Türk edebiyatındaki özgün kadın yazarlardan biri Şermin Yaşar. Çocuk ve yetişkin öykü kitapları yazan yazar, son kitabını roman türünde çıkardı. Kitapları daha çok hayatı içinden oluşu, samimiyeti ve muzip tarzıyla dikkat çekiyor. Tüm kitaplarında, hikayenin bir köşesinden gülüşünüzü burkan bir detay çıksa da, Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu hüznün en ağır bastığı kitabı olarak diğerlerinden ayrılıyor.

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu, okurlarına birçok vedayı, gözyaşını, hüznü, ayrılıkları, bekleyişleri ve pek çok duyguyu cömertlikle sunuyor.
- “Reyhan Hanım’ı ilk cildin ikinci sayfasına koydum. Diğer sayfalarda her vesikalık dört kişi ile yatıyor. Reyhan Hanım yalnız… Yapayalnız yatıyor. Vasiyetimdir, benim vesikalığımı Reyhan Hanım’ın karşı sayfasına koyacaksınız… Gün gelip birileri bu ciltleri incelediğinde bize bakacaklar ve tekrar kapatacaklar… Yanaklarımız birbirine değecek Reyhan Hanım’la… Dudaklarımız birbirine… Biri tekrar açana kadar öylece yatacağız ‘Huzur’ içinde….” (s.20)
- “Hayatım boyunca bütün ölümü öp’leri annem demiş, öpülmek için ölmekse babama düşmüştü.” (s.23)
- “Sere serpe yaşamak ne, bilmiyorum.” (s.32)
- “O gün yutamadığım, boğazıma takılan, kursağımda kalan o şeyin ‘hevesim’ olduğunu yıllar sonra anlıyorum.” (s.34)
- “Acıyı çekerken çekiyorsun, anlatırken gözyaşların senden önce konuşuyor.” (s.49)
- “Şunu biliyorum ki bu dünyada eğer annen yoksa, anne olabilecek herkes ve her şey, senin annen olsun istiyorsun.” (s.56)
- “Kalp kırıklığı böyle bir şey. Kırıldığı yetmez, sağa sola saçılır.” (s.77)
- “Fakat kadınlar yükü sadece omuzlarında taşımıyorlar, sırtlarına da biniyor, karınlarına da, kasıklarına da.” (s.77)
- “Her şey insana yazılıyor diye düşündü; ama bazen ulaşmıyor. Bilmediğimiz nedenlerle dolaşıp duruyor hayatın içinde. Bazen yanından geçiyor insan yazgısının, bazen elinden tutuyor ama bunun kaderi olduğunu anlamıyor. Tam yakalayacak gibi oluyor ama uçup gidiyor. Sonra bir gün, hiç hesapta yokken, hiç beklemezken, başka alemlerdeki seyrini tamamlıyor senin olan şey, çıkıp geliyor ve seni buluyor.” (s.106)
- “Bu haberler, gazeteler paranoyak yapmıştı hepimizi.” (s.109)
- “Sonrasına her kadın savunabilirdi kendini ama otobüste tek kalırsan, adamın elindesin, sürüverse otobüsü başka yere, bitti.” (s.110)
- “Yoruldum dediğimde ablam geldi aklıma ve onun dişleri, dökük ve çürük dişleri. Ben çocukken onun ne kadar güzel bir kız olduğunu, ne kadar güzel güldüğünü düşündüğüm sabahlar geldi aklıma. Sonra dişleri… Motivasyonumu ablamın eski gülüşüne, yıllar içinde kaybettiği dişlerine ve sonunda konuşurken bile elini ağzıyla kapatışına borçluydum. Ablam gülerek ve gülmeyerek kamçıladı beni.” (s.111)
- “Sökülme bir kez başlayınca ardını alamıyorsun, her gün bir yerin açılıyor. Önce gözlerin, sonra ellerin, sonra aklın, sonra için açılıyor. Görmediklerini görmeye, hissetmediklerini hissetmeye başlıyorsun.” (s.134)
- “Sahip olmadığı şeyler hakkında düşünüp üzülmek yoruyordu artık onu.” (s.144)
- “İnsan, tükenir. Doğduğu andan ölümüne kadar büyüyor, gelişiyor, yaşlanıyor gibi görünse de içten içe tükenir. Eşya öyle değil, dokunmadığın sürece azalmaz ama insanoğlu ona da dokunur, suyunu çıkarır, yer, bitirir, yok eder.” (s.148)
- “Herkes kelimelerine dikenli teller geçirmiş sanki, oralara takıldım kaldım paçavra gibi.” (s.161)
- “Geçtiğimiz kırk günün tüm günlerinde gözlerimi açtım, açtım kapattım. Daha çok sıkarsam, kirpiklerimi birbirine daha sıkı geçirirsem ve daha büyük açarsam gözlerimi, uyanacakmışım gibi geldi. Denedim, çok denedim, fayda etmedi. İnsan nasıl ki rüyalarından kendisi uyanamıyorsa, rüyadaymış gibi yaşadığı gerçeklikten de kendisi uyanamıyor.” (s.162)
- “Yaşarken tüy gibi hafiftiler, hatırlayınca külçe gibi ağır.” (s.165)
Kaynakça:
- Yaşar, Şermin. Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu. Doğan Kitap, İstanbul: Ocak 2019.