Söylenti ile Ritmin Ötesinde: Pelin Çelik Röportajı

Editör:
Ayşe Demir
spot_img

İlk albümü olan Yaşamak Gerek ve bu albüme özel çektiği klip-filmle, müzik dünyasında dikkatleri üzerine çeken Pelin Çelik ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Modern ilişkilerin karmaşıklığından müzik sektörüne kadar birçok konuda içtenlikle düşüncelerini paylaşan Pelin Çelik, sadece müziğiyle değil, aynı zamanda samimi ve derin bakış açısıyla da dinleyenleri etkiliyor.

Eğer Pelin Çelik’i henüz keşfetmediyseniz, röportajı okurken arkada çalacak mükemmel bir albüm sizleri bekliyor. Sorularımıza verdiği samimi ve içten cevapları için kendisine çok teşekkür ederiz. Keyifli okumalar!

Ayşe Demir: Kendinden bahseder misin? Müzik kariyerine nasıl başladın?

Pelin Çelik: Ben Pelin Çelik. 24 yaşındayım, Galatasaray Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisiyim. Müzikle küçük yaşlardan beri ilgileniyorum. Beş yaşında piyano çalarak başladım. Ben küçükken evde annem piyano, babam da gitar çalardı. Liseye geçtiğimde arkadaşlarımla bir rock grubu kurduk ve solist oldum, en çok şarkı söylemeyi seviyordum. Front woman olduktan sonra gitar öğrenmeye de başladım, yapmak istediğim müziğe daha uygun bir enstrümandı. Liselerarası müzik yarışmalarına katıldık, büyük kitlelere şarkı söylemenin ne kadar büyüleyici olduğunu fark ettim ve hiç bırakmak istemedim. Çeşitli yerlerde sahne almaya ve sonunda kendi şarkılarımı yazmaya başladım, zaten oldukça duygusal bir insandım ve hissettiklerimi, yaşadıklarımı ifade etme ihtiyacı duyuyordum; hâlâ da öyle. Sanat da bu konuda mucizevi bir araç olduğu için yıllardır müziğe devam ediyorum.

A: Yaptığın müziği nasıl tanımlıyorsun?
P: Tür olarak en geniş anlamda ballad rock diyebilirim. Genelde duygusal veya toplumsal konularda rock müzik yapıyorum. Alternatif rock da denebilir.

A: Müzik yaparken neyi amaçlıyorsun? Dinleyenlerinin duygularına mı yoksa düşüncelerine mi hitap etmek öncelikli?

P: Aslında ikisi de, zaten duygular ve düşünceler paralel gitme eğilimindedir. İnsanların duygularının bir şekilde karşılık bulmasını ve yalnız olmadıklarını hissetmelerini istiyorum. Bu ayrılık, acı, aşk, toplumsal veya varoluşsal sorunlar konusunda olabilir. İnsanların içlerindeki duyguların dışa vurumu olan eserler üretmek istiyorum. Ayrıca kendi duygu ve düşüncelerimi de dile getirip kendi doğrularımı anlatmak istiyorum. Toplumda hepimizin şikayetçi olduğu birçok sorun var ve değişim yolunda bu sorunları dile getirmek, eleştirmek sanatçıların görevi. Gerçek müzik yapmayı amaçlıyorum. Çoğunluğun yaptığı gibi kolay yoldan para kazanmak ya da hızlı yükselmek amacıyla kendi tarzımdan, karakterimden veya duruşumdan farklı yollara sapmadan ilerlemek istiyorum. Gelecek nesil müzisyenlerin de bu şekilde bakmasına örnek oluşturmayı, “müzik, ruhun gıdasıdır” düşüncesini yaşatmayı diliyorum.

A: Sektörde adını yeni yeni duyurmaya başlamış bir sanatçı olarak endüstriyi nasıl buluyorsun? Karşılaştığın zorluklar, sürprizler oldu mu?

P: Sektörü iyi bulmuyorum. İyi müzik yapan müzisyenler her zaman var elbette; ama çoğunlukla anlamsız, toplumun duygularına veya düşüncelerine değil içgüdülerine hitap etmeye çalışan tüketim zihniyetli şarkılar yükseliyor. Bu, bana göre sektörün utanç duyması gereken bir konu. Müziğe saygı duyan, onu tutku edinmiş, iyi müzik üretmeye çalışan kişilere yeterince destek verilmiyor. Kalıcı eserler üretmeyi amaçlayanlar yerine kolay ve hızlı para kazandıran, fabrikadan çıkmış gibi seri üretim şarkılar yapmayı tercih edenlerin sayısı gittikçe artıyor. Özellikle bir kadın sanatçı olarak piyasayı beğenmiyorum. Genelde bedenimize odaklanmaya çalışan bir anlayış var ve birçok kadın sanatçı da adını duyurma yolunda ya da yükseldikten sonra daha çok cinselliği ön plana çıkarmaya başlıyor, bunu bir araç olarak görüyor. Kadın şarkıcıları böyle davranmaları gerektiğine inandıran şey biraz da göz önündeki neredeyse tüm örneklerin bu şekilde olması ve giderek herkesin tektipleşmesi. Ama ben bunun doğruluğuna inanmıyorum. Müzik ruhla ilgili bir kavramdır. Her ne kadar sesimizi duyurmak zor olsa da sanatımızı basit yollara başvurmadan yapmamız ve empoze edilen objeleşmeye izin vermeden varolmamız gerektiğine inanıyorum.

A: İlham aldığın veya rol model gördüğün sanatçılar var mı?

P: İki büyük idolüm var: Joan Baez ve Françoise Hardy. Françoise Hardy’yi yakın zamanda kaybettik ve o gece çok ağladım. Bir gün Fransa’da onunla tanışmayı hayal ediyordum. Şarkılarını seslendirmek gibi hayallerim vardı, aslında hâlâ var. Bu iki kadını neden rol model alıyorum? Çünkü hiçbir zaman müziğe faydacı bakmadılar, bedenlerini kullanarak kendilerini dinletmeye veya daha çok satış elde etmeye çalışmadılar. Her zaman anlamlı şarkı sözleri ve melodilerle inşa edilmiş kaliteli bir kariyer sürdürdüler ve bu çizgiden vazgeçmeyerek dünya çapında gerçek, kalıcı sanatçılar oldular. Bu yönleriyle onları örnek alıyorum. Ayrıca toplumsal yönü ağır basan Joan Baez, ezilen ve şiddete maruz kalan toplulukların da sesi oldu. İkisi de dünyadaki bireysel ve toplumsal dramlara sessiz kalmadılar.

En sevdiğim grup ise Scorpions. 2016 yılında Türkiye’ye geldiklerinde terör olayları nedeniyle biletimi satmak zorunda kalmıştım, konserlerine gidememiştim. Hayatımın büyük bir pişmanlığıydı ama şaşırtıcı bir şekilde kısa bir zaman önce yeniden geldiler ve bu defa onları izleme şansı buldum, çok güzeldi. Grubun gitaristi ve kurucu üyesi Rudolf Schenker’ın penası da benim için değerli bir anı oldu. İşte tüm bu sanatçılar benim müzikal dünyama katkıda bulundu. Benim yaptığım müzik de sevdiğim tüm sanatçıların karışımına kendimi eklememle oluştu.

A: Müziğini yaparken farklı sanat dallarından besleniyor musun?

P: Müzik yaparken edebiyat ve sinemadan besleniyorum. Edebiyat, şiir tüm sanatların temelinde gibi geliyor bana. Çünkü estetik ve anlamlı söz söyleme ile ilgili bir alan. Müzikle uğraşmamda küçük yaşlarda dünya klasiklerini ve önemli şairlerin şiirlerini okumamın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. İyi bir şarkı, önce iyi bir şiir olmalıdır düşüncesiyle üretiyorum. Şarkı sözleri benim için en az müzik kadar önemli. Sinema da bir dünya yaratma işi ve bizim şarkılarda yaptığımız şey de aslında bu, kendine has bir evren yaratmak. Bu albümde de hem edebiyata hem de sinemaya olan sevgimi müzik tutkumla birleştirerek tüm şarkıların bulunduğu bir klip-film senaryosu yazdım ve çektim.

”Sanatın herhangi bir dalında bir üretim yapmak için milyoner olmamız gerekliliğini kabul etmiyorum”

A: Yeni albümün için çektiğin kliplerden oluşan film fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

P: Bu fikir bir gün bir yönetmenin söyleşisindeyken aniden aklıma geldi. “Ben ilk albümüm için neden bir film çekmiyorum?” dedim. Üniversitede senaryo dersi almıştım, sonrasında Aziz Kedi gibi usta isimlerden de senaryo eğitimi alma şansım oldu. Filmi çekmeye karar verdim ancak araştırma süreci çok uzun sürdü ve büyük bir finansmana ihtiyacımız olduğunu fark ettim. Sinema sektörü çok para gerektiriyor. Ama sanatın herhangi bir dalında bir üretim yapmak için milyoner olmamız gerekliliğini kabul etmiyordum. Son aşamada Avrupa Müzik ile konuştum ve onlar da bana bu proje için bir miktar bütçe verdiler. Bu küçük bir meblağ olsa da ve prodüksiyonlu bir film için yeterli olmasa da, amatör ve gerilla biçimde bir film çekebilmek için kapı araladı. Bir arkadaşım kamerasını kullanmama izin verdi, birkaç parça ışık ve ses kayıt cihazı kiraladım. Oyuncularımızın çoğu benim yakın arkadaşlarımdı ve onlar da sağ olsunlar destek oldular. Çıkan sonuçtan çok mutluyum, bu şartlarla olabilecek en iyi iş olduğunu düşünüyorum. Kendimi ve emeği geçen herkesi tekrar tebrik ederim.

A: Spotify ve diğer müzik platformlarının algoritmaları yeni sanatçılar için aktif ve düzenli şarkı paylaşımını önemli kılıyor. Şarkılarınızı tek tek single olarak yayımlamak yerine neden albüm olarak çıkarmaya karar verdin? Bu kararın arkasındaki düşünceler nelerdi?

P: Dijital platformların bu özelliğinin müzisyenleri aktifliğe itmesi iyi bir şey gibi görünse de aslında, aynı zamanda bantta koşan hamsterları anımsatan biçimde, kapitalist ve sürekli bir zamanla yarış döngüsüne sokması; yaratıcılığı ve çıkacak ürünün kalitesini baltalayıcı bir durum. Yarım saat pişmesi gereken bir yemeği on beş dakika pişirip sofraya koymaya çalışırsanız aynı tadı alabilir misiniz? Kısacası, bu yeni sistem derin ve iyi hazırlanmış müzik üretene değil, sığ ve hızlı müzik sunana hizmet ediyor. Bu da kalabalık bir şarkı kirliliğine yol açıyor. Algoritmik olarak doğru davranmak için bazı stratejiler belirlemeye çalışabiliriz ama bence her müzisyenin bir albümü olması lazım. Albüm dediğimiz şey toplu çıkarılan şarkılardır. Albümdeki şarkılar her iki ayda bir single hâlinde çıkartıldığında bence albüm olmuyor, çünkü bütüncül dinleme deneyimi olmuyor. Albümdeki tüm şarkıları içeren tek bir klip-film çektiğim için de bu başından beri bütünsel bir işti, şarkıları ayrı ayrı yayımlamayı düşünmedim. Sadece, Zordu Birbirimizi Bulmak isimli şarkımı albümden bir hafta önce yayımlamak gibi bir strateji yürüttük. Zaten oldschool anlayışı tamamen terk edip günümüzdeki sisteme ayak uyduracak olsam ne yaptığım tarz böyle olurdu ne de söylediğim sözler bu sözler olurdu. İyi ki de böyle olmuş.

”Bunca duygusuzluk içinde duygularım olduğu için bir “uzaylıymışım” gibi hissediyordum.”

A: Albümünde ve klip-filmde modern ikili ilişkilerin yüzeyselleşmesi ve önemsizleşmesi konusuna değiniyorsun. Bu tema üzerinde durmanın nedeni nedir?

P: Günümüzde sayısı ne yazık ki iyice artmış olan yüzeysel ilişkiler ve birlikteliklerdeki yozlaşma içinde, kendimi çok yalnız hissettiğim bir dönem oldu. Filmde de söylendiği gibi, bunca duygusuzluk içinde duygularım olduğu için bir “uzaylıymışım” gibi hissediyordum. Ben, sahip olduğum romantik düş dünyamla bu gerçeklikten ayrı kalıyorum. İnsanların ve özellikle bizim jenerasyonumuzun çoğu, insanın ruhuna ilgi göstermeyen, salt cinsellik ve bedensel fayda odaklı, derinleşmeyen ve duygulara önem vermeyen bir tavırla, hep bir alternatif arayışıyla hareket ediyor. Bence bu toplumsal bir sorun ve sevgiye aykırı bir durum. Sanki sadakatli, karakterli, dürüst bir ilişki yaşanabilecek neredeyse kimse kalmamış gibi görünüyordu. Bu durumun bana acı verdiği dönemde albümdeki şarkıların bazılarını ve filmin senaryosunu yazdım. Bu gerçekliğe karşıtlık oluşturan yalnızca kendi kalbim ve benimle aynı bakış açısına sahip birkaç dostum kalmış gibiydi. Onların varlığı da bana çok umut verdi. Sonrasında filme gelen tepkilerden benim gibi düşünen ve hisseden insanların da olduğunu gördüğüme çok sevindim. Bu filmle de yalnız olmadıklarını bilmelerini istedim.

Pelin Çelik – Yaşamak Gerek albüm lansmanı

A: Albümünde, duygularını yaşamak isteyen dürüst insanların toplumda problemli, hatalı ve “deli” olarak nitelendirilmesinden bahsediyorsun. Bu mesajı iletmek senin için neden önemliydi ve dinleyicilerden ne tür tepkiler aldın?

P: Bu mesajı iletmek çok önemliydi çünkü filmde de izlediğimiz gibi, asıl delilik bunca yalanın içinde dürüst olmak, her şeye rağmen temiz ilişkiler aramak değil. Aksine asıl delilik, bu dürtüsel çoğunluğun bir parçası haline gelmek. Bunu dile getiren seslerin artması lazım ki hâlâ kalbini saf tutmaya çalışan, onu dinleyen insanlar ondan vazgeçip genele uyum sağlamanın tek çare olduğunu zannetmesin. Albüme ve filme tepkiler çok güzel oldu, beni çok mutlu etti. Benim gibi düşünen, aynı hissiyatlara sahip olan insanların sayısının da hiç az olmadığını görmek bana “iyi ki yapmışım” dedirtti. Filmin ne kadar zor şartlarda çekildiğini bilen insanlar sonuca çok şaşırdılar. Albüm konusunda da, filmi izledikten sonra şarkıları sürekli dinlemeye başladığını söyleyenler oldu. Bir albüm veya sanat üretimi yapmanın en güzel kısımlarından biri de bu, insanlara ulaşıyor ve dokunuyor olması.

A: On yıl sonra kendini ve müziğini nerede görüyorsun? Müzikal olarak hangi hedeflere ulaşmak istiyorsun ve hangi noktada “artık oldu” diyeceksin?

P: Bence müzisyenlik dönüşen bir süreç, her zaman öğrenilecek şeyler var. Ama umarım on yıl sonra hâlâ büyük bir tutkuyla bu işi yapıyor olurum. Şu anda müzikal anlamda olduğum kişiden memnunum ve her zaman ilerlemeye yönelik müzikal hedeflerim var. Bence bir sanatçının “olduğunu” düşündüğü an; müziğini seven, dinleyen ve benimseyen geniş kitlelerle buluşmasıdır. Müziğimi benimseyecek insanların onu bilmesi ve bana yoldaşlık etmesi şu an için ulaşmak istediğim nokta.

Yaşamak Gerek albümünün anlam dolu ve duygusal klip-filmini hala izlemediyseniz, izlemenizi şiddetle öneririz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Yazınca Hafifler: Günlük Tutmanın Psikolojik Gücü

Günlük tutmak duygusal yükleri hafifletir, farkındalığı artırır ve iyileşme sürecinde içsel bir dönüşüm sağlar; yazmak ruhu özgürleştirir.

Lady Bird Hangi Albümle Eşleşir?

Hayatta ne istediğimizi, kim olmak istediğimizi bulmak temalarıyla öne çıkan Lady Bird filmi hangi albümle eşleşir?

5 Maddede Cage the Elephant’ı Tanıyalım

Cage the Elephant, farklı türlerde birçok şarkı yaparak büyük beğeni toplamış başarılı bir grup.

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

Editor Picks