Sıra Dışı Yaşamlar Serisi: Mark Rothko

Yazı İçindekiler [hide]

Editör:
Sıla Karaca
spot_img

Mark Rothko, 1903 yılında Rusya’da doğmuştur. Gençliğinde siyasi ve toplumsal olaylar ile ilgilenmiş, kariyer hayatını hedefleri doğrultusunda avukatlık veya mühendislik meslekleriyle ilerletmek istese de hayat onu resim yapmaya sürüklemiştir. 1920 yılının sonlarında sanat alanında ilerlemesini sağlayan modernist ressam Milton Avery ile tanışan Rothko, tarih 1923 sonbaharını gösterdiğinde lisans eğitimini yarıda bırakıp New York’a taşınarak Max Weber’den eğitim almaya başlamıştır. 1929 yılında ise Brooklyn Yahudi Merkez Akademisi‘nde uzun yıllar öğrencilere hem ders vermiş hem de Sanat Öğrencileri Birliği‘nde eğitimine devam ederek kendi sanatını yakalamıştır.

 “Ressamlar arasında, iyi boyandığı sürece ne boyadığının önemli olmadığı yaygın olarak kabul edilen bir fikirdir. Akademizmin özü budur. Hiçbir şey hakkında iyi resim yapmak diye bir şey yoktur.” -M. Rothko

Rothko’nun Sanat Tarzı

Rothko sanatının ilk yıllarında sokak sahnelerini ve iç mekanları figürlere boyamış, metro resimleri ise onun yeteneğini gösterdiği resimler olmuştur. Araştırmacılar tarafından realizmin etkisi altında olduğu tarzında düşünceler ortaya atılsa da Rothko, sıradan olan temaya duyguları ekleyerek eserlerine farklı bir boyut kazandırmıştır.

Rothko, sadece şehir yaşamının gerçekçi tasvirini yansıtmakla sınırlı kalmamış, bu tasvirlerin devamında mimari mekan tasarım algısını karşı tarafa yansıtmayı da hedeflemiştir. 1940ların başında Rothko’nun imgeleri giderek daha sembolik bir tavır takınırken, II. Dünya Savaşı’nın egemen olmasıyla sokak sanatı etkisini kaybetmeye başlamıştır. Sanat, toplumun yaşadığı trajediyi ifade ediyorsa, Rothko yeni bir sanat anlayışı geliştirmesi gerektiğini hissetmiş ve şöyle demiştir: “Büyük bir isteksizlikle, figürün amaçlarıma hizmet edemeyeceğini gördüm. Ama öyle bir zaman geldi ki, hiçbirimiz bu figürü sakatlamadan kullanamadık.”

In the subway, 1937, 76×51 cm by Rothko Mark

II. Dünya Savaşı’nın getirdiği olumsuz etkiler, Rothko’nun sanatına da yansımıştır. Savaşın getirdiği ruhsal bunalım ve toplum sorunlardan çok, mitolojiyi, ilkel sanatı ele almış ve eserlerine işlemeye başlamıştır. Ayrıca mitoloji ve ilkel sanata yoğunluk göstermesinin bir diğer sebebi olarak Nihilizm akımının temsilcisi olan Alman filozof Nietzche‘nin etkisi olduğu düşünülmüş, bunun sebebi olarak da Nietzsche’nin Trajedinin Doğuşu (Birth of Tragedy) adlı kitabının Rothko’yu en çok etkileyen kitaplardan biri olması şeklinde yorumlar yapılmıştır.

Rites of Lilith (1945)

1940ların sonuna geldiğimizde ise etkileri sürmekte olan savaştan dolayı birçok sürrealist sanatçı Amerika’ya göç etmiş ve New York, sürrealist ressamların buluştuğu yer olmuştur. Bu durum beraberinde sanatçıların sürrealizm akımından etkilenmesine neden olmuş ve Rothko’da bu etkileri resimlerine taşıyan isimlerden olmuştur.

Sürrealizm etkilerini gördüğümüz Rothko’ya ait Deniz Kenarındaki Yavaş Girdap (1936-48) adlı eser örneğinde arka fon oldukça sade bırakılmış, resimde renk skalası geniş tutulmuş olup, orta bölümde yer alan iki dalgayı andıran süslemesi sade tutulan desen ise ileride Rothko’nun eşi olan Mary Ellen Beistle‘i temsil etmiş olacaktır.

Mark Rothko, Slow Swirl by the Edge of the Sea 1944

“Benim için sanat, ruhun bir anekdotudur ve çeşitli çabukluğunun ve durgunluğunun amacını somutlaştırmanın tek yoludur.” -Rothko

Sürrealist etkinin ardından soyut dışavurumcu etkinin de hakim olmasıyla, çeşitli tarzlar ortaya çıkarılmış ve genellikle büyük ölçekli, soyut eserler yaratmada uğraş verilmiştir. Bunun sebebi olarak anlatılmak istenen ifadenin fiziksel resim süreci yoluyla elde edildiğine dair inançlar barındırması yönünde olmuştur. Felsefenin, sanat tarihinin ve insan deneyiminin izlerini resme yansıtan soyut dışavurumcu sanatçılar, resim yaparken hem şansı hem de kontrolü birleştirmişlerdir.

Soyut dışavurumun izlerini gördüğümüz Rothko’nun eserleri ise dönemin soyut dışavurumcuları gibi boya ile değil, nesne ve zemin ile karşımıza çıkması önem taşımaktadır. Rothko, farklı renge boyadığı zeminler üzerine o an hissettiği düşünceye bağlı kalarak farklı ebatlarda ve çeşitli renklerde dikdörtgenler çizmiş, bu yönteme de Colorfield Painting (Renk Alanı Boyama) adı verilmiştir.

1950lerde ise Rothko, dikdörtgenlerin sayısını azaltmaya çalışarak onları renkli bir zemine dikey olarak hizalanmış biçimde imza stiline ulaşmıştır. O zamandan beri bu formatta çalışarak sayısız renk ve ton farklılıklığını sunmuştur.

mark rothko orange red yellow 1961

Kendine has üslubunu tablolarına da yansıtan Rothko’nun basit görünen tekniği, yakından incelendiğinde etkisi artan eserler olduğu anlaşılmaktadır. Rothko, soyut dışavurumculuğun başka bir formu olan Colorfield yöntemini kullanmış olsa da ona göre kendi sanatı soyut bir temel taşımamaktaydı. Çünkü Colorfield yöntemi kullanarak duygularını tuvale yansıtmış ve bu duyguları yansıtmak için çizdiği geometrik cisimlerin, duyguların somut ifadesi olduğunu savunmuştur.

Üslubunun ve tekniğinin yanında eserlerinde yüzey boyunca yukarı doğru boyanmış olarak görünen boyaların nedenine bakıldığında Rothko’nun üzerinde çalışırken resmin sık sık yönünü değiştirmesi ya da son aşamada yönünü değiştirmesi şeklinde yorumlanmıştır.

Mark Rothko - 170 artworks - painting

Zaman ilerledikçe Rothko’nun çalışmaları koyu renkler ağırlıklı, karartının ve siyah rengin baskın olduğu eserlere dönüşmeye başladı. Bu gelişme, New York’taki Seagram Binası‘nda bulunan Four Seasons Restoran‘ının bir duvar resmi üzerindeki çalışmasına dikkatleri çevirmektedir. Seagram panellerinde Rothko, motifini kapalı bir formdan açık bir forma dönüştürmüş, bu durumun nedeni olarak da eserlerin amaçlandığı ve mimari bölgenin getirdiği durumlar şeklinde düşünülmüştür.

Mark Rothko, İsimsiz (Seagram Duvar Resmi), 1959, tuval üzerine yağlı boya ve karışık teknik,

Koyu renkler, 1960’lara kadar Rothko’nun çalışmalarına hakim olmaya devam etmiş, sanat tarihçisi Dore Ashton’ın sözleriyle, “yüzeyleri gecenin şiirleri olarak kadifemsiydi” diyene kadar renkleri üst üste bindirmek için çaba göstermiştir. Hatta renklerin birbirine geçmesi için teknik dahi geliştirdiği söylenmektedir.

Rothko’nun son yıllarında yaptığı eseri (Black on Gray / 1969)

Rothko, renkler ve geometrik şekiller ile özdeşleşmiş, sanat hayatının son döneminde daha  çok koyu renkte eserler vermiştir. Sanatının değişmesi, koyu renklere eğilimi, fiziksel ve psikolojik rahatsızlıkları onu depresyona itmiş, eşiyle de ayrılmasının ardından 25 Şubat 1970’te bileklerini keserek intihar etmiştir. Ölümü sonrasında, Avrupa ve Amerika’da temsili olan sanatın gelişimindeki önemli rolü dolayısıyla herkes tarafından anılmıştır.


Kaynak

Mark Rothko  (nga.gov)

Mark Rothko – EAO MAG

Denizin Kenarında Yavaş Girdap, 1944 – Mark Rothko – WikiArt.org

Mark Rothko Kimdir? Hayatı ve Sanatçının Bilinmeyenleri – Artkolik

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Editor Picks