Kanuni‘nin son sadrazamı olan Sokullu Mehmet Paşa, II. Selim ve III. Murad dönemlerinde de etkisini sürdürerek 14 yıl sadrazamlık yapmış nadir paşalardan biridir. Devletin bekası için uzun yıllar boyunca önemli hizmetlerde bulunmuş, birçok askeri ve siyasi başarıya öncülük etmiş, değerli bir siyasetçidir.
Devşirilmesi ve Saraya Gelişi

Asıl adı Bayo (Bayiça)’dur. 1505 yılında Bosna’nın Vişegrad kazasının Rudo nahiyesinin Sokoloviç (Şahinoğlu) köyünde dünyaya gelmiştir. Etnik mensubiyeti hakkında kesin bir bilgi yoktur. Sırp olduğunu düşünenler olsa da Boşnak asıllı olduğunu savunanlar çoğunluktadır. İlk eğitimini Mileşeva Manastırı’nda rahiplik yapan dayısından almış ve rahip yardımcılığı yapmıştır.
1520’li yılların başında devşirme olarak yazılmıştır. Yayabaşı Yeşilce Mehmet Bey, Bosna’dan devşirme toplamakla görevlendirilmişti. Sokoloviç köyündeki bu aileyi de ziyaret etmiş ve büyük oğullarını devşirme olarak yazmak istemişti. Aile, çocuklarını göndermek istemeyip itiraz etmiş hatta Mehmet Bey’e rüşvet bile teklif etmişti. Ancak buna razı olmayan Mehmet Bey, oğullarının geleceğinin çok parlak olduğunu ve başlarına talih kuşu konduğunu söyleyerek aileyi ikna etti. Bayo’nun da dahil olduğu 40 kadar çocuk Sultan Süleyman’ın huzuruna getirildi.
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi ve Yükselişi

Devşirildikten sonra Mehmet adını aldı. Edirne Sarayı’nda bir müddet eğitim gördükten sonra İstanbul‘a yeni saraya gönderildi. Kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getirdi. Önce küçük odaların hizmetinde bulundu. Sonrasında da Sultan Süleyman tarafından iç hazineye alındı. Burada da görevini layığıyla yapan Mehmet Ağa, hızlı bir şekilde yükseldi. Sırasıyla rikâbdar (eyerin üzengisini tutarak padişahın ata binmesine yardımcı olan görevli), çuhadar (padişahın kaftan ve kürklerine bakmakla yükümlü olan görevli), silâhdar (padişahın silahlarını taşımakla yükümlü olan görevli), çeşnigîrbaşı (sultanın yiyeceği yemeğin içinde zehir olup olmadığı anlaşılsın diye padişahtan önce yemeği tadan görevli) ve büyük kapıcıbaşı (sarayın babüssaade dışındaki tüm kapılarında bekleyen görevlilerin amiri) oldu.
Ailesini Yanına Alması
Saraydaki yerini sağlamlaştıran Mehmet Ağa, ailesini de yanına almak istemişti. O zamanlar silahdarlık görevinde idi. Bosna’ya haraç toplamak için gidecek olan Ahmet Bey‘den ailesini İstanbul’a getirmesini rica etti. Ahmet Bey aileyi bulmuş ve Mehmet Ağa’nın ricasını iletmişti ancak annesinin bu isteği kabul etmemesinden dolayı farklı bir yol izlendi. Babası, ortanca kardeşiyle birlikte İstanbul’a gidecek, küçük kardeşi de annesiyle beraber kalacaktı. Mehmet’in küçük kardeşine çok benzeyen amca oğlu da küçük kardeşinin yerine geçerek İstanbul’a geldi.
Babası İstanbul’a gelince müslüman oldu ve Cemaleddin Sinan ismini aldı. Mehmet Ağa kardeşlerini Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkardı. Kardeşler, Sultan’ın emriyle eğitim almaları için Galata Sarayı’na gönderildi. Ortanca kardeşe Mustafa adı verildi. Fakat Mustafa kısa bir zaman sonra vefat edince bu isim küçük kardeş olarak gelen amca oğluna verildi. Mustafa da Mehmet gibi görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmiş ve kısa zamanda göze girmeyi başarmıştı. O da sonradan Sokullu Mustafa Paşa olarak kendinden bahsettirecektir. Sokullu bir süre sonra annesini ve küçük kardeşini de İstanbul’a getirtti. Küçük kardeşini İbrahim Paşa Sarayı’na verdi. Ancak o da çok yaşamadı.
Kaptan-ı Derya ve Rumeli Beylerbeyi Olması

Mehmet Ağa, kapıcıbaşı iken Barbaros Hayrettin Paşa‘nın vefatı (5 Temmuz 1546) üzerine kaptan-ı deryalığa tayin edilmiştir. Bu görevde olduğu müddetçe Osmanlı donanmasına çok sayıda gemi eklenmiştir. Avrupalı görevlilerin raporuna göre; bu dönemde Haliç’in Beyoğlu kıyısında yaptırılan yeni tersanede üç yüze yakın işçi çalışıyor, bir kadırganın yapımı biter bitmez yenisinin yapımına başlanıyordu.
Kaptan-ı deryalığı çok uzun sürmeyen Sokullu Mehmet Paşa, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Semiz Ali Paşa’nın yerine Rumeli Beylerbeyliğine getirildi. 28 Temmuz 1549’da padişahın huzuruna çıkarak görevine başladı. Beylerbeyi olduktan sonra İran ve Avusturya seferlerinde büyük başarılara imza attı. Bu dönem Osmanlının en parlak dönemiydi.
Şehzade Selim ve Bayezid’in Saltanat Mücadelesi ve Sokullu Mehmet Paşa

Şehzade Selim ve Şehzade Bayezid‘in saltanat mücadelesinde de rol aldı. Oğulları arasındaki anlaşmazlığı sonlandırmak isteyen Sultan Süleyman; bir hattı hümayunla Sokullu Mehmet Paşa’yı Şehzade Selim’e, dördüncü vezir Pertev Paşa‘yı da Şehzade Bayezid’e nasihat için göndermiştir.
Şehzade Selim ve Bayezid’in mektuplaşmaları aralarındaki anlaşmazlığı daha da arttırmıştır. Şehzade Bayezid’in Selim üzerine harekata geçeceğinden şüphelenen Sultan Süleyman, Bayezid’in harekete geçmesi durumunda çevre beylerden Selim’e yardım etmelerini istemiştir. Aynı zamanda üçüncü vezir olan Sokullu Mehmet Paşa’yı da maiyetine verilen 3.000 yeniçeriye ilaveten silahdar ve topçu bölükleriyle birlikte Konya’ya Şehzade Selim’e yardıma göndermiştir.
Şehzade Selim ve Şehzade Bayezid Konya Ovası‘nda çarpışmış, Şehzade Bayezid mağlup olmuş, ailesi ve çocuklarıyla beraber İran’a iltica etmişti. Şehzade Selim ve Sokullu Mehmet Paşa, Bayezid’i takip etmiş, padişahın emriyle 1559-1560 kışını Halep’te geçirmişler, İran şahıyla anlaşmaya varmak için elçiler göndermişlerdi. Şehzade Bayezid, teslim alındıktan sonra 4 oğluyla beraber boğdurularak hayatına son verildi.
Bu hadiseden sonra ortalıkta sükun hasıl oldu. Sadrazam Rüstem Paşa’nın 12 Temmuz 1561 tarihinde vefat etmesiyle yerine Semiz Ali Paşa getirildi. Sokullu Mehmet Paşa da ikinci vezir oldu. 1562’de Şehzade Selim’in kızı Esmahan Sultan‘la evlendi. Böylelikle Paşa, yerini daha da sağlamlaştırmış oldu. 29 Haziran 1565 tarihinde Semiz Ali Paşa da vefat edince onun yerine geçip sadrazamlığa yükseldi.
Zigetvar Seferi ve Kanuni’nin Vefatı

Kanuni Sultan Süleyman son seferi olan Zigetvar‘a çıkarken Sokullu Mehmet Paşa da yanındaydı. Padişah son zamanlarda rahatsızdı; nikristen -gut hastalığı- muzdaripti. Sokullu, yol boyunca gidilecek yolları kontrol ettirmiş, arabaların takip edeceği güzergahı ayarlamıştır. Padişahın rahatsızlığı sebebiyle Zigetvar Kalesi’nin muhasarasıyla o ilgilenmiştir. Birçok geceyi o da askerlerle beraber siperde geçirmiş hatta bir defasında ölümden dönmüştür: Kaleye doğru ilerleyen askerlerle birlikte Mehmed Paşa da yürüyüşe geçmiştir. Bu sırada Mehmed Paşa’nın önünde bulunan Çaşnigir Ali Ağa şehid düşmüştür. Kaleden atılan bir darbzen topu ise Mehmed Paşa’nın bulunduğu yere düşmüş, katip Feridun Bey onu kendi üstüne çekip yıkarak ölümden kurtarmıştır. Topun düştüğü yerde bulunan birçok asker ise şehid düşmüştür. Durumu öğrenen Sultan Süleyman, sadrazama bir tezkire göndererek onun metrislere girmesine, yürüyüşlere katılmasına rızası olmadığını, askerlerin ihtiyaçlarının karşılanması için çalışması gerektiğini bildirmiştir. Feridun Bey ise dergah-ı ali müteferrikalığı ile taltif edilmiştir.
Zigetvar’ın düşmesine az bir zaman kala Kanuni Sultan Süleyman vefat etmiştir. Sokullu Mehmet Paşa, padişahın vefatı duyulursa askerin itaatsizlik edebileceğini öngörüp bu bilgiyi vezirlerden dahi saklamıştır. Hatta zaman zaman padişahın huzuruna çıkmış, sözde padişahın verdiği emirleri uygulamak için çabalamıştır. Zigetvar alındıktan sonra Paşa, Şehzade Selim’e hem fetih haberini hem de babasının vefat haberini bildiren bir mektup gönderdi. Padişahın vefatını Belgrad‘a yaklaşınca duyurdu. Belgrad’a vardıklarında merhum padişahın cenaze namazı kılındı ve II.Selim’e biat edildi.
II. Selim Dönemi ve Yönetimdeki Rolü

II. Selim’in padişahlığı boyunca tek sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa olmuştur. Padişah, tecrübeli ve bilgili olan sadrazamına tüm devlet işlerini bırakmış, yalnızca gerekli gördüğü yerlerde müdahalede bulunmuştur. Böylece Sokullu’nun işlerine kimse karışamamış; o da adaletle devleti yönetmiştir. Ancak mevkiini muhafaza edebilmek için zaman zaman güçlü rakipleriyle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Karşıtları, kendi akrabası ve tanıdıklarını önemli mevkilere getirmesinden başka onu hiçbir konuda suçlayamamıştır. Peçevi‘ye göre Paşa’nın görevlendirdiği kişiler zaten o göreve en layık olan kişilerdi.
Bu dönemde Sokullu Mehmet Paşa’nın hayata geçirmek istediği önemli projeler olmuştur. Don ve Volga ırmakları arasında bir kanal açarak Osmanlı donanmasına Hazar Denizi yolunu açmayı hedeflemişti. Bununla, Rusların güneye inmesini engellemeyi amaçlamıştı. Ancak ne yazık ki bu proje gerçekleşemedi. Çalışmaların üçte birlik kısmı tamamlandığında asker arasında bu yıl kışın erken geleceği ve bu işin tamamlanamayacağı söylentisi çıkmıştı. Bu nedenle çalışmalar yarım kaldı. Oldukça masraflı olan bu girişimin tamamlanamamış olması Sultan Selim’i kızdırdı; vezirlerin önünde onu azarlayarak harcanan paranın kendisinden tazmin edilmesini istedi.
Sokullu’yu en çok zorlayan olaylar 1571 yılında gerçekleşmiştir. Lala Mustafa Paşa ve diğer rakipleri Kıbrıs‘a sefer düzenlemek istiyordu. Sokullu Mehmet Paşa ise seferin, Haçlıları Osmanlı üzerine çekebileceğini ve fetih mümkün olursa yeni rakipler edineceklerini düşündüğü için bu sefere çıkılmasını istemiyordu. Ancak bu defa Lala Mustafa Paşa’nın padişah üzerindeki etkisini kıramadı. Sokullu’nun muhalefetine rağmen sefer gerçekleşti ve onun dediği gibi oldu. Osmanlı donanması İnebahtı‘da aldığı ağır mağlubiyetten dolayı neredeyse tamamen yok olmuştu. Donanma yenilgiye uğramış olsa da müttefik donanması herhangi bir yeri ele geçiremeden dağıldı.
Donanma, Sokullu Mehmet Paşa ve Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa‘nın çabaları sayesinde 1 yılda eski gücüne kavuştu. Fransız elçisi bu durum karşısında 8 Mayıs 1572’de Kral IX. Charles’a gönderdiği mektubunda, “Kendi gözlerimle görüp değerlendirmesini yapma fırsatını bulmamış olsaydım asla bu monarşinin gücüne inanmazdım. Ama gerçekten de tek bir gün geçmiyor ki yeni etkilerle karşılaşmayayım.” diye yazmıştı.
Kıbrıs’ın fethi esnasında Venedik elçisi Barbaro memleketten çıkarılmayarak İstanbul’da bırakılmıştı. Elçi, Türk donanmasının 1571 yılında İnebahtı’da mahvından sonra Osmanlı hükümetinin sulhe tarafdâr ve haçlılara tâviz verip vermeyeceğini anlamak istediğinden mülakat esnasında Sokullu’yu yoklamıştı. Bunun üzerine vezîriâzam Sokullu Mehmed Paşa ona şu târihî cevâbını verdi:
“İnebahtı muhârebesinden sonra cesaretimizin sönmediğini görüyorsun. Sizin zayiatınızla bizimki arasında fark vardır. Biz sizden bir krallık yer (yâni Kıbrıs adasını) alarak kolunuzu kestik. Siz ise, donanmamızı yok etmekle sakalımızı traş etmiş oldunuz. Kesilmiş kol yerine gelmez. Lâkin traş edilmiş sakal daha gür çıkar.” Sokullu’nun verdiği cevap, Osmanlı diplomasisinin teşkilât, müessese ve ordusu gibi kuvvetinin de ifâdesidir.
Sultan Selim vefat ettiğinde padişahın ölümünü gizleyerek Manisa’daki Şehzade Murad‘ın cülusunu sağladı.
III. Murad Dönemi ve Son Yılları

III. Murad İstanbul’a geldiğinde sadrazamı yerinde tuttu. Ancak Sokullu’nun makamını elinde tutması artık o kadar kolay değildi. Aleyhindeki faaliyetler giderek arttı. Düşmanlarının padişaha yaptığı telkinler sonucunda yavaş yavaş otoritesini kaybetmeye başladı. Kendi sorumluluğundaki görevlerde bile devre dışı bırakıldı.
En yakın adamlarından olan Feridun Ahmed Bey nişancılık görevinden alındı. Kethüdası Hüsrev Ağa ve kapıcıbaşısı Sinan Ağa da yanından uzaklaştırıldı. Amcasının oğlu Budin Beylerbeyi olan Mustafa Paşa 1578’de idam edildi. Kendisine yapılan her türlü menfi muameleye karşı Sokullu Mehmet Paşa, padişaha duyduğu sadakatten asla geri adım atmayıp hizmetlerine devam etmiştir. Bütün bu baskılara rağmen dengelere dikkat eden III. Murad, Sokullu’nun sadrazamlığını sürdürmüştür.
Sokullu Mehmet Paşa’nın Şehadeti

Uzun zaman sadrazamlık makamında bulunan ve devleti hakkaniyetle yöneten Sokullu Mehmet Paşa’nın ölümü de onun gönlünden geçtiği gibi olmuştur. Paşa, her gece namazını kıldıktan sonra hazinedarı Tavaşi Hasan Ağa‘ya Osmanlı tarihi okuttururmuş. Yine bir gece Hasan Ağa, Sokullu Mehmet Paşa’ya sordu:”Bu gece nereden okuyalım?”. O da “Murad-ı Hüdavendigar‘ın şehadetinden okuyalım.” dedi. Hasan Paşa ilgili kısmı açtı, okudu. I. Murad Kosova Savaşı esnasında Hz. Allah’a şöyle ilticada bulunmuştu:”Yâ İlâhî! Bu mü’min askerleri küffâr elinde mağlûb edip helâk eyleme!.. Onlara öyle bir zafer lutfet ki, bütün Müslümanlar bayram etsin! Dilersen o bayram gününde şu Murad kulun yolunda kurbân olsun!..” Savaş kazanıldıktan sonra Murad-ı Hüdavendigar cesetlerin arasında gezerken, Sırp Miloş Obilic tarafından sırtından hançerlenerek şehit oldu. Hasan Ağa bu kısmı okurken Mehmet Paşa’nın gözlerinden yaşlar akıyordu. “Ya Rabbi! Bana da böyle bir şehadet nasip eyle!” diye dua etmişti.
Ertesi gün ikindi divanında kendisinden harçlık almaya gelen meczubu görünce cebinden akçesini çıkardı. Tam vermek üzereyken o meczup tarafından göğsünden hançerlendi. Cerrah çağrılmış ve müdahalede bulunulmuş olsa da Paşa kurtarılamamış ve 12 Ekim 1579 tarihinde, 74 yaşında iken vefat etmiştir. Ölümüne “Hükm-i Hak ile oldu şehîd Mehemmed Paşa” mısrasıyla tarih düşürülmüştür. Tüm ulema Paşa’nın şehit düştüğüne ittifak etmişlerdir. Cenaze namazı ertesi gün Kadızade’nin imamlığında kılınmış ve Eyüp Sultan‘a, Ebussuud Efendi’nin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
Sokullu Mehmet Paşa’nın Kişiliği ve Hayratları

Sokullu Mehmed Paşa; büyük bir zekâ ve maharete, olağanüstü bir hâfızaya, dur durak bilmeyen bir hareketliliğe sahip, ölçülü ve düzenli bir hayat tarzı süren, en zorlu işlerin bile kolayca üstesinden gelen bir devlet adamıydı. Zekâsı ve devlet işlerinde uzun yılların tecrübesiyle hızlı ve kesin kararlar alabilmişti.
Sokullu Mehmed Paşa; kaynaklarda uzun boylu, gayet güzel yüzlü, gür sakallı birisi olarak tasvir edilir. Kendisini diğer Mehmet paşalardan ayırmak için boyunun uzunluğu sebebiyle “Tavil” ya da “Uzun” lakaplarıyla anılmıştır. Ancak geldiği bölgeye ithafen tarihimizde “Sokullu Mehmet Paşa” diye yer etmiştir. Şehit olduğu için “Şehit Mehmet Paşa” diye de anılır.
Oğulları Kurd Bey, Hasan Paşa ve İbrâhim Han’dır. Bunlardan ilki kendisinden önce vefat etmiştir. Sokullu’nun soyu iki koldan devam eder. Biri ilk eşinden olan Hasan Paşa’dan, diğeri II. Selim’in kızı Esmahan Sultan’dan olan oğlu İbrâhim Han’dan gelir. Bu ikinci kol İbrâhim Hanzâdeler olarak anılmış ve Osmanlı hânedanına alternatif arandığı zamanlarda sık sık gündeme gelmiştir.
Uzun süren sadrazamlığı boyunca çokça servete sahip olmuş ve geriye birçok hayır eseri bırakmıştır. Azapkapı Cami, Kadırga’da cami, medrese, çeşme ve zâviyeden oluşan külliye; Eyüp’te medrese, dârülkurrâ, çeşme ve türbeden meydana gelen külliye; Lüleburgaz’da inşa ettirdiği cami, medrese, sıbyan mektebi, arasta, kervansaray, çifte hamam, imaret ve köprüden oluşan külliye; Havsa ve Antakya’da yaptırmış olduğu külliyeler hayratlarından bazılarıdır.
Kaynakça
- Zararsız, Abdullah. “Osmanlı Kroniklerinde Sokollu Mehmed Paşa Ve Sokoloviç Ailesi.” Akdeniz İnsani Bilimler Dergisi, Akdeniz University, 30 June 2021, Web. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2025.
- Afyoncu, Erhan. “Sokullu Mehmed Paşa.” Academia.edu, 2016, Web. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2025.
- “Sokullu Mehmed Paşa.” Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, Web. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2025.
- “Sokullu Mehmed Paşa.” Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Web. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2025.
- Şimşirgil, Ahmet. Sokullu Mehmed Paşa Kimdir? YouTube, 3 yıl önce, Web. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2025.
- Şimşirgil, Ahmet. “II. Selim Hân’ın Şahsiyeti.” Ahmet Şimşirgil, 16 Haziran 2021, Web. Erişim tarihi: 21 Ağustos 2025.
- Kapak Görseli: Youtube – Mavera TV