Kısa filmler, genellikle kısa bir hikâyeyi anlatmak için kullanılırlar ve kısa filmlerin hemen hepsi içeriğinde bir sosyal mesaj veya farkındalık içerirler. Bu filmler bağımsız olarak çekilir ve festivaller aracılığıyla gösterime girerler. Düşük bütçelere sahip olur ve yönetmenlerin adını duyurabilmek ve yeteneklerini sergileyebilmek için kullandıkları bir araç olarak görülürler. Bu filmlerden sevilen ve ilgi görenlerinden bazıları ise şunlardır;
Kırmızı Balon
Albert Lamorisse’nin yapımcılığını üstlendiği 1956 yapımı film, Lamorisse’nin kendi oğlunun canlandırdığı küçük bir erkek çocuğunu ve okula giderken karşılaştığı kırmızı bir balonla olan dostluğunu anlatıyor. Film, En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü’ne sahiptir ve bu ödül kısa film kategorisi dışında bir kategoride ödül kazanarak Oscar alabilmiş ilk kısa film olmuştur. Film her ne kadar küçük bir çocuk ve balon ilişkisini anlatarak çocuk filmi gibi gözükse de yetişkinlere ve eğitmenlere mesajlar veren bir filmdir. Çocukla balon arasındaki ilişki yaşadıkları zorluklara rağmen zamanla güçlenir. Bu zorluklar çocuğun disiplinli müdürünü de kapsayan zorluklar olsa da aralarında olan aidiyet duygusu dostluklarını her zaman daha da ileri seviyelere taşır. Bu kısa film, yaşantımızın içinde olan nesnelerle kurduğumuz bağları onlara verdiğimiz önemi ve bu bağın duygusal anlamdaki değerini gösterir.
Dalgakıran
1962 yapım kısa filmin yönetmenliğini Chris Marker üstlenmiştir. Film hemen hemen tüm sahnelerinde siyah beyazdır ve çoğu sahnesi hareketsizdir. Kısa film başlarda yaşanan nükleer felaket sonuncunda insanların yeraltına sığınmasını ve onların yaşantısını anlatır. Bu felaketi önlemek ve daha iyi bir gelecek yaşayabilmek isteyen bir adam geçmişe giderek bu felaketi önlemek ister. Fakat, bu adam genç ve güzel bir kadına âşık olarak tüm hedeflerinden şaşar ve tarih yine yaşanmış olur. Bu filmde anlatılmak istenen veya anlanan fikir ise hedeflerin büyüklüğünün önemsizliğidir. Çünkü hedeflerimiz her ne kadar büyük ve önemli olursa olsun karşımıza aşk gibi güçlü bir duygu çıkarsa bu gözümüzün hiçbir şeyi görmemesini ve hedeflerimizi yok saymamızı sağlayabilir.
The Eleven O’Clock
Derin Seale’in yönetmenliği üstlendiği kısa film 2016 yılında yayınlanmıştır. Film, bir psikiyatr ve kendini psikiyatr sanan bir hasta arasında geçmektedir. Film sürdükçe hangi adamın gerçek psikiyatr olduğu karışmaktadır çünkü ikisi de aynı tavırları sergilemeye başlar. Filmin sonlarına doğru gerçek hastanın kimliği ortaya çıksa da film, gerçekliğin ve gerçeklik algısının doğasını eğlenceli şekilde tasvir ederek izleyiciye sunar.
The Silent Child
Chris Overton’un yönetmenliğini üstlendiği kısa film 2017 yılında yayınlanmıştır. Film, küçük yaşlardaki işitme engeli olan Libby adlı kızın hikayesini anlatır. Ailesi her ne kadar Libby’nin duyması için tüm imkanlarını kullanıp işitme cihazları alsa da Libby okul hayatında iletişim kurma konusunda zorluk yaşamaya devam eder. Bu durumu çözmek isteyen aile Libby için özel bir öğretmen tutmaya karar verir. Bu öğretmen Libby’nin hayatını değiştirir ve iletişim becerileri kazandırır. Okul hayatında iletişim konusunda başarılı adımlar atan Libby, öğretmeninin sözleşme süresi dolduktan sonra ailesinin yenilemek istememesi üzerine tekrar yalnızlaşmaya başlar. Film, işitme engeline sahip insanların yaşadığı zorlukları ve ailelerinin bu zorluklar karşısında neler yaptığını anlatırken bunları doğrular ve yanlışlar olarak da betimler.
Cops and Robbers
Arnon Manor ve Timothy Ware-Hill’in yönetmenliğini üstelendiği kısa film 2020 yılında Netflix’te yayınlanmıştır. Film, Amerika’da son dönemlerde artan ırkçılığı ve bu ırkçılıktan doğan zulme tepki olarak çekilmiştir. Film çekilirken Amerika’da zulmedilerek öldürülen Ahmaud Arbery’den ilham alınmıştır. Sosyal sorunları ele alan bu film büyük beğeni toplamış ve ilgi çekmiştir.
Ralph’i Kurtar
Humane Society International tarafından 2021 yılında yayınlanan kısa filmin senaristliğini ve yönetmenliğini Spencer Susser üstlenmiştir. Film kozmetik sektörü için yapılan hayvan deneylerine dikkat çekmek için yapılmıştır. Sırf ruj ve şampuanlar üretilebilsin diye fareler, tavşanlar, maymunlar gibi hayvanlar üzerinde testler yapılarak bu hayvanlar bazı fonksiyonlarından mahrum bırakılıyor. Film ilk yayınlandığında sosyal medyada büyük ses getirmiş olsa da ve birçok şirket sosyal medya ünlüsü tarafından kınanmış olsa da birkaç ay içerisinde unutulmuş ve aynı şirketlerin düzenlediği davetlere gitmişlerdir. Yani, dönemsel olarak ses getiren zulümler uzun süreçte pek etkiye sahip olamıyor.
Nefesini Tut
Yönetmenliğini ve senaryosunu Emin Murat Kılıç’ın üstlendiği kısa film 2018 yılında yayına girmiştir. Film, Splice Film Festivali’nde en iyi kurmaca film ve seyirci özel ödülü gibi Amerika ve Türkiye de birçok ödüle sahiptir. Film, normal bir yaşam süren Güray’ın bir günde tüm hayatının değişmesini anlatıyor. Bir günde hem ceza hem ödül olarak sayılabilecek bir yeteneğine sahip olan Güray bu yeteneğe alışmaya ve onunla yaşamaya çalışmaktadır. Bu yetenek Güray her nefesini tuttuğunda insanların ne düşündüğünü yani gerçekleri görebildiği türden bir yetenektir. Düşününce karşımızdaki insanın hakkımızda ne düşündüğünü nefesimizi tuttuğumuzda görebiliyor olsak çevremizde hiç kimse kalmazdı ve yaşantımız cehenneme dönerdi.
Bao
Yönetmenliğini ve senaryosunu Domee Shi’nin üstlendiği kısa film 2018 yılında yayına girmiş ve En İyi Kısa Animasyon Film kategorisinden Oscar ödülüne layık görülmüştür. Film, annelik duygusunu tadamamış Çinli bir kadının kendi elleriyle yaptığı hamurların canlanmasını ve annelik duygusunu tatmasını anlatıyor. Bu anne çocuk ilişkisi basit olmanın yanında bir bireyin yaşadığı bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik gibi evrelerini de içeriyor. Pixar Animation Studios yapım film aileyi anlatan bir film olmakla beraber doğum sonrası depresyon gibi konuları da işlemiştir.
Necroman
20 ödüle sahip olmuş olan filmin yönetmenliğini Ercan Er üstlenmiş olup senaristliğini ise Ercan Er ve Serdar Atam paylaşmıştır. Korku ve gerilim konulu film, Ali küçük bir çocukken evine zorla giren kişilerin ablasını ve kız kardeşini öldürmesiyle başlar. O gece alinin yaşamasına sebep olan şey ise ablasının ona ‘sus’ işareti yapmasıdır. Ali’nin zihninde bu travma çok büyük bir etki oluşturmuş ve alinin hayatı boyunca susmasına ve hayata dair gerçekliğini yitirerek paranormal olaylar yaşamaya başlamasıyla devam etmiştir. Ali hayatına susmanın verdiği ağırlıkla mezardan cesetler çıkararak ve çıkardığı cesetleri mumyalayarak onlarla arkadaşlık ederek devam eder.
Beyaz Bir Gece
Yönetmenliğini Özgürcan Uzunyaşa‘nın üstlendiği 2018 yılından yayınlanan Dostoyovski’nin Beyaz Geceler romanından ilham alınarak çekilen bir filmdir. Film insanlar ve cansız yapılar arasındaki unutulmuş olan bağın hatırlanmasıyla ve her ne kadar görmezden gelsek de binaların, cansız mimarilerin bizimle her yeni günü karşıladığı ve bize eşlik ettiğini anlatıyor. Filmimizin başrolündeki genç adam çalıştığı kitapevinden çıktığı bir akşam evine dönerken önünden geçtiği her binayla sohbet ediyor ve bu binalardan birinde yaşayan bir kadının davetiyle karşılaşıyor. Bu davet ile bambaşka bir maceraya atılan genç adam, şehrin ruhunu ve onun oluşturduğu hayal dünyasıyla tanışma ve onu deneyimleme şansına sahip oluyor.
Kaynakça;
-
“Kısa Film Severler İçin 7 Türk Kısa Film Önerisi”. artıdokuz.com. 10 Aralık 2021. Erişim Tarihi: 9 Mayıs 2023
