Orijinal adı Mujeres al borde de un ataque de nervios olan Sinir krizinin eşiğindeki kadınlar filminin yönetmeni ve senaristi Pedro Almodóvar‘dır. 1988 yılında gösterime giren film, kadın karakterleri merkeze alan hikâyeleriyle Almodovar’ın uluslararası alanda tanınmasını sağlayan yapımlardan biridir. Franco sonrası İspanya’da kadınların özgürlükleri, kimlik arayışları ve toplumsal değişimleri de içerisinde barındıran filmi mercek altına aldık.
Filmin Konusu

Film, Madrid’de geçen ve ilişkilerinde sorun yaşayan bir grup kadının hikâyesini anlatır. Başkarakter Pepa, sevgilisi Iván tarafından aniden terk edilir ve onu bulmaya çalışırken hayatı karmakarışık hâle gelir. Bu süreçte Iván’ın eski eşi Lucía, Iván’ın oğlu Carlos ve Carlos’un nişanlısı Marisa, yakın arkadaşı Candela gibi pek çok karakterle yolları kesişir. Film, Almodóvar’ın renkli ve abartılı görsel tarzını, güçlü kadın karakterleri ve kara mizahı bir araya getirir. Sinir krizi, ihanet, aşk ve dostluk temalarını işlerken aynı zamanda erkek egemen toplumlardaki güç dinamikleri ve kadınların bu dinamiklere verdiği mücadeleye dikkat çeker.
Kadının Temsil Edilişi

Almodóvar, güçlü kadın figürünü hem dramatik hem de komik bir şekilde ele alır. Kadın karakterler, duygusal krizlerden geçse de tam anlamıyla mağdur olmazlar. Bununla birlikte, bu güçlenme süreci, ataerkil sistemin yarattığı krizlere bir tepki olarak gelişir. Yani, filmde kadınlar doğaları gereği güçlü değildir; aksine onları güçlü kılan şey, toplumun ve erkeklerin onlara dayattığı zorluklarla başa çıkma zorunluluğudur. Kadınlar olarak güçlüyüz çünkü güçlü olmak zorundayız.
Kadın dayanışması ise hikâyenin temel temasını oluşturur. Pepa, terk edilmenin acısını yaşarken bile terörist sevgilisinden kaçan arkadaşı Candela’ya yardım eder ve sorunlarını paylaşmaktan çekinmez. Aynı zamanda Iván’ın oğlu Carlos’un nişanlısı Marisa’yı da koruyarak dayanışmayı bir adım öteye taşır. Kadınların birbirine omuz vererek ayakta kalmaya çalışması, erkek egemen bir dünyada güç bulmalarını simgeler. Almodóvar, kadınların kriz anlarında bile birbirlerine sırt çevirmeden dayanışma göstermelerini, dramatik değil mizahi ve absürt bir dille sunarak bu güçlü bağı daha etkileyici hâle getirir. Film boyunca kadınların birlikte güçlenmesi ve sorunların üstesinden gelmesi, dayanışmanın hayat kurtaran ve özgürleştiren yönünü gösterir.
Toplumsal Normlara Başkaldırı

Filmin sonunda Pepa’nın Marisa’ya söylediği “Bakirelerin o soğuk ifadesinden eser kalmamış yüzünde. Çünkü bakireler çok antipatik olur biliyor muydun?” sözü, kadının üzerindeki cinsel baskıya karşı sert bir eleştiridir.
Ataerkil toplum bakireliği kutsayarak genellikle saflık ve masumiyetle ilişkilendirirken, Almodóvar bakireliği “soğuk” ve “antipatik” olarak göstererek algıyı tersine çevirir. Bu ifade, kadının cinselliği bastırıldığında ruhsuz ve donuk hâle geldiğine dair cesur bir göndermedir.
Filmde, kadınların arzularını özgürce yaşaması bir tür özgürleşme ve kendini bulma olarak sunulur. Almodóvar, toplumsal normların dayattığı bakirelik mitini yıkarak, kadının cinsel baskılardan kurtuldukça daha canlı, özgüvenli ve özgür hâle geldiğini vurgular.
Erkeklik ve Aile İlişkileri

Filmde erkeklik, sorumluluktan kaçma ve duygusal olgunlaşma eksikliğiyle ele alınır. Iván’ın oğlu Carlos, babasının izlerini taşıyan bir karakter olarak, ilişkilerinde aynı duygusal kopukluğu ve sorumsuzluğu tekrar eder. Bu durum, erkeklerin duygusal bağlılıkları ve aile sorumluluklarını yerine getirme noktasındaki zayıflıklarını vurgular. Carlos’un Marisa ile ilişkisi, gelecekte babası gibi olma potansiyelini gösterirken, ailedeki erkek figürlerinin duygusal olgunlaşma süreçlerini ve ataerkil sistemin etkilerini eleştirir. Iván’ın mirası, duygusal kaçışlar ve sorumsuzluklar aracılığıyla devam eder ve erkeklik anlayışındaki eksiklikler filme önemli bir eleştiri katmanıdır.
Domates Çorbasının Metaforik Anlamları

Yoğun ve kırmızı rengiyle dikkatleri üzerine çeken gazpacho (soğuk domates çorbası) tutku ve öfkeyi simgeler. Ivan’ın terk etmesi sonucu Pepa’nın yaşadığı aşk acısı ve saplantılı tutku, gazpachonun rengiyle görselleştirilmiştir. Bu kırmızı renk aynı zamanda Almadovar’ın sinemasında sıklıkla rastlanan tutku, kaos ve yoğun duygusallık temalarını da desteklemektedir. Gazpacho aynı zamanda zehirleyici ve tehlikeli bir özellik kazanarak aldatılmanın verdiği intikam arzusunu yansıtır.Bu noktada çorba hem fiziksel hem de duygusal bir patlama aracı hâline gelmiştir.
Filmin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz. Keyifli seyirler.
Kaynakça
Öne Çıkan Görsel : criterion.com
“Pedro Almodovar Sinemasında Kadının Temsili”. Ankara Üniversitesi İLEF Dergisi, 2014. Erişim: 16.03.2025
“Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar”. Akhisar Medya, 2020. Erişim: 16.03.2025
Linda, E. “Women on the Verge of a Nervous Breakdown: A Sweet New Style”. Criterion, 23.02.2017. Erişim: 16.03.2025