“Sokrates’in Ölümü” – Jacques-Louis David

Jacques Louis David 1787 Yağlı boya 1295 cm × 1962 cm Metropolitan Museum of Art New York

 

Sokrates’in Ölümü tablosu, 1787 yılında Fransız ressam Jacques-Louis David tarafından yağlı boya olarak tamamlandı. Diğer eserlerinde Napoleon gibi ünlü tarihsel figürlere yer verdiği gibi bu tabloda da Plato tarafın yazılmış Phaedo diyalogunda anlatılan Sokrates’ın infazını Neoklasist tablosunda konu edinmiştir.

Sorguya çekildiği Atina mahkemesi tarafından öğretileriyle gençleri yozlaştırdığı ve şehrin inandığı tanrılara saygısızlık yaptığı gerekçesiyle M.Ö. 399’de Sokrates’in infazına hüküm getirilir. İki seçenek sunulur Sokrates’e: Ya öğretilerinden feragat edip sürgüne gönderilecektir ya da zehir dolu bir kupayı içip yaşamına son verecektir. Kaçma fırsatını kullanmak yerine öğrencilerine son bir ders vermeyi tercih eder. Ona göre bilinmeyenden korkmanın bir faydası yoktur ve bir filozof ölüme korkuyla değil, ruhun yüceliğiyle kucak açar. David, tablodaki figürleri betimleme kısmında sağ üstte çapraz kestiği ışığı ve müritlerin olduğu kısımda renkleri daha koyu kullanarak dikkatimizi çekmektedir. Sokrates’in arkasında yas tutan müritlerinin elemini dindirdiğini görürüz. Bir elini zehir dolu kupaya uzatırken bir eliyle gökyüzünü, ünlü idealar dünyasını gösterir ve onun için yas tutanlara ruhun ölümsüz olduğunu anlatır. Bu kısımda ressamın Sokrates’i nasıl ustaca tabloda öne çıkardığını da atlamamız gerek. David, çoğunlukla koyu ve solgun tonlarda kullandığı renklere zıt bir şekilde Sokrates’e beyaz bir ölüm elbisesi giydirir. Sol üstten vuran ışıkla parıldayan Sokrates, kendisine zehri uzatan celladının “tutku”yu simgeleyen kırmızı elbisesine gücün ve gerçeğin rengiyle karşı gelir.

Tablodaki en ilginç figür, Sokrates’in öğretilerinin günümüze dek gelmesini sağlayan fakat hocanın ölümünde olay yerinde bulunmayan ve o zamanlarda oldukça genç olan Platon. Sokrates’in öğrencisi tablodaki en sakin figürlerden, yahut en sakin figür olarak gözümüze çarpıyor. David’in Platon’u yaşlı, başı öne eğik ve sırtı olayın gerçekleştiği yatağa dönerek oturur bir şekilde betimlemesi, belki de tüm sahnenin Platon’un kafasında düşündüğü bir anının resmi olduğunu düşündürüyor. Diğer bir deyişle, yaşlı bir adam olarak Platon, olaya şahit olmamasına rağmen öğretmeninin zindandaki infazını bize diyaloglarıyla aktarır ve David de bir teşekkür olarak, “Sokrates’in Ölümü”nü değil de, “Platon’un Sokrates’in Ölümü Betimlemesi”ni resmeder. Ressamın Platon’a başka bir teşekkürünü de Platon’un oturduğu taşa adının baş harflerini yazmasında görüyoruz.

Ancak David’in teşekkür ettiği, ya da daha doğrusu, kendini ilişkilendirdiği başka önemli bir figür daha saklıdır. Sokrates’in yanı başına oturmuş, öğretmeni ve dostunun son anına tanıklık eden Kriton. Öğretmeni Sokrates’i kaçmaya ikna etmeye çalışmasına rağmen Sokrates erdemli bir insan olarak ölmeyi tercih eder. Tabloda elini bacağına koymuştur, son anda bile ikna etmeye çalışıyormuş gibi durmaktadır. Kriton’un oturduğu taşın altına da kendi adını yazmıştır David. Buradan David’in Sokrates’in öğretilerine ve ahlak anlayışına Kriton kadar bağlı olduğunu çıkarabiliriz.

Peki David için bu tablonun önemi neydi ve neden resmetti? Jacques-Louis David resmi tamamladığında FransızDevrimi’nde ikinci yıla girilmişti. Sokrates, onun için soyut prensipleri uğruna haksızca kurban edilen bir baba figürü gibiydi. Fransız Devrimi ise prensiplerin mücadelesiydi. Nitekim devrimler düşünebilme özgürlüğün olduğun kadar devrimdir. Düşüncelerinden dolayı ölüme “şehit” giden Sokrates, David’in yozlaşmış ve baskıcı Fransız hükümetine belki de en güzel karşı geliştir.

Arşiv
Arşiv
Söylenti Dergi'de geçmiş zamanda yazar olan dostlarımızın eserleri bu hesapta arşivlenmektedir. Yazar onayı olduğu sürece kaynak göstererek kullanmak serbesttir.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Harry Potter Serisinin Unutulmaz Replikleri

Harry Potter'ın büyülü replikleriyle büyücülük dünyasında kaybolmaya hazırlanın!

Küçük Gün Işığım Film İncelemesi: Kabullenmenin Gücü

Kusursuzluk arayışının değil, kendin olmanın kıymetini; sonuca değil, yolculuğa odaklanmanın anlamını keşfedeceğiniz sarsıcı ama iç ısıtan bir aile hikâyesine davetlisiniz.

Joseon’daki İstikrarsızlık: Kral Injo

İstikrarsızlığıyla Kore ulusunun gelişmesinin önünü kapamış bir hükümdar olarak hatırlanan ve günümüzde hala eleştirilen Kral Injo'nun tarihteki yeri.

Sessizliğe Karşı Yazmak: Kadın Yazarların Sansüre Direnişi

Sansür, yalnızca siyasi bir baskı mekanizması değil; aynı zamanda kültürel, ahlaki ve cinsiyet temelli bir sessizleştirme aracıdır.

Hasçelikler and the City: Dijital Bir Ailenin Hikâyesi

Hasçelikler and the City; dijital dünyada temsiliyet, samimiyet ve medya sınırlarını sorgulayan gerçekçi bir aile anlatısıyla izleyicileri içine çekiyor.

Cumhuriyet Aydınları: Behice Boran

İlk kadın sosyolog, ilk kadın siyasi parti genel başkanı, Marksist, yazar ve akademisyen olan Behice Boran; Türk solunun en güçlü temsilcilerinden biri olmuştur.

Tabloları Dinlemek: Édouard Manet

Bazı bakışlar ancak bazı nefeslerle tanımlanıyor. Manet'nin fırçası, Tezer'in nefesi gibi...

Edebiyatta Semtlerin İzleri: Emirgan

İstanbul'un en güzel semtlerinden biri olan Emirgan, şiirlerde de romanlarda da ele alınan bir semt olmuştur.

Natalia Ginzburg: Edebiyatın ve Direnişin Güçlü Sesi

İtalyan yazar Natalia Ginzburg, toplum ve aile temalarını sıklıkla işleyen, döneminin devrimci kimliğini benimsemiş ve bunu da eserlerine yerleştirmeyi uygun bulmuştu.

Notting Hill: Londra’nın En Renkli Yüzü

Notting Hill; renkli sokakları, pazarı ve kültürel dokusuyla Londra’da hem ruhunuza hem gözünüze hitap eden özel bir semttir.

Editor Picks