Söylenti Sanat Dozu’nda Bu Ay: Aubrey Beardsley

Söylenti Dergi’nin kültür-sanat ekibi editörleri tarafından hazırlanan bu yazı dizisinin her birinde farklı bir sanatsal perspektife ya da yeni bir sanatçıyı keşfe çıkıyoruz. Bu içeriğimizde ekibimiz editörlerinden Canan Avent’in kaleminden 1872-1898 yılları arasında yaşamış ve Art Nouveau’nun en tanınmış isimlerinden biri olan İngiliz bir sanatçı Aubrey Beardsley’i keşfe çıkıyoruz.

Aubrey Beardsley’nin sanat kariyeri, kısa ömrüne rağmen dikkate değer bir etkiye sahiptir. 17 yaşındayken uzun yıllar mücadele ettiği tüberküloza yenilerek sakat kaldı. Bundan önce çizim ve yazı yazma imkanı bulduğu yedi yıllık süre içinde, Beardsley, zamanının en tartışmalı sanatçılarından biri olarak ün kazandı. Sanatçının çizimlerinin çizgisel zarafeti, tuhaf bir mizah anlayışı ve grotesk ile tabu konulara olan ilgisi, Victoria dönemi izleyicisini hem büyüledi hem de itti. İllüstrasyonları, Estetik akımı, Dekadans, Sembolizm ve en belirgin olarak Art Nouveau‘nun özelliklerini içeriyordu. Beardsley’nin blok baskıları, eserlerinin kolayca çoğaltılabilmesine ve geniş çapta dolaşmasına olanak sağladı. Eserlerinin şeytani güzelliği ve İngiliz yayınevlerindeki ezici varlığı, Beardsley’yi zamanının en etkili çizim sanatçısı haline getirdi.

Çocukluktan itibaren çizim, Beardsley için güçlü bir ilgiydi ve geçimini bir memur olarak kazanırken bununla uğraşıyordu. Beardsley’nin 1891 yılında İngiliz sanatçı Sir Edward Burne-Jones ile tanışması, birkaç ay boyunca akşam derslerine katılmasına ve Westminster Sanat Okulu’nda tek profesyonel eğitimini almasına yol açtı. Sanat okuluna kaydolduktan bir yıl içinde, genç sanatçı, yayıncı Joseph Dent tarafından Sir Thomas Malory‘nin destanı “Morte d’Arthur“u resimlemek için bir teklif alır. Ortaya çıkan eser, pre-Raphaelite (bir sanat grubu) sanatında bulunan klasik pozlar ve karmaşık kompozisyonları, dekoratif motifler, düzlem ve Ukiyo-e (Japon sanat türü) ve Japon baskılarının erotik öğelerini birleştirerek ölüm ve çürüme üzerinde odaklanır. Bu görevlendirilmedeki başarısından sonra 1894 yılında The Yellow Book‘un sanat editörü ve illüstratörü olarak atanır.

Thomas Malorynin Le Morte dArthurunun İllüstrasyonları 1894

Oscar Wilde, 1879

Beardsley’nin sanatının toplumsal ve kültürel bağlamı Viktoryen sanatın karakteristiklerinden etkilenmiştir. Bu dönemin sanatında, gerçekçilik ve doğaya olan sadakatin önemli etkileri manzaralara ahlaki veya ruhani bir alt ton katar.

The Peacock Skirt – 1894

Japon parşömeni üzerine siyah çizgi baskı Victoria ve Albert Müzesi Londra

Akıcı çizgilerle birleşen, net iki boyutluluğu ve dekoratif desenleri, The Peacock Skirt’ü erken Art Nouveau’nun mükemmel bir örneği yapar. Oscar Wilde’ın Salomé eseri (1894) için oluşturulan bu illüstrasyon, baş karakterin tavuskuşu tüylerini anımsatan desenlerle süslenmiş uzun, akıcı bir kıyafetle sarılı olduğunu gösterir. Solda bir tavus kuşu uçarken, Salomé ona aşık olan genç adamın üzerine tehditkar bir şekilde yükselir, adeta onu baştan çıkarmak ve yutmak için poz verir gibi durur. Kadınsı bir şekilde tasvir edilen adamın pelerininin altında görünen bacakları, cinsiyetini gizler. Bu görüntü, kitapta birbiriyle ilgisiz gibi görünen metinlerin yanında yer alır: askerler bir ziyafet salonundan çıkan gürültüyü tartışırken, genç adam Salomé’nin güzelliğini anlatır. Salomé için yaptığı birçok illüstrasyonda Beardsley, Victoria dönemi cinsellik ve cinsiyet rolleri kavramlarına meydan okur. Ancak modern anlamdaki “Yeni Kadın” kavramı, Peacock Skirt’te belki de en açık şekilde görülür. Pasif ve itaatkar olan kadın fikrine karşı, Beardsley burada Salomé’yi kendi başına sahip çıkan, cinsel açıdan yüklü ve korkutucu bir şekilde tasvir eder. Çizimin başlığı ve tavus kuşu dekorasyonu, Herod’un Salomé’ye tavus kuşu hediye etme teklifinde geçen diyaloglarla ilişkilendirilebilir. Bu görüntü, Beardsley’in olgun tarzının bir göstergesi olup, sanatçının Japon estetiğiyle olan ilgisine işaret eder.

The Black Cat – 1894

Poe Müzesi Virginia USA

Beardsley, bu illüstrasyonu aynı isimli Edgar Allan Poe’un hikayelerinden biri için üretti. Poe, korkunç gotik hikayelere ilgi duyan Sembolist ve dekadans sanatçılar için önemli bir edebi figürdü. Poe’nun “The Black Cat” adlı eserinde, bir kedi, sahibi olan anlatıcı tarafından zalimce kötü muameleye maruz kaldıktan sonra intikam alarak onu ısırmaktadır. Öfkeli olan sahibi, kediyi gözünü oyarak cezalandırır ve sonunda evcil hayvanını asar.  Beardsley tarafından tasvir edilen benzer renkte bir kedi ile karşılaştığında, karakter huzursuzlanır ve öfkesine kapılarak istediği hedef yerine yanlışlıkla karısını öldürür. Karısını bodrum duvarının ardına gizlerken, bilmeden kediyi de orada hapseder. Polis, bir tuğla duvarın arkasından yüksek sesle ağlayan, ölünün başının üzerine tünemiş olan kedi sesini duyarak karısının cesedini bulur. Beardsley’nin çarpıcı ve özümsenmiş tasarımı, karanlık içeriği tamamlar. İnce, sinirli çizgiler, karanlık çevresinden zarif yaratığı ayırt eder. Beardsley, kedinin keskin pençesini ve anlatıcıyı acımasızlığının canlı bir hatırlatıcısı olarak kovalayan suçlayıcı gözünü vurgular.

Oscar Wilde’ın Salome oyunu için yaptığı illüstrasyonlar (1894), geniş çapta kötü ün kazanmasına yol açtı. Beardsley, Art Nouveau’nun zarif, kıvrımlı tarzından ve Japon ahşap baskılarda bulunan cesur tasarım anlayışından büyük etkilendi. Ancak eleştirmenlerini ve halkı şaşırtan şey, çizimlerindeki kadınların açıkça duygusal çekiciliği oldu ve genellikle bir doz tartışmalı erotiklik içeriyordu. Bu eğilim, Aristophanes’in Lysistrata oyunu için yaptığı açıkça müstehcen illüstrasyonlarda (1896) daha da belirgin hale geldi.

Hastalığın sanatçının çocukluğu üzerindeki etkisi, yetişkinlik dönemindeki “Portrait of himself in bed” adlı eserinde de açıkça görülür.

Portrait of himself in bed – 1894

Beardsley, kısa yaşamı ve yalnızca 7 yıl süren sanat kariyerine rağmen, kendi zamanının en tanınmış sanatçılarından biri ve Art Nouveau tasarımı ve estetik hareketinin önde gelen bir figürü haline gelmiştir.

Hayatının son yılında, 1898 yılında, Fransız Rivierası’na taşındı ve 16 Mart 1898 tarihinde orada hayatını kaybetti. Ölümünden sonra, Oscar Wilde, Leonard Smithers’a Beardsley’nin kısa hayatıyla ilgili olarak şunları yazdı: ”Onun ruhunun mağarasında büyük potansiyeller vardı ve hayata başka bir korku ekleyen bir şey de böyle birinin en güzel yaşlarında ölmesi gerçeğidir.”

Kaynakça:

Ross, Robert, Vallance, Aymer. Aubrey Beardsley, University of California, 2011

Zatlin, Linda Gertner. “Drawing Conclusions: Beardsley and Biography.” Biography, vol. 15, no. 2, University of Hawaii Press, Jan. 1992, pp. 111–39, doi:10.1353/bio.2010.0402.

 

https://www.theartstory.org/artist/beardsley-aubrey/

https://www.illustrationhistory.org/artists/aubrey-beardsley

https://www.britannica.com/biography/Aubrey-Beardsley

Soylenti
Soylenti
Söylenti Dergi'deki kurumsal, sponsorlu ve ortak yazarlı yazıların yayınlandığı profil.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Şakir Paşa Ailesi Edebiyata Nasıl Yön Verdi?

Şakir Paşa ailesinin sanata, özellikle de edebiyata yaptığı katkılar hakkında bir çerçeve sunuyoruz.

Chicano Edebiyatı: Sınırda Kalmışların Sesi

Chicano edebiyatı; melez kimlik, aidiyet krizi ve kültürel direnişi sınırın iki tarafındaki hayatlar üzerinden anlatan güçlü, politik ve ruhani bir edebi hafızadır.

Harry Potter Serisinin Unutulmaz Replikleri

Harry Potter'ın büyülü replikleriyle büyücülük dünyasında kaybolmaya hazırlanın!

Küçük Gün Işığım Film İncelemesi: Kabullenmenin Gücü

Kusursuzluk arayışının değil, kendin olmanın kıymetini; sonuca değil, yolculuğa odaklanmanın anlamını keşfedeceğiniz sarsıcı ama iç ısıtan bir aile hikâyesine davetlisiniz.

Joseon’daki İstikrarsızlık: Kral Injo

İstikrarsızlığıyla Kore ulusunun gelişmesinin önünü kapamış bir hükümdar olarak hatırlanan ve günümüzde hala eleştirilen Kral Injo'nun tarihteki yeri.

Sessizliğe Karşı Yazmak: Kadın Yazarların Sansüre Direnişi

Sansür, yalnızca siyasi bir baskı mekanizması değil; aynı zamanda kültürel, ahlaki ve cinsiyet temelli bir sessizleştirme aracıdır.

Hasçelikler and the City: Dijital Bir Ailenin Hikâyesi

Hasçelikler and the City; dijital dünyada temsiliyet, samimiyet ve medya sınırlarını sorgulayan gerçekçi bir aile anlatısıyla izleyicileri içine çekiyor.

Cumhuriyet Aydınları: Behice Boran

İlk kadın sosyolog, ilk kadın siyasi parti genel başkanı, Marksist, yazar ve akademisyen olan Behice Boran; Türk solunun en güçlü temsilcilerinden biri olmuştur.

Tabloları Dinlemek: Édouard Manet

Bazı bakışlar ancak bazı nefeslerle tanımlanıyor. Manet'nin fırçası, Tezer'in nefesi gibi...

Edebiyatta Semtlerin İzleri: Emirgan

İstanbul'un en güzel semtlerinden biri olan Emirgan, şiirlerde de romanlarda da ele alınan bir semt olmuştur.

Editor Picks