Sex And The City Dizisinin Unutulmaz Replikleri

Editör:
Maria Umuç
spot_img

Sex and the City, 90’ların sonunda hayatımıza girerek bir neslin dostluk, kadınlık ve aşk anlayışını değiştiren kültürel bir fenomene dönüştü. Carrie, Miranda, Charlotte ve Samantha; dört farklı karakter, dört farklı yaşamı temsil etse de hepsi aynı ortak noktada kesişiyor: kendilerini bulmak.

Her bölümde New York‘un büyüleyici sokaklarında dolaşırken, sadece modadan ya da ilişkilerden değil, hayatın karmaşası içinde kendilerine nasıl bir yer açtıklarından da bahsediyorlar. Dizi, yıllar geçmesine rağmen hâlâ güncel kalmayı başarıyor, çünkü her kadın kendi hayatından bir parça bulabiliyor; kalp kırıklıklarını, güçlü dostlukları ve cesareti.

Sex and the City‘i hiç izlememiş olanlar bile o efsane replikleri bir yerlerden duymuştur, çünkü bu dizi artık popüler kültürün vazgeçilmez bir parçası. Gelin, bu unutulmaz sözleri beraber inceleyelim!

1. “In New York, you’re always looking for a job, a boyfriend or an apartment.” -Carrie Bradshaw

Sex and the City (1998) | Vanity Fair

“New York’ta insan her zaman ya iş, ya sevgili ya da ev arar.”

New York, Sex and the City’nin ruhunu taşıyan ve karakterlerin hayatlarını her daim etkileyen görünmez bir kahraman. New York‘ta yaşam, asla tamamen sonlanmayan bir arayış gibidir. Her karakter her gün farklı bir arayış peşinde koşar; bazen kariyer, bazen aşk ve bazen de Carrie’nin dediği gibi bir ev. Carrie’nin bu repliği, şehirde yaşayan herkesin iç sesi hâline geliyor.

2. “Not my style.” -Samantha Jones

Sex and the City (1998) | Glamour

“Tarzım değil.”

Samantha, başkalarının beklentilerini ve yargılarını umursamayan, kendi kurallarını koyan bir kadın olarak öne çıkıyor. Bu cümle de onun özgüvenini ve Carrie ile olan dostluğuna verdiği önemi anlatıyor. Carrie ve Samantha’nın arkadaşlığı, karşılıklı saygı ve birbirlerinin farklılıklarını kabul etme üzerine kuruludur. Bu sahne hem dostluklarını vurguluyor hem de kadınların kendi seçimlerinde özgür olabileceğini hatırlatıyor.

3. “Some people do arts and crafts. We judge.” -Stanford Blatch

Sex and the City (1998) | Vanity Fair

“Bazı insanlar el işi yapar. Biz yargılarız.”

Carrie ve Stanford‘un arkadaşlığı, bize dizinin eğlenceli ve alaycı tarafını gösteriyor. Bu ikili bir aradayken ya birilerini eleştiriyor ya da yargılıyor. Stanford da tam bu duruma uygun şekilde, yargılayışlarını bir hobi olarak nitelendiriyor. Onlar için yargılamak adeta bir yaşam stili!

4. “Sometimes I would buy Vogue instead of dinner.” -Carrie Bradshaw

Sex and the City (1998) | FT Property Listings

“Bazen akşam yemeği yerine Vogue alırdım.”

Carrie için hayattaki en önemli şeyler: arkadaşları, ayakkabıları ve Vogue dergileri! Vogue, Carrie için sadece trendleri takip ettiği bir yayın değil; aynı zamanda New York’ta kendini ifade etmenin, şehir hayatının nabzını tutmanın ve kendi kimliğini inşa etmenin bir yoludur. Onun için bazen temel ihtiyaçlarından bile öte, kendi yazıları için de bir ilham kaynağıdır.

5. “After all, computers crash, people die, relationships fall apart…” -Carrie Bradshaw

Sex and the City (1998) | Netflix Tudum

“Sonuçta bilgisayarlar çöker, insanlar ölür, ilişkiler paramparça olur…”

Yazılarında hep günlük hayattan, ilişkilerden ve erkeklerden bahseden Carrie, bu sefer bize hayatın gerçeklerini gösteriyor. “Bilgisayarlar bozulur, insanlar hayatını kaybeder, ilişkiler bozulur… Yapabileceğimiz en iyi şey nefes alıp yeniden başlamaktır.” Her ne olursa olsun, yanımızda sevdiklerimiz olduğu sürece hayat devam eder, yapmamız gereken tek şey onların değerini bilip yola devam etmektir.

6. “I’m pretty and I’m smart. I’m a catch!” -Charlotte York

“Sex and the City” dizisinden Charlotte York’un en iyi stilleri | Marie Claire

“Ben güzelim ve akıllıyım. Kaçırılmayacak bir kadınım!”

Charlotte, her zaman masallardaki gibi bir aşk arayan ama aynı zamanda kendi değerinin farkında olan bir karakter. Tam bir klasik romantik olarak, ideal aşkına kavuşmaya çalışırken kendinden ödün vermiyor. Güzel, zeki, çalışkan ve sevgiye layık. Bu replik, hem kendi değerlerinin bilincinde olduğunu hem de aşkı aramaktan vazgeçmediğini hatırlatıyor.

7. “Men I may not know, but shoes…” -Carrie Bradshaw

Carrie Bradshaw’s Shoes | Marie Claire

“Erkeklerden pek anlamam ama ayakkabılardan…”

Carrie için ayakkabıları sadece bir aksesuar değil, onun kişiliğinin bir yansıması. Dolabındaki sayısız Manolo Blahnik çifti, belki de onun bu hayattaki en büyük servetidir. Ayakkabılar onun için özgüven, aşk ve bağımsızlığın bir sembolü hâline gelmiştir. Kabul edelim ki erkek seçimlerinde pek iyi değildi, ama ayakkabı seçimleri… İşte Carrie, ayakkabılarını adeta hayat arkadaşı gibi sahiplenmiştir.

8. “I love you too, Richard, but I love me more.” -Samantha Jones

Sex and the City (1998) | Deadline

“Ben de seni seviyorum Richard… ama kendimi daha çok seviyorum.”

Samantha’nın özgüveninin simgesi hâline gelen bu sahne, kendine olan sevgisini her şeyin önüne koyduğunu gösteriyor. Onun için ilişkiler hiçbir zaman bir gereklilik değil, bir tamamlayıcıydı. Bu sahnede Samantha, cesur ve meydan okuyan bir tavırla, kalbini kıran birinin karşısında bile güçlü durarak; karşımızdaki insanı sevebilmek için önce kendimizi sevmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

9. “Your girl is lovely, Hubbell.” -Carrie Bradshaw

Sex and the City (1998) | British Vogue

“Sevgilin çok güzel, Hubbell.”

Carrie’nin “Your girl is lovely, Hubbel.” repliği aslında 1973 yapımı The Way We Were filmine bir göndermedir. Bu filmde de aynı Carrie ve Big gibi, birbirini seven ama asla aynı yöne yürüyemeyen bir çifti görürüz. Hubbell ve Katie yıllar sonra tekrar karşılaşırlar; Hubbell evli ve yanında karısıyla beraberdir. Katie, hâlâ Hubbell’a karşı hisleri olmasına rağmen durumu kabullenmiştir ve bu repliği de kabullenişin bir simgesidir. Aynı şekilde bu sahnede Carrie, Big’in hayatındaki kadın Natasha‘yı öğrenir. Hâlâ ona karşı duyguları olmasına rağmen, bu artık bir kabulleniştir.

10. “You and I nothing!” -Carrie Bradshaw

Sex and the City (1998) | Collider

“Sen ve ben… hiçbir şeyiz!”

Carrie’nin bu isyanı, onun Big ile olan ilişkisindeki kırılma noktalarından biridir. Artık Big ile olan gitgelli ilişkisini kabullenemeyip, kendi duygularının farkına vardığı ve “yeter” dediği an gelir. Aralarındaki ilişki belirsizlik ve tutku arasında gidip gelirken Carrie bir sınır çizer. Bu cümle aslında vedadan çok bir fark ediştir; sevmenin bazen kendini seçmekle mümkün olduğunu anlatır.

11. “Maybe we could be each other’s soulmates.” -Charlotte York

Sex and the City (1998) | MUBI

“Belki de biz birbirimizin ruh eşi olabiliriz.”

Charlotte’un bu repliği, belki de dizideki dostluklarını anlatan en iyi anlardan birisi. Onlarca romantik ilişki, kalp kırıklığı ve beklenti arasında Charlotte sonunda fark ediyor ki, gerçek ruh eşleri bir erkek olmak zorunda değil. Carrie, Miranda, Charlotte ve Samantha için birbirleri teselli, kahkaha ve dayanıklılığın kaynağıdır. Bu dört kadının hikâyesi şunu gösteriyor: Bazen ruh eşimiz bir sevgili değil, bizi gerçekten anlayan, her hâlimizle kabul eden arkadaşlarımızdır. Yani bu replik bize dizinin temelinde yatan en derin gerçeği anlatır: Aşk gelip geçici olabilir ama dostluk her zaman kalıcıdır.


Kaynakça:

  • Hurtado, Alexandra. “”And Just like That…,” We Compiled the 60 Best “Sex and the City” Quotes.” Parade. Web. Erişim Tarihi: 7 Kasım 2025
  • ‌Rasmussen, Tom. “The 25 Best “Sex and the City” Quotes.” Vogue. Web. Erişim Tarihi: 7 Kasım 2025
  • “Sex and the City Wiki.” Fandom.com. Web. Erişim Tarihi: 7 Kasım 2025
  • Sterger, Jenn. “Your Girl Is Lovely, Hubbell.” Blogspot.com. Web. Erişim Tarihi: 7 Kasım 2025
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.