Duygu ve düşünceleri ifade etmede en güçlü silahlardan biri olarak kullanılan şiir; var olduğu her dönemde kendisini yenilemeye devam etmiş, yazıldığı dönemin siyasi ve sosyal yapısı üzerinde oldukça etkili olmuştur. Toplumun dönüm noktalarında, yaşanan devrimlerde, toplumda yaşanan acı ve kederlerde şiir; sessiz kalmak zorunda olanların sesi olmuştur. Bu ses kimi zaman sevinçle bir devrimi, kimi zaman sessizce giden bir sevgiliyi bazen fısıltıyla kayboluşu bazen de coşkuyla mutluluğu anlatmıştır. Dönem, koşullar, konular ne olursa olsun şiir her zaman onu kaleme alan şairin istediği kadar duyulmuştur.
Ruhların Sırrı: Bireysel Temalı Şiirler
İnsanın iç dünyasını, kişisel deneyimlerini, hayat yolculuğunu anlatan; insana varoluşsal sorgulamalar yaptıran bireysel temalı şiirler edebiyatımızda önemli bir yer kaplar. Bu tema, okuyucunun şairde kendisine rastlamasına yardımcı olur. Bireysel temalı şiirleri okuyan okuyucular, kendi yaşadıkları hayal kırıklıklarını, aşkı, yalnızlığı, mutluluğu ve diğer pek çok duyguyu bu şiirlerde bulabilirler. Şairlerin yazdıkları bireysel şiirlere baktığımızda genellikle onların tek başınalıklarını görürüz. Yalnızlıktan daha derin bir duygu olan bu tek başınalık; ya bir sevgilinin ardından ya da ağrılı geçen bir ayrılığın sonucu belki de dünyada kendine yer bulamamanın sancısından olabilir, bunu bilemeyiz. Fakat o şiirleri okurken şairin hayatında bir şeylerin yolunda gitmediğini anlarız. Şiirleri okudukça kendimize de rastlarız, hele ki şair ile aynı buhranın içindeysek; şair bizim sesimiz oluverir. Aşk, yalnızlık, özlem ya da geçmiş ne bulduysak o şiirin içinde ona tutunur, tutunduğumuz duygudan destek alırız. Bazen kaçtığımızı görürüz bazen de korkularımızla yüzleştiğimizi görürüz.
Bu anlayışla kaleme alınan şiirler böyledir kendinle de yüzleştirebilir saatlerce bir duvarı da izletebilir. Örneğin; Didem Madak, “Kaç metredir benim yokluğum? /Benden daha çok var sanmıştım.” dediğinde kimsesizliğimizi hissederken; Metin Altıok, “Hangisiydim acaba?/Önümsıra kaçan mı,/Kovalayan mı ardım sıra?” derken kendimizi arayabilir ya da Enis Batur “sen bir hiçsin. Böyle yazıyor olmalı yüzümde, yoksa hemen anlamazlardı” dediğinde yetersiz hissedebiliriz. Fakat hissettiklerimizin hepsini şair öyle anlattığı için değil, biz şiiri öyle anladığımız için hissederiz. Bu yüzden bireysel temalı şiirlerde şair şiirini yazar ve arkasına yaslanır, geride kalan her şey okuyucuya aittir.
Kitlelerin Sesi: Toplumsal Temalı Şiirler
1900’lü yılların ortalarından itibaren şiirde konu olmaya başlayan toplumsal temalar başlarda şiirde: hak, vatan, hürriyet, milliyet, eşitlik ve sınıf ayrımı gibi çeşitli konularda yer bulmuş böylece halk bilinçlendirilmeye çalışılmıştır. Zaman ilerledikçe şiirde yer alan toplumsal ve bireysel temaların iç içe geçtiği, bireyden yola çıkılarak da toplumsal meselelerin anlatılabileceğine dair örnekler ortaya çıkmıştır. Bu örneklerle birlikte şiir belirli kalıplardan çıkarak kişisel deneyimlerin toplumla, toplumsal deneyimlerin de kişisel deneyimlerle iç içe olduğu bir hâle gelmiştir.
1900’lerin ortalarında yaşanan kıtlık şairlerin de dikkatini çekmiştir. Yoksunluk, eşitsizlik düşünceleri şiirlerin dizelerinde kendilerine yer bulmuştur. Ümit Yaşar “Benim de gönlüm neler çekiyor bilsen/Saymakla, anlatmakla bitmez” şeklinde kendisini ifade ederken; Gülten Akın “Aldılar önceden dolmuş gününüzü/ Ortalığa bıraktılar işsiz güçsüz'” der; Behçet Necatigil ise “Küçükler, büyük adam yerine evlerin kiminde: Çocukları işe koştu kalabalık aileler.” satırlarını yazar. Bu şairler; fakirliğe, yoksunluğa ve yoksulluğa kendi gördükleri, benimsedikleri şekilde ayna tutarlar. Böylece bireysellikten beslenen fakat toplumsal meselelere ayna tutmayı amaçlayan şiirler ortaya çıkarırlar. Herkesin aşina olduğu konulardan bahsetmeyip, toplumsal meselelere başka bir pencereden bakmaya çalışan şairlerin şiirlerine baktığımızda onların hak, hürriyet ya da vatan sevgisi gibi belirgin toplumsal meselelerden bahsetmediğini daha ziyade toplumun yapısını eleştiren şiirler kaleme aldıklarını görürüz.
Yalnızlık İçinde Birlik: Bireysel ve Toplumsal Temalar
Günümüzde şiirde yer alan bu iki temaya baktığımızda ise birbirinden çok uzaklar ya da birbirlerine çok yakınlar diyemeyiz. Bireysel temalı şiirin birey öncelikli olduğu doğrudur fakat o şiirlerde bireyin kendini kaybettiği, yalnız kaldığı, kendiyle yüzleştiği ve kendini aradığı yer: toplumdur. Şair kendini toplumda arar çünkü orada kaybetmiştir. Toplumsal temalı şiirlerde de bu durum tam tersidir; şair topluma bakarak bir sorgulama yapar ve bir şeylerin farkına varır. Toplumsal temada ayna olarak; dönemin siyasi ve sosyal durumu kullanılırken; bireysel temalı şiirlerde ayna görevini toplumla mücadele eden şair verir. Şair, bireysel şiirlerde, deneyimlerini ortaya koyduğu sırada toplumun genel ruh hâlini de yansıtırken şiirinde anlattığı bireysel konularla toplumsal yapıya da başkaldırmış olur. Toplumsal temalı şiirlerde ise; bireysel temalar toplumsal bir çerçeveye oturtularak anlatılır.
Böylece toplumsal ve bireysel temalı şiirlerin birbirlerinden keskin çizgilerle ayrılmadığı ortaya konmuş olurken; aralarında oluşan köprü varlığını sürdürmeye devam eder. Sonunda ise bireysel temalı şiirlerde toplumsal izler, toplumsal temalı şiirlerde de bireysel yankılar hep var olur.
Kaynakça
Akın, Gülten. Kırmızı Karanfil. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul: 2022.
Batur, Enis. A Cappella. Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul: 2018.
Oğuzcan, Ümit Yaşar. Dillere Destan. Ankara: 1954.