Söylenti Radarında Bu Ay: Can Güngör

Editör:
Zeynep Kezer

Sonbaharın kasvetli havalarını heyecanla beklerken bu karanlık havalara ve Eylül ayına çok yakışacağını düşündüğümüz bir isimle Söylenti Radarı karşınızda. Bu isim on parmağında on marifetle Can Güngör‘den başası değil!

Türk alternatif müzik sahnesinde sadeliği ve derinliği ile dikkat çeken Can Güngör’ü, minimal enstrümantasyonlarla bir araya getirdiği duygusal yoğunluklu müziğiyle tanıyor olabilirsiniz. Ben kendisini, 2016’da dinleyiciyle buluşturduğu “Yalnız Ölmek” parçasıyla tanımıştım. İlk duyduğumdan beri defalarca dinlediğim, tüylerimi diken diken yapan bu şarkı, bugün hâlâ aynı derin duygularla beni lise çıkışında yağmurlu bir havaya götürmeyi başarıyor. Beni kendimle baş başa bıraktığından mıdır, sormaya korktuklarımı dile getirdiğinden midir bilmiyorum ama bu şarkının yeri çok ayrı bende. Bu tarz zamansız, sizi eski anılarınıza götüren işleri sevmemek, gönül bağı kurmamak elde değil. Şarkının oluşum süreciyle ilgili verdiği bir röportajda söyledikleri ise, şarkıyla bağımı daha da artıran bir etken oldu: “İlk albümün kayıtları sırasında stüdyodan eve yürürken ‘yalnız ölmek’ lafı geldi. O kaygıyı düşündüm. Yalnızlığı çok tercih eden ama tamamen yalnızlaşmaktan da korkan biriyim. Şarkıdaki, hayatı paylaşacak birinin olmamasından doğan bir yalnızlık.

“Gökyüzünde bir martı
Sürüsünden kovulmuş
Öyle olmıcam değil mi

Yalnız ölmicem di mi
Böyle sessiz sessiz
Solup gitmicem di mi”

Müzikal Yolculuğu

Can Güngör caziksvorg

Bugün bir söz yazarı, prodüktör, vokal -ve çok daha fazlası- olarak tanıdığımız Can Güngör’ün müzik yolculuğu, lise yıllarında davul çalarak başlamış. O dönemde bile, aynı üretkenlikle, grubuyla beraber amatör olarak katıldıkları müzik yarışmalarında ödüller kazanmayı başarmış. Bu başarıların ardından müzikten kopamayan Güngör, üniversitede profesyonel müzik eğitimi almak isteyerek, tam burs alana kadar, bıkmadan usanmadan “hayatımın dönüm noktası” olarak nitelendirdiği Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü sınavlarına girmiş defalarca.

Birçok başarılı sanatçının eserlerinde imzası bulunan Güngör, Nazan Öncel, Göksel, Koray Avcı, Melike Şahin ve Ceylan Ertem gibi isimlerin dillerden düşmeyen şarkılarına hayat verenlerden. Çıktığı dönemlerde dinlemeye doyamadığımız, Ceylan Ertem’in “Zalım“ı ve Mabel Matiz‘in “Gel”i de Can Güngör’ün sihirli parmaklarından çıkmış. Yakın zamanda ise kendisinin imzasını, Büyük Ev Ablukada‘nın çok beğendiğimiz son albümü “Defansif Dizayn” prodüksiyonunda görüyoruz. Ayrıca Güngör, davuluyla beraber Teoman, Yasemin Mori, Korhan Futacı ve Kara Orkestra sahnelerine de renk katmış. Aynı zamanda kendi şarkılarının da aranjman ve prodüksiyon süreçlerini üstlenen sanatçı, içsel yolculukları ve melankolik anıları kendine has bir samimiyetle aktarıyor dinleyicilere.

“Silik Düşler”: Sakin ama Vurucu

Sanatçının Şubat 2015’te yayınladığı “Silik Düşler” isimli ilk solo albümü, âdeta her şarkısında farklı bir öykü anlatan bir kitap gibi hissettiriyor dinlerken. Sakin üslubu, yer yer coşkulanan ve çoğunlukla melankolik bir atmosfer sunan albüm, hem dinleyicilerden hem eleştirmenlerden tam not almayı başarmıştı. Albümün en şaşırtıcı ve hayran bırakıcı özelliği ise Can Güngör’ün albümdeki her enstrümanı kendi çalması ve aynı zamanda prodüktörlüğünü de kendisi üstlenmiş olması. Pürüzsüz vokallerden bahsetmiyorum bile. Henüz ilk albümüyle müzikal dehasını ve yeteneğini kanıtlamış sanatçı. Albümün açılışını, Güngör’ün ilk iki teklisi olan “Ben Ordaydım Zaten” ve “Silik Düşler” yapıyor.

Albümün enstrümantal altyapısı kadar şarkı sözleri de beni derinden etkiledi. Her biri özenle seçilmiş kelimeler, sade melodilerle birleşerek şarkılarda derin bir duygu yoğunluğu yaratıyor. “Tozunu süpürür mü başkasının rüzgârı? Alıp da götürür mü düşlediğin yollara?” sözleri, daha önce farkına bile varmadığım düşüncelere dokundu; sanki bilinçaltımın en ücra köşelerine ulaşarak, beni hiç bilmediğim bir yolculuğa çıkardı. Can Güngör’e bu etkileyici sözleri yazdıracak ilhamın kaynağı nereden geliyor, diye sık sık düşündüm bu albümü dinlerken. Her bir şarkıda dile getirdiği duygu yoğunluğunun arkasındaki hikâyeleri, içsel çatışmaları ve hayatın gündelik akışında yakaladığı o ince detayları merak ediyor insan. Sözlerinin bu denli yalın ama aynı zamanda derin anlamlar taşıması, farklı bir boyuta sürüklüyor dinleyiciyi. Bu soruyu kendime sormaya devam ettikçe, Güngör’ün söz yazarlığı yeteneğine daha da hayran kaldım. Her notasıyla çok özel olan bu albümden benim favorilerim “Hiçbir Sebep Yok”, “9.00”, “Değişmem” ve “Belki de Sensin” parçaları oldu.

Silik Düşler’in ardından “Yalnız Ölmek” teklisi geliyor ve Can Güngör, son hızla alternatif müziğin seyrini değiştiriyor bu hamleyle. Sade ama vurucu tarzıyla dikkatleri üzerine çekiyor sanatçı. “Yalnız Ölmek”le gelen büyük ilgi ve artan dinleyici kitlesinin ardından 2018’de “Teselli” ve 2019’da “Dışarda Kış” teklileriyle tekrar karşımıza çıkıyor Güngör. Bu iki single, 2020’de çıkardığı ikinci stüdyo albümünün ayak sesleriydi aslında.

“Ağzımda sigara, yenisini aradımHerhangi bir kederin göğsüne baş yasladımDerdim vardı, eskidi, bir fotoğrafa benzediCüzdanın cebinde bilmem kaç yıl bekledi”

“Sular Dar”: Eşsiz Can Güngör İşçiliği Bu Sefer Daha Katmanlı

Yine prodüksiyon ve aranjmanda kendi ismini gördüğümüz Can Güngör’ün ikinci stüdyo albümü “Sular Dar”, 5 yıl aranın ardından, 2020’de dinleyiciyle buluştu. Sular Dar ile dinlediğimiz Can Güngör bambaşka bir Can Güngör oldu bu sefer. Sanatçının müzikal olgunluğunun bir yansıması olarak, alıştığımız sakin şarkılarından çok daha katmanlı ve daha deneysel bir albüm çıktı karşımıza. 15 şarkıdan oluşan albüm, teknik açıdan farklılıklar gösterse de eski Can Güngör melankolisinden ve atmosferinden uzaklaşmıyor pek.

Can Güngör’ün her zamanki içsel anlatımı, albümde kendimden bir şeyler bulmamı sağlıyor. Dış dünya ve bireyin ilişkisi, günlük hayat sıkıntıları ve insanın içsel mücadelesi tüm çıplaklığıyla aktarılıyor. “Kendime Öğütler” ile güçlü bir açılış yapıyor albüm. Çoğunlukla kişisel temalar işlense de yer yer toplumsal dokunuşları da var albümün, ki bu da Can Güngör’ün işlerinde en sevdiğim özelliklerden. Albümde, tanıdık bazı sürpriz seslerle de karşılaşıyoruz. “Güneşsiz/ Sular Dar” parçasına Nilipek ve Bartu Küçükçağlayan, sahne adıyla, Canavar Banavar eşlik ediyor.

Bu albümde çok özel olarak gördüğüm bir şarkı var, o da “Bu Sular Derin”. Parçanın enstrüman icrasına hayran kalmamak gerçekten mümkün değil. Parçadaki her bir nota, titizlikle işlenmiş ve büyük bir özenle dinleyiciye sunulmuş bu çok belli. “Dünden kalan ne varsa unutalım” sözleri, Güngör’ün içtenlikle söylediği her notada yankılanıyor ve sözlerin bu zarif müzikle birleşimi dinleyiciyi içsel bir yolculuğa çıkartırken, Güngör’ün vokal performansı şarkının duygusal ağırlığını daha da pekiştiriyor.

 

Boş Hevesler, Çiçekli Hapishaneler ve Vazgeçişler: “Genetik”

Sular Dar’ın ardından 2 senelik sessizlikten sonra yeni bir tekliyle tekrar Can Güngör evrenine kavuşuyoruz “Genetik” teklisiyle. Söz, müzik, aranjman ve prodüksiyonun tamamında yine Güngör’ün imzasını taşıyan bu eser, sanatçının çok yönlü yeteneğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Pandemi döneminde tohumları atılan şarkı, dönemin içe kapanık ruh haline dair derin izlerini taşıyor. Güngör, içinden çıkılması güç soru işaretleriyle hem zihinlerimizi hem duygularımızı kurcalıyor bu şarkıyla.

Kendini kaybettiğinin farkında değilken bulmaya çalışma sorunsalı ve defalarca vazgeçişlerin eşiğinden dönmeyi anlatıyor parça ve bence oldukça güçlü. Hangi dala tutunacağını bilemeyen, hevessizlikten, kısır döngüden ve başarısızlık korkusundan muzdarip bir hikaye anlatıyor Genetik. Soruların içinden çıkamadıkça dönüp dolaşıp diyoruz ki “Belki sebep genetik”.

“Çabalana debelene bi’ ömürYine yine avuçlarımda kahırBöyle zor mu olmalıKalmadı çaldığım kapı

Tüm suçları üstlendimKusurlarla süslendimKimse kalmadı şimdiBoşuna heveslendim”

 

Gerçekten “on parmağında on marifet” demek bile Can Güngör’ü tam anlamıyla tarif etmeye yetmez. Prodüktörlüğü, hayat verdiği onlarca şarkı, enstrüman icrasındaki ustalığı, derinlikli söz yazarlığı ve işlediği temaların inceliğiyle, alternatif müzik sahnesinin en kıymetli isimlerinden biridir benim için. Yarattığı atmosferlerle dinleyiciyi başka bir dünyaya davet ediyor.

Can Güngör’ü dinlemek için sayısız sebep sıralayabilirim ancak bu keşfi, kendisini dinleyerek bizzat deneyimlemenizi isterim. Kendisinin müzikal yolculuğunun bir sonraki durağında bize neler sunacağını sabırsızlıkla bekliyorum.

Kaynak:

Koçan, Sebla. “Can Güngör: “İnsanları bir arada tutan şey sessizliği nasıl paylaştıkları””, dergy.com, 21.05.2020, https://www.dergy.com/can-gungor-roportaj-insanlari-bir-arada-tutan-sey-sessizligi-nasil-paylastiklari/. 14.09.2024

“Can Güngör: Sen varlığımı yok sayabilirsin ama müziğim burada!”, Sözcü, 19.06.2018, https://www.sozcu.com.tr/can-gungor-sen-varligimi-yok-sayabilirsin-ama-muzigim-burada-wp2474425. 15.09.2024

Can Güngör, çiçekli hapishanesinden sesleniyor”, Bantmag, 13.05.2022, https://bantmag.com/can-gungor-genetik/. 16.09.2024

 

 

 

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks