Sıradışı yaşamlar serimizin bu yazısında bir çok sanatçının aksine henüz hayattayken efsaneleşmiş bir resim dehası olan, ismi yapıtlarından daha da ünlü Pablo Picasso’nun hayatı ve sanatından bahsedeceğiz.
Pablo Picasso’nun Yaşamı
Tüm zamanların en büyük sanatçılarından biri olan Picasso, 1881 yılında İspanya’nın Malaga şehrinde dünyaya gelmiştir. Henüz çocukken yaptığı resimlerle çağının dâhisi olacağını babası fark etmişti. Picasso on beş yaşına geldiğinde babası, kendisinin resim öğretmenliği yaptığı sanat kolejine girmesini istemişti. Picasso’nun bu koleje girebilmek için çok aşamalı sınavı geçmesi gerekiyordu. Sınav baskı, desen ve canlı model çalışmaları olmak üzere üç bölümden oluşuyordu ve bitirmek için bir ay kadar süre veriliyordu. Picasso bu sınavı bir kaç gün içinde bitirip teslim ettiğinde herkesi hayretlere düşürmüştü. Giriş sınavını kazanmış ve okulun yeni öğrencisi olmuştu. Fakat buradaki eğitimi uzun sürmemiş kısa süre sonra okuldan ayrılmıştı.
Picasso’nun Mavi Dönemi
1900 yılında ilk kez Paris’e ayak basmıştı. Burada gördüğü yeni ve farklı resim yaklaşımları onu heyecanlandırmıştı. Paris Barselona arası gidip gelen sanatçı 1902 yılında Berthe Weil ve Volard‘ın galerisinde sergi açmış ve bir yıl kadar Barselona da kalmıştır. Vollard sergisi, konu ve teknik açıdan çeşitliliğinin yanında baskın olarak kullanılan mavi renklerle de dikkat çekiyordu. Eleştirmenler sonraları Picasso’nun sanat hayatını dönemlere ayırarak incelediğinde, resimlerinde ağırlıklı olarak mavi tonları kullandığı için bu döneme Mavi Dönem ismini vermişlerdir. Bu dönem dört yıl kadar sürmüştür.
Mavi Picasso’nun yoksulluk ve yalnızlık döneminin tablolara yansıyan rengiydi. Mavi rengini resimlerinde kullanılması melankoli ve hüznünü sanatına aktarmak için bir araçtı. Bu resimlerinde insanların acılarını üzüntü ve umutsuzluklarını konu olarak ele almıştır. Figür olarakta düşkünler, yoksullar, dilenciler, meyhaneciler ve sokak kadınlarını çiziyordu. Bu resimlerinde yalnızlık, elem ve öfkenin rengi olan mavi rengini kullanıyordu. Picasso’nun mavi döneminin en önemli eseri La Vida (yaşam)dır. Bu eser mavi döneme veda resmidir. Picasso’nun mavi çağının sona ermeye başladığı zamanlarda henüz yirmi dört yaşındayken ünü kendi çevresini aşmaya başlamıştı.

Picasso’nun Pembe Dönemi
1904 yılında kalıcı olarak Paris’e yerleşmiş ve sanat adına önemli bir çok ressam, heykeltıraş, yazarlarla tanışmış ve dost olmuştur. Paris’e yerleşmesiyle beraber ortam ve şartlar değişmişti. Bu değişime eserlerinde baskın olan mavi rengin pembeye dönemeside eşlik etmiştir. Pembe rengini ağırlıklı kullandığı bu döneme pembe dönem denir. Bu dönemde Picasso aşık olmuştur ve duygularında büyük bir değişim ortaya çıkmıştır. Artık umut, neşe gibi duyguları eserlerine yansımaya başlamıştır. Konularını yine toplumun aşağı tabakalarında seçmiş sirk oyuncularını, soytarıları çizmiştir. Fakat mavi döneminin aksine bu eserlerinde sıcak renkler soğuk renklere üstün gelir. Ayrıca o dönemde kötümserliği ve hüzünü yansıtırken bu dönemde neşeyi ve romantizmi yansıtıyordu.
Sentetik ve Analitik Kübizm Akımları
Picasso’yu yaşamı boyunca tek bir akımın içinde görmek mümkün değildir ve bir çok farklı teknik deneyimlemiştir. Bunlardan biri de Cezanne türüdür. Bu tür üzerindeki çalışmaları ve verdiği yeni stille tüm dünyayı şaşırtan yeni bir Kübizm adı verilen akımı ortaya çıkartmıştır. Resimlerde yaptığı biçim bozma çalışmaları onun devrimci yapısını ortaya çıkartmıştır. Cezanne dan etkilenerek yaptığı “Avignon’lu Genç Kızlar” eseri oldukça önemlidir. Çünkü dönemin alışılagelmiş eserlerinin dışındadır ve modern sanatı başlatan etkilere sahiptir. Figürler ve geleneklere güçlü bir başkaldırıdır. Picasso bu eserinde insan anatomisini kendi hayal gücünün etkileriyle çizmiştir.

20. yüzyılın Batı dünyasını etkisi altında bırakan Afrika fetişlerinden Picasso da etkilenmiştir. Kübizm Picasso’nun Afrika heykellerini incelemesi ve örnek almasıyla hayatımıza girmiştir. Kübizm akımı ve Picasso birebir özdeşleşmiştir. Picasso eserlerinde nesneleri en gerçekçi haliyle tuvale yansıtmayı amaçlarken; aynı zamanda hem profil hem de cephe görüşlerine eserlerinde yer vermiştir. Ele aldığı nesneleri resmederken küre, koni, silindir gibi geometrik biçimlerle yansıtmayı hedeflemiştir. Bu akım Picasso’nun uzun sanat hayatı içinde kısa sürmüş ve önemsiz gibi görünse de henüz otuzlarında deneyimlediği bu akımın izlerine diğer eserlerinde de çokça rastlanmıştır.
Picasso ve Braque 1910 yılından itibaren kübizm akımına yeni bir boyut getirerek Analitik Kübizmi ortaya çıkartmışlardır. Buradaki amaç objeyi taklit etmekten çok onun gerçeğini yansıtmaktır. Analitik kübizmin çıkış noktası doğadır. Doğanın bütünsellikten yoksun, bölük pörçüklüğünü bir bütün halinde ele alan sanatçının doğrudan soyutlanmış elemanlarla oluşturulmuş eserleri bu akımın örnekleridir. Kübizm’in diğer bir aşaması olan Sentetik Kübizm ise doğa ile ilişkisini tamamen kopartmıştır. Adından da anlaşılacağı üzere Konstrüktivist elemanların birleşmesinden oluşmaktadır. Bu yönüyle kübizm, daha sonra gelecek tüm soyut sanat akımlarının oluşumu için yol gösterici olacaktır.
Picasso’nun Benimsediği Diğer Akımlar
Tek bir akımın içinde hapsolmayan Picasso, kübizm ile yetinmeyip sonraları Sürrealizm (Gerçeküstücülük) akımıyla karşımıza çıkıyor. Kübizm akımının da etkileri görülen bu sürrealist eserlerinde doğa geometrik düzen içinde kaybolmuştur. Bunun dışında çıplak kadın figürleri, Picasso’nun vazgeçilmezlerindendir. Bu kullandığı genç kadın figürlerinin yüz ifadelerinden anlaşıldığı üzere Picasso Dışavurumculuk (Ekspresyonizm) akımından da etkilenmiştir.

Picasso’nun en meşhur ve dikkate değer eseri olan “Guernica“da empresyonist etkiler vardır. Picasso, İspanya’nın iç savaş halinde olduğu dönemde savaşa karşı olduğunu belirten bu resmi bitirmek üzereyken Alman komutan içeri girer ve resme uzun süre baktıktan sonra “Bu resmi sen mi yaptın?” diye sorar. Picasso ise “Hayır siz yaptınız.” cevabını vererek unutulmaz bir hikayeye imza atmıştır.
Picasso; sürekli arayış içinde olmuş, aramak için sürekli yöntem değiştirmiştir. Resim çalışmalarının yanı sıra heykeltıraş ve seramik çalışmaları da yapmıştır. 91 yıllık uzun ömründe çok sayıda yağlı boya resim, çizim, baskı ve heykel üretmiştir. Dünyanın bir çok yerindeki modern resim müzelerinde eserlerinden örnekler bulundurulmaktadır. Sanat tarihi açısından Giotto Di Bondone ve Michelangelo gibi önemli isimlerin yanında Picasso‘da anılır. Çünkü onun eserleri de Batı resmine yeni bir yön vermiştir. Picasso‘nun ressamları ‘gerçekçi resmin baskısından’ kurtardığı söylenmektedir.
Sanatın bütün yollarını ve imkanlarını deneyen Picasso, 20. yüzyılın resimlerini etkisi altına alan soyut resmi yapılabilir kılan kişidir. Picasso’nun sanatı bir dönem ve üslup içine sığdırılamayacak kadar zengin ve sansasyoneldir. Ölüm tarihi olan 8 Nisan 1973’e kadar üretmeye devam etmiş ve sanat tarihine binlerce eser kazandırmıştır. Ayrıca Modern sanatın ivme kazanmasına yardımcı olmuştur.
Kaynakça;