Söylenti Kitaplığından: Unutma Dersleri

Editör:
Deniz Filiz
spot_img

Her hafta başka sayfalarda gezinip, farklı dünyalara ulaşmamızı sağlayan Söylenti Kitaplığında bu hafta, Nermin Yıldırım‘ın “Unutma Dersleri adlı kitabı var!

Kitabın yazarı Nermin Yıldırım, 2002 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın Yayın Bölümü’nden mezun olduktan sonra da yazı işlerinde aktif rol almaya devam etti. Yazın hayatını editör, köşe yazarı, muhabir olarak çeşitli sektörlerde çalışarak sürdürdü. 2015 yılında çıkardığı Unutma Dersleri‘nin yanında pek çok kitabı basıldı. Unutma Beni Apartmanı (2011), Rüyalar Anlatılmaz (2012), Saklı Bahçeler Haritası (2013), Dokunmadan (2017), Misafir (2018), Ev (2020) şimdiye kadar yayımlanmış romanlarıdır.

“-Biz, artık, ayrı olabiliyor idiysek, sen ile ben arasındaki şu ‘ile’, artık, yok, demekti-” (sf. 185)

                                                                                            -Oruç Aruoba / İle

Birçok duygunun dolanık yumağı aşk, yarım kalmışsa, hele de kötü bir ayrılıkla bitmişse, acı verir derler kimi zaman. Bulutların üstünde hissederken birden kendinizi yere çakılmış bir halde bulabilirsiniz. Yere çakıldıktan sonra ne olur? Bir afallama, belki bir şaşkınlık ve içerde oluşan koca bir boşluk… Sonrasında şimdi ne olacak tilkileri dolaşır durur kafanızda. Kalp ağrısı, bir uyuşukluk, gün ortası akla geliveren acımasız hatıralar… Hatıraların iyisini mi kötüsünü mü hatırlayacağınızsa size kalmış. Sonra da unutmayı adımlamanın sırası gelir. Gerçekte ne kadar unutabileceğiniz sorusu gelebilir aklınıza bu adımı düşününce. Günlük yaşamınızda bazı anlar olabilir ki hatırlamaktan kendinizi alıkoyamazsınız. İşte o zaman unutup unutmadığınız hakkında şüpheye düşebilirsiniz. Ajda Pekkan‘ın Haykıracak Nefesim şarkısındaki gibi: “Bir ses bir şarkıyla bazen hemen başlar sıfırdan.” Bu bir aşkın başlangıcını anlatıyor olsa bile hatırlamanın da benzer olduğunu söyleyebiliriz. Birden bire hatıralar gelir sergilemeye başlarlar bilmem kaç perdelik oyunlarını. Yine başlar sıfırdan. Gözünüzü yummak olmaz, karanlık bir odada oturmak olmaz, derdi derin dereye dökmek olmaz; bir yumru takılıverir boğazınıza öyle kalakalırsınız.

Ayrılığı kabullenmek, acı verici olabilir her iki taraf için de. İki insanın karşılıklı olarak birbirlerine hediyeler verdiği, paylaşımlar yaptığı, anı biriktirdiği, öpücüklerle doldurduğu günlerin bellekten silinmesi öyle kolay değildir. En acı veren kısmı da bir zamanlar birbirini çok iyi tanıyan iki insanın yollarını ayırmasıdır. Yollar ayrıldıktan sonra da sanki bir kişinin ölümünün yasını tutarmışçasına yokluğuna ağlamasına benzer ayrılık. “Söylediğine göre, ayrılıklardan sonra da tıpkı ölümlerin ardından olduğu gibi bir yas dönemi yaşanıyordu. Kulağa garip gelmekle beraber, birinin ölmesiyle bizi terk etmesi arasında pratikte pek fark yoktu. Hayatına o biri olmadan devam etmek zorunda kalan kişi için, ikisi de benzer bir ıstıraba yol açıyordu.” ( sf. 88) diyor Nermin Yıldırım kitabı Unutma Dersleri‘nde. Artık varolmayan biridir çünkü. Paylaşımlar durur, iki nehir birleşmez olur artık. Buna ek olarak “İki insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.” (Erbaş 110) demiş Şükrü Erbaş. İç dökmekten vazgeçilir. Kalpten sel gibi akan duygular yerini içerde karanlık büyük bir boşluğa bırakır. ‘Sen ile ben’ arasındaki ‘ile’ kaybolur. İki yalnız kelime, bağlaçsız durur, boşluğa savrulur. Unutma Dersleri‘nde bahsettiğimiz aşkın, daha doğrusu ayrılığın, daha da doğrusu unutmanın gerçek hallerini okuyorsunuz en çıplak haliyle.

Unutma Dersleri : Ders Bir, İki, Üç ve Dört!

“Âşıksanız, matematik profesörlerinin bile başa çıkamayacağı kadar çok olasılık hesabının altından başarıyla kalkarsınız. Her ihtimali masaya yatırır, lime lime edip kareköküne ayırırsınız. Aşk acısının başlıca semptomlarımdan biri, kendimize işkence ederken sadece gerçeklerden değil, aslında hiç yaşanmamış ihitmallerden de azami biçimde faydalanmanızdır. Dünyadaki başka her şey anlamını yitirir ve siz tümüyle kaknem kederinize odaklanırsınız. İşinin ehli kiralık katiller gibidir. Kalbinizi birbirine eşit olmayan binlerce minik parçaya böler.” (Yıldırım 14)

Hayatla birlikte sürüklenmiş, istediklerini yapamamış Feribe adlı bir banka çalışanın yaşadığı aşkı, bitişini ve hayattayken yaşadığı diğer duyguları mizahi bir dille anlatıyor Nermin Yıldırım. Kah güldürüp kah gözlerinizi dolduran satırlar var içinde. Yalnızca bir aşk romanı değil Unutma Dersleri. Duyguların kırılma noktasını, içinde sıkışılmış bir hayatı, modern hayatın getirdiği yalnızlığı, insanın sevmediği bir yerde olduğunda kendini ait hissedememe durumunu, suçluluk duygusunu ve hatırlamanın acı vermek dışında unutmaya da etkisi olabildiğini anlatıyor.

“Hatırlamak, hele ki anlatmak, anlamaya yarar. Anlamak da çözmeye.” (Yıldırım 62)

Bir Rembrandt tablosunun önünde tohumları ekilen yasak aşkının onda bıraktığı anıları silmek için gelen Feribe, dört derse tabi tutulur Mazi İmha Merkezi‘nde. Çektiği aşk acısı, orada ‘Orta Yoğunluklu Travmalar’ kategorisindedir. Durumuna göre dersler atanır. İçinde türlü türlü suratsız kişilerin olduğu bu Merkez’de, karanlık bir odada ders almaktadır.  Yüzünü dahi göremediği, zifiri karanlıkta konuştuğu bir ‘Ses’, ona kitap boyunca unutmanın aşamalarını anlatır. Ne zaman neye başlaması gerektiğini söyler, Feribe’nin uygulaması için belli süreler verir. İlk adım ‘Unutulucak Olanı Hatırlamak’tır. Yaşadıklarını ince ayrıntısına kadar hatırlamasını söyler ‘Ses’ ona. Böylelikle neyi unutmak isteyeceğini anlayacaktır Feribe. Birer birer hatırına getirdikleri ona anlatacaktır. Hatırlamak ve unutmak, iki zıtlık nasıl birleşebilmiştir? “Unutmak çin evvela hatırlamak şart! Yola çıkarken neyi unutacağımızdan büsbütün emin olmamız gerekir. Bazen zihin, sahibine türlü oyunlar oynar. Hafıza, yaşanmış gerçekliği parçalara ayırıp değiştirir. Biz bütün kuvvetimizi hilekâr hatırayı unutmak yerine, yeniden ortaya çıkıp hayatımızı altüst edeceği güne kadar bir yerlerde gizlenir. Bu nedenle evvela neyi unutmak istediğimizi hatırlamamız icap eder.” (Yıldırım 61)

‘Yasını Tutacaksın!’ derler ikinci derste. Bu dersten sonra Feribe’ye verilen süre iki haftadır çünkü yaşayacağı en zor süreç olacaktır. Acısını inkâr etmek, türlü renklerle, ışıklarla kapatmak yerine, kabullenerek yaşaması gerektiğini anlatır bu ders ona. Gözyaşlarıyla atılmadan, birine anlatılmadan o içteki sızı ne gider ne de yerine başkası geçer. “Duygularını içinde yaşamaya çalışıp, enkazını herkesten sakınırsan, kalbini ferahlatamazsın. Bu da ilerde büyük sorunlar yaratabilir.” (Yıldırım 89)

Üçüncü ders, ‘Gel Barışalım Artık!’tır. Kişinin kendisiyle barışması, ne yaptıysa içinde ne kaldıysa affetmesi! Nasıl bir bağlantısı olabileceğini sorgularsanız eğer aşk acısıyla arasında, kitapta ders esnasında şu sözleri sarfeder ‘Ses’: “İnsan olanın çünkü, canı yanı yanar. Bu böyledir. Kendimizi elimizden geldiğince korumakla mükellefiz, ama dünya ağrısını geçiremeyiz, Feribe. Senin de yanacak. Engelleyemediğin için kendine kızamazsın.” (Yıldırım 146) Feriba için şöyle izah edilebilir bu durum, kalbe söz geçiremez insan. Kabinin ne zaman atacağını, ne zaman duracağını, ne zaman parçalara bölüneceğini bilemez. Bu nedenle insan suçlamamalı kendini.  Kim olduğunuza, boyunuza, posunuza, yaşınıza bakmaz hayat. Yaşadığımız sürece yara alacağız. Farklı hikâyelerden farklı sebeplerden olabilir bu yaralar. Bazen hiç beklemediğiniz biriyle açılabilir bu yaralar. İşte ‘Ses’, ne olursa olsun, önce insan kendini affetmeli diyor. Unutmamalı ki her insan hata yapar. Başkalarını affedebilmek için de insanın kendini affetmesi gerekir. “Elbette sen de hata yapabilirsin. Düçüncesizlikler, aptallıklar filan da. Herkes kadar, herkes gibi, senin de harcıâlem yanlışlara hakkın var. Bunun için kendini suçlayamazsın. Bu işte kendini hoş görmelisin. Aynadaki kadına yüklenip durmaktan vazgeçmeli, ruhuna merhamet etmelisin. Affetmek bu demek.” (Yıldırım 147)

Dördüncü derste ‘Geleceğe Bak!’ ricası vardır. “Kayıplara rağmen kuvvetle, hatta belki eskiden daha güçlenmiş olarak devam etmeyi denemek. Sana vereceğim son ödev bu. Kendine bir gelecek hayali kuracaksın. Sonra o hayale yürüyeceksin, Feribe. Başına gelen talihsizliklerin mükâfatı bu olsun. Acıyı unutmak için hayata tutunmak. Güzel bir hayal kurup peşinden koşmak.” (Yıldırım 220) Feribe onca karmaşanın, acının, ihanetin ortasında iyi bir gelecek inşa edebilecek midir ya da deneme kuvvetini bulabilecek midir kalbinde?

Unutma Dersleri, bir aşk kitabı olmaktan ibaret değil. Deryasının içinden birkaç noktaya değinebildik yalnızca. Olur da bir gün yolunuz bir kitapçıya düşer de kitabın kapağıyla yüz yüze gelip okuyacak olursanız, göreceksiniz ki dört dersten fazlası var içinde. İnsanın zaman zaman kendini nasıl da yalnız hissettiği, konuşabileceği güveneceği kimsesi olmayınca, derdini dökecek birilerini arayışı, kadının yalnızlığı, ikili ilişkilerin karmaşıklığı, iş hayatının acımasızlığı… Hepsinin bir araya geldiği bir ders kitabı niteliğinde diyebiliriz Unutma Dersleri için. Olur da bir gün, yolunuz bir kitapçıya düşerse alıp okumaya başlarsanız kitabı, kendinizden parçalar bulmanız, bir unutma serüveninin içinde kendinizi bulmanız işten bile değil. Elbet bir gün siz de unutursunuz, bu da böyle yarım kalmaz, kim bilir?


Kaynakça: 

Yıldırım, Nermin. Unutma Dersleri. İstanbul: Hep Kitap, 2023.

Aruoba, Oruç. İle. İstanbul: Metis Yayınları, 1999, 2017.

Erbaş, Şükrü. İnsanın Acısını İnsan Alır. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi, 2019.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.