Şiir bir yaradır fakat asla bildiğimiz yaralardan değildir. Acıtır, sızlatır ama güçsüzleştirmez. Tam da bu noktada Bukowksi düşünceleriyle somutlaştırır bu durumu: Şiir’in kendisi Hollywood endüstrisi kadar büyük ve Broadway’de sahnelenen bir oyun kadar çok enerjiye sahiptir. Tek ihtiyacı, onu canlı kılacak insanlardır. Kendinde şiiri canlı kılacak o cesareti yeni bulanlar için şiir kitabı önerilerini derledik. Keyifli okumalar!
1. Ataol Behramoğlu – Okyanusla İlk Karşılaşma
Her şiir konuşur okuruyla fakat bazıları konuşmaktan öte bizzat anımsatır ve yaşatır. Bu tip şiirler şairin varlığını bile hissettirmez okura. Kendinizi okuduğunuzu sanırsınız ve haklısınızdır. Kendinizi okursunuz… Okyanusla İlk Karşılaşma, bu yüzdendir ki başlangıç için en iyi kitaplardan biridir. Ataol Behramoğlu bu kitapta doğa, aşk, benlik, yalnızlık gibi konuları biraz da Eski Yunan esintileriyle ele alırken tüm meselesini açık fakat bir o kadar da Türkçenin lezzetini sunarak aktarır. Şiirlerinde yaşamın her anına yer veren şair, insanın aslında kendi rüyasını yaşadığını kulağımıza fısıldamaktan da geri durmaz ve der ki:
“Kimdi o çocuk ben dediğim
O delikanlı ben miydim gerçekten
Şimdi bir tren penceresinden
Başka yaşamlara bakar gibiyim
Zamanı eksilten saniyelerden
Sevinçlerden, üzüntülerden
Hangisi düş, hangisi gerçek
Sonunda sanki her şey eşitlendi
Geriye şiirler kalacak belki
Rüyanın gerçekliğine tanıklık edecek”
2. Galile Denizi – İlhan Berk
Söze bir başkaldırı olarak tanımlanan Galile Denizi, başlangıçta çoğu okuyucu için dil ve yapı bakımından anlaşılması zor bir eserdir ancak İlhan Berk’i İkinci Yeni şiirinin öncüsü ve en güçlü savunucularından biri yapan özellik de tam olarak budur. 40 farklı şiirin bir araya gelmesiyle derlenen kitapta, İlhan Berk tarih, erotizm, kent ve İstanbul konularını ele alırken aynı zamanda nesneleri bir bahane belleyip soyut anlamlar yükleyerek şiire farklı bir boyut kazandırır. İlhan Berk, 1 Nisan 1962’de Varlık Dergisi’nde, Muazzez Menemencioğlu’yla yaptığı bir söyleşide, çağdaş yazının konusu kentlerdir ve İstanbul benim atardamarlarımdan biridir diyerek şiirlerinde baskın olan İstanbul sevdasına dem vurur. Onun için şiir sınırların ötesinde bir dünya şarkısıdır ve egemenlik şiire aittir. Biz de söylenti okurlarına İlhan Berk’ten ilham alarak şunu tavsiye ediyoruz: önyargılarınızı bir kenara bırakarak şiirin sizi istediği yere götürmesine izin verin ve bir de İlhan Berk şiirlerini içinizden değil sesli okuyun.
“Eleni geliyor
Dünyaya bakıyorum
Dünya sanıldığı kadar küçük değil o gün anlıyorum
Sanıldığı kadar üzgün değiliz dünyada
O gün bütün şiirleri yakmalı yeniden yazmalı diyorum
Brise Marine’i yeniden
Yeniden Annabel Lee’yi.
Eleni ile anlıyoruz
Bu gökyüzü niçin kalkıp gelmiş
Deniz niçin başını alıp gitmiş onunla anlıyoruz.
Bir gün Eleni’nin elleri geliyor
Bir sokaktan ilk defa deniz görünüyor.”
3. W.B. Yeats – Her Şey Ayartabilir Beni
Hiç şüphesiz kitabı okumaya başlar başlamaz anlaşılacak ilk şey, şairin yaşlanmakla ilgili bir derdi olduğudur. 20. Yüzyıl edebiyatının önde gelen kişiliklerinden biri olan ve 1923 Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen William Butler Yeats, eserlerinde yaşadığı çağın toplumsal ve bireysel sorunlarını ele alırken bir yandan da ironiyi işin içine katmaktan zevk duyar. Önerdiğimiz diğer iki kitaba kıyasla Yeats’i okumak ve yorumlamak, şiirlerinde kullandığı mitolojik desenler ve tarihi motiflerden dolayı biraz daha zordur fakat garanti veriyoruz ki romantik diliyle çoğu okurun kalbine kolayca girebilir. Tarihin ve romantizmin birleşimine tanık olmak istiyorsanız şiddetle bu şiir kitabını okumanızı tavsiye ediyoruz.
“Kaç kişi senin o mutlu inceliğini sevmişti,
Kaç kişi güzelliğini, yalan ya da doğru.
Ama bir kişi senin o gezgin ruhunu
Ve değişen yüzünün hüznünü sevdi.”
4. Furuğ Ferruhzad – Duvar
İran’ın çağdaş şairlerinden Furuğ Ferruhzad’ın yazdığı Duvar, bünyesinde 26 özgün şiiri barındırır. Şiirlerin merkezinde “aşk” ve “kadının yoksunluğu” ikilisi bulunur ancak şair, kadının yoksunluğunu yine kadını yücelterek aktarır. Furuğ’un kadını bir başkadır. Kendini keşfetmeye kalkışacak kadar cesur ve duygularını sınır tanımaksızın yaşayacak kadar heveslidir. Bu noktada düşünülmesi gereken önemli soru şudur: “Kadın” bu kadar güçlü ise ona yoksunluk hissettiren şey nedir? Elbette ki içinde yaşadığı toplumun değer ve faktörler bütünüdür. Eğer İran toplumuna ve duygularını yaşamak için duvarları yok sayan kadınları yakından tanımak isterseniz bu kitabı mutlaka okumalısınız.
“Heves alevlendi gözlerinde
Dans etti kadehte kırmızı şarap
Yumuşak yatağın içinde bedenim
Mest bir halde titredi onun göğsünde.”
5. William Wordsworth – Bir Bulut Gibi (Seçme Şiirler)
Romantizm estetik anlayışını şekillendiren usta şairlerden biri olan William Wordsworth, sanayi ve siyasi devrimlerin ortaya çıkardığı toplumsal sorunlara cevaben Tabiat Ana’ya yönelen ve edebiyatta çevre bilinci uyandıran önemli kişiliklerden biridir. Şiirlerin seçkisi niteliğindeki bu kitap çift dilli olarak şiir severlerin ilgisine sunulur. Kitap hakkında yapılabilecek en belirgin yorum ise şudur: Öylesine ismine münhasırdır ki okurken kendinizi sahiden “Bir Bulut Gibi” hissedebilirsiniz. Neden mi? Çünkü Wordsworth’e göre, şiir kendiliğinden kabarıp taşan güçlü duyguların daha sonra sakin kafayla hatırlanıp kaleme alınmasıdır. Bu da demek oluyor ki Wordsworth, yaşadığı en coşkulu anları bile insanı yormadan fakat duygularının derinliğini de mısralara katarak okuyucuyla buluşturuyor. İngiliz edebiyatının mihenk taşlarından biri olan Wordsworth’u yakından tanımak için bu kitabı mutlaka okumalısınız.
“Hani bazen olur ya, mutluluğun ta
Zirvesine çıkarız da gidemeyiz daha fazla,
Ardından aynı mesafeyi aynı hızla
Düşeriz yuvarlana, takla ata.”