Söylenti Kitaplığından: Kadınlar Ülkesi

Editör:
Sinem Aykın
spot_img

Her hafta farklı kitapların kapağını araladığımız ve sayfalarında kaybolduğumuz Söylenti Kitaplığında bu hafta, Charlotte Perkins Gilman’ın “Kadınlar Ülkesi” adlı eseri var!

Hiçbir erkeğin yaşamadığı, sadece kadınların ve
kız çocuklarının olduğu böyle tuhaf bir ülke vardı.

 

Kadınlar Ülkesi, Amerikalı feminist yazar Charlotte Perkins Gilman’ın üçlemesinin ikinci kitabı. 1909-1916 yılları arasında tefrika halinde yayımlanmıştır. Kitap olarak yayımlanlaması ise 1979 yılını bulmuştur. Alıştığımız ataerkil düzenin ağırlıkta olduğu ütopyalar yerine feminist bir ütopyayla yeni bir bakış açısı kazandırmak istemiştir okuyucularına yazar.

Olaylar Terry, Jeff ve Vandyck isimli üç arkadaşın keşif gezisi için bir tura çıkmalarıyla başlar. Üç arkadaş gezinti sırasında Kadınlar Ülkesi’nden birçok insanlar karşılaşır ama kimse yerini tam olarak bilmez. Konuşan herkes orası için erkeklere göre bir yer olmadığını ve oraya girmenin tehlikeli olduğunu söyler. Ne var ki Terry, Jeff ve Vandyck meraklarına yenik düşerler ve uçaklarına atlayarak ülkeye keşif gezisi yaparlar. Böyle bir ülkenin varlığına fazla inanmak istemezler. Çünkü kadınların -erkekler olmadan- bir arada yaşayamayacağını, üreyemeyeceklerini ve savaşamayacaklarını düşünürler. Terry, kadınları bir obje olarak görür, kendini onlardan hep üstün tutar ve kadınların sadece dış görünüşleriyle var olduklarını savunur. Jeff ise tam tersi kadınların nahif ve kırılgan varlıklar olduğunu ve “kadınlar çiçektir,” düşüncesini savunan bir karakterdir, Vandyck ise grubun mantıklı düşünenidir, hiçbir düşünceye körü körüne inanmaz.

Ülkeye ayak bastıkları andan itibaren gördükleri düzen ve temizlik karşısında şok olurlar. Bu düzeni sadece kadınların yaptığına inanmak istemezler. Yollar düzenlidir, ağaçlardan meyve ve yemiş fışkırıyordur kısacası bereketli toprakların tam ortasına düşmüşlerdir. Keşfin devamında ülkede yaşayan kadınlarla karşılaşırlar ve esir düşerler. Ancak kadınlar onlara gayet misafirperver davranırlar çünkü bu ülkede şiddet ve barbarlığa yer yoktur.

Kadın, soyut düzlemde gençtir ve dahası çekici olduklarını varsayarız. Yaşlandıkça her nasılsa sahneden inip çoğu zaman özel mülkiyete geçerler ya da tamamen ortadan kaybolurlar.

Günümüz dünyasında kadınların erkeksiz bir toplumda var olamayacağını, kendi ayakları üzerinde duramayacağı düşüncesine karşı çarpıcı bir eleştiri getiriyor eser. Kadınların anaerkil düzen geliştirerek yıllarca varlıklarını sürdürdüklerini, teknolojiyi ileri seviyede kullanarak kendilerini geliştirdiklerini, savaşmadan ve şiddete başvurmadan da düzenin mümkün olduğunu gösteriyor. Bu ülkede herkes barış ve hoşgörü içinde yaşar, en ufak bir gerginlik bile hissedilmez havada. Ayrıca kadınlar oldukça güçlü ve eğitimlidir. Tarımda ileri seviyedelerdir. Kaynaklarını tüketmemek ve sıfıra inmemek için nüfus politikası geliştirmişlerdir.

Hiç savaş yaşamamışlardı. Kralları da olmamıştı, rahipleri de, aristokrasileri de. Onlar kızkardeşti, büyürken birlik ve beraberlikle büyüyorlardı. Rekabetle değil birlikte hareket ederek.

Bizlere ütopik bir ülkenin kapılarını aralayan kitap mitolojik ögelerle de bezelidir. 2000 yıllık bir geçmişe sahip olan bu ülkede kadınlar herhangi bir erkek olmadan ürerler çünkü zamanında eril olan her şeyi kaybetmişlerdir ve bu durum zamanla bakire doğum yetisini geliştirmelerini sağlamıştır. Kadınlar düşünce gücüyle, kendi istekleriyle anne olurlar. Kitap her ne kadar feminizmi baz alsa da çoğu bölüm anneliğin kutsallığı üzerine ilerler. Yazar, annelik kavramına büyük atıflarda bulunur ve çocuk sahibi olmayı kutsallaştırır. Annelik kolay değildir ve bunun için belirli eğitimlerden geçerler çünkü çocuklar bu topluluk için yüce bir kavramdır. Eğitimi tamamlayamayan kadınlar ise anne olamaz, doğum yapsalar bile çocuklara diğer eğitimli kadınlar bakarlar. Burada annelik içgüdüsel bir olgu değil tamamen kişisel bir duygu ve din olarak karşımıza çıkıyor eserde.

Onlar da anneydi ama bizim anladığımız anlamda çaresiz, istemsiz bir doğurganlıkla ülkelerini insanla dolup taşırmaya zorlanan, sonra da oturup çocuklarının acı çekmesini, günaha girmesini, birbirleriyle dövüşerek ölmelerini izlemek zorunda kalan anneler değil, Bilinçli İnsan Yaratıcıları olan annelerdi. 

Hikayede sık sık gerçek dünya ile Kadınlar Ülkesi arasında karşılaştırmalı sohbetlere rastlıyoruz. Gerçek dünyada var olan eşitsizlik, kadınların metalaştırılması, savaş ve diğer toplumsal sorunlar irdeleniyor. Kitap günümüzde de var olmaya devam eden sorunları yüzümüze tokat gibi çarpıyor.

Bana kuş, böcek ya da diğer büyük hayvanların erkekleri arasında bir tane işbirliği göstersene, gösterebilir misin? Veya eril ülkelerimizin birinden, insanların birlikte buradaki kadar iyi çalıştığı bir yer göster! Ben sana diyeyim, kadınların doğasında işbirliği var, erkeklerin değil!

Toplumsal normları yıkan, ataerkil düzene başkaldıran, cinsiyet rollerinin olmadığı bu ülkede, “Dünya kadınların yönetimi halinde olsaydı ve onlara emanet edilseydi nasıl bir yer olurdu?” sorusuna en güzel cevabı veriyor. Her şeyin bir nizam ve düzen dahilinde ilerlediği, eğitime büyük önem verilen, herkesin eşit olduğu ve huzur içinde yaşadığı bir kare resmediyor Charlotte Perkins Gilman.


Kaynakça:


Gilman, Charlotte Perkins. Kadınlar Ülkesi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2023

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.