Sevdiklerimizle geçirdiğimiz her an çok özel olsa da, takvim Sevgililer Günü’nü gösterdiğinde kabul edelim ki hepimiz biraz daha heyecanlanıyoruz. Eğer siz de bu günü sevdiğinizle birlikte, sıcacık bir battaniyenin altında, el ele diz dize geçirmeyi tercih edenlerdenseniz, yıl boyunca belki sadece zaman geçirmek için göz attığınız, sevginin gücünü konu alan filmler, eminiz ki sevgililer gününde izlediğinizde çok daha farklı bir etki bırakacak.
Mısırlar da hazırsa geriye yalnızca filme karar vermek kaldı. Umuyoruz her gününüz sevgiyle geçer. İyi seyirler!
Good Luck Chuck (İyi Şanslar Chuck, 2007)

Başrollerini Dane Cook ve Jessica Alba’nın paylaştığı romantik-komedi türüne ait bu filmde, henüz çocukken öpmek istemediği bir kız tarafından lanetlenen Charlie, hangi kadınla birlikte olsa terk edilir. Üstelik bu da yetmezmiş gibi, Charlie’den ayrılan herkes hayatının aşkını bulur. Oyuncuların unutulmaz performansları ve konunun başarılı işlenişiyle öne çıkan Good Luck Chuck (İyi Şanslar Chuck), bu Sevgililer Günü’nde bol bol gülmek isteyen okurlarımız için birebir.
The Ugly Truth (Kadın Aklı Erkek Aklı, 2009)

The Ugly Truth (Kadın Aklı Erkek Aklı), kadınların ve erkeklerin bir ilişkiye olan yaklaşımlarının ne kadar farklı olabileceğini gözler önüne seren bir film. Romantik-komedi türündeki filmlere genel olarak önyargıyla yaklaşan izleyicilerdenseniz bile, The Ugly Truth, yalnızca Katherine Heigl ve Gerard Butler’ın muhteşem uyumuna tanık olmak için dahi şans verebileceğiniz bir film.
This Means War (İyi Olan Kazansın, 2012)

This Means War (İyi Olan Kazansın) filminin başrollerinde Tom Hardy, Chris Pine ve Reese Witherspoon’u izliyoruz. Aşk, komedi ve aksiyonu birleştiren bu film, iki yakın arkadaş, aynı zamanda iki yetenekli ajan olan Tuck ve Franklin’in birbirlerinden haberi olmadan aynı kadına aşık olmalarıyla başlayan rekabeti konu alıyor. Eğer romantik-komedi filmlerini klasikleşmiş olarak görenlerdenseniz, bu eğlenceli aşk üçgeni, klişelerden uzaklaşarak keyifli zaman geçirmenizi sağlayacak.
Life as We Know It (Başımıza Gelenler!, 2010)

İzleyen herkesi pamuk gibi yapacağına inandığımız Life as We Know It (Başımıza Gelenler!), birbirinin tam zıttı iki insanın, arkadaşları ve arkadaşlarının bebeği için yaptıkları fedakarlıklarla beraber, birbirilerini sevmeyi ve önceden akıllarından dahi geçmeyen birçok şeyi öğrenmelerini konu alıyor.
Me Before You (Senden Önce Ben, 2016)

Başrollerinde Emilia Clarke ve Sam Claflin’in bulunduğu romantik dram filmi Me Before You (Senden Önce Ben) bir yandan içinizi ısıtırken, diğer yandan gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Özgürlüğüne çok düşkün olan William, hayatının geri kalanını tekerlekli sandalyede geçirmek zorunda kalınca içinden çıkamadığı bir umutsuzluğa kapılır. Herkese duvar ören bu genç adam, içindeki çocuğun büyümesine izin vermemiş, neşe dolu bakıcısı Louisa tarafından hayata tekrar bağlanmaya çalışacaktır. Mekanlar, renkler, müzikler, konunun işlenişi ve etkisinden çıkamayacağınız final sahnesiyle bu duygusal filmin sizi içine çekeceğinden eminiz.
My Best Friend’s Wedding (En İyi Arkadaşım Evleniyor, 1997)

”Eğer kimseyle evlenmezsek birbirimizle evleneceğiz” cümlesi çoğumuzun yakın arkadaşlarıyla yaptığı veya aşina olduğu bir anlaşma olabilir fakat My Best Friend’s Wedding (En İyi Arkadaşım Evleniyor) filminde olaylar biraz daha ciddiye biniyor. Michael, Kimberly ile evlilik kararı aldıktan sonra ‘yakın arkadaş’ Julianne tarafında işler tamamen değişiyor. Başrollerini ünlü oyuncular Dermot Mulroney, Julia Roberts ve Cameron Diaz’ın paylaştığı; müzikleriyle mest eden bu samimi romantik-komedi, finaliyle de herkese ters köşe yapacak türden.
My Best Friend’s Wedding – Fragman
Knight And Day (Gece ve Gündüz, 2010)

Aksiyon filmlerinde adını sık sık görmeye alışık olduğumuz Tom Cruise’a, Knight and Day (Gece ve Gündüz) filminde Cameron Diaz eşlik ediyor. Bu Sevgililer Günü’nde yer yer gülmek isteyen ancak aksiyon ve aşkın da eksik olmadığı bir hikaye arayan okurlarımızın kesinlikle listelerine eklemeleri gereken bir film. Sıradan bir hayat süren June ve onun tam zıttı, tehlikenin peşini bırakmadığı Roy’un hikayesini anlatan bu filmde, tesadüflerin sıklığı gibi klişeleşmiş öğeler bulunuyor fakat Cruise-Diaz ikilisi rollerinin hakkını o kadar iyi veriyor ki, bu durum izleyiciyi hiç rahatsız etmediği gibi, film hiç bitmesin dedirtiyor.
Passengers (Uzay Yolcuları, 2016)

Passengers (Uzay Yolcuları), Jennifer Lawrence ve Chris Pratt’ı buluşturan, bilim kurgu türüne de ait bir romantik dram filmi. 120 sene sürecek bir yolculuğun henüz çeyreğinde uyanan Jim, Aurora’yı fark ettikten sonra onu da uyandırmaya karar veriyor. Zaman içerisinde Jim ve Aurora arasında bir çekim olacağı bariz olsa da, Aurora, Jim tarafından uyandırıldığını öğrendiği zaman haklı olarak öfkelenecek ve büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. Gerek konunun orijinalliği ve işlenişi, gerekse oyuncuların başarılı performansları ile önce çıkan Passengers, izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız filmlerden.
How to Lose a Guy in 10 Days (Bir Erkek 10 Günde Nasıl Kaybedilir?, 2003)

Tek bir saniyesinde dahi sıkılmayacağınızı düşündüğümüz bu filmde, flörtöz kişiliğiyle öne çıkan Benjamin (Matthew McConaughey), bir kadını kendisine 10 günde aşık edebileceği üzerine iddiaya girer. Benjamin, kendinden emin bir şekilde Andie’yi (Kate Hudson) etkilemeye çalışır ancak Andie’nin de kendi planları olabileceğini göz önünde bulundurmaz. Bu keyifli macerayı izlerken çok eğleneceğinize eminiz!
How to Lose a Guy in 10 Days – Fragman
The Danish Girl (Danimarkalı Kız, 2015)

Danimarkalı iki sanatçı Lili Elbe ve Gerda Wegener’in hayat öyküsünden esinlenerek romantik-dram türünde beyaz perdeye taşınan bu film, Gerda’nın eşi Lili’nin kendisini doğduğu cinsiyete ait hissetmediğini fark ettikten sonraki süreçte verdiği mücadeleyi gözler önüne seriyor. Aşkın sınırlandırılıp bir kalıba sokulamayacağının yanı sıra, sevginin ne kadar güçlü olabileceğini de bir kez daha gösteren The Danish Girl (Danimarkalı Kız), aynı zamanda izleyenleri müthiş bir sanatsal doygunluğa ulaştırıyor.
P.S. I Love You (Not: Seni Seviyorum, 2007)

”Hala her sabah uyandığımda istediğim ilk ve tek şey yüzünü görmek oluyor…”
Başrollerini Hilary Swank ve Gerard Butler’ın paylaştığı bu romantik-dram filmi öyle bir aşkı konu alıyor ki, izleyicinin gönlünü hemen fethetmeyi başarıyor. Öyle ki Gerry, ölümcül bir hastalığın son raddesinde dahi eşinin mutluluğu için bir yol bulmaya çalışıyor. P.S. I Love You (Not: Seni Seviyorum), sevdiğinizle birbirinizin değerini daha iyi anlarken gözünüzden akan yaşlara engel olamayacağınız, samimiyetiyle de yüzünüzden tebessümü eksik ettirmeyecek bir film.
17 Again (17 Yeniden, 2009)

Hayatımızın dönüm noktalarında hepimizin vermek zorunda olduğu zor kararlar olmuştur ve çoğumuz belli bir süre geçtikten sonra ”acaba diğer yoldan ilerleseydim hayatım nasıl olurdu?” diye aklımızdan geçirmişizdir. İşte tam bu noktada 17 Again (17 Yeniden), gereken mesajı hiç dolandırmadan izleyiciye geçiriyor demek mümkün. Kendi hayatınızdan mutlaka bir parça bulacağınız, hiç sıkılmadan kendini izlettiren bu filmde; gençlik, komedi ve aşk harmanlanıyor. Ayrıca filmin çoğu seveninin savunduğuna göre, Zac Efron kariyerinin en başarılı performansına bu filmde imza atıyor.
50 First Dates (50 İlk Öpücük, 2004)

Bir insan sevgi için neleri göze alır, nelerden vazgeçebilir? Sevdiğiniz kişinin size her gün yeniden aşık olabilmesi için ne kadar çabalayabilirsiniz? Bu sorulara cevap bulacağınız, sevgilinizle izleyeceğiniz en romantik filmlerin belki de en başlarında gelen 50 First Dates (50 İlk Öpücük), aşkın engel tanımadığına inanan okurlarımızın kesinlikle izlemesi gereken filmlerden. Bu film sizi bir yandan güldürürken, diğer yandan da içinizi bir hüznün kaplamasına sebep olacak.
Before Sunrise (Gün Doğmadan Önce, 1995)
Before Sunrise, Before Sunset ve Before Midnight serisi, aşk temalı birçok listede karşınıza çıkmıştır fakat yine de Celine ve Jesse’nin aşkını es geçmek bu üçlemeye büyük bir haksızlık olurdu diye düşünüyoruz. Karşılaşmalar, verilen sözler ve yıllar geçtikte yaşanan değişimleri konu alan bu filmler; eğer henüz izlemediyseniz düşünmeden başlayabileceğiniz bir üçleme olmasının yanı sıra, önceden izlemiş olsanız bile sıkılmadan tekrar tekrar izleyebileceğiniz bir seri. Kadın-erkek ilişkilerinin dönemlerini oldukça sert bir gerçekçilikle işleyerek kendine hayran bırakan bu film, Ethan Hawke ve Julie Delpy’nin enfes oyunculukları ile efsaneleşiyor. Öyle ki, filmde verilmek istenen duyguları tüm canlılığıyla yaşayacak, onlarla heyecanlanacak ve yine onlarla ağlayacaksınız.
Frida (2002)

‘Aşkın, acının ve devrimin kadını’ olarak anılan Frida Kahlo’nun biyografisi niteliğinde olan bu film; sanatçının hayatı, eserleri, fikirleri ve belki de bulunduğu noktaya ulaşmasındaki en büyük etkenlerden biri olan aşkları üzerine anlatısını kuruyor. Oldukça duygusal olan bu filmi izlerken yanınızda peçete bulundurmanızı tavsiye ediyoruz.
Ghosts of Girlfriends Past (Hayalet Sevgililerim, 2009)

Hikayenin çapkın adamı Connor’a (Matthew McConaughey), eskiden birlikte olduğu kadınların hayaletleri tarafından iletilen mesajları gözler önüne seren Ghosts of Girlfriends Past (Hayalet Sevgililerim), içinde barındırdığı fantastik elementler sayesinde alışılagelen romantik-komedilerden sıyrılarak, türünün en güzel örneklerinden biri olmayı başarıyor.
Ghosts of Girlfriends Past – Fragman
Crazy, Stupid, Love (Çılgın Aptal Aşk, 2011)

Lise yıllarından beri birlikte olduğu ve çok sevdiği karısı tarafından terk edilen Cal (Steve Carell), büyük bir aşk acısı çekiyor olmasının yanı sıra, artık yalnızlığa mahkum olduğunu düşünür. Fakat yeni tanıştığı, çapkın ve yakışıklı arkadaşı Jacob (Ryan Gosling) imdadına yetişmekte geç kalmayacaktır. Film, kadrosu, işleyişi, esprileri ve yerinde verdiği mesajlarıyla izleyiciye nasıl geçtiğini anlamayacakları oldukça zevkli iki saat vaat ediyor.



