Amiri Baraka, eski adıyla Everett Leroi Jones, Amerika’da radikal siyah poetikanın en öncü isimlerinden biridir. Şiirleri, tiyatro oyunları, yazıları ve politik konuşmaları ile siyahi aktivizmin 1960lardan itibaren önemli bir parçası haline gelmiştir. Baraka, poetikadaki agresif yazım şekliyle her gün yüzleştikleri adaletsizlikleri duyurmaya çalışan siyahilerin sesi olmuştur. Siyahilere özgü bir sanatın varlığını ve gelişimini savunan Baraka, siyahi eylemcilerin de içinde yer alıyordu.
Baraka’nın 1965’te Malcolm X suikastından hemen sonra kaleme aldığı ‘‘Black Art’’ yalnızca öfke içermekle kalmıyor, aynı zamanda öfkeyi önemli bir ölçüde provoke ediyor. Şiire yakından baktıkça insanların üzerinde kutuplaştırıldığı birçok konseptin şiirin içinde dağıldığı görülüyor; beyazlar, siyahiler, yahudiler…
Şiirde siyahi poetikanın nasıl görülmesi ve kullanılması gerektiği de işleniyor. Örneğin, Baraka’ya göre; şiirin insanda huzur dolu romantik duygular doğurmasındansa, savaşta bir silah gibi kullanması gerekiyor. Ayrıca Baraka, sıklıkla ‘‘biz’’ dilini kullanarak siyahi topluluklara seslenen ve kendisinin de o topluluğun bir parçası olduğunu ifade eder. Ona göre, eğer bir şiir siyahi kadınları dünyanın adeletisizliğinden kurtaramıyorsa, o şiir manasız ve işe yaramazdır.
Şiiri benzersiz kılan bir diğer nokta ise “rrrrrrrr, tuhtuhtuhtuhtuhtuh” gibi sesleri. Kişiye göre anlamının değişeceği bu seslerin şiirde bulunduğu konum da göz önüne alınırsa, beyaz üstünlüğü ve ırkçılığına karşı başlatılan savaşın sesleri olarak anlaşılabilir. Baraka sadece insanlara bu olgulara savaşmasını değil nasıl savaşılacağını da öylesine detaylı anlatıyor ki, kendisinin de bu adaletsizliğin bir savaşçısı olduğunu aşikârlaşıyor. Sessizce veya GÜRÜLTÜLÜ, nasıl olursa olsun bu savaşın gerekliliğinden bahsederken, ikinci kelimenin büyük harflerle yazılmasının bir sebebi vardır mutlaka, değil mi?