Söylenti Kitaplığından: Böyle Küçük Şeyler

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Her hafta bir yeni kitabın sayfaları arasında yolculuğa çıkıp kaybolduğumuz Söylenti Kitaplığı serimizin bu haftaki kitabı, Claire Keegan‘dan Böyle Küçük Şeyler!

1968 yılında İrlanda’da doğan Claire Keegan, Çağdaş İrlanda edebiyatının yükselen yıldızlarından. Henüz ülkemizde yayımlanmış fazla kitabı olmayan yazar, edebiyat dünyasında usul usul ilerliyor fakat bu usulca attığı adımlarıyla bile sesini duyurmayı başarıyor. Dilimize çevrilen kitapları arasında Emanet Çocuk, Böyle Küçük Şeyler ve Mavi Tarlalardan Yürü adlı kitapları yer alıyor. Romanların her zaman yüzlerce sayfadan ibaret olmadığını savunan Keegan, novella (uzun öykü) tarzının önde gelen isimleri arasında yer alıyor.

Claire Keegan, İrlanda’nın anne-bebek bakımevleri ve çamaşırhanelerinde yaşanan acı dolu hikâyelere değindiği kitabını, oradaki kadın ve çocuklara adar.

Claire Keegan, İlk Kez Türkçede! | Artful Living

“Yıllar geçip giderken azıcık bile yavaşlamıyor.” 

Annesinin hizmetçilik yaptığı evde doğan Furlong, babasının yokluğunu sürekli sorguladığı sıralarda ve henüz onun yokluğuna alışamadığı yaşlarında, annesinin de ani bir şekilde onu yalnız bırakışıyla baş etmek zorunda kalıyor. Doğduğu evin sahipleri, kendisini asla yalnız bırakmasa da o her zaman kendi ayakları üzerinde durmayı, en büyük desteği yine kendisinden almayı çok iyi biliyor. Annesiz ve babasız büyümenin verdiği acıyı her zaman yüreğinde aynı ölçüde tutan Furlong, sürekli işiyle meşgul olmayı kendine bir görev hâline getiriyor ister istemez. İş meşguliyetinin yanına bir de evliliği katıyor ve mutlu bir yuva kuruyor kendine eşi ve beş kız çocuğuyla. Bu mutlu yuvası, hayatının ezici yüklerini biraz olsun hafifletmeye sebep olamıyor çünkü Furlong, herkesin acısını kendi acısı, herkesin derdini kendi derdi hâline getirmeyi bir türlü bırakamıyor. Bırakamadığı bu özelliği, kendi hayatının en derin yaralarına tuz basıyor ve aynı zamanda hayatında da kökten değişiklikler meydana getiriyor.

“… bir saniye ara vermeksizin, hemen yapılacak bir sonraki işe geçiyorlardı hep. Olup bitenler üzerine düşünüp kafa yoracak zamanları olsaydı, diye düşündü, hayat nasıl olurdu acaba? Farklı bir hayatları mı olurdu, üç aşağı beş yukarı aynı mı; yoksa sadece yollarını kaybetmekle mi kalırlardı?” 

Yılın Noel günü gelip çattığında manastıra sipariş götüren Furlong, kömürlüğe kapatılmış bir kız çocuğu buluyor. Onu hemen kurtarıp manastıra götürdüğünde karşılaştığı durumlar yüzünden aklından geçen gerek geçmişi gerek geleceği hakkında pek çok düşünceyle boğuşmak zorunda kalıyor. Geçmişe yönelik düşünceleri, kendi hayatından bazı gerçeklerle yüzleşmesine yol açarken ileriye yönelik düşünceleri ise geçmişinde yaşadıklarına başkalarına yaşatmamak üzerine kurulu.

“… bütün mesele karşılıklı özveriden ve bu konuda diğer insanlarla da kendi kendinle de iyi geçinmene imkân tanıyacak bir denge tutturabilmeyi öğrenmekten ibaretti.” 

Furlong‘un eşi ve düşünceleri arasında bocalamasını her detayıyla işleyen yazar, okuyucuyu Furlong‘un gözünden bakmaya ister istemez zorluyor. Ona bir taraftan hak verirken bir taraftan da bu dertleri üzerine yük etmesi konusunda oldukça haksız buluyor. Kitabın başında ve sonunda verilen bilgiler sayesinde parçalarının yerine oturması ise Keegan‘ın usta kalemi sayesinde. Olaylar kendi sırasını takip ederken birden karakterin geçmiş düşüncelerine doğru yolculuğa çıktığımız anlarda, yazarın anlaşılır dili ve üslubu okuyucuya büyük bir kolaylık sağlıyor. Kitabın sonunda yer alan notla birlikte okuyucu, geçmişteki bazı olaylarla çok sert bir şekilde yüzleşiyor. Romanın hafızalara kazınmaması ise bu acı gerçekliklerin ardından imkânsız bir hâle dönüşüyor.

“… duyduğu korku diğer tüm duyguları ezip geçiyordu; ama yine de sersem yüreği başarabileceklerini ümit etmekle kalmıyor, buna iyiden iyiye inanıyordu.”


Keegan, Claire. Böyle Küçük Şeyler. İstanbul: Jaguar Kitap, 2022.

spot_img

1 Yorum

  1. “Furlong bazı geceler Eileen ile yatağa uzanıp böyle küçük şeyler üzerine sohbet ederdi.” (syf 16)
    Kitabı bitirir bitirmez soluğu Söylenti’de aldım, incelemesi yapılmış mı diye, ki söylenecek her şeyi harika anlatmışsın, teşekkürler : )

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.