Tiyatronun doğuşunun Antik Yunan’da şarap tanrısı Dionysos adına yapılan ayinlere dayandığı söylenir. Milattan önce 6. yüzyılda gelişen tiyatronun yaklaşık 2500 yıllık bir geçmişi vardır. Tiyatro yunanca “Thea” yani “seyir” kelimesinden türemiştir. Dionysos törenlerinde sergilenen oyunlar; koro içeren, müzikal ağırlıklı, dans ve oyunculuğun birleştiği performanslardır.
Orta Çağ’da Tiyatro
Orta Çağ, en yaygın anlatımı ile Kavimler Göçü ve İstanbul’un Fethi arasında yaşanan zaman dilimini kapsar. Karanlık Çağ olarak da adlandırılan bu dönemde kültürel bir duraklama hatta gerileme dönemi yaşanmıştır. Bu dönemde Roma Katolik Kilisesi dini, eğitimi ve siyaseti kontrol etmektedir. Katolik Kilisesi’nin baskılarından, birçok alan gibi eğlence sektörü de nasibini almıştır. Antik çağlardan beri en önemli eğlence araçlarından olan tiyatroya ilgi bu çağda da devam etmiştir ancak yasaklar yaklaşık 200 yıl boyunca halkı bu eğlenceden mahrum bırakmıştır. Tabii ki bu halkın tamamen eğlenceden uzak kaldığı anlamına gelmemiştir. O dönemde soytarılar, akrobatlar ve ozanlar sokak sokak gezmiş, halkı eğlendirmişlerdir. Tiyatro ise uzun bir aradan sonra ironik olarak tekrar kilisede doğmuştur.
Liturjik Oyunlar
Halkın tiyatroya olan ilgisinin farkında olan kilise, önceleri sadece sözlü olarak anlatılan İncil’den kıssaları, işin içine canlandırmalar katarak kilise içerisinde bir performansa çevirmiştir. Kilisede çoğunlukla rahiplerin Noel kutlamalarında sahnelediği bu oyunlara Liturjik Oyunlar denmektedir. Liturjik; ayin, tapınma anlamına gelmektedir. İsa’nın doğumu ve ölümünü konu alır. Sahnelenen bu dini oyunların en bilineni, 10. Yüzyılda sahnelenen Kimi Arıyorsun? (Quem Quaeritis?) adlı oyundur. Oyun, Meryem adında üç kadının İsa’nın mezarı başında melekler ile karşılaşmasını konu alır. İsimlerden anlaşılacağı gibi Kimi Arıyorsun? direkt olarak dini referanslar içeren bir oyundur. Bu oyunun başka bir özelliği Latince sahnelenmiş olmasıdır. Halk ile tiyatro arasında bir diğer engel dil olmuştur.
Sokakta Tiyatronun Başlangıcı ve Loncaların Etkisi
Tiyatronun kiliseden çıkması ile değişimler de başlamıştır. Liturjik Oyunların aksine Latince değil yerel dillerde oynanan oyunlar şehir merkezlerinde kendilerine yer bulmuş ve Mystery Oyunları yaygınlaşmıştır. Mystery Oyunları da Liturjik Oyunlar gibi orijinal senaryolara sahip değildir ve konusunu İncil’den alır. Mystery; gizem, hikmet gibi anlamlara gelmektedir. Mystery oyunlarındaki gizem, İsa’nın insanlığı kurtarışının ruhsal hikmetine atıfta bulunur. Halka dini öğretme amacı dışında Mystery Oyunları, loncalara mallarını tanıtma ve sergileme fırsatı vermiştir. Loncalar, üyelerinin ekonomik çıkarlarını geliştirmenin yanı sıra koruma ve karşılıklı yardım sağlamak için kurulan zanaatkar ve tüccar dernekleri olarak tanımlanabilir. Hem ticari hem de sosyal organizasyonlar olarak loncalar, 11. ve 16.yüzyıllar arasında Avrupa’nın tamamında yaygındır. Ticaret loncaları, genellikle dini temelli ve mesleklerine atıfta bulunan İncil’deki bir hikayeyi konu alan oyunları sokaklarda sahnelemişlerdir.
Gösteri Vagonları
Mystery Oyunları, hayatta kalan 48 kısa oyundan oluşan bir döngü oluşturdukları için “Döngü Oyunları” olarak da anılmaktadır. İnsanın yaratılışından ahirete kadar yolculuğunu ve daha birçok dini hikayeyi anlatan oyunları, büyük şehir merkezlerinde gösteri vagonlarında sahnelemişlerdir. Gösteri vagonlarına seyyar sahneler de denebilir. Her döngü oyunu teolojik tarihte bir anı ele almış ve bu oyunların sunumunun sorumluluğu, loncalar arasında paylaştırılmıştır. Loncalar ile birlikte şehir şehir turneler yapılmış ve halk bu oyunlara yoğun ilgi göstermiştir. Liturjik Oyunların aksine rahipler değil, loncalara bağlı amatör oyuncular Mystery Oyunlarına hayat verir. Lonca üyesi olamasalar bile Avrupa’nın diğer bölgelerinde kadın oyuncular da sahne almışlardır ancak İngiltere’de kadınların oyunculuk yapmasına izin verilmemiştir. İzleyiciler de verdikleri tepkiler ile oyunların birer parçası olmuşlardır.
İkinci Çobanın Oyunu (The Second Shepherds’ Play)
İkinci Çobanın Oyunu en bilindik Mystery Oyunlarından birisidir. Oyun 3 çoban ve 1 koyun hırsızı arasında yaşanan komikliklere dayanır. Olay örgüsü İsa’nın doğduğu gün yaşanır ancak İsa’nın doğumu, oyunun son sahnesinde bildirilmesine rağmen oyun boyunca İsa’nın yaşamı ile ilgili referans verilmiştir. Koyun hırsızı, çaldığı koyunu bebek gibi kundaklar ve çobanlar aramaya geldiği zaman onları kundaktakinin bebek olduğuna inandırır. Çobanlar hırsızın yanından ayrılınca bebek için hediye vermeyi unuttuklarını fark ederler. Geri döndükleri zaman hırsıza arkadaş olmayı teklif ederler ancak reddedilirler. Sahnenin sonunda kundaktakinin koyun olduğu ortaya çıkar. Çobanların tutumu ve paylaşımı Hristiyan sadaka inancının temsilidir ve oyunun sonunda İsa’nın doğumuna şahitlik etmeleri ile ödüllendirilir. Onların cömertliğine, koyun hırsızının son ana kadar cevap vermemesi de onu İsa’nın doğumuna şahitlik etmekten mahrum bırakır. Oyunun ana teması sadaka ve kefarettir.
Orijinal Senaryoların Doğuşu
Pek çok sanat dalında olduğu gibi Mystery Oyunları, ekonomik ve politik olaylar sonucu doğduğu gibi yine ekonomik ve politik sebepler ile değişim geçirmişlerdir. Katolik Kilisesi’nin güç kaybetmesi ve Protestan Reformu ile zamanla yasaklar ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu yasaklar çoğunlukla oyunların fazla Katolik olması ile gerekçelendirilmiştir. Katolik Kilisesi’ne bağlılığın azalması da bu değişimin ekonomik kolunu oluşturmaktadır. Konusunu İncil’den alan Mystery Oyunları yerini Moralite Oyunlarına yani ahlakı temel alan orijinal senaryolara bırakmıştır. Bu oyunlarda soyut nitelikler karakter olarak sahneye taşınmıştır. En bilinen örneği Everyman, tüm insanlığı temsil ederek ahiret yolculuğunu anlatır. Bu yolculukta Everyman’e iyilik, bilgi ve güç gibi soyut nitelikler eşlik eder.
Rahiplerin sergilediği bir tiyatro olabileceğini, tiyatronun kiliseye alınacağını hiç düşünmemiştim. Oldukça akıcı bir anlatım. Kavramlar tatlı tatlı sıkmadan tanımlanmış. Okumaktan keyif aldım
Ortaçağdaki tiyatroyu, Mystery oyunlarını, özellikle de en beğendiğim kısım olan “Gösteri Vagonları’nı ”yalın ,akıcı bir üslup ile sunmanız ilgimi çekti.Ayrıca özenle seçildiği belli olan görseller de ortaçağdaki tiyatroyu gözümde canlandırmam konusunda yardımcı oldu.