Bu yazıda sizler için sıra dışı hikayeler anlatan filmleri derledik. Ancak başlamadan belirtmeliyiz ki, hikayenin neden sıra dışı olduğunu anlatırken tabii ki hikayeyle ilgili spoiler vermek durumundayız. Bu sizi rahatsız etmeyecekse, hadi filmlere geçelim.
Talihsiz Serüvenler Dizisi (A Series of Unfortunate Events), 2004
“…çok ama çok şanslı biri değilseniz, şöyle uzun bir süre güzelce ağlamanın çoğu kez insana bir rahatlama duygusu verdiğini biliyor olmalısınız.” -Lemony Snicket
Olup olabilecek en karamsar hikaye, nasıl sanki bir çocuk masalıymış gibi anlatılabilir? Bu film ile bu soruya bir cevap bulacağınıza eminiz.
Talihsiz Serüvenler Dizisi, ailelerini ve evlerini sebebi belirsiz bir yangında kaybetmiş Baudelaire üçüzlerini ve onların mirasına konmak isteyen Kont Olaf isimli başarısız bir tiyatro oyuncusunu anlatıyor. Hikaye ilerledikçe bazı büyük gizemlerin kapısı aralanıyor ve olaylara gittikçe daha geniş bir perspektiften bakıyoruz. Ana kötümüz Kont Olaf, o kadar orijinal ve iyi şekilde yazılmış ki izlerken gerçekten ondan nefret ediyorsunuz. Olaf’ı, Jim Carrey‘nin oynaması da karaktere ayrı bir hava katıyor.
Her ne kadar film yeterince can sıkıcı ve moral bozucu olsa da, bu size yeterli gelmediyse ve Baudelaire üçüzlerinin hikayesinin tamamını merak ediyorsanız size Talihsiz Serüvenler Dizisi’nin 2017’de çıkmış olan Netflix dizisini öneririz. Çünkü filmde 13 kitaplık serinin sadece ilk 3 kitabı, hatta o 3 kitabın da kırpılmış halleri anlatılıyor. Netflix dizisi ise kitaplarla tamamen paralel gidiyor. Öyle ki bölümlerin isimleri bile kitapların isimleriyle aynı.
Serinin yazarı Lemony Snicket‘ın da her fırsatta söylediği gibi: Sizi temin ederiz ki bu hikayede “iyi” olan hiçbir şey yok. Yaşanan her olay Baudelaire üçüzlerinin aleyhine gerçekleşiyor. Bize kalırsa bu filmi hiç duymamış gibi yapmanız sizin daha hayrınıza olacaktır. Bu yüzden, hadi sıradaki filmimize geçelim.
Senin Adın (Your Name), 2016
Senin Adın; uyurken birkaç gecede bir, rastgele olarak bedenlerini değiştiren Mitsuha ve Taki ile onların aslında hiç başlamamış aşklarını anlatıyor.
Unutmaman gereken önemli bir şeyi unuttuğun hissi. Bunu hepimiz zaman zaman yaşamışızdır. Senin Adın’ın hikayesi de işte bu hissi temel alıyor. Film boyunca birbirlerinden farklı yerlerde ve farklı zamanlarda olan Mitsuha ve Taki’nin kavuşmaya çalışmasını izliyoruz. Ama bir sorun var: Rüyalarında bedenlerinin değişmesiyle birbirlerini ilk kez tanıyan bu iki aşık, sonraki gün uyandıklarına birbirlerini unutuyorlar. Bu sorunu birbirlerinin bedenlerindeyken günlük tutarak çözmeye çalışıyorlar ama film ilerledikçe olayların daha da karmaşıklaşmasıyla farklı sorunlar ortaya çıkıyor. Acaba Mitsuha ve Taki birbirlerini unutmadan kavuşabilecekler mi yoksa hayatları boyunca unutmamaları gereken bir şeyi unuttukları hissiyatıyla mı yaşamaya mahkum olacaklar?
Filmin konusu ilk bakışta karmaşık geliyor olabilir ancak izlediğinizde her şeyin oturacağına eminiz. Zaten film de her şeyi yavaş yavaş açıklıyor. Ancak filmi duygusal açıdan hassas bir döneminizde izlememenizi öneririz. Senin Adın, aşk filmi olduğu kadar bir dram filmidir de. Filmin toplam 16 ödül aldığını da belirtip bir sonraki filmimize geçelim.
Dünyalı (The Man From Earth), 2007
The Man From Earth, nedeni bilinmeyen bir şekilde ölümsüz olan John’un, 14.000 yıl sonra bir anda arkadaşlarına ölümsüz olduğunu açıklamasıyla başlar.
John, hiç yaşlanmadığından dolayı insanların şüphesini çekmemek için düzenli olarak seyahat etmek zorundadır. Sürekli önceki hayatını yarım bırakıp dünyanın başka bir yerinde yeni bir hayata başlar. Onun da yarım kalacağını bile bile… Filmin başında, John’un yine bu sebepten ötürü taşınması gerektiğini görürüz. Bu hayatındaki arkadaşları John’un evine gelip ona neden taşınması gerektiğini sorarlar ve John bu sefer tuhaf bir şey yapar, daha önce hiç yapmadığı bir şey: Doğruyu söyler.
Onlara ölümsüz olduğundan bahseder ve bu şekilde John ve arkadaşları arasındaki bir buçuk saatlik konuşma başlar. Film sadece John ve arkadaşlarının tek bir mekanda bir buçuk saat konuşmalarından ibarettir. Filmde, ölümsüzlük konseptiyle karşılaşan sıradan bir insanın muhtemel olarak aklından geçeceği her şey hakkında konuşulur. İzleyiciyi gerçekten düşünmeye iten bu filmi, etrafındakileri sorgulamayı sevenlere öneririz.
Predestination, 2014
Predestination hakkında fazla konuşamayacağız çünkü bu öyle bir film ki, konusuyla ilgili kuracağımız her cümle spoiler niteliği taşır. Ancak filmin 12 ödül aldığını söylesek yeterli olur sanırım.
Yine de filmin başını biraz anlatmamız gerekirse; Bir ajan, 1975’te gerçekleşen büyük bir terörist saldırısını durdurmak için zaman makinesiyle 1970’e döner. Ajan, 1970 yılının New York’unda bir barmen olarak çalışmaktadır. Sonrasında ajanın, bara gelen cinsiyetini değiştirmiş bir adamla konuşmaya başlamasıyla tüm olaylar yavaş yavaş çözülmeye başlar. Beyin yakan bu filmi hiçbir spoiler yemeden ve oldukça dikkatli izlemenizi öneririz.
Rango, 2011
Yetişkin şakaları, anlaşılması zor metaforlar ve dahası… Johnny Depp’in başrolde olduğu Rango, genel izleyiciye hitap ediyor olsa da onun anlatmak istediklerini tamamen anlayabilmek için yetişkin olmak gerektiği apaçık.
Rango, kimlik arayışında olan ana karakterimizin kendisini bir kasabaya gözü pek kovboy Rango olarak tanıtması ve bu oluşturduğu sahte kimliğe zamanla kendisinin de inanması sonucu oluşan olayları anlatıyor.
İlgi çekici konusunun yanı sıra Rango, bize özlediğimiz vahşi batı atmosferini de çok iyi veriyor. Vahşi batının acımasızlığını ve zorlu yaşam koşullarını filmde çok net bir şekilde görüyoruz.
Jumanji, 1995
Ana karakterlerin bir oyunun dünyasına girdiği onlarca film görmüşsünüzdür. Peki oyundaki kurgusal ögelerin gerçek dünyaya geldiği bir film daha önce gördünüz mü?
Jumanji adlı esrarengiz kutu oyununda; zarları atar, piyonunu ilerletirsin. Ardından kutunun ortasındaki bölgede bir bilmece çıkar ve bilmecenin cevabı olan şey gerçek dünyada var olur. 2017 ve 2019’da çıkan filmlerin aksine, 1995’teki Jumanji’nin kuralları böyledir. Robin Williams’ın başrolde olduğu bu filmi ilgi çekici konusundan dolayı öneriyoruz.
12 Angry Men, 1957
Suçluluğu kanıtlanmamış bir kişinin kaderi sizin elinizde olsaydı ve ona ne yapılacağı hakkında sınırlı süre içerisinde bir karar vermek zorunda olsaydınız ne yapardınız?
İşte 12 Angry Men tam da bunu anlatıyor. Amerikan adalet sisteminde jüriler vardır. Bu filmde biz, bir kişinin akıbeti üzerine karar almaları gereken 12 jüriyi izliyoruz. Bu jürilerin olayı nasıl ele aldıklarını, birbirlerine kattıkları farklı bakış açılarını görmek gerçekten izleyiciyi düşünmeye itiyor.










