2006’dan beri aklımızda melodisiyle, derin ve anlamlı sözleriyle yer edinen Amy Winehouse, hepimizin eşsiz seslerden biri olduğu konusunda hemfikir olduğu, sesiyle olduğu kadar hayatıyla da dikkat çeken bir jazz sanatçısıydı.
27’ler Kulübü’nün biricik Amy’si 1983 yılında İngiltere’ doğdu. Doğduğu andan itibaren çok sesli bir bebek olan Amy’nin gürültülü hali hep devam etti. Evde sürekli radyoyu açar ve bağırarak şarkı söylerdi. Babası her zaman Amy’nin en büyük destekçisiydi ve onun müziğe olan bu denli ilgisini pekiştirmek için ona bir ksilfolon almıştı. Kısa sürede bu ksilfolona oldukça alışan Amy’nin, çıkardığı gürültüyle göz önünde olmayı ve dikkatleri üstüne çekmeyi seven bir yapısının olduğu inkar edilemezdi.
Amy, çok başarılı bir öğrenci değildi sadece geçerli not alacak kadar çalışırdı. Müzik onun hayatının en büyük parçasıydı. Ama şarkıcı olmak istemiyordu, şarkı söylemeyi seviyordu. Yeteneğinin farkına vardıkça bu fikri değişmeye başladı.
“Çok ünlü olmayı hayal ediyorum. Sahnede çalışmak istiyorum. Bu tutku yaşadığım sürece devam edecek. İnsanların sesimi duymalarını ve beş dakikalığına dertlerini unutmalarını istiyorum.’’
İlk başlarda olayın ciddiyetini anlayamayan Amy; birkaç kulüpte çıkıyor, arkadaşlarıyla eğlenmekten kendini alamıyordu. Menajeri ona ilk toplantısını ayarladığında hiç umursamadı. “Bir oda dolusu takım elbiseli adamla oturmak umurumda değil!’’ diyerek toplantıya gitmeyi reddetti. Bir süre sonra ikna olup ilk albümü için yüksek bir miktarda avans aldı. Artık sürekli müzik dinleyip eğlenebileceği bir yere taşınabilirdi.
İlk albümü “Frank’’ ile ilgili olumlu aksiyonlardan sonra yazmaya iyice heveslendi ve yeni ayrıldığı sevgilisiyle ilgili son dokunuşları yaptıktan sonra albüm oluşmaya başladı. Diğer şarkısı “Stronger Than Me’’ yeterli ilgiyi görmedi. Onun yerine “Frank” daha çok beğenildi hatta Mercury Müzik Ödülleri’nde birçok ödüle aday gösterildi. Stronger Than Me “En İyi Modern Parça’’ dalında Ivor Novello Ödülü’nü aldı. Bu ödüllerden sonra albüm satışları patlamaya başladı. Amy’nin şöhreti gittikçe artıyordu. Birçok yerde konser veriyor, televizyonlara çıkıyordu. Ancak Amy sahnede çok donuktu. Elindeki gitarı onun hareketlerini sınırlıyordu. Sahne performansını profesyonelleştirmek için gitarını almaları gerekti. Amy gitarı elinden alındıktan sonra rahatlamak için kendini alkol ve maddeye bırakmaya başladı.
Kendi evine çıktığından beri madde bağımlılığıyla savaşı çoktan başlamıştı. Bunun üzerine ailesi ve arkadaşları onu rehabilitasyon merkezine yatması için ikna etmeye çalıştılar. Amy ise durumun bu kadar kötü olmadığını ve daha dikkatli olacağı konusunda onları ikna etti. Tam bu dönemlerde Blake ile tanıştı ve ona görür görmez aşık oldu. Hayatının dönüm noktası şimdi başlıyordu.
İyi Olmadığımı Biliyorsun
Amy, Blake ile yakınlaşmaya başladığında Blake’in bir sevgilisi vardı. Amy ise bunu biliyordu. Buna rağmen tanışmalarının üzerinden bir ay geçmeden Blake’in adını göğsüne dövme yaptırdı. Blake bir süre sonra kız arkadaşından ayrıldı ama bu Amy’yi daha da sınırları zorlamaya itecekti. Blake ağır maddeler kullanan bir bağımlıydı, Amy sadece içmeyi severdi. Back to Black’te de bunu yazmıştı. “You love blow and I love puff / Sen çekmeyi seviyorsun, ben içmeyi.”
Sadece Kelimelerle Vedalaştık
İlk dönemlerde sürekli kavga edip ayrılıyorlardı. Blake ara sıra eski sevgilisine dönüyor, Amy de başkalarıyla beraber oluyordu ama işin sonunda yine birbirlerini buluyorlardı. Amy’nin neredeyse tüm şarkılarının Blake’i anlatığı yeni albümü “Back To Black” uzun bir ayrılık sürecinde yazılmıştı. Babası ve sevdiği insanlar için acısını müziğe dönüştürerek “Back to Black” şarkısını yazdı. Ardından ailesi ve arkadaşlarının rehabilitasyon baskısıyla ilgili olan şarkısı “Rehab” çıktı. Devamında albümün öbür şarkıları kaydedildi.
Yaşanan bütün olaylara rağmen Back To Black albümü 5 ay içinde yayınlandı. İlk iki haftada 70 binden fazla satan albüm, listede bir numaraya girdi. 1.8 milyondan fazla sattığı için altı kez platin ödülü kazandı. Artık Amy dünyanın yıldızıydı.
“Ne yapmam gerektiğini düşünmüyorum, sadece yapmak istediğimi yapıyorum. Şu ana kadar çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Back To Black’te her şeyi yazmak zorundaydım. Ciddiye almak istemediğim duyguları, doğru olmasını istemediğim gerçekleri… Bakacak olursanız bu iyi çünkü başka insanlar bunları dinlediklerinde ‘böyle hissettiğim için aptal değilim,’ diye düşünebiliyorlar.’’
O sırada Back To Black hala Amerika’da zirvedeydi bunun sayesinde Amy, Grammy’nin adaylarından biri oldu. Ancak vize alamadığından dolayı ödülü almaya bile gidemedi. İngiltere’den Amerika’ya canlı bağlandı ve o gece Yılın Albümü, Yılın Şarkısı, En İyi Sanatçı, En İyi Vokal Albümü ve En İyi Kadın Sanatçı Ödüllerinin hepsini kazandı.
Amy artık maddeyi bırakmaya kararlıydı. Blake’ ten uzak oluşunun da bunu kolaylaştıracağını düşünüyordu. Zorlansa da 2009’da maddeyi tamamen bıraktı. Kısa bir süre içinde Amy, bu sefer de alkol bağımlısı olmuştu. Her gece bayılana kadar içiyordu. Blake’in cezaevinde olması, boşanma sürecine girilmesi ve müzikten uzak kalması Amy’yi üzmeye yetiyordu. Kontrolü kaybedip barlarda kavga çıkarıyor, gözaltına alınıyor ve kendine zarar veriyordu. Yeni bir şarkı yazacak durumda değildi, şirket ise ona bir turne ayarladı. O kadar heyecanlıydı ki alkolü bir süre bıraktı.
“Her kötü olay bir blues şarkısı olmayı bekler.”
Belgrad’daki konser öncesi gergin olan Amy, biraz rahatlamak istedi fakat istemeden dozunu kaçırdı. Sahneye çıktığında hangi şehirde olduğunu bile hatırlamıyordu. Seyirciler yuhalamaya başladıktan sonra her şey için çok geçti.
Sıra İstanbul’daydı. Amy burada da çok alkollü olduğu için sahneye çıkamadı ve turne sone erdi. Bir süre içmeye ara vererek kendini arkadaşlarının düğününe hazırlıyordu. Fakat kontrolü kaybetmesi zor olmadı. 23 Temmuz 2011 sabahı korumalarından biri Amy’nin babasını arayarak korkunç haberi verdi. Amy, alkol zehirlenmesi sebebiyle ölmüştü.
Yaşadıklarına rağmen umudunu tamamen yitirmemiş, yaşamak için savaşmış, aşkını en doruklarda yaşayan gerçek bir insandı Amy. Aslında onu öldüren, büyük ve tutkulu aşkının sebep olduğu bağımlılıktı. Müziğin dokunduğu hüzünlü hayatı, tehlikeli aşkı ve yoğun madde bağımlılığı; gürültücü, haylaz ve sevecen Amy’nin ölümüne sebep olmuştu. Fakat Amy’nin ölümü, onun 21. yüzyılın en çok satan albüm sanatçılarından biri olmasını engelleyemedi. Günümüzde hala Jazz, Blues ve R&B kültürünü yaşatabilen sayılı müzisyenler arasında yer alıyor.
Kaynakça
“Amy Winehouse”.Britannica.Web. Erişim Tarihi:12.11.2024
”Müziğin Dokunduğu Bir Hayat: Amy Winehouse”.radyoodtu. Web. Erişim Tarihi:12.11.2024
“Inside Amy Winehouse’s Downward Spiral and Tragic Death”.biography.com.Web. Erişim Tarihi:12.11.2024
