Deftones’u “nu-metal” kutusuna sıkıştırmak, onların kurduğu ses evrenine yapılabilecek en büyük haksızlıklardan biri olur. Zaten kendileri de o etikete hiçbir zaman tam olarak ait hissetmedi. Çünkü Deftones’un müziği sadece bir tür değil, zıtlıkların arasındaki denge noktasıdır. Bir yerden patlamalar, çığlıklar yükselirken diğer yanda zarafetin getirdiği melankolik dinginlik. Shoegaze‘in karışıklığı, art-rock tarzın yeni denemelerini yaparak metalin ağırlığı ile şekillendiler.

Deftones, 1988 yılında Kaliforniya’da bir lise arkadaşlığının müzik grubuna evrilmesiyle oluşmuştur. İçimizdeki kaosun dışavurumu olarak aktiflik gösteriyorlar. Kopan fırtınalara notalar ekleyerek onu bir sanat eserine dönüştürmeye ant içtiler.
Chino Moreno ses tellerini kullanarak, bağırışlar ve zarafet arasındaki dengeyi sağlarken, Stephen Carpenter‘ın ise gitar tellerindeki darbenin sahibi olarak yer aldı. Davulda Abe Cunningham’un vuruşlarını dinliyor olacaktık ki bu şekilde çekirdek kadro tamamlandı.
Kökenler ve “Nu-Metal” Etiketi: Kaliforniya’daki İlk Adım
Sacramento: İlk bakışta sadece Kaliforniya’nın bir ilçesi. Deftones için ise bir efsanenin tarihinin yazılacağı konum. Coğrafi sıkışıklığı hâkim olduğu yerde “arada kalımışlık” hissi grubun DNA’sını oluşturacaktı. 90’lı yıllarda müzik dünyasında bir “etiketlenme” akımı ortalığı kasıp kavuruyordu. Kaliforniya başta olmak üzere, dışavurumsal vokali olan gruplara “nu-metal” etiketi vurulması asla kaçınılmaz olarak görülüyordu. Deftones 1995 yılında çıkaracağı Adrenaline albümü ile bu akımın içinde doğrudan kendisine yer bulacaktı. Bu albüm, o dönemdeki diğer grupların aksine parçalarında duygulara yer verilen bir yapıya sahipti. Ritim sadece müzik olması için değil, duyguya da yer vermeyi amaçlayan bir araç olarak kullanıldı. “Bored” ve “7 Words” gibi şarkılar; bastırılmış duyguların ifade ediliş biçimi ve ergenlik öfkesinin dışavurumu olarak karşımıza çıkıyor.
I’ll never be the same, breaking decency
(Asla eskisi gibi olmayacağım, ahlak kurallarını çiğniyorum)
Don’t be tree trunk, don’t fall on my living roots
(Ağaç gövdesi gibi olma, yaşayan köklerimin üzerine düşme)
I’ve been humming too many words, got a weak self esteem
(Çok fazla söz mırıldandım, zayıf bir özgüvenim var)
That’s been stomped away from every single dream
(Her bir hayal tarafından ezildi, yok edildi)
Sıyrılmanın Eşiği: Around the Fur
1997 yılında yayımlanan Around the Fur albümü etiketten sıyrılmanın ilk adımı olacaktı. “My Own Summer (Shove It)” şarkısı her ne kadar gürültülü bir yapıya sahip de olsa fısıltı yaklaşımı ve tekinsiz ifadeleri ile darbeyi vurdu. Aynı albümde yer alan “Be Quiet and Drive (Far Away)” şarkısı nu metal etiketinden kurtulmanın resmi kanıtı olacaktı. Çünkü bu şarkı bir nu metal şarkısı değildi. Shoegaze ve melankolinin iç içe girdiği bu eserde kaçıp gitme arzusu vardı. Stephen Carpenter’ın gitar tellerine vurduğu darbeler ilk kez bu kadar isabetli noktalara temas ediyordu, artık dengeyi sağlayabilmişlerdi.
Deftones için “nu-metal” kavramı bir başlangıçtı, evet. Fakat devamında kimlik değişti. Nu-metalin içerisindeydiler fakat onu beslemeye niyetli olmadılar.
Kırılma ve Ustalık: White Pony
Around the Fur’ün yakaladığı başarıdan sonra aynı şekilde yola devam etmek mantıklı gelirdi fakat Deftones, tam zıttını yaparak dinleyiciyi şaşırttı. Bu albüm ile “nu-metal” etiketini yırtıp atıldı. Around the Fur ile emekleyerek başlayan süreç White Pony ile son bulmuştu. Deftones, kendisine bir evren yaratmıştı.
Albüm adete hareketi göstermek için var olmuştu. Kapak fotoğrafındaki midilliden albümde yer verilen şarkılara kadar. Abe Cunningham’ın davulları aksiyon ritminden çok nefes alan bir kalp gibiydi. Carpenter gitar tellerine her ne kadar sert vursa bile denge hâlindeydi ve Moreno artık sadece çığlıklarıyla değil, fısıltılarıyla da şarkı söylüyordu. “Change”, hem dönüşümün mimari olan hem de albümü dünyaya tanıtan şarkı olarak karşımıza çıkacaktı. Change’den hemen sonra “Digital Bath” ve “Knife Prty” eşlik edecekti. Ve öyle de oldu.
All of the fiends are on the block
(Tüm şeytanlar mahallede)
I’m the new king, I’ll take the queen
(Ben yeni kralım, kraliçeyi alacağım)
Evrimin Haritası: Kaostan Kozmosa Yolculuk

Deftones (2003) albümü, içsel çatışmaların yer aldığı, estetikten biraz uzak yazılmıştır. Daha sonrasında gelen Saturday Night Wrist (2006) albümü ile grubun değişim yolculuğu sürmeye devam etti. Davulların tarzı cazz’a kaymıştı ve artık trampet eşlik ediyordu. Moreno bu albümü yazarken çok zorluk çekmişti. Grup üyelerinin başına gelen olaylarla zorlu bir süreç yaşanıyordu. Moreno’nun özgüveni sarsılmıştı. Diamond Eyes (2020) albümü ambient iyimserliği merkezde yer alıyordu. Grup yeniden doğmuş gibiydi: Kaybın yükünü taşırken bir yandan geleceğe meşale yakıyordu.
Koi No Yokan (2012) grubun kozmosa geldiği noktayı en iyi tarif edecek duraklardan biri olacaktı. Öfke ve sert çıkışların yerine; kabulleniş, dinginlik yer alıyordu. Yine sert ritimler kendisini gösteriyordu fakat bu sefer anlam değişmişti.
Deftones’un bu zamana kadar geldiği nokta, “kendisini bulma” tanımını çok anlamlı bir şekilde ifade ediyordu. Kaos’un hâkim olduğu bağırışlar yerini sükûnete bırakmıştı. Evrimleşen bu hikâyenin sınırlarını yeniden çizilmişti.
Deftones’u “Anlamak”
Az önce sınırları çizdiğimiz haritada tur atma vakti geldi. Çığlıklarla başlayan savaş kimi zaman sükûnet ile verilen bir geri çekilmeye dönüştü. Geri çekilme demişken bu; vazgeçmek anlamında değildi, Deftones’un olgunlaşma sürecinde (haritasındaki sınırları oluştururken) kendisini bulduğu noktaydı. Yine patlamalar vardı fakat bunlar sadece bağırış yerine anlam derinliğine bırakılan sözler ile yansıtılıyordu.
Sertlik ve zarafet arasındaki ince çizgi Deftones’un sınırlarına verilebilecek en net isimdir. Metal türünün yaşattığı “öfkenin” dışavurumu kavramı bir silah olarak değil, insanın kendisini fark edebileceği bir nokta olarak yer almasını vurgulamak istediler. İfade ettikleri konu insanın insanla savaşı yerine insanın kendisiyle savaşı oldu.

Shoegaze tarzındaki gitar ağırlığı, trip-hop’un ritmik derinliği ve metalin bıraktığı yük… Deftones tüm bu unsurları rastgele değil, sezgisel bir bağlamda birleştirir. Bu, onların verdiği savaşın mirasıdır. Bu mirastan uzak bir şey hayal etmek Deftones’un sınırlarından uzaklaşmak demektir.
Deftones’u anlamak için hissetmek gerekir. Onun sınırlarını çizen çizgiler yaşanmışlıktan miras alır. Bu sınırları mümkün kulan; Carpenter’in ağırlığı, Abe’nin groovu ve Frank’in atmosferidir. Bu sınırları anlamak için kimi zaman hayattan tokat yemek kimi zaman arayış içinde olmak gerekir. İnsanın içinde var olan bütün karmaşa Deftones’un müziği içinde yeniden hayat bulur.
Kaynakça:
- Öne çıkarılan görsel: The New York Times
- Isaac, Mike. “Deftones Persisted for Decades. A New Generation Is Feeling the Noise.” The New York Times, 20 Ağustos 2025, Web. Erişim Tarihi: 11 Kasım 2025
- soliloquium. “Understanding Deftones – Genre, Songs, Albums & More | Deathdoom.com.” Soliloquium, 26 Mart 2021, Web. Erişim Tarihi: 11 Kasım 2025


