? Bu yazı Melisa Özaltun tarafından editörün seçimi arasına girdi ?
İngiliz trajedi türünün en iyi eserlerini vermiş oyun yazarı Shakespeare, tanımladığı ya da betimlediği canlı ne olursa olsun onun doğası hakkındaki yetkin görüşü, edebi yönünün yanı sıra bir doğa bilimci olarak da yeterliliğinin kanıtıdır. Açıklamalarını her zaman kesin, metaforlara uygun ve her konunun gerçek doğasından ve niteliklerinden almıştır. Shakespeare’in soneleri, tiyatroları üzerine birçok makale yazılmış, özel hayatı hakkında birçok dedikodu çıkmıştır fakat, onun ornitoloji bilgisi üzerine yazılan yazılar oldukça azdır. Shakespeare, eserlerinde horozdan martıya, kazdan serçeye birçok kuştan sadece isimleriyle değil ancak bir gözlemcinin ilgisiyle keşfedilebilecek özelliklerine göndermeler yaparak bahsetmiştir. Bu yazıda sizler için, Shakespeare’in eserlerinde adı geçen kuşlardan sadece 11 tanesinin, bu eserlerde yer almayı hak eden bu kuşların destansı hikayelerini ve üstün nitelikleri ile alakalı çeşitli alıntıları derledik.
Öncelikle Shakespeare ve eserlerindeki kuşlar bu zamana kadar üzerine sadece yazılar yazılmış bir konu değil. 1890’da Eugene Schieffelin adlı Alman göçmen, Kuzey Amerika’ya Shakespeare’in eserlerinde adı geçen mümkün olduğunca çok sığırcığı sokmayı aklına koydu. Soğuk bir kış günü, New York Central Park’a 60 sığırcığı üreyeceklerini umarak saldı. Bu adamın düşüncesi oldukça basitti; bu kuşlar Shakespeare’in eserlerinde olmayı hak ediyorsalar, dünyanın her yerinde olmalıydılar. Günümüzde bu kuşların popülasyonunun Amerika için bir tehlike olduğuna dair haberler olsa da, odaklanılması gereken nokta; Shakespeare’in kuşlar hakkındaki bilgilerinin ondan sonraki yüzyılları böylesine etkileyecek derecede ayrıntılı olmasıdır. Bu bilgilerin ayrıntılarıyla birlikte doğru olması, Shakespeare’in doğa tarihi ve dönemin saha sporlarıyla ilgili olması ile direkt alakalıdır aslında.
- Kartal
Zaten görkemli dış görünüşleri, iyi görüş yetenekleri ve uçuş gücü sebebiyle birçok yazarın eserlerinde sık sık kullandığı bir kuş türü olan kartal, diğer kuşlara karşı evrensel bir üstünlüğe sahiptir.
“Bak, onun gözü,
Kartalınki kadar parlak, ışık saçar”
-Richard II
“Bir kartal, hanımefendi,
O kadar yeşil değil, çok hızlı, çok güzel göz
Paris’in sahip olduğu gibi. ”
-Romeo ve Juliet
Kartalın gözünün yeşil olduğu varsayımı cümlelere şiirsellik katmak için kullanılmıştır diye düşünebiliriz. Tanıdığımız bu kuş cinsinin tüm türlerinde, gözünün rengi ela veya sarıdır.
Romalılar için ise kartal bir alâmet kuşuydu. Tarihçi Josephus, kartalın tüm kuşların kralı ve hepsinin en güçlüsü olduğu için imparatorluğun amblemi ve zaferin alâmeti olduğunu söylemişti. Ancak kartal sancağı Romalılara özgü değildi. Uzun kanatlı altın kartal, Pers hükümdarları tarafından da taşındı ki Perslerin de bu sembolü eski Asurlulardan ödünç almış olabileceği düşünülüyor. İyi bir alâmet kuşu olan kartal, Shakespeare tarafından da eserlerinde sık sık kullanılmıştır.
“Roma kartalı için,
Güneyden batıya doğru yükselen kanatta,
Kendini ve güneşin ışınlarında küçültüldü
Öyleyse ortadan kayboldu: hangi prens kartalımızın habercisi oldu,
İmparatorluk Cæsar yeniden birleşmeli
Işıltılı Cymbeline ile olan iyiliği,
Batıda burada parlayan. ”
-Cymbeline
- Şahin
Günümüzde beş yüz kişiden biri hiç eğitimli bir şahinin uçtuğunu görmemiş olabilir fakat Shakespeare’in zamanında işler çok farklıydı. Buna maddi gücü yeten herkes bir şahin tutar ve sahibinin rütbesi taşıyan kuş, türleriyle belirtilirdi. Aksungur bir krala aitken, bir hanımefendi boz doğana sahiptir; bir rahip atmaca taşırken, bir hizmetçi kerkenez taşırdı. Ancak bu spor büyük bir masraf gerektiriyordu; şahin kuşları mükemmel bir şekilde eğitilmeden önce çok zamana ve ilgiye ihtiyaç duyuyordu. Bu, atık toprakların artan kuşatılması ve ekimi ile birleştiğinde, İngiltere’deki doğancılığın azalmasına etkisi de inkar edilemez.
“Kraliçe; İnanın bana beyler, derede uçtuğum için
Bu yedi yıllık günde daha iyi spor görmedim:
Yine de, sizin izninizle rüzgar çok yüksekti;
Ve bire bir, yaşlı Joan dışarı çıkmamıştı.
Kral.
Ama ne anlamı var lordum, şahininiz
Ve geri kalanının üzerinde ne bir adım attı!”
-Kral Henry VI
- Baykuş
Gökyüzü tanrısı Jove bir kartala dönüşürken, Yunan tanrılarının kraliçesi ve Satürn’ün kızı Juno bir baykuşa dönüşmeyi seçti. Çünkü cennetin kraliçesinin herhangi bir küçük ya da tam tersi kaba bir kuşun dış görünüşünü alması hoş olmazdı, onun yerine o gecelere olan hükümdarlığı ile gündüzlere hükümdar kartalınkine eşit olan bir kuş ile somutlaştırıldı.
Baykuş genellikle kötü bir alâmet kuşu olarak kabul edilir; batıl inançlar yüzünden keder habercisi olduğu düşünülür. Kadim insanlar arasından Atinalılar bu popüler önyargıdan kurtulmuş ve baykuşu akıl tanrısı Minerva’nın gözdesi ve bilgelik imgesi olarak görmüştür; tiksinti yerine hürmetle bağdaştırmışlardır.
“Baykuş kanadı, cadıların güçlü belanın cazibesini hazırladıkları kazanın bir bileşeniydi.”
-Macbeth
Ve Shakespeare, hiç şüphesiz, korkunç bir trajedinin korkunç bir sahnesine bir baykuşu yerleştirerek, kuşun varlığını melankoli, talihsizlik ve ölümle ilişkilendirdi. Buna göre, talihsiz baykuşun farklı dönemlerde “belirsiz”, “uğursuz”, “korkutucu” ve “ölümcül” “gece kuşu” olarak damgalandığını da görebiliriz.
“Derin gece, karanlık gece, gecenin sessizliği,
Çığlık baykuşların ağladığı ve köpeklerin ulumasını yasakladığı zaman.”
-Henry VI.
- Kuzgun
Kuzgun, derin ve ciddi sesiyle her zaman dikkat çekmiştir fakat batıl inançlı insanlar kuzgunun sesinde uğursuz bir şey olduğu fikrinden etkilenmiştir. Kuzgunun Romalılar tarafından kutsanırken, müziğin tanrısı Apollo ile birlikte anıldığı da olmuştur. Batıl inançlar, düşünceler değişse de hala kuzgunun ciyaklamasının ölümü haber verdiğine inanan birçok kişi vardır.
Shakespeare’in bu tür inanışlardan yararlanmasına ve kuzgunu, halkın zihnine inancı taşımak ve görüntülerini daha etkileyici kılmak için oyunlarının birçok ciddi pasajına sokmasına şaşmamalı.
“Ne, Suffolk Lordum beni teselli mi ediyor?
Tam şimdi, bir kuzgunun notasını söylemeye geldi
Hayati güçlerimden yoksun olan kasvetli melodisi;
Ve bir çalıkuşu cıvıltısı olduğunu düşünüyor,
İçi boş bir göğüsten rahatça ağlayarak,
İlk tasarlanan sesi kovalayabilir mi? ”
-Henry VI
- Bülbül
Ses kalitesi, notaların çeşitliliği ve uygulama açısından bülbüller muhtemelen rakipsizdir. Bu nedenle, şairler arasında her zaman en gözde kuş olmuşlardır. İngiliz yazar Izaak Walton bülbüller hakkında şöyle demiştir: “Bülbül, küçük enstrümantal boğazından o kadar tatlı yüksek sesle müzik soluyor ki, insanoğlunun mucizelerin sona ermediğini düşünmesine neden olabilir. Tanrım, yeryüzünde kötü adamlara böyle bir müziğe paran yettiğinde, cennetteki azizlere hangi müziği sağladın?”
“Bu bülbüldü, tarla kuşu değil,
O, kulağının korkunç oyuğunu deldi;
Her gece nar ağacında şarkı söyler;
İnan bana aşkım, bülbüldü. ”
-Romeo ve Juliet
Şairler tarafından bu kuş için sıklıkla kullanılan Filomela adı ise Yunan mitolojisinde yer alan küçük bir figürden gelmektedir. Efsaneye göre, Filomela ablasının kocası Tereus tarafından tecavüze uğrar ve sakat bırakılır. İntikamını aldıktan sonra bülbüle dönüşür. Hikayeye bağlı olarak Filomela’nın yaktığı ağıtın üzücü olduğu tasvir edilir; tesadüf eseri doğadaki dişi bülbüller dilsizdir ve sadece erkek bülbüller şarkı söyler.
“Filomela, melodili,
Tatlı ninninizi söyleyin. ”
-Bir Yaz Gecesi Rüyası
- Horoz
“Taşra horozları ötüyor, saatler paralıyor,
Ve uykulu sabahın üçüncü saati. ”
-Kral Henry
Shakespeare’in Antonius ve Kleopatra’da bahsettiği horoz dövüşü eğlencesi, hiç şüphesiz antik çağlara aittir. Strutt, ‘İngiltere Halkının Sporları ve Oyunları’ adlı eserinde, bu sporun o tarihlerde iyi bilindiğini göstermek için, Burton (1660) ve Powell’dan (1696) alıntılar yapmıştır fakat bu sporun yapılmaya başlandığı tarih için bir bilgi vermemiştir. Shakespeare ise onun zamanında çok revaçta olan bu sporun ilk kez Romalılar tarafından yapıldığını düşünmekte sevk etmekte muhtemelen haksız değildir. Çünkü özel olarak yetiştirilmiş iki horozun eğlence ve yarışma amacıyla dövüştürülmesi ilk çağlarda Yunan, Çin ve Roma’da kâhinlerin bildirisi olarak kabul edilirdi.
“Horozları savaşı hala kazanıyor,
Her şey boşa gitse de. ”
-Antony ve Kleopatra,
- Hindi
Shakespeare, İngiltere’de Henry VIII’in hükümdarlığına kadar bilinmeyen hindi türünü, IV. Henry’nin oyununda Türkiye’yi de tanıtmak için anlamsal, kronolojik açıdan uyumsuz iki kavramı bir arada kullanarak yapılan anakronizm sanatını kullanmıştır.
Fabian şöyle der: “Tefekkür onun için ender bir hindidir.”
-On İkinci Gece
- Kuğu
Kuğu, Antik Yunan’ın efsane müzisyeni Orpheus ile özdeşleştirilirken, müzik tanrısı Apollo’nun kuşu olarak da bilinir.
“Kuğu çalacağım ve müzikte öleceğim.”
-Othello
Yarrell, ‘İngiliz Kuşlarının Tarihi’ adlı kitabında, genellikle mayıs ayı sonlarında, yavruların, ebeveyn kuş tarafından suya götürüldüğünü yazmıştır. Dişinin suda gezinirken sırtında yavrularını taşıdığı neredeyse kesindir.
Kral Henry VI’daki bir pasajda, kuğuların bu davranışının Shakespeare tarafından fark edildiğini varsayabiliriz;
“Öyleyse kuğu tüylü kuğuları kurtarır,
Onları kanatlarının altında tutsak ediyor. ”
-Henry VI
- Papağan
Bazı kuşların yağmurdan önce huzursuz ve gürültülü olma eğilimi oldukça dikkat çekmiştir. Tam tersi olarak doğa bilimciler kötü hava koşullarında dikkate değer ölçüde kayıtsız kalan papağanları gözlemlemiştir. Shakespeare de papağandaki bu tuhaflığı fark etmiş olacak ki, papağanlara şu şekilde yer vermiştir:
“Yağmura karşı papağandan daha gürültülü.”
-Size Nasıl Geliyorsa
Papağanların ilk kez ne zaman kafes kuşları olarak tanıtıldığı tam olarak belli değil, ancak çekici renkleri ve kelimeleri öğrenme yetenekleri şüphesiz onların erken dönemde fark edilmelerine katkı sağladı. Shakespeare, bir papağanın eğitimde başarılı olabilmesi için ödüllendirilmesinin gerektiğini de biliyordu.
“Papağan badem için daha fazlasını yapmaz.”
-Troilus ve Cressida
- Deve Kuşu
Roma İmparatoru, doğa bilimci ve filozof Pliny’nin kırlangıç midesinde bulunan taştan bahsetmesi, deve kuşunun midesinde taş bulunması söylentisini akla getirir. Deve kuşunun yiyeceklerinin çalı bitkilerinin, tohumların ve tahılların tepelerinden oluştuğu söylenir. Ancak taşlar, çubuklar, metal parçaları, kordon, deri ve diğer maddeler de deve kuşları tarafından yutulur ve çoğu zaman yok olur.
“Ah! Kötü adam, bana ihanet edeceksin ve kafamı ona götürerek kralın bin kronunu alacaksın!
Ama sana deve kuşu gibi demiri yedireceğim. Kılıcımı büyük bir iğne gibi yutacağım. ”
-Henry VI
- Pelikan
Pelikanlar, kefaretin ve kurtuluşun sembolü olarak kullanılır. Ayrıca inanışa göre, pelikan kendisini yaralayıp, ölmemesi için yavrusunu kanıyla beslemiştir. Bu da, İsa’nın insanın kurtuluşu için kendisini feda etmesine benzetilir. Shakespeare’in bu kuştan bahsederken bu inanışa değinmiş olması şaşırtıcı değildir.
“Laertes diyor ki:
O kadar geniş olan iyi arkadaşlarına kollarımı açacağım; Ve tıpkı hayat veren bir pelikan gibi, Onlara kanımla karşılık verin.”
-Hamlet
Shakespeare’in edebi kişiliği, İngiliz edebiyatına yaptığı katkılar, edebiyata verdiği yön ile kendisine, trajedilerine ve komedilerine duyduğumuz saygı ve hayranlık bir kenara, Shakespeare’in ornitoloji ile bağlantılı olarak yazdığı her şeyden ve yaşadığı çağ için sergilediği olağanüstü bilgilerden etkilenmemek elde değildir. Romeo ve Juliet’teki duyguların derinliği, Macbeth ve King Lear’da gece kuşlarının çığlıklarının betimlemeleri ve saf bir doğa sevgisi tarafından dikte edilen düşünceler, kalp ve doğa bilimin Shakespeare’in ruhuna yansımasıdır.
Çok güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler