Simyacı, dünyaca ünlü yazar Paulo Coelho‘nun en bilinen ve sevilen romanıdır. Mevlana‘nın Mesnevi‘sinden yola çıkarak yazdığı bu eser, hazine bulmak için yollara düşen Santiago‘dan çok daha fazlasını anlatmaktadır. Kitapta temel kavram, yol ve yolculukta kişisel menkıbeyi, kendi benliğini bulmaktır. Romanda yapılan fiziki yolculuk, felsefi hatta tasavvufi bir arayışa dönüşür.
Romanın İçine Doğru

Santiago çobanlık yapan bir gençtir. Gördüğü bir rüya üzerine falcıya gider, ondan rüyasına bir anlam çıkarmasını ister. Falcı, Santiago’ya Mısır’a, piramitlere gitmesi gerektiğini ve orada bir hazine bulacağını söyler. Santiago falcıya inanır ve yola çıkar. Yolculuğu sırasında karşısına çıkan ilk kişi Salem‘dir. Salem, genç adamın yanına sıradan biri olarak yaklaşır ancak kendisi kraldır. Santiago’ya yolculuğunda yardımcı olması için sürüsü karşılığında iki taş verir. Urim ve Tummim adındaki bu iki taş, sorulan sorulara cevap verir. Beyaz “hayır”, siyah “evet” anlamındadır. Santiago kralın yanından ayrılır, bu sefer Arap çocukla karşılaşır. Çocuk, Santiago’nun parasını çalıp kaçar. Artık hiç parası yoktur, geri dönmeyi düşünür ancak onun yerine yoluna devam eder. Bir billuriye dükkanında çalışmaya başlar. Yeterli parayı biriktirdikten sonra yoluna devam eder. Çöle gelir, orada Fatima ile tanışır ve aşık olur. Fatima’ya olan aşkına rağmen yoluna devam eder ve sonunda piramitlere ulaşır. Hazineyi arar ancak hazine orada değildir. Simyacı Santiago’ya “yüreğin nerdeyse hazinen de ordadır” der. Hazine en başından beri Santiago’nun evindedir. Bunu anladığı anda çöle geri döner Fatima ile evlenir ve oradan birlikte evlerine dönerler.
“Bir şeyi çok istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren iş birliği yapar.”
Yol ve Yolculuk

Simyacı romanına benzer tarzdaki yolculuk romanlarının temeli, kişinin kendini bulmasına ve anlamasına dayanır. Yolculuğa çıkma isteği bilgi içindir. Tüm mistik yolculuklar, arayış-ayrılma-erginlenme üzerinedir. Konusu yol ve yolculuk olan romanlara sadece Simyacı‘yı koyamayız: Sidharta, Mesnevi, Hüsn-ü Aşk, Hayy Bin Yakzan, Robinson Crusoe, Ardavirafname, İlahi Komedya ve daha pek çok eser ismi sayabiliriz. Yapılan yolculuk Simyacı’da fizikseldir ancak rüya yolculuğu, ruhani yolculuk gibi çeşitleri de vardır. Yola ancak dünyadan vazgeçmiş kişi çıkabilir. Fanilik ile bağlarını koparmadan yolculuğa çıkamazsın. Yazar, kahramanın okuyarak değil yolculuk ile öğrenmesini amaçlar. Yolculuğun amacı doğru yolu bulmaktır.
Felsefe ve Tasavvuf

Kendini bulma hikayesinin temeli çoğunlukla felsefeye ve tasavvufa dayanır. Tasavvufta buna garp ve şark denir. Garp olmadan şark olmaz, yani yolculuk olmadan kişi menkıbesini bulamaz. Burada Allah’a yolculuk ve Allah’tan yolculuk anlatılır. Tasavvufta doğrudan bir anlatım yoktur. Kahraman ulaşması gereken yere dolaylı bir yoldan ulaşır. Simyacı‘da Santiago‘nun aradığı hazine aslında hep burnunun dibindedir ancak bunu anlaması için önce yola çıkması gerekir çünkü o hazineyi hak etmesi için önce kendini tanımalı, kendi benliğini bulmalıdır. Kendi benini bulmaya tasavvufta tekamül ve kamil insan denmektedir. Felsefeye göreyse insanın var olma nedeni neyse evreni tanımakta odur. Yani evreni tanıyıp onu öğrenirsek yolumuzu bulabiliriz.
Semboller

Eser, tasavvuf ve felsefe konularının yanında sembolik anlatım da içerir. Kahraman, hayatın anlamını, var olma sebebini öğrenmek için önüne çıkan metaforik mesajları çözmelidir. Hikaye ilk olarak rüya sembolüyle başlar. Rüya, geçmişte de günümüzde de yazarların kullanmayı en çok sevdiği sembollerden biridir. Rüya ile bir hikayeyi başlatabilir, onun gidişatını şekillendirebilirsiniz. İkinci sembol falcıdır. Falcıda geleceği görme metaforu kullanılmıştır. Yolculuğu sırasında Santiago‘nun karşısına çıkan herkesin sembolik bir anlamı vardır. Kral, iyilik ve yardımı; billuriye dükkanının sahibi, sabrı; Fatima, aşkı ve sevgiyi sembolize eder. Bütün bu kişiler Santiago‘ya rehber görevi görür. Genç çobanın son rehberi Simyacı‘dır. Simyacı’da kendi benliğini bulur, asıl erginliğe orada ulaşır. Yolculuğu sırasındaki engeller, yardımcılar hepsi Simyacı’ya ulaşmak içindir.
Buildings Roman
![]()
Evrilme romanı diye de adlandırılan buildings roman, kahramanın nasıl evrildiğini, nasıl bir dönüşüme uğradığını gösterir. Varmak istenilen hedefin yolu biyografik romanın ölçütleriyle yazılır. Maddi ve manevi her yönüyle işlenir. Santiago‘nun umutsuzluğunu bizlere gösterir ancak her umutsuzluk anında karşısına bir yol gösterici çıkar. Bu, buildings romanın bir özelliğidir. Kahramanı içinden çıkılamaz gibi görünen durumlara sürükler ve onu yola devam etme hırsından dolayı ödüllendirerek ümitsiz durumunun içinden çıkarır. Kahramanın içsel boşluğunu, yardımcılar eşliğiyle doldurur. Her karakterin bir erginlenme mekanı vardır. Santiago için tek bir mekan yoktur. Billuriye dükkanı, çöl, piramitler hepsi Santiago için ayrı öneme sahiptir çünkü hepsi onun değişmesine ve gelişmesine katkıda bulunmuştur. Buildings romanın temelinde birey tek başına hareket eder. Yardımcıları olur ancak yola tek başına devam etmesi gerekmektedir. Sınırı aşmazsak kendi hikayemizi yazamayız.


