Sick of Myself: İlgi Çekmek Adına Ne Kadar İleri Gidersiniz?

Günsu Akçatepe
Günsu Akçatepe
yolda görüşürüz
Editör:
Günsu Akçatepe
spot_img

The Hollywood Reporter dergisine göre “feci, komik, utanmazca hepimize hitap eden, keyifli ve şeytani bir ziyafet” olan, gayet rahatsız edici nihilizmiyle Sick of Myself2022 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde dünya prömiyerini yaptıktan sonra Türkiye’de ilk gösterimini Filmekimi kapsamında gerçekleştirdi.

Filmin ana karakteri olarak karşımıza çıkan Signe, kurban psikolojisinin getirdiği faydalardan yararlanmak isteyen, ilgi odağı olmak adına sağlığını ve yaşam kalitesini yitirmeyi göze alan bir kadın. Açılış sekansında köpek tarafından saldırıya uğrayan bir kadına yardım ettikten sonra, kanlar içindeki gömleğiyle sokakta dolaşırken insanların ona olan bakışlarından hoşlanması, kadına olan yardımını herkese dillendirmesi ve bu davranışı adına büyük bir takdir beklemesi aslında Signe’nin nasıl bir motivasyonla hareket ettiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Signe insanların dikkatini çekmek uğruna kanlar içinde bir gömlekle sokakta yürüyebilir, bir köpek tarafından ısırılmak isteyebilir, kalabalık bir masada görünmez hissedince olmayan alerjisi nüksedip bayılabilir ya da cilt hastalığına yol açan bir ilacı bile isteye düzinelerce tüketebilir. Zedelenen konumunu düzeltip dibe vuran özgüvenini yeniden kazanmak için Signe sürekli ilgi, acıma ve sempati toplayacağı çıkışsız bir yola girer: Artık yaşamını bir kurban olarak sürdürecektir.

Sanatçı sevgilisi Thomas‘la aralarındaki sağlıksız ilişkinin temelinde rekabet ve egolar yatıyor. Signe esasında tüm dünyanın gözlerini üstünde istese de esas ilgi beklediği kişi Thomas. Tasarladığı sandalyelere bile Signe’den daha çok ilgi ve alaka gösteren Thomas, beklenmedik şekilde başarıya kavuşmasıyla büyük bir ego patlaması yaşıyor bir bakıma. Kendinden başka bir şey konuşmuyor ya da kendinden başka bir şey düşünmüyor film boyunca. Signe’ye sınırları zorlatan en büyük motivasyon Thomas’ın kendisi, hastalığa yol açacak olan ilacı kullanma sebebi onun yükselişinin altında ezilmemek ve dikkat çekmek. Aslına bakılırsa başarılı da oluyor ancak kalıcı hasarlar inanılmaz boyutta sağlık sorunlarına yol açmaya başlıyor. Fakat bu noktada ise korkunç olan şey Signe için bu sorunların hiçbir önem teşkil etmemesi. Toplum ve çevresi tarafından ilgi görmesi, konuşulması, bedenindeki yaralar sebebiyle yolda yürürken insanların ona bakması yeterli onun için.

Signe’nin bu narsist davranışları bir yana, Thomas’ın olayın başlangıcında sevgilisine ve yaşananlara yaklaşımı ayrı bir absürdlük barındırıyor. Sevgilisi kurban rolüyle ilgi çekmeye, röportaj vermeye, arkadaş ortamlarında dikkat çekmeye başlayınca Thomas’ın yaşadığı o rahatsızlık hissine apaçık şahit oluyoruz. Onun derdi her ortamda Signe’den bahsedilmesi değil, kendisinden bahsedilmemesi. Film bize iki ana karakterin mizahi ve absürt yönlerden narsist çatışmasını izletiyor ve insanlığın en kötü eğilimlerine ayna tutuyor. Peki kurban psikolojisinin getirdiği faydalar sonuçlarına değer mi?

Sonunda Signe, başından beri aradığı şeyi elde ediyor; giderek yorulan arkadaşlarının bile sorgulayamayacağı, görkemli bir şekilde doğrulanmış bir kurban statüsü ve onu şöhret basamaklarına iten bir mağduriyet durumu. Ancak hastalığı ağırlaştıkça, hayatı ile her şeyi ortadan kaldırabilecek bir suçluluk itirafı arasında seçim yapmak zorunda kalıyor. Filmin bir diğer güzel tarafı da Signe’nin zihninde yarattığı alternatif gerçeklikler. Bu alternatif gerçekliklerin ortak noktasının narsist kişiliğini tatmin etmek olması da şaşırtıcı değil. Kafasında kurduğu hikayelerde bile herkesin gözleri onun üzerinde, ne olursa olsun bütün arkadaşları onun destekçisi, sevgilisi ona hayran, toplum ona hayran, bazen kitap çıkartarak ilgi çekiyor, bazen manken olarak ilgili çekiyor…fakat gelin görün ki gerçek hayat bambaşka akıyor.

Signe’nin egoları ve narsisizmi el ele ilerlerken, yavaş yavaş onun zihninin en karanlık köşelerine iniyoruz. Kurban psikolojisi ilgiyi yitirerek yalnızca zarardan ibaret kalmaya adım adım ilerliyor. Kendisine ne kadar zarar verirse versin eninde sonunda etraftakiler sürekli ona acımaktan ve onu konuşmaktan bıkacak, onu manken yapmak isteyenler sağlık sorunları sebebiyle ondan vazgeçecek, gerçeği anlattığı ve güvendiği arkadaşı onun yanında olmak yerine sırtını dönecek. Peki Signe hiç pişman olacak mı? İşte bu soruya filmin başından sonuna kadar hiç “evet” yanıtını alamıyoruz. Hatta cevabımız daha çok “hayır”a yakın.

Filmin sonu somut bir kesinlik duygusu olmadan, Signe’nin kurgusal gerçekliğinde kalıp kalmadığınızı merak etmenize neden oluyor. Aslında mesele tam da bu. Sosyal medya ve şöhret kültürü dünyasında, gerçekten gerçek olan herhangi bir şey var mı? Hangisinin gerçek hangisinin kurgu olduğunu anlayabiliyor muyuz? Göz ardı edilemeyecek keskin bir karşıt kültür yorumuyla Sick of Myself, aynı anda hem ürkütücü hem de büyüleyici. Komik ve mide bulandırıcı olması, modern kültürde çok sık tasvir edilen beğeniler için mağduriyet anlatısını mükemmel bir şekilde işliyor.

Özellikle herkesin sosyal medyada ve gerçek hayatta görünür olabilmek adına büyük çabalar harcadığı son yüzyılda, toplumun takıntılarına ışık tutup bizi birçok şeyle yüzleştiriyor. Kristine Kujath Thorp başrol olarak bize muazzam bir narsist portresi çiziyor, Thomas rolündeki Eirik Sæther‘de kendisinden başka kimseyi göremeyecek kadar takıntılara hapsolmuş ve yer yer obsesif davranışlarını çevresine yansıtan erkek arkadaşı oldukça iyi yansıtmış. Bunun yanı sıra Joachim Trier‘in gözde oyuncusu Anders Danielsen Lie, namı diğer Dünyanın En Kötü İnsanı’nın Aksel‘ini, kısa ama fazlasıyla eğlenceli bir sekansta görüyoruz. Kristoffer Borgli‘nin Drib‘den sonraki ikinci uzun metrajlı filmi Sick of Myself, modern şöhrete, dolandırıcılık kültürüne ve viral olma ile kendi kendini yok eden çağdaş saplantıya bir keskin bakış niteliğinde.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis: Hollanda Usulü Krepler

1986’dan beri hizmet veren Pim’s Poffertjes & Pannekoekenhuis, Hollanda’da krep ve poffertjes keyfi için sıcak ve samimi bir durak!

One Battle After Another Film İncelemesi: Katmanlı Bir Savaş Hikâyesi

Paul Thomas Anderson'ın büyük sükse yaratan yeni filmi One Battle After Another, politik bir aksiyon olarak karşımıza çıkıyor.

The Rolling Stones – Paint It, Black ve Psikoloji Çerçevesinde İncelemesi

The Rolling Stones'un karanlık ruh halini müziğe gönüştürdüğü başyapıt; Paint It Black

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Çocukluk Travmaları: Belirtileri, Sonuçları ve Çözüm Yolları

Çocukluk döneminde yaşadığımız olaylar karşısında hissettiğimiz duygular ve düşündüğümüz düşünceler travmalar doğurabilir. Peki, bu travmaların belirtileri, sonuçları ve çözüm yolları nelerdir?

Söylenti Radarında Bu Ay: Sombr

"back to friends" şarkısıyla zirveye tırmanan genç sanatçı Sombr'ın müzik serüvenine yakından bakalım

Sevmek Zamanı Filminden Unutulmaz Replikler

Halil'in boya yapmak için gittiği bir evde gördüğü resme aşık olmasıyla gelişen olayları konu alır.

2025 Gen Z Protestoları: Nepal, Fas ve Türkiye Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz

2025’te Türkiye, Fas ve Nepal’deki Gen Z protestoları, dijital dayanışma, özgürlük ve adalet talepleriyle yeni bir küresel siyasal uyanışın simgesi haline geldi.

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Editor Picks