Sinema Tarihinin Tuhaf Filmleri

Editör:
Berke Ateş Aytekin
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Önceleri Hollywood sinemasında çokça görülen, zamanla daha çok bağımsız filmler adı altında karşımıza çıkan tuhaf filmler, genel izleyici kitlesine hitap eden bir anlatıya sahip değildirler. Tıpkı bir hız trenine binmek gibi, dolambaçlı ve inişli çıkışlı bir yolculuk sunarlar. Formül anlatılarda gördüğümüz klasik öyküleme tarzının aksine A’dan B’ye gitmezler. Dikkatli izlenmedikçe bağlamından kolayca kopabilen görüntüler eşliğinde, yolun sonunun nereye varacağını anlamak için ciddi bir çaba sarf etmek gerekir. Hızlıca akan bu görüntüleri anlaması zaman zaman güç olabilir. İzleyici için korkutucu, kafa karıştırıcı ama bir yandan da canlandırıcıdır. Bu çaba sonucunda edinilen deneyim ise kişiye özgüdür.

Sürreal ve absürt yapıyla donatılmış, yaratıcılık dozajı yüksek, anlaşılmasından çok hissiyatına odaklanılması gereken tuhaf filmleri sizler için inceledik.

Happiness (1998)

Yönetmen: Todd Solondz

Premiere Magazine tarafından en tehlikeli filmler arasına seçilen Happiness, hakkında yazması pek kolay olmadığı gibi izlemesi de oldukça zordur. Birbiri ardına sıralanmış banliyö evleri; hayatları üzerine sınırları olmayan grotesk konseptler üzerinden bir bakış sunmaktadır. Temelinde, birbiriyle direkt bağlantıları olmayan üç farklı karakterin mutluluğu arayışını anlatmaktadır. Bu arayış sırasında karşılarına çıkmayan tek kavram ise mutluluktur. Filmin ismiyle anlattığı konunun direkt olarak çeliştiğini söylemek mümkündür. Ağır bir şekilde manipülatiftir, uygulamasında net bir duruş sergiler. Karakterlerinden nefret ettirdiği kadar onlara empati de kurdurmaktan çekinmez. Bu da filmi iğneleyici, rahatsız edici kıldığı kadar bir yandan üzücü yapmaktadır. Geleneksel komedi barındırsa da direkt olarak komik olmaya çalışmaz, çağdaş anti-komedinin en başarılı örneklerinden birisidir. Detaylı karakter analizleri yapmayı sevenler için fazlasıyla derinlikli bir anlatı içermektedir.

Excision (2012)

Yönetmen: Richard Bates Jr.

American Mary, Antiviral, May ve Donnie Darko gibi filmlerden izler taşıyan Excision, Richard Bates Jr.’ın tutku projesidir. Filmi çekebilmek için büyük bir çaba sarf etmiştir. Firmaların para kazandırmayacağını düşünerek bu projeyi hayata geçirmeye pek yanaşmamalarından ötürü, daha çok kendi çevresinden edindiği fonla filmi 28 gün gibi kısa bir sürede çekmiştir. Başından sonuna kadar tartışmaya olabildiğince açık bir konusu olduğu kuşkusuzdur. Kusursuz performansıyla göz boyayan AnnaLynne Mccord, tehlikeli bir sosyopatın zihninin başarılı bir yansımasını gözler önüne seriyor. 18 yaşına gelmiş Pauline’in (AnnaLynne Mccord), karanlık ama bir o kadar da renkli cinsel fantezileriyle dolu kuruntusal dünyasını bütün saflığıyla göstermekten çekinmiyor. İzleyiciyi rahatsız ederken aynı zamanda olayların absürtlüğü karşısında çaresizce güldürmeyi amaçlıyor. Filmin içerisinde yer yer Matthew Gray Gubler, Ray Wise, John Waters, Malcolm McDowell gibi sevilen aktörleri de görmek mümkündür.

Naked Lunch (1991)

Yönetmen: David Cronenberg

William S. Burroughs’ın aynı isimli romanından uyarlanan Naked Lunch, döneminde birçok farklı yönetmen tarafından filmleştirilmek istenmiştir. Daha çok avant-garde yönetmenlerin farklı şekillerde resmetmeye çalışmasının yanı sıra, yazarın halüsinasyon odaklı hikâyesine daha sadık kalmayı vaat eden Cronenberg, bayrağı devralmış ve filmi hayata geçirebilmiştir. Açılışından bitişine kadar kaotik bir anlatı barındırması açısından tarif etmesi güçtür. Böcek ilacına bağımlı hale gelen ve sürekli uyuşturucu etkisinde olan Bill (Peter Weller), tehlikeli olduğu düşüncesiyle sorgulandığı sırada, sosyal görevli devasa bir böcekle baş başa kalır ve böcekten karısının bir ajan olduğunu öğrenir. Bu giriş kısmı ise, filmin kalanına kıyasla daha az gariptir.

Jacob’s Ladder (1990)

Yönetmen: Adrian Lyne

Çok sevilen korku oyunlarından biri olan Silent Hill serisinin özellikle ikinci oyununa büyük bir ilham kaynağı olan Jacob’s Ladder, izleyiciyi büyük ölçüde şaşırtmaya ve dengesini bozmaya çalışır. Senaryosu yıllarca pazarlanabilir bir proje olmadığı düşüncesiyle hayata geçirilmemiş ve Fatal Attraction, Flashdance gibi kar getiren işlerden sorumlu Adrian Lyne ile izleyici beğenisine sunulmuştur. Filmde bolca karşımıza çıkan cehennem görselliği, çoğunlukla Francis Bacon’ın grotesk işlerinden esinlenilerek yapılmıştır. Ölü çocuğunun yasını tutan bir Vietnam gazisi, geçmişiyle yüz yüze gelmeye başlar ve onun bu uğurda kendi rüyalarını ve sanrılarını deşifre etmesi gerekir. Film; hayal ile gerçeğin, neyin doğru neyin yanlış olduğunun belli olmaması ve yoğun rüya sekanslarıyla izleyiciyi germeyi amaçlamıştır. Gerçek ile halüsinasyon arasındaki geçiş, organik bir şekilde yapılmaktadır. Ürkütücü gerçeküstücülüğü ve içgüdüsel vücut korkusunu ustalıkla harmanlamıştır.

Performance (1970)

Yönetmen: Nicolas Roeg, Donald Cammell

Filmin görselliğine odaklı çalışan görüntü yönetmeni Nicolas Roeg’un ilk yönetmenlik deneyimidir. Eski ressam Donald Cammell ise daha çok senaryoya ve oyunculara yönelik çalışmıştır. Filmin pazarlanması Warner Brothers tarafından başrolünde Mick Jagger olduğu için kabul edilmiştir. Doğu Londra’da gangster olan Chas (James Fox), patronunun adamlarından birini öldürmesinden sonra saklanmak için mükemmel bir kılıf olduğunu düşündüğü, bir zamanların süperstarı Turner’ın (Mick Jagger) bodrumunu kiralar. Zaman çizelgesi ve mekân kullanımı, lineer bir akış içerisinde olmadığından kaynaklı özellikle filmin ilk yarısı kafa karışıklığı oluşturmak için birebir. Deneyselliğe odaklı yönetmen ile kadrosunun uyuşturucu bağımlısı olduğu ekibi bir araya getirdiğinizde haliyle ortaya çıkan işin tuhaflığı kaçınılmaz olmuştur.

Vampire’s Kiss (1988)

Yönetmen: Robert Bierman

Nicolas Cage’in bariz renkli kariyerinin tartışmasız bir şekilde alelacayip performanslarından birini içeren Vampire’s Kiss, kült bir yapımdır. Hedonistik yaşam tarzı süren Peter Loew, gece hayatını aktif bir şekilde yaşamaktadır. Bir gece cinsel birliktelik yaşamak istediği partnerlerinden birisinin vampir olduğuna ve onu ısırdığına inanmasıyla, kendisinin de bir vampire dönüştüğünü düşünmeye başlamıştır. Bir edebiyat ajanının, acımasız bir kan emiciye dönüştüğü garip öykü; Peter Loew’un masaların üzerine zıpladığı, hamam böceği yediği, alfabeyi sayma konusunda usta olduğu, kanepeden kendisine tabut yaptığı birbirinden ikonik sahneleriyle meşhurdur.

Hausu (1977)

Yönetmen: Nobuhiko Obayashi

Daha öncesinde reklam yönetmenliği yapmış ve 50 ile 60’lı yıllar arasında deneysel filmler çekmiş Nobuhiko Obayashi’nin ilk uzun metrajlı filmidir. Film, Japon folkloru ve klasik korku filmi kinayelerini içerisinde barındırması bir yana, öykünün iskeleti Obayashi’nin küçük kızının “eksantrik düşüncelerinden” esinlenilmiştir. Öykülere ve müziğe iki senesini harcamış, Godiego isimli bir pop grubuyla çalışmıştır. Uçan kafalar, öldürücü mobilyalar, gülen karpuz, görünmez rüzgâr makinesi, şeytani bir kedi gibi absürt unsurların dışında, sürrealist anlatısıyla komedi dozajı yüksek yapıdadır.

Les Yeux Sans Visage (1960)

Yönetmen: Georges Franju

Jean Redon’ın romanından uyarlanan yapımın senaryosu, Les Diaboliques ve Vertigo filmlerinden tanıdığımız Pierre Boileau ve Thomas Narcejac ikilisinin elinden çıkmıştır. John Carpenter’ın söylediğine göre Halloween’de kullanılan maske Edith Scob’un yüzünü gizlemek için kullandığı maskeden esinlenilmiştir. Yönetmeni Georges Franju’ya göre bir korku filminden ziyade daha çok keder içerikli, şiirsel bir iştir. Bir cerrah, kızının şeklini bozan bir kazaya neden olmasının ardından, ona yeni bir yüz vermek için akıl almaz bir çaba içerisine girer. Görünene odaklı bir perspektifte film, özellikle son sahneye kadar pek de garip değildir. Onu garip yapan ve tüyleri diken diken eden yanı; basit görüntülerin ustaca kullanımı, özellikle Christiane’ın (Edith Scob) kullandığı maskenin sadeliğidir. Görünenin aksine, Christiane’ın trajik geçmişine odaklandıkça filmin etkisi katbekat artmaktadır.

Tammy and the T-Rex (1994)

Yönetmen: Stewart Raffill

Güney Amerika’da sinema salonu olan ve salonunda iki hafta içerisinde Texas’a gidecek animatronik T-Rex’i olan birinin, Raffill’in yanına gidip bundan film yapmasını istemesiyle ortaya çıkan bir yapımdır. Ellerinde herhangi bir öykü olmamasına rağmen, Raffill’in bir hafta içerisinde Gary Brockette ile senaryo yazmasıyla filmin çekimlerine başlanmıştır. Kısa sürede bitmesi için çekim yapılan yerlerin çoğu Raffill’in evinin çevresinde olmak kaydıyla seçilmiştir. Film, vücudunun her bir kısmı ayrı ayrı hareket eden 13 metrelik animatronik model bir T-Rex ile Denise Richards tarafından canlandırılan Tammy karakteri arasındaki aşkı ele alıyor. Absürt komedisiyle ve 2019 yılında çıkan daha kanlı versiyonuyla sevilen B-Filmleri arasında yerini almıştır.

Wristcutters: A Love Story (2006)

Yönetmen: Goran Dukic

İntihar ettiklerinden sonra kendilerini öldürenlere özel olan bir yerde kayıp üç ruhun yolculuğunu anlatmaktadır. Karakterlerden birisi aşkını ararken, diğeri oraya ait olmadığını düşünür. Üçüncüsünün ise yapabileceği daha iyi bir şey olmadığı için onların peşine takılır. Filmin tonunda, arkasında yatan karanlık tonuna tezat olarak tatlı karakter dinamiklerinin bulunduğu bir romantik komedi görülmektedir. Akışı boyunca sık sık anlatıya aniden katılıp kaybolan insanların kendilerini neden öldürdüklerine dair kısa anların bulunması, içinde bulundukları dünyanın kasvetini gösterir niteliktedir. Yapılan yolculuğa eşlik eden kaliteli müzikleriyle de arabanın yolcu koltuğunun altındaki eşyaların kaybolup bir daha gelmediği kara deliğe düşmüş gibi hissetmenize vesile olabilir.

spot_img
Arda Çelik
Arda Çelik
There are certain rules someone must abide by to survive a scary movie.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.