Smile (2022), Parker Finn’in yönetmenliğini yaptığı ilk uzun metraj filmidir. Film, yönetmenin 2020 yılında çektiği ”Laure Hasn’t Slept” isimli kısa metraj filminden esinlenerek yapılmıştır. Sosie Bacon, Jessie T. Usher, Kyle Gallner, Caitlin Stesey gibi isimlerin rol aldığı film bir Amerikan psikolojik gerilim/korku filmidir.
Yazımızın devamı spoiler içermektedir!
Smile, işkolik bir terapist olan Rose Cotter’ın, bir gün başkalarının görmediği bir ”şey” gördüğünü iddia eden hastasının seans esnasında kendini öldürmesiyle başlar. Rose’un tanık olduğu bu intihar onun geçmişteki travmalarını canlandırmakla kalmaz, döngüye dahil olmasını sağlar. Bir korku filmi klişesi olarak Rose yaşadıklarını etrafındaki insanlara anlatıp onları ikna etmeye çalışırken bir yandan da gördüğü tekrar eden korkunç sanrıların sırrını çözmeye çalışır.
Canlı Reklam Kampanyası
Film, pazarlama ekibinin canlı reklam çalışmalarının katkısıyla 2022’nin ismini iddiayla duyuran filmlerinden biri olmayı başarmıştır. Vizyona girdiği andan itibaren iki hafta boyunca gişe liderliğini sürdürerek beklentisinin çok üstünde bir hasılat elde etmiştir. Bu yıl Ekim ayında vizyona girecek olan ikinci film ”Smile 2” ise ilk filmin sonunda bırakılan anlamsal boşluğun sebebi olarak gösteriliyor.
Zincirin İlk Halkası
Akıl sağlığı merkezi için çalışan bir psikiyatrist olan Dr.Rose Cotter, bir gün acil servisle gelen Laura Weaver ile görüşme yapar. Laura sadece kendisinin gördüğü ve onu takip eden garip bir varlıktan bahseder. Bu varlığın ona ürkütücü bir gülümsemeyle baktığını ve ölümüne sebep olacağını anlatır. Rose, hastasını sakinleştirmeye ve gördüklerinin gerçek olmadığına dair telkinler vermeye çalışırken Laura’nın, bahsettiği o ürkütücü gülümsemeyle Rose’un gözlerinin içine bakarak kendini öldürmesine tanık olur. Küçük bir çocukken annesinin ölümünü görmek zorunda kalan Rose, hastasının bu travmatik intiharına tanıklık ederek döngüyü devam ettirecek kişi olduğundan habersizdir.
Gülümsemek Bulaşıcıdır
Bu talihsiz olaydan sonra Rose, etrafındaki insanların ona Laura’nın tarif ettiği türden bir gülümsemeyle baktıkları anlara şahit olur. Başlarda Laura’yla görüşmesi yüzünden travmatize olduğunu düşünse de içten içe ona inanmaya başlar. Yaşadıklarının onun intiharıyla bir bağlantısı olduğundan şüphelenen Rose, olayın ardındaki gerçekleri araştırmaya koyulur. Bu esnada Rose’un mesleki ve özel hayatı yaşadıklarından olumsuz etkilenmektedir. Meslektaşları ve nişanlısı Trevor, Rose’un akıl sağlığından şüphe duymaya başlarlar. Bu noktada filmin başında son derece derli toplu giyimi ve sakin tavrıyla tasvir edilen Rose, sürekli üstü başı dağılmış, yorgun bir görünüme bürünür. Filmin sinematografisinde kullanılan ”upside-down shot” ve ”dutch angle” dediğimiz kamera hareketleri, filmin gerilimine ve anlatıdaki psikolojik rahatsızlıklara paralel çizerek içeriği güçlendirmekle kalmaz, seyir zevkine de büyük ölçüde katkıda bulunur.
Rose’un eski sevgilisi ve aynı zamanda polis dedektifi olan Joel, intihar vakası hakkında Rose ile iletişime geçtikten sonra, Rose ona yaşadıklarını anlatır. Tabii ki bir korku filmi klişesi olarak Joel ona inanmaz ama araştırması konusunda yardımcı olur. İkili, Laura’nın intiharından önce benzer olaylar yaşayan başka kurbanlar olduğunu keşfeder. Hepsi, benzer şekilde, bir başkasının intiharına tanık olduktan sonra aynı korkunç olayları yaşamışlardır. Rose bu lanetin bir sonraki halkası olduğunu anlar ve kurbanların intihara tanık olduktan sonra en fazla bir hafta yaşadıklarını öğrenir. Hayatta kalmanın yolunu ararken hastane müdürünün ona verdiği izinle günlük hayatına devam etmeye çalışır fakat sürekli sanrılar görür ve onlar tarafından tehdit edilir. Eski terapistinin, Joel’un, kız kardeşinin ve hastanedeki hastalardan birinin o korkunç gülümsemeyle karşısına çıktığı bu sanrılar Rose’un zihnini manipüle eder ve gerçekle halüsinasyonları ayırt edememesine yol açar. Bu kötücül gülümseme Rose’u gittiği her yerde, güvenli olduğunu düşündüğü her ortamda takip eder ve karakterle beraber seyircinin de kendini rahatsız, diken üstünde hissetmesine sebep olur. Gülümsemenin travma ironisi bir yana, beraberinde bir olaylar zincirini getirmesi ve oyuncular üzerindeki tasviri akıllara ”Truth or Dare” serisindeki gülümseme ifadesini getirir.
Sıralı Ölümler Travmalar Zinciri mi?
Rose nasıl kurtulacağını araştırırken bu zincirleme vakada hayatta kalan tek kişi olan Robert Talley’i bulur. Hapishanede onu ziyarete gider ve Robert ona bu lanetin travmadan beslendiğini ve aynı travmaya sahip birini bulup öldürdüğü takdirde kendisinin hayatta kalabileceğini anlatır. Nitekim Robert’ın tutuklu olmasının sebebi bu zincirden birini öldürerek kurtulmasıdır. Rose ahlaki değerleriyle çatışan bu çözüm karşısında çaresiz kalır ve buna son vermenin yolunun travmasıyla yüzleşmek olduğu kanaatine varır.
Travmalarla Yüzleşmek
Filmin en çok eleştirilen, anlatısının gücünü düşüren final sahnesine geldik. Rose lanetin kurbanı olmaktan kurtulmak için geçmişteki travmasıyla yüzleşmeye karar verir ve yola çıkar. Issız bir ormanda yer alan küçükken yaşadığı evine gider. Bu noktada seyirciye Rose’un geçmişte annesiyle yaşadığı kötü tecrübesi aktarılır. Rose’un küçükken, problemli annesinin intihar girişiminden sonra ondan yardım çağırmasını istemesi üzerine hiçbir şey yapmaması, annesinin ölümüne sebep olduğunu düşünmesini sağlamıştır. Evin içinde bu anıyla yüzleşmeye kararlı olan Rose gördüğü halüsinasyonların gerçek olmadığına kendini ikna etmeye çalışırken annesi korkunç bir yaratık suretine bürünür ki işte tam bu noktada film başından beri izlediği travmalara, duygulara, sembolik ögelere dayandırdığı anlatı biçimine ters düşer. Küçüklüğünden beri kendisini takip eden bu suçluluktan onu ‘yakarak’ kurtulduğunu sandığı sırada bunun da bir sanrıdan ibaret olduğunu anlar. Çaresizlik içinde yaktığını sandığı eve tekrar girer ve canavar suretindeki ölü annesinin hala orada olduğunu görür. Bu sırada eski sevgilisi Joel kapıda Rose’u kurtarmak için içeri girmeye çalışmaktadır. Joel içeri girdiğinde Rose’u benzine bulanmış, kendini yakmak üzereyken görür. Rose’un yüzünde ise esiri olmaktan kurtulamadığı o gülümseme vardır. Joel’un gözlerine yansıyan Rose’un yanan bedeniyle film son bulur.
Smile, alt metinlere dayandırdığı anlatısı ve sinematografisiyle güçlü bir başlangıç ve gelişime sahipken filmin sonlarında maalesef bu başarısını devam ettirememiştir. Başlangıcından itibaren izlediği psikolojik ögelerle destekli anlatıma filmin sonunda Rose’un annesini bir nevi ”öcü” şeklinde tasvir ederek ters düşmüş ve içeriği zayıflatmıştır.
Filmdeki jumpscare kullanımına gelecek olursak, biraz abartılmış olmasının yanında bazı sahnelerde, özellikle ustaca kullanılan ses unsurlarıyla birleşince, anlatıya destek olmuştur. Daha güçlü bir sonla çok daha vurucu bir hal alabilecek olan Smile filmi, özellikle yakın geçmişte çekilen korku filmleri düşünüldüğünde onların arasından başarıyla sıyrılmıştır. Hem gişeden hem de sosyal medya üzerinden büyük ölçüde olumlu dönütler alan Smile, son sahnesi göz ardı edildiği takdirde oldukça başarılı bir filmdir.
Fragmanı izlemek isteyenler için buraya bırakıyoruz.
izlemis kadar oldum, kaleminize saglik.