1992 yapımı ve Barbet Schroeder’in yönettiği Single White Female filminin afişinde, birbirine tıpatıp benzeyen iki kadın dikkat çeker. Bu görsel, filmin yüzeyde bir gerilim hikâyesi gibi görünse de altında bastırılmış arzular, kimlik çatışmaları ve psikolojik tekinsizlik gibi çok katmanlı temaların yattığına işaret eder. Schroeder’in filmi; kadın kimliğinin inşası, ideal benlik, aitlik kavramı, bastırılmış duyguların saldırganlığı ve en sonunda gölgeyle yüzleşme gibi temalar üzerinden ilerleyen çarpıcı bir psikolojik portre sunar.
Kimlik Hırsızlığı Ve Tekinsizlik

Erkek arkadaşı Sam tarafından aldatılan Allie yeni bir ev arkadaşı arar ve Hedra Carlson ile tanışır. Hedra sakin, utangaç ve yardımsever tavırlarıyla güven verici bir profil çizer. İlk başlarda her şey uyumlu gibi görünse de zamanla Hedra’nın bastırdığı saldırgan eğilimler ortaya çıkar. Film ilerledikçe Hedra’nın ölen bir ikiz kardeşi olduğu öğrenilir. Çocukluk travmalarını geride bırakamayan Hedra, kendine yeni bir kimlik oluşturmak ister ve bu kimliği ev arkadaşı Allie üzerinden inşa etmeye başlar.
Sigmund Freud’a göre bireyin kendini bir başkasında tanıması ve tanıdık olanın birdenbire yabancılaşması, tekinsizlik duygusunu ortaya çıkarır. Bu duygu, insanın bastırılmış korkularının ve ilkel inançlarının yüzeye çıkmasıyla ilgilidir. Hedra’nın Allie’nin, kıyafetlerini taklit etmeye başlaması, saç rengini ve saç kesimini birebir kopyalaması, Allie’nin belirsizlik ve huzursuzluk hissetmesine sebep olur. Freud’un tanımı dikkate alındığında Allie’nin hisleri “tekinsizlik hissi” olarak tanımlanabilir.
Bastırılmış Duyguların Dışa Vurumu: Doppelgänger

Otto Rank, “ikiz” veya “doppelgänger” ifadelerini, bastırılan duyguların ve arzuların dışavurum şekli olarak ifade eder. Bu bağlamda Allie saf benliği, Hedra ise tehlikeli gölgeyi temsil eder. Hedra’nın Allie’ye dönüşme süreci, sadece bir taklit değildir. Allie’nin varlığı, Hedra için tamamlanmamış kişiliğini gizlediği bir örtüdür. Hedra’nın Allie ile tıpatıp aynı olma arzusu, kaybettiği ikizini yeniden var etme çabasını yansıtır. Allie ise bu süreçte gün yüzüne çıkmamış arzuları temsil ederken Hedra geçmiş travmanın yerine ikame edilen karanlık yanları simgeler. Bu nedenle edebiyat ve sinemada sıkça kullanılan doppelgänger, sadece tehdit edici bir kopya değil; travmatik geçmişle başa çıkma ve yeni bir kimlik oluşturma sürecinin tehlikeli bir yansımasıdır.
Duygusal Onay Ve Bağımlılık

Hedra’nın kontrolden çıkmasıyla birlikte Allie ondan evini terk etmesini ister. Ancak Hedra değişeceğini söyler ve gitmeyi reddeder. Allie’nin Sam ile yeniden birlikte yaşamak isteğini belirtmesi üzerine Hedra, Sam’in onu tekrar aldatacağını ve Allie’nin zayıf biri olduğunu ileri sürer. Ardından birkaç dakika içinde özür dileyerek yumuşar. Abartılı vücut dili kullanır. Bu sahneler, Hedra’nın Allie’ye olan yoğun duygusal bağımlılığını ve onay ihtiyacını açıkça ortaya koyar. Hedra, Allie’yi hayatının merkezine koymuş, Allie’yi en iyi dostu olarak idealize etmiştir ki etrafındaki insanları veya ona zarar verebilecek kişileri öldürmekten çekinmez. Yaşamında Allie’ den başka birine yer yoktur. Bu saplantı, öyle ileri bir noktaya gelir ki Hedra Allie gibi giyinip onun yerine geçerek Sam’le cinsel birliktelik yaşamaya çalışır. Nitekim sonunda onu da öldürür. Arzuladığı ilgiyi göremedikçe öfkelenir ve etrafına zarar verir. Bu davranışlar, Hedra’nın histrionik kişilik bozukluğu sergilediğini düşündürmektedir.
Kadınlar Arası Kimlik Çatışması:Gölgeyle Yüzleşme

Filmin sonlarına doğru iki kadın arasında fiziksel bir çatışma yaşanır. Ancak bu sahne, yalnızca fiziksel bir kavga değil; Hedra’nın kendi gölgesiyle yüzleştiği psikolojik bir kırılma anıdır. Carl Jung’un gölge arketipi teorisine göre, bireyin bastırdığı ve toplum tarafından kabul edilmeyen huyları, gölgeyi oluşturur. Allie, Hedra için bir tehdit değil; kıskançlıklarının, yetersizlik duygularının ve ikizinin ölümüyle yüzleşemeyişinin bir yansımasıdır.
Hedra’nın “hep o daha güzeldi, daha başarılıydı” sözleri, ikiziyle olan çocukluk kıskançlığının hala içsel bir yara olarak varlığını sürdürdüğünü gösterir. Kendini affedememesi ve yerini başka birine kaptırma korkusu, saldırganlık ve manipülasyonla dışavurulur. Final sahnesi, Hedra’nın geçmişiyle, arzularıyla ve gölgesiyle yüzleştiği andır. Allie’nin hayatta kalması, yalnızca fiziksel değil; kendi kimliğini koruyarak benliğini sürdürebilmesinin de göstergesidir. Bu film kadın kimliğinin iç çatışmalarını, kadınlar arası rekabeti büyük bir özenle gözler önüne sunar.
Kaynakça:
Freud, Sigmund. The Uncanny (Das Unheimliche). 1919.
Rank, Otto. The Double: A Psychoanalytic Study. 1914.
Jung, Carl Gustav. The Archetypes and the Collective Unconscious. Translated by R. F. C. Hull, Princeton University Press, 1959.
Kapak Görseli: pinterest.com


