Sıradışı Yaşamlar Serisi: Leonora Carrington

Editör:
Mehmet Samet Acar
spot_img

Sürrealizm tutkusuyla öne çıkan roman yazarı ve ressam Leonora Carrington, aslen Meksikalı olsa da İngiltere’de varlıklı bir Katolik ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Ailesinin onu içerisinde büyüttüğü kültüre karşı çıkıp asi bir çocuk olarak büyüyen sanatçımız, asiliğinin başına açtığı sorunlardan dolayı iki okulundan kovulduktan sonra evde özel eğitim almaya başladı. 1927 yılında resim tutkusunun peşinden koşmak için Floransa’da yatılı sanat akademisine gitti. Ardından, her ne kadar ailesi sanatçı olmasını desteklemese de Leonora; Chelsea Sanat Okulu‘nda okumak için ailesini ikna etmeyi başardı. Sürrealizm tutkusunun temellerini ise Fransız Kübist Amédée Ozenfant‘ın kurduğu Ozenfant Güzel Sanatlar Akademisi‘ne kabul edilmesiyle attı. Eğitimi boyunca sürrealizmle ilgilenmeye başlayan sanatçı, Sir Herbert Read’in Sürrealizm adlı kitabından da büyük ölçüde etkilenmişti.

Leonora Carrington’un büyüdüğü malikane, eserlerine ilham kaynağı olmuş ve çalışmalarında genellikle gerçeküstü unsurları içeren eserler ortaya çıkarmıştır. Sürrealizme olan en büyük etkisi ise eserlerinde sembolizmi yeniden kullanması olmuştur. Eserlerinde çocukluk anıları, masallar, metafizik, esrarengiz yaratıklar ve hayvanların izlerini bulundurmuş ve sanat eserlerinde kadın simgesi için oluşturulan yapıyı kırmış, onları cesur ve güçlü karakterler olarak resmetmiştir. Genellikle kendini, arkadaşlarını ve tanıdığı kadınları çizmiştir. Meksika Kadın Kurtuluş Hareketinin de öncülerinden olmuştur.

Leonora Carrington atölyesinde çalışırken, leonoracarrington.com

“Kimseye ilham perisi olmak için zamanım yoktu. Aileme karşı isyan etmekle ve sanatçı olmayı öğrenmekle meşguldüm.” – Leonora Carrington

Leonora Carrington ve Max Ernst

1938 yılında Leonora Carrington, Londra’da düzenlenen Max Ernst‘in ilk sürrealist sergisini ziyaret etti. Çift birbiriyle ilk kez orada tanıştı. Daha sonra, ortak bir arkadaş davetiyle bir akşam yemeğinde tekrar yolları kesişti. Bu sırada Ernst evliydi ve Leonora ise on dokuz yaşındaydı. Birbirleriyle romantik bir ilişki kurdular fakat Leonora’nın ailesi bu ilişkiye karşıydı. Ernst karısından ayrıldı ve birlikte Paris’e gittiler. Anlık tanışma ve evliliklerinden dolayı Max Ernst, Leonora’ya “Rüzgarın Gelini” diyordu. İkili sonunda Paris’te aradıklarını bulmuştu: Pablo Picasso, Salvador Dali ve Joan Miro gibi öncü isimlerle tanışma fırsatı yakalamışlardı. Leonora Carrington 2007 yılında verdiği bir röportajda, Max Ernst’in kendisi için sadece sevgili değil bir öğretmen de olduğunu ve bildiği çoğu şeyin onun öğrettiğini söylemiştir.

Fransa’ya gittiklerinden birkaç ay sonra Naziler burayı işgal etti ve Alman olduğu gerekçesiyle Max Ernst; Fransa’da istenmeyen bir yabancı olarak nitelendirildi, sonrasında da yozlaşmış bir sanat yarattığı ortaya atılarak tutuklandı. Ernest’in tutuklanmasını kaldıramayan Leonora İspanya’ya gitti. Burada kötü zamanlar geçiren ve zihinsel olarak kötüleşen sanatçı bir akıl hastanesine yerleşti ve terapi almaya başladı. Daha sonraları Fransız yazar ve şair Andre Breton, ondan akıl hastanesinde geçirdiği zamanları kaleme almasını söyledi ve böylece Leonaro’nın Down Below isimli hatıratı ortaya çıktı.

Max Ernst ile olan ilişkisinin tamamen bitmesinin ardından Macaristan’a yerleşen Leonora, Macar fotoğrafçı Emerico Weisz ile tanıştı ve ikili kısa bir sonra evlendi. Sanatçının iki oğlu oldu: Gabriel ve Polo. Polo’da tıpkı annesi gibi sürrealizmin peşinden gitti.

Leonora Carrington ve Max Ernst (1939) Lee Miller Arşivi, finestresullarte.info

Meksika Kadın Kurtuluş Hareketi

Leonora 70’li yıllarda Meksika kadın kurtuluş hareketinin öncülerinden oldu. Sanatını cinsiyet ve feminizm kavramları üzerinden ele aldı, kadınların psikolojik ve siyasi özgürlükleri için çalışmalar yaptı. Çalışmaları için Mujeres Conciencia” (Kadın Vicdanı) posterini tasarladı. Kadınların özgürlüklerini savunmadaki çabasından dolayı yaklaşık on yıl sonra New York Women’s Caucus for Art kongresinde Yaşam Boyu Başarı Ödülüne layık görüldü.

Mujeres Conciencia (Kadın Vicdanı), museodemujeres.com

Resimde; zıt renklerle boyanmış iki kadın, yine zıt renklerle boyanmış elmaları birbirlerine uzatıyor. Resim cennetten kovulma mitini temsil etmekte fakat resimde Âdem ve Havva yerine bilgi ağacının meyvelerini paylaşan iki kadın bulunmaktadır.

Leonora Carrington’un Çalışmaları

Otoportre (1938)

Leonora Carrington’un Otoportre‘si, Max Ernest ile olan ilişkisinden dolayı ailesinin yanından ayrıldığı sırada ortaya çıkmış bir eserdir. Kendini atlarla çevrili bir odada beyaz pantolon ve topuklu ayakkabılarla otururken resmetmiştir. Bu resme, eserlerinde sık sık kendine benzettiği sırtlan sembolünü de ekleyerek geleneğe olan tepkisini anlatmak istemiştir. Dışarıda koşan beyaz at ile de özgürce koşabileceği bir geleceğin hayalini kurduğu simgelenmiştir.

leonoracarrington.com

Lord Şamdan’ın Yemeği (1938)

Leonora Carrington babasına atfettiği bu resimde Lord Şamdan ismini de babası olarak nitelendirmiştir. Birçok tarihçi bebeğin üzerine çatalla çizikler atan kadının Leonora’nın babasının gözetimini reddettiğinin sembolü olduğunu ve masanın büyüdüğü malikanedeki verilen akşam yemeklerini temsil ettiğini söylüyor. Bu eserde Carrington bizlere kendi özgürlüğüne kavuşabilmek için çıktığı yolculuğun başını göstermektedir.

leonoracarrington.com

Max Ernst’in Portresi (1939)

İlişkilerine övgü olarak nitelendirilen bu eserde Max Ernst’i deniz kızı gibi görünmesini sağlayan kırmızı bir kürk ve sarı çizgili çoraplarla resmetmiş. Leonora, deniz kızını Max Ernst’in eserlerinde sürekli tekrarladığı mitolojik bir figürden esinlenerek ortaya çıkarmıştır. Yine burada da Leonora Carrington’un sık sık kullandığı at figürü yer almaktadır.

leonoracarrington.com

Yumurta Koruyucusu (1947)

Leonora Carrington’un sürrealist etkilerini en çok hissettiğimiz eserlerinden Yumurta Koruyucusu, sanatçının anne olduktan sonra yaptığı çalışmalarından biridir. Eser, gebelik döneminde kadının yaşadığı fiziksel ve ruhsal değişimleri temsil ediyor. Anne taşıdığı bebeğine adapte olmasıyla kendi yaşadığı korku, endişe ve kadınsı gücünü ortaya çıkarıyor. Ana karakter elinde tuttuğu yumurta simgesi ise Leonora Carrington’un eserlerinde geçmiş ve geleceği temsil eden tekrarlayan bir semboldür. Ayrıca, karakterin ayaklarının altında hafifçe çizilmiş üç kadın silueti vardır. Sanatçının eserlerinde sık sık görülen bu üçlü kadın, zor zamanlarında ona destek olmuş sürrealist arkadaşları Remedios Varo, Kati Horna ve kendisidir. Ayrıca bu üçlü karakter için etkilendiği Kelt Mitolojisinin üç tanrısı olduğu da söylenir.

leonoracarrington.com

Kaynakça

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.