Her Hafta başka sayfalarda gezinip, farklı dünyalara ulaşmamızı sağlayan Söylenti Kitaplığında bu hafta, Didem Madak‘ın “Pulbiber Mahallesi” adlı kitabı var!
Yazdığı şiirlerle kendini okutmayı başaran ve okuduktan sonra da içten bir “Ah” çekeceğiniz şiir kitaplarının yazarı Didem Madak! Kitap, okurken 90’larda yaşıyor gibi hissedeceğiniz -eğer çocukluğunuz o dönemde geçtiyse- o günleri anımsayacağınız bir zaman makinesi adeta.
Aramızdan geçen zamandı, biliyorum kanatları vardı
Kim bilir bu gidişin bir dönüşü olacak mıydı?
Kitaba başlarken “Bu kitap ısrar üzerine yazıldı.” ibaresini görüyoruz. Bu durum, şiirlerine de yansıyor aslında. Bir eksiklik hissi alıp, kendi hayatınızla tamamlayıp birleştireceğiniz bir kitap. Acının artık acı olmaktan çıkması, duygu yoğunluğu ve dik yokuşlar görüyoruz dizelerinde. Hepsi birleştiğinde ise kendi iç dünyamıza bir yolculuk yapmış oluyoruz.
Didem Madak’ın hayatını göz önüne aldığımızda tüm bu şiirleri daha da anlamlı geliyor aslında. Neticede edebiyatı yaşanmışlıklardan bağımsız düşünemeyiz elbette. Günlük konuşma diliyle yazdığı şiirleriyle bize anlatmak istediği çok şey var aslında.
Eriyorum Füsun
Sütten derelere karışıyorum aşk dediğimde
Harbi seviyorum yani
Acı denizlere doğru akıyorum
Devrik cümleleriyle kurduğu anlam birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında öyle değil. Onu anlayabilmek şiirlerindeki otobiyografik ögeleri fark edebilmek. Zira şiirlerini hep hayatındaki kişilere yazıyor. Bu da aslında yazdığı şiirlerin içsel yolculuğunu anlatıyor. Belki yalnızlığını giderebilmek belki de korkularını susturabilmek.
Hüzün dediğimizde aklımıza gelen şairlerden biri olan Madak, şiirlerini hep bu karasal duygu etrafında kurgulamıştır. Her şiirini altında yatan yalnızlık, özlem ve beklenti gibi kavramlar insanın kendi gerçekliği ile yüzleşmesine neden olmuştur.
Ünlü bir aşk şarkıcısı olacak,
İstanbul’un vücudunda turneye çıkacaktım
Annemin ölümünü eskiciye satacaktım
On mandal karşılığında.
Bol rüzgârlı bir balkonum olacaktı, dalgalanacaktım.
Kitabın en değerli yanlarından birisi de Didem Madak‘ın Pulbiber Mahallesi içinde yer alan çoğu şiirini kanser tedavisi gördüğü sırada yazması. Bu noktada da umudun ne kadar değerli bir duygu olduğunu yeniden anlıyoruz aslında şiirlerine bakarak. Öldükten sonra arkadaşı tarafından basılan kitabın şairi Madak ise, geride 3 yaşında bir de kızını bırakıyor tıpkı annesi gibi. “Canım kızım. Cehaletimden şair oldum. Annesizlikten. Sen sakın şair olma…”
Şiirlerinde yer verdiği nostaljik ögeler de göze çarpan özelliklerinden birisi. Didem Madak şiirleriyle bizlere gözyaşlarından ve bu yaşların süzülüp aktığı yerlerden bahsederken aynı zamanda -özellikle- annesinden de bahsediyor.
Defterim bu sene annem kaplasın
İçimi ezmesin isterim tren sesleri.
Taş olsa dayanmazdı denir bazı acılara
Klasik bir şiir kitabının çok ötesinde olan bu kitap roman tadında da diyebiliriz aslında. Bir yerde de şairin veda kitabı. Acıların acıyı çağırdığı şiirleriyle veda ediyor bizlere Didem Madak.
Yanlış zamanda doğdum.
Kaynakça:
Madak, Didem. Pulbiber Mahallesi. İstanbul: Metis, 2016.


