23 Mayıs itibariyle Netflix üzerinden izleyicisiyle buluşan Sen Büyümeye Bak, yönetmenliğini Hakan Kırvavaç’ın (Ketche) yaptığı, başrollerini ise Kaan Urgancıoğlu (Fırat), Melisa Aslı Pamuk (Sezen) ve Mert Ege Ak’ın (Can) üstlendiği bir devam filmi. 2022 yılında yine Netflix’te çıkmış olan Sen Yaşamaya Bak filminin bir yıl sonrasından itibaren gerçekleşenleri anlatıyor. İlk filmde Aslı Enver’in canlandırmış olduğu Melisa karakterinin ölümüyle birlikte Fırat ve Can’ın baba-oğul ilişkisinin gelişimini ve hayatlarına Sezen’in katılmasının ilişkilerine katkısını anlatan film, senaryosuyla bir devam filmi olduğunu buram buram hissettiren özellikler taşıyor.
Filmin detaylı incelemesine geçmeden önce yazıda spoiler olacağını hatırlatalım ve filmi izledikten sonra okumanız gerektiği tavsiyesini vermiş olalım.

Aslında film yalnızca baba-oğul ilişkisinden ziyade pek çok noktaya dokunmaya çalışmış. Bu da seyircinin kendisinden birçok şey bulabileceğini gösteriyor. Ancak bu kadar fazla noktaya dokunulması bazı konuların tam olarak sonuçlanmamasına veya sonuçlandıran çözüm yolunun gösterilmemesine sebep olmuş.
İlk film Sen Yaşamaya Bak’ı izleyenler bilecektir ki Melisa ve Can kendi hallerinde yaşayan bir anne-oğuldur ve Can’ın hayatında baba figürü yoktur. Can evlilik bağı olmayan bir ilişkiden doğmuştur ve Fırat bundan habersizdir. Melisa, Can’a babasının neden olmadığına dair yalan söylemiş ve bu durum Can’ın çok daha hayalperest bir çocuk olmasına sebep olmuştur. Bu durumu Can’ın Sen Büyümeye Bak’taki zaman makinesi icat etme çabasında da görebiliyoruz. Can’ın doğumundan altı yıl sonra Melisa ölümcül bir hastalığı olması sebebiyle Fırat’ı bulur ve Can’ı ona emanet eder. Böylelikle Sen Büyümeye Bak başlar.

Filmin tekrara düşmesi: Senaryosunu Hakan Bonomo’nun yazdığı film ilk filmi tekrar eder bir nitelikte. Yaratmaya çalıştığı dramatik yapı ilk filmdekiyle benzer noktada ilerliyor. Bunu fark etmeniz çok uzun sürmediği için ilk filmdeki bilinmezlik ortadan kalkıyor ve olacakları tahmin etmeye başlıyorsunuz. İlk filmin çözüm noktası Fırat’ın, Can’ın babası olduğunu öğrendiğimiz andı ve filmin o kısmına kadar bunu tahmin etmek zordu. Bu filmin çözüm noktasıysa Sezen’in kardeşinin aslında ölmüş olduğunu ve bunu Fırat’ın bildiğini öğrenmemiz. Ancak bunu önceden tahmin etmek hiç zor değil. İlk filmde de önce karakterler arasındaki ilişkinin gelişimini izleyip sonra arka planlarını görüyorduk. Bu filmde de Sezen karakterini tam olarak tanıyamadığınızı hissediyorsunuz izlerken. Bu da ilk filmin verdiği alışkanlıkla Sezen’in öğreneceğimiz yönleri olduğunu gösteriyor. Sezen, Can ve Fırat’ın hayatına çok fazla dahil olmasına rağmen onunla ilgili öğrendiğimiz şeyler mimar olması, sırtındaki yara, depresyon içinde olması ve kardeşinin Amerika’da yaşıyor olması. Bunlar bir karakterle yeterince bağ kuramayacağımız şeyler olduğu için Sezen’le alakalı bomba bir haber bekliyorsunuz. Kardeşine olan düşkünlüğünü sıklıkla gördüğümüz için bu haberin kardeşiyle ilgili olduğunu düşünüyorsunuz. Aynı kaderi ilk filmde Fırat da yaşamıştı. İlk filmde de Fırat’la alakalı öğreneceğiniz bir şey olduğunu düşünüyordunuz ancak serinin ilk filmi olması sebebiyle henüz bir alışkanlık elde etmediğiniz için ne olduğunu kestirmek daha zordu. İki filmde de aynı yolla dramatik bir yapı inşa edilmeye çalışılmış.
Karakterlerin ‘büyüme’ sancıları: Filmin gösterdiği en güzel noktalardan biri yaş fark etmeksizin büyümek için yapmamız gerekenler. Üç ana karakterimizin de bir yas sürecinde oldukları ortada ve bu süreci atlatabilmek onların büyüme yolculukları için büyük bir adım. Ancak en büyük problemleri bu yas sürecinden çıkmak için gerçekle yüzleşmemek. Fırat, yaşadığı kaybı alkolle çözebileceğini sanırken bu çözüm yolunun kendi sorumluluğunda olduğunu kabul etmekten uzak. Alkol probleminin genetik bir yanı da olduğunu söylüyor ve bu durum alkol probleminden kopmaması için bahaneleri beraberinde getiriyor. Sezen, kardeşini kaybetmesine rağmen insanlara Amerika’ya taşındığı yalanını söyleyebilecek kadar yüzleşemiyor acısıyla. Bundaki en büyük sebeplerden biri de üzüntünün yanında kendi suçu olduğunu düşünmesi. Can ise zaten çocuk olmasının hayatı iki boyutlu bir noktaya getirmesinin sancısıyla birlikte annesinin nereye gittiğini anlamlandırmakta zorlanıyor. Annesinden ona miras kalan hayalperestliği sayesinde zaman makinesi bulma umuduna sıkıca tutunuyor. Böylece annesinin yanına gidip onu sevdiğini söyleyebileceğini düşünüyor.
Filmin en empati kurulabilecek noktası olan ‘büyüme’, sonuçta kabullenme kavramını ortaya çıkarıyor. Acılarımızdan, korkularımızdan, üzüntülerimizden kaçmaya çalışmanın bunları ancak derinleştirip çeşitli hatalar yaptıracağını gösteren film, bunların üstüne gidip yüzleşmekle çözüme kavuşabileceğini öğretiyor.
“Hayatı yaşamanın tek bir yolu yok
Baba olmanın da öyle”

Olaylar ve karakterler: Filmi sonuç kısmına götüren olaylar karakterlerin büyümeyi öğrenmelerine dayanak oluşturması amacıyla oluşturulmuş. Ancak tabi ki başrollerinden birinde çocuk karakteri olan bir senaryoda bunu yapmak çok daha hassas. Filmde ufak sekanslarla değinilmek istenilen toplumsal konular mevcut. Örneğin Can’ın okuldaki arkadaşları tarafından sürekli dalga geçilmesiyle akran zorbalığına vurgu yapılmak isteniyor. Ancak bunun çözümlerinden birinin zorbalık yapan çocuğu tehdit etmek olması bu vurgulamayı tamamen boşa çıkarıyor. Filmin sonuna doğru iki ana yetişkin karakterimizin de henüz büyüyemediğini ve bazı ‘cahilliklerini’ görüyoruz fakat bu yine de tam olarak çözüme kavuşturulamıyor. Her ne kadar Fırat, okulun tüm paydaşlarına gönderdiği mail’le özür dilemiş olsa da bu özür olayların sonuca ulaşması ve oğlu Can ile arasını düzeltmek için olduğu havasını yaratıyor. Oysaki seyircinin aklındaki akran zorbalığını engellemek için hangi yolun izlenmesi gerektiğiyle alakalı soru cevapsız kalıyor.
Aynı şekilde Fırat, Can ve Sezen dışındaki karakterlere dair hiçbir derinlik olmaması karakterlerin varlığının dramatik havaya hizmet etmesi için olduğu hissiyatını yaratıyor. Örneğin Perihan Savaş’ın hayat verdiği Reyhan karakterinin Fırat’ın annesi olmasının ve bunun filmin sonuna kadar saklanmasının tek sebebi, Fırat’a alkolü bırakması ve Melisa’nın cesurluğuyla ilgili vereceği nasihatlerin olmasıydı. Karakterin varlık sebebinin yine sonuca işaret edecek kısa bir sekans olması gerçekçiliğini yitirecek bir özellik olarak ortaya çıkıyor.

Filmin en başarılı yönlerinden birinin oyuncu performansları olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle Kaan Urgancıoğlu (Fırat), karakteri dramatik alt yapıda olmasına rağmen çok doğal ve keyifli hale getirmeyi başarmış. Yaşadığı kaybı kasvetli bir havaya sürüklemeden akıcı ve izlenilir bir şekilde göstererek filmin içinde tutuyor. Melisa Aslı Pamuk’un da (Sezen) karakterde yaratılmak istenen gizemli havayı başarılı bir şekilde oluşturduğunu görüyoruz. Her ne kadar senaryonun tekrara düşmesi sebebiyle bu işe yaramamış gibi görünse de depresif yanını ve sorunlarından kaçan tavrını çok iyi sezebiliyorsunuz. Çocuk oyuncu Mert Ege Ak da (Can) başarılı bir performans sergiliyor. Yaş aldığı için ilk filme göre çok daha fazla öneme sahip olan oyuncu bunun üstesinden gelmiş.
Eğlenceli havası, değindiği konular ve kendi hayatlarınızdan esintiler bulabileceğiniz özellikleriyle Sen Büyümeye Bak, 1 saat 39 dakikalık süresiyle akıcı bir anlatıma sahip. En başta bıraktığı hislerle “Dünyanın En Güzel Kokusu” serisini andıran Sen Yaşamaya Bak koleksiyonu, vakit ayrılmayı hak ediyor. Aynı zamanda jeneriğinde kullanılan Flört grubunun Biz parçasıyla yüzünüzde nostaljik bir tebessüm bırakıyor. İlk filme göre daha net bir final yapan Sen Büyümeye Bak’ın yeni bir hikayeyle devam edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

“Neyi istemediğini bilirsen ne istediğini daha kolay buluyorsun”
Sen Büyümeye Bak(2024)
Kaynakça:
- Öne çıkan görsel: The Movie Database