Üçleme (trilogy veya üçlü yapıt), birbirinin devamı niteliğinde olan veya konu ve karakter açısından bağlantılı üç eseri tanımlamaktadır. Üçleme eserler; edebiyat, sinema, tiyatro ve video alanlarında karşımıza çıkmaktadır. Bu türdeki eserler, bazen bir araya gelerek geniş bir hikaye anlatırken, bazen de her biri bağımsız bir eser olarak sunulabilir.
Sinemada üçleme kavramı, genellikle belirli bir hikaye örgüsünde gelişen ve birbiriyle bağlantılı üç filmden oluşan bir seri olarak karşımıza çıkmaktadır. Üçlemenin oluşumu genellikle birinci filmle başlar; bu film, hikayenin temel unsurlarını ve karakterleri tanıtır. İlk filmin popülaritesi, devam filmlerinin yapımını teşvik eder. İkinci film, genellikle ilk filmden farklılaşarak hikayeyi derinleştirir ve yeni unsurlar ekler. Üçüncü film ise, hikaye örgüsüne, karakterlere ve atmosferine geri dönerek ilk filmdeki unsurları pekiştirir ve sonuçlandırır. Bu yapı, sinema tarihinin en popüler üçlemelerinden bazılarını inceleyen eserlerde sıkça rastlanan bir eğilimdir.
Sinemada üçlemelere ihtiyaç duyulmasının temel nedenleri arasında hikayenin derinlemesine anlatılması ve izleyicinin hikaye ile olan bağının güçlendirilmesi yer almaktadır. Üçlemeler, karakter gelişimini ve temaların zenginliğini daha kapsamlı bir şekilde işleyerek izleyici ilgisini artırırken, finansal başarı sağlamak için de etkili bir yöntem sunmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda üçlemeler, film yapım sürecine ve ekibe yenilikçi yaklaşımlar geliştirme imkanı verir.
Üçleme filmlerinin bazıları, karakter derinliği ve hikaye kurgusuyla sinemanın klasikleri arasında yer almayı başarmıştır. Beyaz perdede karşımıza çıkan en iyi 15 üçlemeye bir göz atalım!
1.Oslo Üçlemesi

Norveçli yönetmen Joachim Trier’in Oslo Üçlemesi, modern bireyin kimlik arayışı, kırılganlık ve yalnızlık temaları üzerinden, çağımız insanının içsel yolculuklarına derin incelemeler sunan üç filmden oluşmaktadır: Tekrar(2006), Oslo, 31 Ağustos (2011) ve Dünyanın En Kötü İnsanı (2021). Üçleme boyunca her bir film, Oslo’yu hem bir şehir hem de karakterlerin içsel dünyalarına ayna tutan bir metafor olarak kullanmaktadır.
Üçlemenin ilk filmi Tekrar (2006), yazar olma hayali kuran iki yakın arkadaşın hayalleri ve yaşamın gerçekleri arasında gidip gelen dostluk öyküsünü anlatırken, gençliğin yaratıcılık tutkusu ve zihinsel sağlık sorunlarını etkileyici bir üslupla işlemektedir.
İkinci film olan Oslo, 31 Ağustos (2011) filmi, rehabilitasyondan çıkan Anders’in 24 saatlik hikâyesini merkeze alarak yalnızlık, geçmişle yüzleşme ve gelecek kaygısı gibi derin varoluşsal krizleri başarıyla işlemektedir.
Üçlemenin son filmi The Worst Person in the World (2021), genç bir kadın olan Julie’nin modern şehir hayatında anlam arayışını ve kariyer ile ilişkilerde yaşadığı kimlik krizlerini anlatmaktadır.
Bu üç filmde de Anders Danielsen Lie başrolde yer almaktadır. Oslo Üçlemesi, her filmde modern hayatın getirdiği yalnızlığı, yabancılaşmayı ve hayatın beklenmedik kırılma anlarını güçlü bir sinematografi ve insan ruhuna dokunan detaylarla izleyiciye aktarmaktadır. Oslo Üçlemesi’ni izlerken, Joachim Trier’in karakter odaklı ve derinlemesine bir anlatım sunduğu oldukça fark edilmektedir. Film serisi boyunca yalnızlık, aşk, kimlik ve varoluşsal sorgulamalarla baş başa kalabiliyorsunuz. Özellikle Dünyanın En Kötü İnsanı ve Oslo, 31 Ağustos gibi yapımlar, karakterlerin içsel dünyalarına yoğunlaşırken çoğu zaman olaylardan çok duygusal durumları ön plana çıkarıyor. Konusu gereği yavaş tempolu yapısı nedeniyle bazı kişiler için iyi bir film tercihi olmayabilir. Yine de felsefi öğeler ve derinlemesine varoluşsal temalar, yönetmen Trier’in estetik bakış açısı ve oyuncuların performanslarının başarısı, film serisine şans vermek için iyi bir neden olacaktır.
2.Cornetto Üçlemesi

İngiliz yönetmen Edgar Wright tarafından yazılıp yönetilen, Cornetto Üçlemesi sinemanın sınırlarını eğlenceli bir şekilde zorlayan ve kendine has bir dil oluşturan bir yapım olarak öne çıkmaktadır. Üçlemedeki filmlerden her biri kendi başına bağımsız bir hikaye sunsa da, birbirini tamamlayan bir atmosfer ve mizahi anlayışa sahiptir. Serinin genelinde, korku, aksiyon ve bilim kurgu gibi türler ustaca parodiye dönüştürülmüştür.
İlk film olan Zombilerin Şafağı (2004), zombi komedisi olarak izleyiciyle buluşurken, Wright’ın komedi ve korku türlerini ustaca harmanladığı bir yapım olarak dikkat çekiyor.
İkinci film Sıkı Aynasızlar (2007), aksiyon ve polisiye türlerini parodiye dönüştürerek, Wright’ın özgün anlatım tarzını bir adım öteye taşıyor.
Üçüncü ve son film Dünyanın Sonu (2011), bilim kurgu türüne eğlenceli bir dokunuş yaparak, beş eski arkadaşın yeniden bir araya geldiği ve dünyayı kurtarmaya çalıştığı hikâyeyi konu alıyor.
Her filmde Simon Pegg ve Nick Frost ikilisi başrolde yer alırken, Wright’ın sinematografik tarzı, hızlı geçişler ve eğlenceli karakterlerle öne çıkıyor. Üçlemenin renk paleti de her filmde farklılık gösteriyor; Zombilerin Şafağı kırmızı, Sıkı Aynasızlar mavi ve Dünyanın Sonu yeşil tonlarıyla görsel bir bütünlük sağlıyor. Edgar Wright’ın zekice yazdığı senaryolar, dinamik kurgu ve mizahi dokunuşlarla, Cornetto Üçlemesi, tür sinemasına saygı gösteren ve aynı zamanda eğlenceli, derinlemesine bir deneyim sunan bir seriye dönüşüyor. Filmin enerjik anlatım tarzı, dinamik kamera açıları ve hızlı kurgularla birleşerek, izleyiciyi her sahnede içine çekiyor. Her filmde farklı bir renk paleti ve sinematik anlatım tercih edilmesi, seriye görsel olarak da bir bütünlük katıyor. Sonuçta bu üçleme, tür parodileri ve arkadaşlık hikayeleriyle sinemaseverler için iyi bir tercih olabilmektedir.
3. Kırılmaz Üçlemesi

M. Night Shyamalan’ın yönetmenliğinde olan Kırılmaz üçlemesi, süper kahraman türüne alışılmadık bir yaklaşım getirerek izleyiciyi psikolojik bir yolculuğa çıkarıyor.
Üçlemenin ilk filmi olan Kırılmaz (2000), Bruce Willis’in canlandırdığı David adlı sıradan bir adamın, ölümcül bir kazadan sağ kurtulduktan sonra olağanüstü güçlere sahip olduğunu keşfetmesiyle başlar. Samuel L. Jackson’ın canlandırdığı Elijah Price ise, süper kahramanların varlığını kabul eden ve bu konu üzerinde derinlemesine düşünen bir karakter olarak izleyiciye felsefi bir bakış sunar.
Üçlemenin ikinci filmi olan Parçalanmış (2016), farklı kişiliklere sahip bir adam olan Kevin Wendell Crumb’ı (James McAvoy) merkezine alır ve psikolojik gerilimle süper kahraman temasını birleştirir. Kevin’ın kişiliklerinin arasında en güçlü olanı, Canavar olarak tanımlanan varlıktır.
Cam (2019), serinin finalini oluşturur ve David Dunn, Elijah Price ve Kevin Wendell Crumb’ı bir araya getirir. Bu filmde, karakterler arasındaki çatışmalar ve güç dinamikleri, Shyamalan’ın psikolojik gerilim ve aksiyon dolu yönetimiyle işlenir.
Üçleme, süper kahramanları yalnızca güçleriyle değil, kişisel ve psikolojik boyutlarıyla da ele alarak izleyiciye derin bir hikaye sunar. Shyamalan’ın sürprizlerle dolu anlatımı, her filmde daha da belirginleşir ve karakterlerin evrimini, özellikle de güçlerini nasıl kullanacaklarını sorgular. Kırılgan üçlemesi, süper kahraman türüne felsefi bir yaklaşım getirerek, izleyicilere sadece aksiyon değil, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerini keşfetme fırsatı sunar.
Kırılmaz üçlemesi, süper kahraman temalarını derinlemesine işleyerek karakter gelişimi ve psikolojik dramayı ön plana çıkarıyor, bu da filme diğer süper kahraman yapımlarından farklı bir deneyim kazandırıyor. Bruce Willis ve Samuel L. Jackson gibi oyuncuların etkileyici performansları, filmin güçlü yönlerinden biri. Ancak, serinin ağır tempo ve derinlik gerektiren anlatımı bazı izleyiciler için sıkıcı olabilir ve yer yer aksiyon sahneleri eksik kaldığı için daha dinamik bir deneyim arayanlar hayal kırıklığı yaşayabilir. Yine de, karakter odaklı ve psikolojik derinliği yüksek hikayeler arayanlar için bu üçleme oldukça tatmin edici.
4.Before Üçlemesi

Before üçlemesi, Richard Linklater’ın yönettiği ve Ethan Hawke ile Julie Delpy’nin başrolünde olduğu bir film serisidir.
Üçlemenin ilk filmi olan Gün Doğmadan, Jesse ve Céline’in Avrupa’da tanışıp bir gece boyunca sohbet etmeleri ile birlikte birbirlerine bağlanmalarını anlatmaktadır.
Ardından diğer filmlerde yıllar sonra karşılaşan çiftin hayatlarına dair değişiklikleri izleriz. İkinci film olan Gün Batmadan filmi, aradan 9 yıl geçtikten sonra Paris’te karşılaşan çiftimizin geçmişteki aşklarını yeniden keşfetmesini konu almaktadır.
Son film olan Geceyarısından Önce filmi ile evli bir çift olarak karşımıza çıkan Jessse ve Celine, ilişkilerinin zorluklarıyla yüzleşir. Her filmde diyaloglar ön planda olup, karakterlerin gelişimi ve ilişkilerinin evrimi derinlemesine işlenir.
Linklater’ın zamanla şekillenen karakter odaklı anlatımı, izleyiciyi gerçekçi bir ilişki portresine tanık eder. Ethan Hawke ve Julie Delpy’nin performansları her filmde daha da güçlenir, karakterlerin içsel dünyalarını etkileyici bir şekilde yansıtarak duygusal bir bağ kurar. Ancak, filmdeki yavaş tempo ve yoğun diyaloglar bazı izleyiciler için sıkıcı olabilir. Yine de, ilişkilerin ve kişisel gelişimin derinliğini görmek isteyenler için Before Üçlemesi sinema dünyasında önemli bir yer tutar.
5.Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi

Yüzüklerin Efendisi film üçlemesi, J.R.R. Tolkien’in ünlü romanından uyarlanmış, Peter Jackson tarafından yönetilen bir üçlemedir. Serinin ana konusu, Orta Dünya’da geçen destansı bir macerayı anlatmaktadır.
Serinin ilk filmi olan Yüzük Kardeşliği, genç hobbit Frodo Baggins’in kötü güçlerin eline geçmemesi için yok edilmesi gereken bir yüzüğü yok etme görevini üstlenmesini ve bu yolda ona katılan arkadaşlarıyla birlikte çıktığı tehlikeli yolculuğu konu almaktadır.
İki Kule adlı ikinci filmde, Frodo ve Sam yüzüğü yok etmek için Mordor’a ilerlerken, diğer kahramanlar Sauron’a karşı savaşmaya devam eder ve Orta Dünya’da büyük çatışmalar yaşanmaktadır.
Serinin finali olan Kralın Dönüşü ise, Frodo’nun yüzüğü yok etmek için son bir çaba sarf ederken, Orta Dünya halklarının birleşip Sauron’a karşı büyük bir savaş vermiştir.
Yüzüklerin Efendisi, sadece bir fantastik macera değil, aynı zamanda dostluk, cesaret, güç ve fedakârlık gibi evrensel temalarla dolu bir seridir. Tolkien’in yarattığı zengin dünyalar, derin karakterler ve sürükleyici hikaye, seriyi sinemanın en unutulmaz yapımlarından biri haline getirmiştir.
Yüzüklerin Efendisi serisi, sinemada türün sınırlarını zorlayıp, izleyicisine görsel açıdan eşsiz bir deneyim sunuyor. Peter Jackson’ın yönetmenliği ve güçlü oyuncu kadrosu sayesinde, Orta Dünya’daki macera gerçekçi ve derinlikli bir şekilde ekrana yansıtılmış. Ancak, zaman zaman uzun sahneler ve detaylara fazla yer verilmesi, bazı izleyiciler için temposunun düşmesine neden olabilir. Yine de, epik savaş sahneleri ve duygusal derinlik, seriyi fantastik sinemanın zirve yapımlarından biri olarak tanımlamamıza olanak tanıyor.
6.Hobbit Üçlemesi

Hobbit üçlemesi, J.R.R. Tolkien’in aynı adlı romanından uyarlanmıştır ve Yüzüklerin Efendisi serisinin öncesinde geçen olayları anlatır.
Üçlemenin ilk filmi Beklenmedik Yolculuk (2012), Bilbo Baggins adlı hobbitin, Gandalf ve 13 cüceyle birlikte Smaug adlı ejderhanın koruduğu hazineyi almak için çıktığı macerayı konu alır.
İkinci film olan Smaug’un Çorak Toprakları (2013), Bilbo ve arkadaşlarının Erebor’daki hazineye yaklaşmasıyla, Smaug’un uyanması ve evrenin karanlık güçlerinin etkisini daha çok hissettirmesi üzerine odaklanır.
Üçüncü ve son filmi Beş Ordunun Savaşı (2014), Erebor’daki hazineyi almak için birleşen farklı ırkların savaşını ve Smaug’un yok edilmesinin ardından Orta Dünya’daki güç mücadelesini anlatır.
Hobbit üçlemesi, Yüzüklerin Efendisi evrenine dair daha derin bir bakış sunuyor, ancak bazı izleyiciler, özellikle kitapta olmayan ek sahneler ve hikaye derinliğindeki fazlalıkları eleştirmiştir. Görsel olarak etkileyici, aksiyon dolu ve fantastik öğelerle zenginleştirilmiş olsa da, zaman zaman gereksiz yere uzun ve yavaş ilerleyebilen sahneler izleyiciyi yorabilir. Yüzüklerin Efendisi üçlemesi ile karşılaştırıldığında başarısız bulunsa da, bence Orta Dünya’nın büyüsünü sevenler ve aksiyon meraklıları için izlenmeye değer bir üçleme.
7.Baba Üçlemesi

Baba üçlemesi, yönetmen Francis Ford Coppola tarafından sinemaya kazandırılmış ve Mario Puzo’nun aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Başroldeki Marlon Brando, Don Vito Corleone karakteriyle hafızalara kazınmış, Al Pacino, Robert De Niro, Diane Keaton, Talia Shire ve Andy Garcia gibi önemli oyuncular da Baba serisi ile unutulmaz hale gelmiştir. Serinin her filmi yalnızca bir mafya öyküsü olmanın ötesinde, aile içindeki iktidar mücadelesi ve kişisel dönüşüm temalarını işleyerek sinema tarihinin en önemli eserlerinden biri haline gelmiştir. Bu üçleme, güçlü oyunculuk performansları, derinlemesine karakter analizleri ve etkileyici anlatısıyla hem eleştirmenlerden hem de izleyicilerden büyük takdir toplamıştır.
İlk film, New York’taki güçlü mafya ailesinin başında olduğu dönemi anlatırken, oğulları Michael, Sonny ve Fredo’nun geleceği üzerine odaklanır. Michael, başlangıçta ailesinin kirli işlerinden uzak durmak isterken, ailesine yapılan saldırılar sonucunda bu dünyaya dahil olur ve karakteri hızla değişir.
İkinci filmde ise, Michael’ın mafya imparatorluğunu kurma süreci ve Don Vito’nun gençliğindeki yükselmesi paralel bir şekilde işlenir. Michael’ın güçlü bir lider olarak yükselişi, kişisel kayıplar ve ihanetlerle gölgelenir.
Üçüncü filmde ise, Michael geçmişiyle yüzleşirken, ailesini korumak için her şeyini feda etmeye hazır hale gelir.
Baba üçlemesi, mafya hikayelerinin ötesine geçerek aile, sadakat ve güç gibi evrensel temaları derinlemesine işler. Marlon Brando ve Al Pacino’nun unutulmaz performansları, serinin her filmine ayrı bir boyut katıyor. Ancak, üçüncü film, ilk iki filmle kıyaslandığında daha zayıf kalmış ve bazı izleyiciler tarafından daha az etkileyici bulunmuş. Yine de, serinin bütünlüğü ve yönettiği dönemin sinemasal mirası açısından büyük bir öneme sahiptir ve hala izlememiş olanlara önemli tavsiyelerimizdendir.
8.Geleceğe Dönüş Üçlemesi

Geleceğe Dönüş üçlemesi, zaman yolculuğu temasını işleyen, bilim kurgu ile komediyi harmanlayan bir film serisidir. Yönetmenliğini Robert Zemeckis’in üstlendiği ve senaryosunu Zemeckis ile Bob Gale’in yazdığı üçlemede başrolleri Michael J. Fox (Marty McFly) ve Christopher Lloyd (Dr. Emmett Brown) üstlenmektedir.
İlk filmde, Marty McFly 1985’te yaşarken, bilim insanı Dr. Brown’un zaman makinesiyle yanlışlıkla 1955 yılına gidip ailesinin geçmişini değiştirmiştir. Bu durum kendi varlığını tehdit etmektedir.
İkinci filmde, Marty ve Dr. Brown 2015 yılına gidip, Biff Tannen’ın geçmişi değiştirerek geleceği tehdit etmesini engellemeye çalışmaktadır.
Üçüncü filmde ise, 1885 yılına giderek Dr. Brown’u kurtarmaya çalışırlar. Üçleme, zaman yolculuğunun karmaşık sonuçlarına dair eğlenceli ve düşündürücü bir bakış açısı sunarken, karakterlerin gelişimine de odaklanır. Aksiyon, mizah ve duygusal bağları başarıyla birleştirerek izleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşatır. Film serisi, sinema tarihinin en sevilen ve etkileyici yapımlarından biri olarak kabul edilir.
Geleceğe Dönüş üçlemesi, zaman yolculuğu temasını mükemmel bir şekilde işlerken, hem eğlenceli hem de düşündürücü bir deneyim sunuyor. Karakterlerin gelişimi, özellikle Marty ve Dr. Brown arasındaki dostluk, izleyiciyi hem güldürüyor hem de duygulandırıyor. Her üç film de aksiyon dolu ve mizahi unsurlar barındırsa da, zamanın paralel evrenlerdeki etkileri üzerine düşündüren derin mesajlar da veriyor. Zemeckis’in yönetmenliği ve Fox ile Lloyd’un harika performansları, bu seriyi sinema tarihinin en unutulmaz yapımlarından biri yapıyor.
9.Kara Şövalye Üçlemesi

Christopher Nolan’ın yönetmenliğinde hayata geçen Kara Şövalye Üçlemesi, Batman karakterine karanlık ve gerçekçi bir yaklaşım getiren bir seridir.
Üçleme film serisi 2005 yılında vizyona giren Batman Başlıyor ile başlar; bu filmde Bruce Wayne’in ailesinin ölümünün ardından yaşadığı travma ve Gotham’ı suçtan arındırma mücadelesi anlatılır.
Serinin ikinci filmi Kara Şövalye, Joker’in, Batman’in sınırlarını zorlayarak Gotham’ı kaosa sürükleme çabalarını konu alır.
Üçlemenin son filmi Kara Şövalye Yükseliyor’da ise fiziksel ve psikolojik olarak yıpranmış Bruce Wayne, güçlü bir düşman olan Bane’in tehdidiyle yeniden Batman olarak sahalara döner ve Gotham’ı koruma mücadelesine devam eder.
Film serisinde Christian Bale, Batman rolünde; Heath Ledger, Joker olarak; Tom Hardy, Bane olarak karşımıza çıkmaktadır. Batman, yıllar içinde çeşitli çizgi roman serileri, televizyon dizileri, animasyon filmleri ve sinema filmleriyle geniş bir medya evrenine yayılmıştır. Ancak Kara Şövalye Üçlemesi, yönetmen Christopher Nolan’ın Batman karakterine getirdiği gerçekçi ve modern bir yaklaşımla, süper kahraman sinemasında derin bir iz bırakmayı başarmıştır.
Bu film üçlemesini bütün olarak ele aldığımda bugüne kadar yapılmış olan Batman evreni filmlerinin içinde oldukça iyi bir yere konumlandırıyorum. Çekilmiş olan aksiyon sahneleri sadece fiziksel değil psikolojik olarak derinliğe sahipti. Aynı zamanda Cahristian Bale ve Tom Hardy’nin performansları oldukça başarılıydı. Çoğu izletici ile birlikte benim açımdan da Heath Ledger’in Joker performansı -ki kendisi de bu performansla birçok ödüle layık görülmüştü tabiki de- en iyi karkater canlandırmalarından sayılıyor.
10.Spider Man Üçlemesi

Örümcek Adam filmleri, farklı dönemlerde çekilen filmlerle geniş bir hikaye evrenine sahip olup, üç başrol oyuncusunun canlandırdığı ayrı versiyonları bulunmaktadır. Sam Raimi’nin yönetmen koltuğunda oturduğu Örümcek Adam Üçlemesi (2002-2007), Tobey Maguire’ın başrolde olduğu klasikleşmiş ilk üçlemedir. Bu üçleme, Peter Parker’ın süper kahraman kimliğiyle mücadelesiyle birlikte Green Goblin, Dr. Octopus, Venom gibi düşmanları konu almaktadır.

Jon Watts yönetmenliğindeki Örümcek Adam üçlemesi; Eve Dönüş (2017), Evden Uzakta (2019) ve Eve Dönüş Yok (2021) filmleri ile izleyici karşısına çıkmıştır. Tom Holland’ın başrolünde yer aldığı Örümcek adam serisi, ilk üçlemeye göre oldukça modern bir yaklaşım sunmayı başarmıştır ve oyuncunun performansı da oldukça sevilmiştir. Üçlemenin son filmi olan Eve Dönüş Yok, bu üç farklı örümcek adam evrenini ve başrollerini – Tobey Maguire, Andrew Garfield ve Tom Holland – çoklu evren konseptiyle bir araya getirmiştir. Film, Green Goblin, Dr. Octopus, Electro gibi klasik düşmanlarla yüzleşmelerini konu almaktadır. Hem nostaljik hem yenilikçi bir deneyim sunan film, her dönemin Örümcek Adam’ını ortak bir macerada buluşturmuştur.
Tobey Maguire’in başrolde olduğu Örümcek Adam Üçlemesinin, çizgi romanın etkilerinin başarılı şekilde işlendiği bir film serisi olduğunu düşünüyorum. Green Goblin ve Dr. Octopus gibi ikonik düşmanların ilk kez beyaz perdeye taşındığı aksiyon sahneleri dönemi içerisinde düşünüldüğünde oldukça başarılıydı. Diğer örümcek adam evrenlerinin de sinemada başarılı şekilde işlendiğini düşünsem de benim kalbim ilk başrolden yana olacak.
11.Yıldız Savaşları Üçlemeleri

George Lucas tarafından yaratılan, Yıldız Savaşları serisi, sinema tarihinde en etkileyici ve kült yapımlar arasındadır. Bilim kurgu türünde yaratılan bu evren; sadece sinemada değil, popüler kültürde de zirveye taşınarak çok geniş kitlelere hitap etmiştir. Üç üçleme hakine izleyici karşısına çıkmıştır.
Orijinal üçleme; Yeni Bir Umut, İmparatorun Dönüşü ve Jedi’nin Dönüşü filmlerinden oluşmaktadır. Luke Skywalker’ın Jedi savaşçısı olarak imparatorluğa karşı mücadelesini konu alır. Luke, Prenses Leia ve Han Solo ile birlikte, Galaktik İmparatorluk’un gücüne karşı direnişi yönetir ve Darth Vader ile yüzleşmektedir. Bu üçleme, karakter gelişimi, aksiyon ve etkileyici özel efektleriyle dikkat çekmiştir.
Ön Bölüm üçlemesi Gizli Tehlike, Klonların Saldırısı ve Sith’in İntikamı ile izleyici karşısına çıkmıştır. Ön bölüm üçlemesi, Darth Vader olarak bilinen Anakin Skywalker’ın çocukluğundan karanlık tarafa geçişine kadar geçen süreçteki dönüşümünü anlatır. Jedi’ların ve cumhuriyet’in çöküşünü konu alan üçleme, galaktik savaşlar ve güç mücadelesini izleyicilere sunar. George Lucas’ın yaratıcı vizyonuyla gelişmiş görsel efektlerin kullanıldığı bu dönem, yeni karakterlerin yanı sıra klasik Star Wars evrenine de katkı sağlar.
Son olarak; Güç Uyanıyor, Son Jedi, Skywalker’in Yükselişi filmleriyle Devam Üçlemesi adı altında izleyicisiyle buluşmuştur. Devam üçlemesi, yeni nesil karakterlerin ön plana çıktığı ve direnişin, İlk düzene karşı mücadelesini konu alır. Rey’in güçle tanışması ve Kylo Ren ile olan karmaşık ilişkisi, hikayenin odak noktasıdır. İlk üçlemeye birçok gönderme içeren bu seri, orijinal karakterlerin mirasını taşıyan olaylar zinciriyle Skywalker destanını tamamlar.
Mark Hamill, Harrison Ford, ve Carrie Fisher orijinal üçlemenin konuşulan isimleri olurken, Ewan McGregor, Natalie Portman, ve Hayden Christensen ön bölümde önemli karakterlere hayat vermiştir. Devam üçlemesinde Daisy Ridley ve Adam Driver dikkat çekerken, Pedro Pascal ve Felicity Jones gibi isimler de yan hikayelerde yer almıştır. Bu üç üçleme, Skywalker Saga olarak anılmakta ve her biri kendine özgü anlatımıyla Star Wars evrenini genişletmektedir.
Star Wars serisi, her üçlemesiyle izleyiciyi içine çeken bir destansı bir anlatım sunuyor. Orijinal üçlemedeki epik mücadele, ön bölümdeki trajik dönüşüm ve devam üçlemesindeki yenilikçi görseller, her biri ayrı bir izleme deneyimi sunuyor. Karakterlerin Güç ile olan bağlantıları, destansı savaş sahneleri ve unutulmaz müzikleriyle Star Wars, her izleyicisini içine çekmeyi başarmıştır. İzledikçe bu evrende kaybolmak ve karakterlerle bağ kurmak kaçınılmaz hale geliyor. Tabi izlerken filmlerin sırları ile ilgili tartışmalar devam etse de inanın hiç fark etme. Zaten birkaç kez izlemek isteyebilirsiniz.
12.Felekten Bir Gece Üçlemesi

Felekten Bir Gece Üçlemesi, Todd Phillips’in yönetmenliğini üstlendiği ve başrollerinde Bradley Cooper, Ed Helms ve Zach Galifianakis’in yer aldığı komedi film serisidir.
İlk filmde, dört arkadaş Las Vegas’ta bir bekarlığa veda partisinin ardından geceyi hatırlamadan uyanmıştır. Kaybolan damadı bulmak için macera dolu bir yolculuğa çıkar.
Serinin ikinci filminde, grup Tayland’a gider ve burada yine kaybolan bir arkadaşı bulmak zorunda kalır.
Üçüncü filmde ise bir düğün yerine, Los Angeles’ta eski bir dostlarını arayarak farklı bir maceraya atılır. Her filmde, karakterlerin komik ve kaotik durumlarla başa çıkma biçimleri izleyiciyi güldürmeyi başarır.
Felekten Bir Gece serisi, aksiyon, komedi ve dostluk temalarını harmanlayarak keyifli bir izleme deneyimi sunar. Todd Phillips’in yönetmenlikteki ustalığı ve oyuncuların enerjik performansları, bu üçlemenin başarısının başlıca nedenlerindendir. Mizahi diyaloglar ve beklenmedik olaylar, her üç filmde de izleyiciyi sürükler. Eğlenceli ve tempolu yapısı, serinin geniş bir izleyici kitlesi tarafından beğenilmesini sağlamıştır.
Felekten Bir Gece Üçlemesi, komedi severler için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir seriydi. Filmler, eğlenceli bir şekilde kaotik olaylar ve komik karakterler etrafında dönerken, her seferinde beni gülmekten kırdı geçirdi. Bradley Cooper, Ed Helms ve Zach Galifianakis’in müthiş uyumu, filmlerin her birine farklı bir enerji katıyor. Yine de bazen biraz abartılı ve sıradanlaştığını düşündüm, özellikle ikinci filmde hikaye, ilk filme kıyasla biraz daha zayıf kalmıştı. Ancak, genel olarak üçleme, mizahı ve eğlencesiyle keyifli bir seyirlikti.
13.Aslan Kral Üçlemesi

Aslan Kral Üçlemesi, Disney’in en tanınmış animasyon serilerinden biri olup, Afrika savanasında geçen duygusal bir yolculuğu anlatır.
Üçlemenin ilk filmi Aslan Kral’da Simba’nın babası Mufasa‘nın ölümünün ardından sürüsünün lideri olma yolundaki mücadelesi izlenir. Simba, suçluluk duygusuyla kaçtıktan sonra, eski dostları Timon ve Pumbaa’nın yardımıyla geçmişiyle yüzleşip liderlik için geri döner.
İkinci film olarak karşımıza çıkan Simba’nın Onuru (1998), Simba’nın oğlu Kiara’yı yetiştirme sürecini ve onu bir lider olarak kabul etme çabalarını konu alır. Ayrıca, Simba ve Zira arasındaki düşmanlık ile Kovu’nun Simba’ya karşı olan mücadelesi de bu filmde ele alınır.
Serinin son filmi Hakuna Matata (2004), orijinal hikayeyi Timon ve Pumbaa’nın bakış açısından yeniden anlatır ve eğlenceli bir mizah sunar. Her üç film de, dostluk, aile bağları ve liderlik gibi evrensel temaları işlerken, güçlü karakter gelişimleriyle dikkat çeker. Özellikle ilk film, animasyon tarihinin en önemli yapımlarından biri olarak kabul edilir. Bu üçleme, hem görsel hem de duygusal açıdan zengin bir deneyim sunar ve her yaşa hitap eden öğeler barındırır.
Aslan Kral üçlemesi, güçlü karakter gelişimleri ve duygusal derinliğiyle dikkat çekerken, ilk filmdeki etkileyici müzikler ve görseller izleyiciye unutulmaz bir deneyim sunuyor. Ancak, sonraki filmler hikaye açısından biraz zayıf kalıyor ve bazı karakterler yeterince derinlemesine işlenmemiş. Yine de, animasyonları ve renk paletleri ile doğal dünyayı gerçekçi şekilde yansıtmayı başarıyor. Serinin genelinde eğlenceli ve düşündürücü unsurlar dengeli bir şekilde sunuluyor.
14. Narnia Günlükleri Üçlemesi

Narnia Günlükleri üçlemesi, C.S. Lewis’in aynı adlı kitap serisinden uyarlanmış bir fantastik film serisidir. İlk iki filmin yönetmenliğini Andrew Adamson üstlenirken, son filmin yönetmen koltuğunda Michael Apted yer almaktadır. Başlıca oyuncular arasında William Moseley, Anna Popplewell, Skandar Keynes, Georgie Henley yer almaktadır. Bu seride dört çocuk bir dolap aracılığıyla Narnia adlı sihirli bir dünyaya geçerler.
İlk filmde, Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap (2005), çocuklar Narnia’da kötü Beyaz Cadı’yı yenmek için Aslan ile işbirliği yapar.
İkinci film Narnia Günlükleri: Prens Caspian (2008) ise, Narnia’da hüküm süren bir işgali sonlandırmak ve eski prense yardım etmek için çocukların tekrar Narnia’ya dönmesini anlatır.
Üçüncü film Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızının Yolculuğu (2010) ise, Peter ve Susan’ın büyümesiyle Narnia’ya son kez gidişini konu alır. Film serisi; cesaret, dostluk ve iyiyle kötünün mücadelesi gibi evrensel temalarla bezenmiş, sinematografik açıdan da dikkat çekici bir görsellik sunmuştur.
Narnia Günlükleri üçlemesi, fantastik bir dünyayı etkileyici bir şekilde keşfe çıkarak izleyiciye büyülü bir deneyim sunuyor. Özellikle görsellik ve sinematografi açısından oldukça etkileyici, Aslan’ın karakteri ve Narnia’nın sihirli atmosferi unutulmaz. Ancak, bazı izleyiciler üçüncü filmdeki tempo düşüşünü ve duygusal yoğunluğun bazen abartılı olmasını eleştirebilir. Yine de, fantastik sinema severler için güçlü karakterler ve derin temalarla dolu bir seri izlemeye değerdir.
15. İyi Adamın 10 Günü Üçlemesi

Netflix’te yayınlanmış olan bu film üçlemesi, Mehmet Eroğlu’nun kaleminden çıkan kitap serisine dayanmaktadır. Senaryosunu Damla Serim’in üstlendiği film serisinin yönetmen koltuğunda Uluç Bayraktar yer almaktadır. Nejat İşler’in başrolde olduğu filmde Sadık’ın hayatının farklı dönemlerindeki yaşadığı olaylar ve değiştirdiği karakteri anlatılmaktadır.
Serinin ilk filmi olan İyi Adamın 10 Günü, geçmişi ardında bırakmaya çalışarak sakin bir hayat sürme çabasındaki Sadık’ın, kaybolan bir kişinin izini sürerken kendini tehlikeli bir gizem ağı içinde bulmasını konu alır. Sadık, olayları çözmeye çalışırken iyi biri olmanın bedelini öder ve bu süreçte ahlaki sınırlarını sorgulamak zorunda kalır.
İkinci film olan Kötü Adamın 10 Günü ise Sadık’ın bu kez geçmişin izleri ve intikam duygusuyla dolu, karanlık bir yola sürüklendiği hikayesini anlatır. Kötü bir adam olmanın ne anlama geldiğini keşfetmek isteyen Sadık, adalet peşinde tehlikeli hamleler yaparken karanlık yönüyle yüzleşmektedir.
Kasım ayında izleyici karşısına çıkmış olan son film olan Meraklı Adamın 10 Günü de, karakterin sıradan hayatına heyecan katma isteğiyle kaybolan bir kadının izini sürmesiyle başlar. İstanbul’da girdap gibi bir suç zincirine karışan Sadık, bu defa merakının ve yeni olayların peşinden giderek karmaşık bir hikayeye doğru sürüklemektedir.
Film serisinde Nejat İşler’in oyunculuğunun Sadık karakterine derinlik ve karizma kattığını düşünenlerdenim. Filmleri izlerken temposunun yer yer yavaşladığını ve tahmin edilebilir klişelere yer verdiğini düşünüyorum. Film serisinin senaryosunun potansiyelini kullanamadığını düşünsem de ahlaki değerlerin işleniş tarzı ve başarılı oyuncuları için film serisini izlemenizi öneriyorum.
Kaynakça
McCorry, Kevin. “Trilogies.” Kevin McCorry TV, n.d., www.kevinmccorrytv.ca/trilogies.html. Accessed 24 Oct. 2024.
Öne Çıkarılan Görsel: Simon, C. (2024, October 24). The Hobbit movies still suck. Retrieved from https://simonc.me.uk/the-hobbit-movies-still-suck-7ee444cc69f4