Holokost 20.yüzyıla damgasını vuran ve günümüzde hâlâ devam etmekte olan antisemitizmin (antisemitizm; Yahudi-Arap milletine karşı duyulan düşmanlık, nefret, ön yargı veya ayrımcılıktır) en acımasız örneklerinden biridir. Holokost kavramını sadece bir diktatörün Yahudi düşmanlığı ile beklenmedik bir şekilde patlak veren bir olay olarak açıklamak kolaydır ancak algılamak oldukça zordur. Bu yazıda sistematik soykırım olarak tanımlanan Holokost kavramına ve Polonyalı sosyolog Zygmunt Bauman’ın Holokost üzerine düşüncelerine yer vereceğiz.
Zygmunt Bauman Kimdir?

Zygmunt Bauman 1925 yılında Polonya’nın Poznan şehrinde Yahudi bir ailede dünyaya gelmiştir. II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine 1939’da ailesiyle Sovyetler Birliği’ne taşınmak zorunda kalan ve eğitimine Rusya’da devam eden Bauman, Kızıl Ordu’nun bir parçası olan Halkın Ordusu ile Polonya’ya geri dönmüştür. Polonya ordusunda binbaşılığa kadar yükselmiştir fakat sürmekte olan Yahudi düşmanlığı nedeniyle görevinden alınmıştır. Bauman, 1948 yılında, Modernite ve Holocaust adlı eserine ilham veren, kendisi gibi Yahudi olan Janina’yla evlenmiştir. Orduyla bağlarının kesilmesi Bauman’ın sosyal bilimlere dönüşünü sağlamıştır. Doktorasını Varşova Üniversitesi’nde yapan ve aynı üniversitede 1954 yılından itibaren sosyoloji dersleri veren Bauman, bir süre bu üniversitede sosyoloji bölüm başkanlığı da yapmıştır.
Bu süreçte, sansür kurulu tarafından iki kitabının yayımlanması engellendiği gibi yurt dışından gelen davetlerde pasaport isteği geri çevrilen sosyolog, Yahudilere yönelik baskının olduğu 1968 yılında Polonya Komünist Partisi’nden ayrılmıştır. Aynı zamanda politik nedenlerden dolayı kendisi gibi Yahudi olan beş arkadaşıyla birlikte sosyolojik unvanları da alınarak Varşova Üniversitesi’nden atılmıştır. Devamında ailesiyle birlikte Polonya vatandaşlığından çıkarılan ve sınır dışı edileden Bauman İsrail’e taşınmıştır. Burada Tel Aviv ve Hayfa üniversitelerinde ders vermiştir. 1971 yılından emekli olduğu 1990 yılına kadar Leeds Üniversitesi’nde çalışmıştır. 9 Ocak 2017’de Birleşik Krallık’ta vefat etmiştir.
Eserleri ve Ödülleri
Bauman, yaptığı çalışmaları için bazı ödüller almıştır. Kazandığı başlıca ödülleri, 1989 yılında Amalfı Ödülü; 1998’de Adorno Ödülü; 2010’da Asturias Prensliği Ödülü (Alain Touraine ile) olarak sıralamak mümkündür. Ayrıca emekli olduğu Leeds Üniversitesi Sosyoloji ve Sosyal Politika Okulu bünyesinde 2010 yılında Bauman Enstitüsü adını taşıyan bir araştırma merkezi kurulmuştur.
“Özgürlük” (1988), “Modernite ve Holocaust” (1989), “Sosyolojik Düşünmek” (1990), “Küreselleşme” (1998), “Akışkan Modernite” (1999), “Yaşam Sanatı” (2008), “Akışkan Gözetim” (2013) Zygmunt Bauman’ın önde gelen eserleridir.
Sistematik Bir Soykırım: Holokost Nedir?
Antik Yunancadan gelen Holokost kavramı “yakmalık sunu” ya da “ateşte kurban etme” (burnt offering) anlamına gelir. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce de, bu kelime büyük bir grup insanın ölümünü tanımlamak için kullanılıyordu ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında bu kavram Avrupalı Yahudilerin öldürülmesiyle neredeyse eşanlamlı hale geldi. Yahudiler buna İbranice’de felaket anlamına gelen “Shoah” kelimesiyle de atıfta bulunurlar.
Holokost, sadece Hitler’in kafasında canlandırdığı ari ırk yaratma arzusu değil Hitlerle birlikte bu suça ortak olan ve göz yuman herkesin ahlaki değerlerini ve vicdanını sorgulaması gereken bir olaydır. Avrupa’nın ortasında gelişmiş bir medeniyet olarak görülen bir ülkede bir grup Nazi sempatizanının böylesine vahşi bir düşünceyle hareket etmesi ve yıllardır dışlanan Yahudiler’in günah keçisi ilan edilerek katliama yol açması anlaşılamaz bir durumdur.

Holokost sırasında hayat akışlarına olduğu gibi devam eden insanlar hiçbir şey yokmuş gibi nasıl hareket ettiler ve yanı başlarında gerçekleşen bir kıyımı görmezden gelmeyi nasıl başardılar? Bu sorulara ve Holokost’a ilişkin sosyolog Zygmunt Bauman‘ın çeşitli görüşleri vardır.
Zygmunt Bauman Holokost Üzerine Düşünceleri
Bauman, Holokost’u ne tarihin akışı ne de doğal bir süreç olarak değerlendirir. Holokost’un toplumun, uygarlığın ve kültürün bir sorunu olduğunu belirten Bauman’a göre böyle bir olay ancak modernite ve bürokratikleşmenin bu denli katı, keskin ve sistematik bir şekilde işleyip ilerlediği, günlük yaşamın bir parçası haline dönüştüğü bir toplumda ortaya çıkabilir.

Sanayi devriminin topluma kazandırmış olduğu, seri üretim, bürokratikleşme ve akılcı düşünce Holokost’un temel taşlarını oluşturur. II. Dünya Savaşı sırasında “Final Solution (Son Çözüm)” fikri incelendiği zaman, nasıl sistematik ve düzenli bir iş bölümü yerine getirildiği görülebilir. Aynı zamanda toplumun gerçekleşen bu katliama karşı duyarsızlığı ve görmezden gelişi bize büyük ölçüde toplumun ahlak yapısının bozulduğunu gösterir.
İnsanlar içinde bulundukları bürokratik ve düzenli sistemde, gerçekleşen kıyıma rağmen görevlerini yerine getirme gayesi ile doğru ile yanlışı ayırt etmeyi bırakmış, modern çağın topluma kattığı ilkeleri benimsemiş ve sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmışlardır. Otoriteye itaat etmeleri gereken bireyler görevlerini yerine getirirken yerleşmiş olan görev bilinciyle bunu gerçekleştirmişlerdir. Bauman insanların yaptıklarıyla katliam arasındaki ilişkiyi görmelerine engel olan bu “ahlaki körlüklerinden” dolayı ayıplanmayacağını çünkü bunun doğal bir tutum olduğunu öne sürer.

Soykırım otoriter bir iktidarın, modern araçlarla ve halk üzerinde kuruduğu denetim mekanizması ile gerçekleşmiştir. Bireyler verilen emirleri sorgulamadan yerine getirir. Bu çark o kadar gelişir ve ilerler ki insanları öldürmek bir iş gücü haline gelir. Askerler Yahudileri toplar, makinistler Yahudileri toplama kampına götürür herkes sırayla görevini yerine getirir ve sistematik bir iş haline gelen bu kısır döngü toplu ölümlerle son bulur. Bauman insanların, sarsılmaz bir bürokratikleşme ve görev bilinci ile hareket ettiklerini sonunda ise ahlaklarını yitirmiş olduklarını söyler. Kurbanların toplumdan soyutlanmaları, kendi değerlerinden ve göz önünde uzaklaştırılmaları, varlıklarının yavaşça silinmesi ve iletişim kurulması imkansız hale getirilmesiyle yapılan işlemler hız kazanır. Bir süre sonra ise olağan hale gelen bu döngünün adım adım gerçekleşmesi ise onlarda hep bir kurtulma umudu yaratır ve otoriteye itaat artar.
Soykırıma giden yolda, uygar toplum akılcılık ve bilimsellik yönetimini kullanıldığından özellikle akılcılık yolunda bilim, ahlakın ve dinin insanlar üzerindeki etkisini yok eder; duygusallığı kaldırır. Bauman “Uygarlık kendini var ettiği korkunç gücün ahlaklı kullanacağını güvencesini veremeyeceğini gösterdi” demiştir.

Zygmunt Bauman antisemitizmin aslında her zaman var olduğunu sadece bazen kendini gizlediğini ve Almanya’daki antisemitizm ile diğer Avrupa ülkelerindeki antisemitizm kıyaslandığında aralarında aşırı düzeyde fark olmadığını ifade etmiştir.
Holokost’tan çıkarılacak ders hakkında ise Bauman şunları söylüyor: “İyi bir seçeneği görmeyen veya iyi bir seçeneğin maliyetini çok yüksek bulan bir duruma konmuş çoğu kişi, ahlaksal görevden kolayca sıyrılıp bunların yerine akılcı çıkarların ve kendini kurtarmanın gereklerini benimseyebilir. Akılsallıkla ahlakın ters yönleri gösterdiği bir sistemde en çok insanlık zararlı çıkar.”
Kaynakça
Bauman, Z. (2007). Modernite ve Holokost. İstanbul: Versus Kitap Yayınları.
Saylağ S. (2008). Zygmunt Bauman: Modernite ve Holokost. Erişim tarihi: 19.12.2022 salom.com.tr/arsiv/haber/67114/zygmunt-bauman-modernite-ve-holokost
Smilde K. What is the Holocaust?. Erişim tarihi: 22.12.2022
annefrank.org/en/anne-frank/go-in-depth/what-is-the-holocaust/
Zygmunt Bauman Hayatı ve Eserleri. Erişim tarihi: 22.12.2022
arthipo.com/artblog/sanat-felsefesi/zygmunt-bauman.html
Öne çıkan görsel: listelist.com


