Anneden kıza sindirilmiş toplumsal kader değil direnişin kaldığı bir kadın hikayesi. Sundance Film Festivali’nde prömiyerini gerçekleştiren Shayda filmi, eşinden şiddet gören ve küçük kızıyla birlikte kadın sığınma evinde yaşamaya başlayan Shayda‘nın hikayesini anlatan bir Avustralya filmi.
İran asıllı Avustralyalı yönetmen Noora Niasari‘nin çektiği ilk uzun metrajlı filmin başrolü ve filme adını veren Shayda karakteri olarak, geçtiğimiz yıllarda Holy Spider filmiyle büyük beğeni toplayıp adından söz ettiren ve Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Zar Amir Ebrahimi’yi izliyoruz. Sundance Film Festivali‘nin Dünya Sineması Drama Filmleri Yarışmasından Seyirci Ödülü ile dönen filmin yapımcıları arasında ünlü oyuncu Cate Blanchett da bulunuyor.

Hikaye 1995 yılında Avustralya’da geçmektedir. Açılış sekansında izlediğimiz anne-kız, havaalanında tedirgin bir şekilde olası bir durumda neler yapılması gerektiğinin üzerinden geçerler. Tek parçadan oluşan bu sekans, filmin tüm ögelerini barındırarak aslında seyirciye film boyunca onları nelerin beklediğini gösterir.
Shayda eşinden gördüğü şiddet nedeniyle küçük kızı Mono ile birlikte bir kadın sığınma evine yerleşir. Burada kendini ve kızını güvende tutmaya uğraşırken, aynı zamanda eşinden boşanmaya çalışır. Bu zorlu sürece bir yandan da baharın gelişi kabul edilen, yeniden doğuş ve yeni gün anlamları taşıyan Nevruz günleri eşlik etmektedir. Böylece Nevruz günleriyle birlikte yeniden açan çiçekler ve kuruyan dalların tekrar yeşillenmesi gibi, Shayda da hep umudun varlığına tutunur. Eşi Hüseyin’in hem şiddetine, hem cinsel istismarına maruz kalan Shayda hukuki süreçlerle hakkını ararken, eşine verilen denetimsiz ziyaret hakkı sebebiyle bir de eşinin kızını İran’a kaçıracağı endişesini yaşar. Her pişman erkek gibi Hüseyin de ziyaret günlerinde başta pişman olduğunu ve Shayda’nın isteklerini kabul edeceğini söylese de karşı taraftan istediğini elde edemeyince yeniden ilkel davranışlar sergilemeye başlayarak eşini İran’daki rejimle, hayatıyla hatta kızı üzerinden tehdit etmeye devam eder.

Sığınma evinde Shayda’ya benzer dertlerle kalan diğer kadınlar, çocuklar yaşanılan trajediden en az seviyede etkilensin diye uğraşırlar. Kadınların umutları ve içlerinde var olan ‘kız neşesi’, onların verdikleri farklı mücadelelere rağmen bir arada eğlenip, bir şarkının ritmine kendini bırakmalarını, gülüp oynamalarını sağlar.
Kabullenilmiş Kader Değil Direniş
Shayda İran’da doğup büyümüş evlendikten sonra Avustralya’ya göçmüş bir kadındır. Film, Shayda’nın fotoğraf albümüne baktığı sahneyle ana karakterin geçmişini sunmaktadır izleyicisine. Tesettürlü hallerini, mezuniyetini, anneliğinin ilk yıllarını incelikli bir şekilde gösterir. Eşinin Shayda’ya cinsel saldırıda bulunup hamile kalması için çabalamış olması böylece kendinden ayrılamayacağını düşünmesi, Shayda’yı İran rejimiyle tehdit etmesi, kendince onun ‘ahlaksızlığını’ kanıtlayıp onun öldürüleceğini belirtmesi gibi şiddetin her türlüsüne başvurmasına rağmen Shayda direnişinden vazgeçmez.
Shayda’nın annesinin “Bu senin kaderin değiştiremezsin”, “Kimsenin hayatı mükemmel değil. En azından Hüseyin iyi bir baba.” gibi söylemleri ataerkil sistemin çarklarında kadınların nasıl ezilip sindirildiğine dair bir örnek olarak yer edinir. Fakat Shayda tüm bu engellere ve tehditlere rağmen öğrenilmiş çaresizliğin esiri olmaz, anneden kızına geçen kaderi reddedip kızı için direnişini sürdürür. Bu direnişe eşlik eden Nevruz günleri yeni başlangıçlar ve bahar olarak kabul edilirken, Shayda’nın da kurtuluşunu sembolize etmektedir. Film bu mücadelede tek bir kişiye odaklanıyor olsa da, sığınma evindeki kadınların farklı kültürlerden oluşuyla maalesef şiddetin evrensel boyutunu da göstermektedir.

Shayda ülkesinin rejimiyle tehdit edilmesine rağmen kültürünü yaşatmaya devam eder. Filmde kendine yer eden İran şiirleri, yemekleri, şarkıları ve Nevruz kutlamalarıyla Niasari, İran kültürünü dengeli bir biçimde var eder filminde. Şiddetin evrenselliğini gösterdiği gibi aynı zamanda sözde ayrıcalıklı ve eğitimli olan Hüseyin’in böylesine ilkel davranışlar sergilemesi de filmin en çarpıcı yönlerinden biri olmaktadır. Film biçimsel olarak aşina olduğumuz hikayelerden olsa da Noora Niasari’nin ufak dokunuşlarıyla, arka planda varlığını gösteren Nevruz kutlamaları ve Hayedeh’in Bahar Bahar şarkısıyla yeni başlangıçları ve bir mücadelenin umudunu taşımaktadır.
Film Zar Amir Ebrahimi’nin güçlü performansından destek alırken, Leah Purcell, Mojean Aria, Osamah Sami gibi oyuncular da ona eşlik etmektedir. Kadın gözünden anlatılan kadın hikayelerinin incelikli yapısını barındırmasıyla Shayda filmi görülmeyi ve üzerine konuşulmayı hak eden bir film demek mümkün.


