Simone de Beauvoir’ın Özgür Ruhundan 10 Alıntı

Gizem Coşkun
Gizem Coşkun
"En karanlık an şafak sökmeden önceki andır"
spot_img
spot_img

Bugün, 9 Ocak 1908’de doğan efsane yazar ve filozof Simone de Beauvoir’in doğum günü.

İkinci Cins kitabı 1949’da Fransa’da yayınlanmış, yazarın kitaptaki araştırmaları ‘öteki’ kavramı üzerine yoğunlaşmıştır. Kadınların ötekileştirilmesini ve mevcut sosyal konumunu, gördüğü baskının temeli olarak olarak nitelendirir.

Bizler de bu vesile ile toplumsal cinsiyet eşitliğine katkılarıyla büyük izler bırakmış yazarın büyük anlamlar taşıyan sözlerini sizlerle paylaşmak istedik;

1. “Kadını götürüp mutfağa ya da süsleme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşıyoruz; kanatlarını kesiyoruz, sonra, uçamıyor diye yakınıyoruz…” (Kadın 3 – İkinci Cins Bağımsızlığa Doğru, Payel Yayınevi, 1993, sayfa 96)

Bu sözün Beauvoir’in en sevilen sözü olduğu bir gerçek. Gerçekten de kadınların toplumdaki yerlerine doğrudan ışık tutan, bir kaç saniyeliğine de olsa insanı düşünmeye sevk eden bir cümle. Dünyada neden daha fazla kadın astronot, devlet başkanı veya boksör yok mesela? Kaç kadın toplumsal tabular, baskıcı aileler ve korkular yüzünden bağımsızlaşıp özgürleşemiyor acaba?

2. “Yaptıklarımın sonuçlarını sonsuza dek yüklenirsem, artık hiçbir şey isteyemem. Ben sonlu bir varlığım; sonluluğumu istemek, elde etmek zorundayım.” (Veda Töreni, Alfa Yayınları, 2019, sayfa 39)

Simone sadece bir yazar değil aynı zamanda da filozoftu. Hayatın derinliğine ilişkin çok düşündürücü sözlerini kitaplarıyla bizlere aktarmıştı…

3. “Sadece erkek değildir kadını ezen. Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyor.” (Kadın 3 – İkinci Cins Bağımsızlığa Doğru, Payel Yayınevi, 1993, sayfa 96)

Birinin eşi, annesi, karısı, kızı olmaktan vazgeçip toplumdaki herhangi yaşayan, kazanan, üreten kişilere bağlı sıfatlardan bağımsız, kendi kendine var olan ‘biri’ olmaya karar vermemizi salık veren çok değerli bir başka sözü yazarın.

4. “İnsan kadın olarak dünyaya gelmez, zamanla kadın olur.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayınevi, 1993)

Bu sözü zamanına göre değerlendirildiğinde devrim niteliğinde bir anlam taşıyor bizce. Toplumun atadığı cinsiyet rollerinin daha beşikten başladığı kuralını reddedip, insanların kimlikleri ilerledikçe cinsiyetlerinin de değişebileceğini, yüklendiği sorumluluklar ve hissettiği üzüntülerle de kadın olabileceği gerçeğini çok güzel dile getirmiş yazar…

5. “Ne bekliyoruz öyleyse, başka birini mi? Sonu gelmeyen bir oluşun içinden, bizi alıp uzaklara götürebilir mi başkası? Bunu ondan beklemek haksızlık olur doğrusu.” (Veda Töreni, Alfa Yayınları, 2019, sayfa 64)

Sizi acılarınızdan çekip çıkaracak bir başkası mıdır? Yoksa kendi kendini iyi edecek bizzat insanın kendisi midir? Kendi kendine yetemeyen, kendi kendini iyi edemeyen birini bir başkası kurtarabilir mi?

6. “Erkeklerin kadınlar üzerine yazdıklarına kuşkuyla bakılmalıdır, çünkü onlar hem yargıç, hem davacıdırlar.” (Kadın 1 – İkinci Genç Kızlık Çağı, Payel Yayinevi, 1993

Kadınların toplumsal rollerini bizzat belirleyen erkeklerin sonrasında aynı kadınları bu biçtikleri görevlere göre değerlendirmelerine atıfta bulunuyor yazar. Ne yaparsa yapsın suçlu, sapkın, normal olmayan olarak adlandırılmaktan asla kaçamayan zavallı kadınlar… Çok sessiz olsa hakkını aramamakla, çok tutkulu olsa cadı olmakla suçlanan, toplumdaki yeri bir erkeği memnun etmekten öte gittiğinde erkekleri rahatsız eden kadınlar, sahi ne yapmalılar?

7. “Toplumun kadına hazırladığı yazgı genel olarak evliliktir. Kadınların çoğu evlidir, evlenip ayrılmış ya da dul kalmıştır. Evlenmeye hazırlanmakta ya da evlenmediği için dertlenmektedir.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayınevi, 1993)

Ülke ve kültür ayırt etmeksizin toplumların genel olarak kadın değerlendirme yöntemi: Evlilik. Toplum der ki; Eğer bir kadın evlenememişse kusurlu, evlenip boşanmışsa da mutlaka sorunludur. Bir kadın evlenmiyorsa mutlaka evlenmek istiyordur. Oysa kadınların isteklerinin çok farklı olduğu artık bir gerçektir. Artık kadınlar daha çok Nobel almak, Pulitzer Ödülü kazanmak veya Oscar adayı olmak gibi hayallere dalmış durumda. Evliliğin kadınların tek hayali olmadığını üzüntü ile söylemek isteriz ne yazık ki…

8 . “İnsan topluluklarında, doğuran cinse değil, öldüren cinse üstünlük tanınmıştır.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayınevi, 1993

Koca şiddeti, baba hiddeti, patron sömürüsü… Kadınlar sadece fiziki olarak değil ruhen de öldürülmüyor mu zaten?

9. “Evlilik, erkeğin keyfi sömürgenliğini körükler. Boyunduruk altına alma eğilimi en yaygın, en karşı konmaz eğilimdir. Çocuğu kadına, kadını kocaya teslim etmek; yeryüzüne zorbalık tohumu ekmektir.” (Kadın 2 – İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayinevi, 1993)

Evlilik iki kişinin yürüttüğü bir müessesedir. Çocuk hem anne hem de babaya teslimdir. Çocuğa bakan anne görevini yapıyor, çocuğuna bakan baba ona yardım ediyor değildir, çocuğu ile ilgilenen baba babalık yapıyordur. Toplumun aileye atadığı rolleri daha o zamanlarda çok güzel sorgulamış Simone.

10. “Kadın, güçsüzlüğü değil, güçlülüğü içinde; kendinden kaçmak değil, kendini bulabilmek, var olmaktan istifa etmek değil, varlığını olumlamak üzere sevebildiği gün, aşk hem onun, hem de erkek için korkunç bir tehlike olmaktan çıkıp bir yaşam kaynağı haline gelecektir.” (Kadın 2- İkinci Cins Evlilik Çağı, Payel Yayinevi, 1993)

Sözleri akıllarımıza kazınan, bizlere her zaman ışık olan değerli Simone, İyi ki doğdun!

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Rose Adası’nın İnanılmaz Hikâyesi Film İncelemesi: Bir Mühendisin Ütopyası

68 kuşağının rüzgârını arkasına alarak kendi bağımsız ada devletini kuran İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın gerçek hayat hikâyesini işleyen, eğlenceli, ilham ve umut dolu bir film.

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.