Bonnard, Vuillard, Denis and Roussel, 1890-1930, Sergi Kataloğu, New Heaven: Yale University Press, 2001.
Morris, R. C., The elusive Symbolist movement, The New York Times, 2007 (web).
Les Nabis et la Decor, Musée de Luxembourg sergisinin eğitim dosyası, 13 Mart – 30 Haziran 2019.