Yaz mevsimini geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken, serin rüzgarlar ruhumuzu titretip hava da griye boyanırken dinleyebileceğimiz 13 şarkıyı paylaştığımız bu listede, sonbaharın hem dinginliğini hem de melankolik havasını hissedeceksiniz.
1. Tamino – Every Dawn’s A Mountain
Melankolik şarkıları ve derin ama huzur verici sesiyle tanıdığımız Belçikalı-Mısırlı sanatçı Tamino, son çıkan albümüne adını veren “Every Dawn’s a Mountain” şarkısında hem eski aşkları özletiyor, hem de güçlü vokalleriyle tüylerimizi diken diken ettirip bize sonbahar akşamlarının ruhunu iyice hissettiriyor.
Steam flows from the cup
(Fincandan buhar yükseliyor)
She’s making sure I’m warmer
(Isındığımdan emin olmak istiyor)
And though I’m warming up
(Isınıyor olsam da ama)
2. Pomme – des excuses
Bu önerimiz en çok Taylor Swift’in Evermore ve Gracie Abrams’ın Good Riddance albümlerinin sevenlerini mutlu edecek. Yumuşak sesi ve güçlü kalemiyle bilinen Fransız sanatçı Pomme’nin Amerikan müzik yapımcısı ve The National grubunun üyesi olan Aaron Dessner ile yaptığı yeni çalışması “des excuses” tam size göre!
Önceden Pomme’nin Saisons albümünde birlikte çalışmış olan ikili, ihanete uğramanın üzüntüsünü ve hayal kırıklığını bize çok iyi yansıtıyor bu şarkıda. Aaron Dessner’ın yapımcılığını yaptığı şarkılarda kullanmayı en çok sevdiği enstrüman olan gitar, bu şarkının ana parçası ama kemanı da unutmamak lazım. Bir dili bilmesek de duygular evrenseldir dedirtecek bu şarkı, Ekim akşamlarında yaprakların ve rüzgârın sesiyle yürürken en iyi eşlikçiniz olacak.
C’est pas la première fois, que je pleure en pensant à toi
(Bu seni düşünürken ağladığım ilk zaman değil)
Et quand je pense à toi, J’ai le cœur au mauvais endroit
(Ve seni düşünürken kalbim yanlış yerlere gidiyor)
Moi, je fais pas confiance au premier venu
(Ben önüme çıkan ilk kişiye güvenmem)
Je t’ai donné ta chance mais t’as disparu
(Sana bir şans vermiştim ama sen ortadan kayboldun)
3. The National – The Alcott (ft. Taylor Swift)
Aaron Dessner’dan bahsetmişken The National şarkısı koymazsak olmaz. Günümüzün en iyi söz yazarlarından biri olan Taylor Swift ile düet olan bu şarkı, iki eski sevgilinin birbiriyle konuşması gibi adeta. Piyanonun en baskın olarak kullanıldığı “The Alcott”, sıcacık kahvenizi yudumlarken keşkelere kafa yormak ve düşüncelerde kaybolmak için çok ideal, iki melankoli dolu güçlü sesin eşlik ediyor olması da cabası.
You tell me your problems (have I become one of your problems?)
Sen bana dertlerini anlatıyorsun (senin dertlerinden biri mi oldum?)
And I tell you the truth (could it be easy this once?)
Ben de sana gerçeği söylüyorum (bir seferliğine kolay olamaz mı?)
It’s the last thing you wanted (everything that’s mine is a landmine)Ü
Benden istediğin son şey bu (bana ait olan her şey bir mayın)
It’s the first thing I’d do (did my love aid and abet you?)
Benimse ilk yaptığım şey o (aşkım sana yardım ve yataklık mı etti?)
4. Hozier – Run
“Run”, İrlandalı şarkıcı Hozier’ın adını alan, yirmi üç yaşındayken çıkardığı ilk albümünün değeri bilinmeyen incisi. Tüm albüm sonbaharın albümleşmiş hali gibi olsa da “Run” hem dingin melodisi hem de sonbaharın en güzel yaşandığı ülkelerden biri olan İrlanda’ya yaptığı referanslarıyla, özellikle de James Joyce’un “Portrait of the Artist as a Young Man” kitabından yaptığı alıntılarla, çalma listelerimizde yer almayı fazlasıyla hak eden bir parça. İlk okunduğunda bir sevgiliye yazılmış gibi gelen bu şarkı, aslında İrlanda’nın kendisine yazılan bir mektup gibi sanki.
Rare is this love, keep it covered
(Bu aşk nadirdir, saklı tut onu)
I need you to run to me, run to me, lover
(Bana doğru koş, bana koş sevgilim)
Run until you feel your lungs bleeding
(Ciğerlerinin kanadığını hissedene kadar koş)
5. Morpheus – Burning in Paris
Morpheus keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi adeta ve şimdi, bu sonbaharda siz de keşfedebilirsiniz. Adını rüyaların tanrısı olan Morpheus’tan alan ve gerçek adı Martjin Verthagen olan Hollandalı sanatçı: “Morpheus rüyaları gerçekleştiren, insanları hayal ettikleri şeyi yapmaya iten bir tanrıydı, ben de aynısını müziğimle yapmak istiyorum” diyor bize.
İlk şarkılarından biri olan “Burning in Paris”, melankolik melodisi ve sözleriyle bize bir şey anlatmak istiyor aslında. Sadece bir pişmanlık şarkısı değil “Burning in Paris”, Morpheus’u yazmaya iten şey annesinin vefatıydı ve bu şarkı da kendi bakış açısıyla değil; babasının bakış açısıyla yazılmış, çünkü annesi hep Fransa’yı görmek istemiş ama planlar hep ertelenmiş ve o “yarın” hiç gelmemiş, işte bu yüzden “ikinci bir şans verseler, seni Fransa’ya götürürdüm” diyor bizlere.
If I had a second chance
(İkinci bir şansım olsaydı)
One more night where we could dance
(Dans edebileceğimiz bir gece daha)
I would laugh away the fears, I’d do anything you asked
(Korkularıma güler geçer, istediğin her şeyi yapardım)
I wish I would have taken you to France
(Keşke götürseydim seni Fransa’ya)
6. DUSK (GR) – What Are the Chances?
Gerçek adı Avgi Platanidi olan Yunan asıllı şarkıcı Dusk’ın en popüler şarkısı “What Are the Chances” olsa da bu kadar ruha dokunan ve birden fazla müzik türünü neredeyse mükemmel bir şekilde harmanlayan bir şarkı için yeterli değil. Hem Indie hem Folk türlerini karıştıran bu şarkı, yağmur ögeleriyle bize sonbaharda bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yürüyüp ağlamayı hissettiriyor, düşünmeye itiyor bizi.
And tell me
(Söyle bana)
What are the chances of me meeting you in the rain with nothing to say
(Söyleyecek bir şeyim yokken seninle yağmurda karşılaşma ihtimalim ne?)
7. Ghostly Kisses – The City Holds My Heart
Quebec’li Ghostly Kisses grubunun en güzel şarkılarından biridir “The City Holds My Heart”. Bir şehre olan bağlılıktan daha öte bir şarkı bu; dinledikçe kafanızda bir film kurabildiğiniz, sinematik bir şaheser adeta. Konfor alanından çıkmayı istemeyen, evinden vazgeçmek istemeyen ama sevdiğinin peşinden de gitmek isteyen, arada kalmış bir anlatıcı var karşımızda, şarkının synth melodisi gözyaşları gibi süzülüyor ve şarkıda sadece yağmur sesi eksikmiş gibi hissettiriyor. Sonbaharı bir şarkıyla tanımla deseler, kesinlikle bu şarkı derdik. Hem melankolik hem ruha dokunuyor hem de bir dinginliği var anlatması zor.
The city holds my heart
(Bu şehir tutuyor kalbimi)
Within walls of glass and steel
(Camdan ve demirden yapılma duvarların içinde)
Can’t you see I just can’t go?
(Öylece bırakıp gidemediğimi göremiyor musun?)
These walls are all I know
(Tek bildiğim bu duvarlar)
8. The Favors – Lake George
“Moral of the Story” şarkısı ile bildiğimiz Ashe ve “Let’s Fall in Love for the Night” şarkısıyla tanıdığımız FINNEAS, bir kez daha bir araya geldiler ama bu sefer nostaljik bir şekilde bize Fleetwood Mac’i hatırlatan bir edayla.
Önceden “Till Forever Falls Apart” şarkısında düet yapmış olan ikili; The Favors adı altında ilk albümleri The Dream’i 19 Eylül’de yayımladı. Diğer şarkılar bir yana “Lake George”, FINNEAS için kişisel olan hikâyesiyle öne çıkıyor. Babasının çocukluğunu geçirdiği ve annesinin küllerini bile döktüğü Lake George bölgesindeki evinin satılması hikâyesinden ortaya çıkan şarkı, zamanla kurgusal ögeler karıştırılıp romantik ama ölüm temasının kendini hissettirdiği melankolik bir şarkıya dönüşmüş. “Overthink”, yani bir şey hakkında çok fazla düşünmek olan kavramı bu şarkıyla alakalı yaparken bir balkabaklı latte içmek iyi gelebilir.
Sea salt in the cut
(Yarama basılan deniz tuzu)
It heals, but it sucks
(İyileştiriyor ama hiç de iyi hissettirmiyor)
Times change, and people get left behind
(Zaman akıyor ve geride kalan insanlar oluyor)
9. Nouvelle Vague – In a Manner of Speaking (ft. Camille)
Şu günlerde sosyal medya mecralarında daha çok bilinmeye başlayan şarkı, Nouvelle Vague’un yumuşak sesi ve eşsiz yorumuyla bir sonbahar akşamda yağmur damlalarının cama vuruşunu dinlemek gibi hissettiriyor. Dingin ama düşündürücü, günümüzde düşünmeden edemiyoruz zaten. Yaşam hızlandıkça biz geçmişte daha çok kalmaya başlıyoruz ve “nasıl” sorularının yerini “neden” ve keşkeler alıyor. Siz de böyle hissediyorsanız bu şarkıya bir şans vermelisiniz.
In a Manner of speaking
(Tabiri caizse)
I just want to say that,
(Sadece söylemek istiyorum ki)
I could never forget the way you told me everything by saying nothing
(Bana hiçbir şey söylemeden her şeyi anlatabilmeni unutamıyorum)
10. Canozan – bir sebepsiz aşık oldum ben – akustik
Biraz da yerli dinlemek isteyen okurlarımız için Canozan ile başlamasak olmazdı. “Toprak Yağmura”, “Sar Bu Şehri”, “Ağlama Ben Ağlarım” gibi şarkılarla zaten melankolik müziğin en önemli isimlerinden biri haline geldi Canozan, “bir sebepsiz âşık oldum ben (akustik)” belki de en bilinmeyen ama en ruha dokunan şarkısı olabilir.
Şarkılarda az söz söyleyip çok şey anlatabilmek bir yetenektir aslında ve Canozan bu şarkıda tam olarak bunu yapıyor. Derin, tam yürekten vuran sözlerinin yanı sıra gitarını da konuşturuyor, neden şarkılarının akustik versiyonlarını da yaptığını bize hatırlatıyor adeta. Her cümlesi ayrı üzen, her notası ayrı ilham veren, bir sonbahar sabahı yolculuk yaparken arkada açıp manzarayı izlerken üzerine düşünülecek bir şarkı tam olarak.
Bi rüya mıydı? Masum, naif, bakakaldı
Yolu var mıydı? Benim olsun, imkânsız mı
İzledim onu sabahtan akşama kadar
Karşılıksız her bakışta çoğaldı bulutlar
Bir bilseydi, her gün başka şarkımdaydı
11. Pinhani – İyi Değilim Ben (ft. Kalben)
Her şarkısı ayrı bir şiir, her albümü ayrı bir kitap gibi hissettiren Pinhani’den bahsetmesek eksik kalırdı, özellikle de ülkemizin alternatif müziğinin önde gelen kadın sanatçılarından biri olan Kalben ile bu kadar güzel bir düetleri varken. “İyi Değilim Ben”, farklı enstrümanları birbirine harmanlayıp yine de ağır hissettirmeyen, melankolide aşırıya kaçmayan, ama az sözle bile vermek istediği mesajı, anlatmak istediği hikâyeyi çok net anlatabilen bir şarkı. “Bu sonbahar Pinhani’ye bir şans vermek istiyorum ya” diyorsanız, bu şarkı ve özellikle Yollar Bizi Bekler albümü başlamak için yerinde bir seçenek.
İyi değilim ben
Hiç iyi olmadım
Yatakta döndüm durdum
Ama hiç uyumadım
Hiç faydası yok
Aldığım ilaçların
Bana sen lazımsın
12. Pera – Ben Yağmuru Bilirim
Türk Rock sahnesinin en bilinen gruplarından biri olan Pera’nın Sevda Beladır albümünden çıkan “Ben Yağmuru Bilirim” şarkısı, akustik gitarla başlayan sakin melodisiyle dinlerken gerçekten yağmur yağıyormuş hissiyatı verip son kısımda elektro gitar ve baterinin girişiyle yağmurun fırtınaya dönmesini, yıldırımların çakmasını izlemeyi, sonradan da melodinin sakinleşmesi ile güneşin yeniden açmasını anımsatıyor bize.
Ben yağmuru bilirim yağmur beni
İkimiz de senin için ağlarız bu gece
Ben hasreti bilirim vuslat beni
O beni unutmuş bense ona sadece
Bakar bakar dururum
İçim gider ben dururum
Yakar yakar kavrulurum
Belki de sondur son bulurum
13. Teoman – İstanbul’da Sonbahar
Bir sonbahar müzik listesini Teoman’ın ikonik sonbahar şarkısı “İstanbul’da Sonbahar” ile bitirmek yakışır. Sonbaharın melankolik ruhunu somutlaştıran bu şarkı, sadece gitar veya piyano değil bir insanın sesinin bile enstrüman rolü görebileceğini kanıtlar nitelikte. Teoman’ın yumuşak yorumu bize kendini dinlettikçe dinletiyor, yeri geliyor anılarımız zihnimizde nüksediyor, yeri geliyor gelecek hakkında hayal kuruyoruz ama üstünde hemfikir olabileceğimiz bir şey var ki, bu şarkı sonbaharı en iyi yansıtan şarkılardan biri.
Akşama doğru azalırsa yağmur
Kız Kulesi ve Adalar
Ah, bur’da olsan, çok güzel hâlâ
İstanbul’da sonbahar
Bu şarkılar sonbaharın ruhunu yansıtan birkaç şarkı olsa da müzik platformlarının diplerinde keşfedilmeyi bekleyen çokça cevher var. Yalnızca biraz bakmanız gerekiyor. Müzikle kalın.
Kaynakça:
- orlandy101. “Hozier- Run – Live Birmingham.” YouTube, 24 Jan. 2015, Web. Erişim Tarihi: 16.10.25
- Marson, Michael. “A LOVING MEMORY IS A LEGACY TOO — …” …, 13 Mar. 2023, Web. Erişim Tarihi: 16.10.25
- Yung, Ben. “Ghostly Kisses – ‘the City Holds My Heart’ (EP Review).” The Revue, 26 Nov. 2018, Web. Erişim Tarihi: 17.10.25
- The Favors | Complex Shop. Web. Erişim Tarihi: 17.10.25
- —. “French Singer and Songwriter Pomme Moves Through Musical ‘Seasons’ on Fourth Album, Including ‘Winter’ With Aaron Dessner, Sets North American Tour.” American Songwriter, 20 May 2024, Web. Erişim Tarihi: 17.10.25