Söylenti Radarında Bu Ay: Cloudfodder

spot_img

Söylenti Radarında bu ay, bir rüya bulutu gibi gelip geçici, soyut ama sürekli tüketilen fikir ve duygularınızı, bir yabancıdan dinlemeye hazır mısınız? O zaman sizi internet çağının en içe dönük ama TikTok fenomeni olabilecek kadar da cesur müzisyenlerinden biriyle, Cloudfodder ile tanıştırıyorum!

Bağımsız Bir Ruhun Sesi: Cloudfodder Kimdir?

Cloudfodder, spotify

Washington kökenli Cloudfodder, küçük yaşlardan itibaren müziğe olan ilgisi, dream pop etkili müziği ve bariton sesiyle bağımsız bir sanatçı olarak karşımıza çıkıyor. Kendince seslerle oynayarak “müzik işini” öğrenip, deneysel yönünü ortaya çıkarmayı başaran sanatçı son zamanlarda çeşitli platformlarda adından sıklıkla söz ettiriyor.

Cloudfodder bir YouTube kanalında verdiği röportajda, anonimliğin nimetlerinden bahsederken, arkadaşlarının ona “Cloud” dediğini anlatıyor. Bunun bir kimliğe hatta kimliklere dönüştüğünü söyleyerek, şarkılarında aslında kendini ve Cloud’larını keşfedip tanıtıyor. Ortaokulda müzik yapmaya başladığında, müzik yapımcılığı kısmına da kafa yormaya başlayan sanatçı, alternatif ve bağımsız müzikte kendini geliştirmeye devam ediyor.

Söylediğine göre, başlarda TikTok‘ta fazlasıyla vakit geçirip, şarkılarını ve eğlenceli videolarını orada takipçileriyle paylaşıyor. Cloud, orada bulunduğu süreçte sık sık gözlem yaptığını ve insanların iyi ve özellikle kötü yorumlarını dikkatle incelediğini söylüyor.

Ailesinde müzikle ilgilenen tek kişi olması bazen bu anonim tavrı bozmak istememesinin de sebeplerinden biri. Hatta kendi deyimiyle ailenin içindeki “kara koyun rolünü” üstleniyor. Fakat ailesinin ve bazı akrabalarının onun bu kimliğini bildiğini ve sevdiğini söylüyor. Onun anonimliğin rahatlığıyla işine odaklandığını ve bu durumdan memnun olduğunu görebiliyoruz.

Sisli Bir Evrendeki Müziği ve İlhamları

Cloudfodder, spotify

Sanatçının kullandığı isim iki kelimeden oluşuyor: Cloud (bulut) ve Fodder (yem). Fakat biz görünmeyenin, gizlinin peşindeyiz. Üzerine biraz düşününce “bulutlar için bir besin” veya “boş, geçici şeyler için bir kaynak” olarak yorumlayabiliriz.

Aslında sanatçının ismi ortaya çıkardığı eserlerle ve tarzıyla da oldukça uyuşuyor. Dream pop, indie pop ve shoegaze (bulanık ve duygusal etkili alternatif rock türü) atmosferiyle örülü parçaları, dinleyeni adeta uçucu bir rüya gibi içine çekiyor.

I first started the TikTok Channel, I was thinking about just like the you know billions of videos that are posted online, every single day that enter the cloud and it’s just like this extra garbage it’s like sort of cheap commodity. Yeah it’s like fodder and so I was like oh I’m just adding more fodder to the cloud and so I just picked that name.

(TikTok kanalını ilk açtığımda, internete her gün yüklenen milyarlarca videoyu düşünüyordum. Bunlar buluta giriyor ve sanki ekstra çöp gibi, ucuz bir meta gibi. Evet, sanki yem gibi. Ben de “buluta daha fazla yem ekliyorum” diye düşündüm ve bu ismi seçtim.)

Elektronik ve akustik enstrümanları birlikte kullanarak, yarattığı ambient ve bulanık his sanatçının en sevilen yanlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bariton olan Cloud, yaptığı falsetto çıkışlar ve ses efektleriyle şarkılarına adeta bambaşka bir boyut katıyor.

Şarkılarında Ne Anlatıyor?

Cloudfodder, youtube

Kendi hikâyelerini, insanlık halleriyle harmanlayarak bizlere özgün tarzıyla sunan Cloudfodder, aslına evrensel konularla günümüz koşullarının masallarını anlatıyor. Sanatçı, aşk, kendini keşfetme, insan doğasının karanlık yanları ve sosyal medya sorunları gibi temaları işleyerek, bazı duyguları dinleyiciyle birlikte yeniden keşfediyor.

Sanatçı, şarkılarında kendini arama, görülme isteği, gerçekten kaçış gibi konuları işlerken, kırılgan mizahı da etkili şekilde kullanıyor. Alternatif rock, dream pop, indie rock ögelerini harmanlayarak dinleyenlerine şarkılarını sunuyor. Yeteneği ve buğulu sesi ile büyüleyen Cloud, atmosferik ve çok boyutlu seslerin dünyasında kaybolmanızı bekliyor. İsterseniz şimdi o dünyada kaybolup, şarkıların evrenine birlikte bir göz atalım!

Ben Kimim ve Beni Kimler, Nasıl Görüyor?

Güzellik, estetik görünüş ve kusursuzluk içgüdülerimizin birer toplum baskısına dönüştüğü bir çağdayız hiç şüphesiz. Buna rağmen kendimizi sevip kabul etmek ne kadar zor olsa da, kişisel favorim My Ugly bu büyük adımı atabilmek için bizlere bir destek niteliğinde.

Bir röportajında dış görünüşlerle ilgili yaptığı “We don’t want to be judged for how we look yet we want to be loved for being beautiful (Görünüşümüzle yargılanmak istemiyoruz ama güzel olduğumuz için sevilmek istiyoruz)yorumuyla, aslında herkesin içinde olan o ikilemden de bahseden sanatçı, My Ugly’yi yazarken bu ikilemden de yararlandığını söylüyor.

“What a lovely desire, to require the approval
(Onayını istemek ne güzel bir arzu)
Of strangers I know I’ll never see
(Asla görmeyeceğimi bildiğim yabancıların)
But nonetheless I will grind night and day
(Ama yine de gece gündüz çalışacağım)
Like a cacophobic slave”
(Kakofobik -çirkin şeylerden korkmak- bir köle gibi)

Kendimizi bir kalıba sokmak, güzel biri olarak tasarlanma ve görülme isteği bununla beraber yok olan öz saygı, kendimizi değersiz hissetmemize sebep olabiliyor. My Ugly şarkısında da sanatçı tam olarak bunu işliyor ve please forgive my ugly I (çirkinliğimi bağışlayın lütfen) diyerek bize gerçeğin kapılarını usulca aralıyor. Sanatçı, kendi eksikliklerimizi kabullenip, özümüzle barışmak için atılan bir adımla kariyerine başlayarak aslında dinleyicilerine büyük bir ipucu veriyor.

“These people are kind of calling me, these negative things calling me essentially calling me ugly or strange and so I kind of developed a story behind it and yeah like just as I mentioned it came from the newer comments.

(Bu insanlar bu olumsuz şeylerle bana sesleniyor gibi, beni çağırıyor, esasen bana çirkin ya da garip diye sesleniyor ve ben de bunun arkasında bir hikaye geliştirdim ve evet, az önce de bahsettiğim gibi, bu -sosyal medyadaki kötü yorumlardan bahsederek- yeni yorumlardan geldi.)”

Özgüven sorunları yaşadığınız bir dönemde, başkalarının hayatındaki bir yan karakter gibi hissettiğiniz olmuştur diye düşünüyorum. Yalnızlık, görünmezlik ve kimlik arayışı temalarının baskın olduğu parça da bizi bu zamanlara götürüyor. Kendimizle barışık olamadığımız, kendi hayatımızda kendimize değer vererek yaşamayı, ana karakter gibi hissetmeyi özlediğimiz anlar için yazılmış Side Character yine bir benlik hikâyesi olarak karşımıza çıkıyor.

“I’m just a Side Character in your main plotline
(Ben senin ana hikayende sadece bir yan karakterim)
Always pay the check and pick up your hotline
(Her zaman hesabı öder ve telefonuna cevap verirsin)
You were nicer to me, when you hardly knew me”
(Beni pek tanımadığın zamanlarda bana daha naziktin)

Sevginin eksiliğiyle yaşamaya alışmanın verdiği o anlamsız güven ve oradan kaçmanın tembellik yüzünden mümkün olmadığı bir ilişki düşünün. Sevilmeden de var olabilmenin içsel yorgunluğuyla kaplanmış kalbinizin sesini yalnızca Cloud duyabilir.

“Though I promise myself
(Kendime söz veriyorum)
That I’ll one day get up and go
(Bir gün kalkıp gideceğim)
I’d rather stay trapped in a loveless way”
(Sevgisiz bir şekilde kapana kısılmayı tercih ederim)

Son teklisi Loveless Way ile kalplere dokunan, “From a girl who’s lost in a business world (İş dünyasında kaybolmuş bir kızın) ilgisizliğiyle boğuştuğundan bahsediyor. Bizlere tıpkı bu temadaki diğer şarkılarda olduğu gibi, lo-fi, bedroom pop tarzlarını, kırılgan vokaller ve duygusal ama sade synth altyapılarıyla sesleniyor.

Kurtuluşla Tutsaklık Arasında Bir Yerde

Hayatındaki tüm anlamsız, boş geçen anıları; yaşadığı ihanetleri ve toxic (zehirli), kötü duyguları unutturacak bir aşkı beklemenin hayal kırıklığını anlatıyor My Only. Bunca çileyi, acıyı boşuna mı çektim duygusu ağır ağır ruha işlerken, umudun da azaldığı bir duyguyu betimliyor. “Don’t you think I earned a love/ Payment for the pain I’ve known (Sence ben aşkı hak etmedim mi?/ Yaşadığım acılar için bir ödül olarak) sözleriyle bahsettiği duyguları artık onu ümitsizlikle baş başa bırakıyor.

“It’s getting harder for my mom to convince me
(Annemin beni ikna etmesi gittikçe zorlaşıyor)
I’ll ever find someone who actually gets me”
(Beni gerçekten anlayan birini bulacağımı)

Absolute Pro, günümüzün absürt sosyal statülerinden, yeni ve hiç bilmediğimiz terimlerden, insan ilişkilerinin tuhaflığından ve yapay zekalardan sıkıldığımızı, en uç örnekleriyle anlatıyor. Hem hayatımızı kolaylaştıran, hem de bizi esir eden internet, sosyal medya ve yapay zekalara bir gönderme yapıyor.

Cloud, şu sözlerle: “GPT laughs cause the humans are dead/ (GPT gülüyor çünkü insanlar öldü)” aslında bazen hepimizin içinden geçenleri yüzümüze vuruyor. Tüm bu aşırı paylaşım yapılan, gözler önünde yaşanan sanal hayatlarımızda yaşarken, kendi sınırlarımızı unuttuk. Toplum, insan olmayı ve insanlığın sınırlarını, bazen şöhret, bazen beğenilme arzusu bazen de yalnızca para için bir rafa kaldırdı. Tüm bu tüketim ve paylaşım çılgınlığı içinde gerçekten artık bir “Absolute Pro” olarak yaşayan büyük bir kalabalığın hepimiz farkındayız diye düşünüyorum.

“Why do I feel like a labrat?
(Neden kendimi laboratuvar faresi gibi hissediyorum?)
Pushing the pleasure-lever to death
(Zevk kolunu sonuna kadar itiyorum)
I’m doom scrolling, just zoning”
(Kıyamet kaydırması yapıyorum, sadece dalmış durumdayım)

Bazen sımsıkı bağlarla örülü olduğunuz o aşk, ilişki, arkadaş grupları, mesleğiniz ya da işiniz, size iyi gelmek yerine sizi esir almış gibi hissettirebilir. Kurtulmak bazen bir kaçış bazen bir özgürlük gibi görünür. Kendi zihninizden, duygularınızdan ya da bir ilişkiden kurtulma isteği…

“This is my commitment/ My modern manifesto/ I’m doing it for all of us
(Bu benim taahhüdüm/ Modern manifestom/ Bunu hepimiz için yapıyorum)

Başkasının oyununda, sıradan bir rol oynamak ve kendinizden uzaklaştığınızı hissetmek, hayatınızda hissettiğiniz en büyük acı. Hem Cloud’un hem benim hem de sizin çok iyi bildiğiniz bir acı. Ve bu hisle başlayan Get Free, Cloudfodder’ın yumuşak vokali, sakin tavrıyla size kaçıp kurtulmanız için bir umut aşılıyor. Bu temada daha karanlık dokular, yankılı vokaller ve minimal prodüksiyonuyla Cloud’un müziği, sizi sarıp sarmalıyor ve kelimenin tam anlamıyla kurtarıyor.

“Sometimes it feels like I’ve got a war in my mind
(Bazen zihnimde bir savaş varmış gibi hissediyorum)
I try to get off but I keep riding the ride
(Kurtulmaya çalışıyorum ama yolculuğa devam ediyorum)
I never really noticed that I had to decide
(Karar vermem gerektiğini hiç fark etmemiştim)
To play someone’s game, or live my own life”
(Birinin oyununu oynamak mı, yoksa kendi hayatımı yaşamak mı?)

Sis Dağıldığında

Cloudfodder’ın müziği, karanlıkla ışığın arasındaki o bulanık çizgide geziniyor. Her parçası, zihinde yankılanan bir rüya gibi, dinledikçe bambaşka bir katmanına dokunabiliyorsunuz. Bazen en özgür hissettiğimiz anlarda bile, bize görünmez zincirler taşıdığımızı hatırlatıyor. Ama aynı zamanda zinciri fark ettiğinizde, artık kaçarak özgürlüğe ulaşabileceğiniz gerçeğini de…

Cloud, kimi zaman bir yan karakterin yalnızlığını, kimi zamansa bir yabancının iç sesindeki umudu fısıldayan şarkılarıyla yarattığı bu eğlence diyarında sizleri bekliyor. Bağımsız, özgür ve deneysel bu gelip geçici partiye katılmak isterseniz, daha fazlasını Cloudfodder’ın profilinde bulabilirsiniz! Lütfen ona gerçek adını sormayın. Hep müzikle kalın.


Kaynakça:

  • Öne Çıkarılan Görsel: Spotify
  • Müziğin Arkasındaki Adam │ Cloudfodder (RÖPORTAJ). KGUR Radyo İstasyonu – Cuesta Koleji. YouTube. Erişim Tarihi: 05.11.2025
  • Cloudfodder. Viberate. Web. Erişim Tarihi: 05.11.2025
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.