Edebiyat sayfalarında bir karakteri tanıdığımızda yalnızca sözlerini değil aynı zamanda üzerlerinde taşıdığı dokuları da hissederiz. Bir elbisenin kesimi, bir ceketin yakası ya da bir kürkün ağırlığı… Çoğu zaman bu detaylar o karakterin iç dünyasını anlatır. İşte bu fikir, kelimelerin ötesine geçerek modayı bir anlatı biçimine dönüştüren bir projeye evrildi. Her dikiş bir cümle, her kumaş bir metafor oldu.
Anna Karenina: Dramatik Kürkler ve Zarafet

Tolstoy’un Anna Karenina’sı bunun en çarpıcı örneklerinden biri. Kalın kürkler, karanlık tonlar ve ağır kumaşlar arasında sıkışmış bir hayat… Anna’nın silueti, toplumun soğuk yargılarının altında ezilen bir kadının portresine dönüşüyor. Onun elbisesi sadece bir giysi değil, sosyal bir çıkmazın da sembolü. Omuzlarından dökülen kadife, özgürlüğe duyulan özlemi saklarken sıra sıra beyaz incileri o arzunun asla ulaşamayacağı bir saflığı hatırlatıyor.
Jay Gatsby: Işıltılı Takımların Ardındaki Hüzün

1920’lerin ışıltısına uzandığımızda ise Jay Gatsby karşımıza çıkıyor. Işıkların altında parlayan takım elbisesi ile Gatsby, parıltının ardına gizlenmiş bir hüznün belki de en büyük sembolü. İnciler, altın işlemeler, mükemmel ütülü bir kumaş… Hepsi aslında Gatsby’nin toplum tarafından kabul görme arzusu ve geçmişinin izlerini gizleyen bir maske. Bu görünüm, gösterişin ardındaki kırılganlığı ve Amerikan Rüyası’nın içi boş parıltısını gözler önüne serer. Kumaşın sertliği, bastırılmış duyguların yüzeydeki izi haline gelir.
The Green Knight: Doğadan İlham Alan Zırh

The Green Knight ile ise bambaşka bir pencereden bakılır modaya. Bu sefer odak doğanın, cesaretin ve insanın sınandığı bir dünyadadır. Onun kostümü; toprak tonlarını, ormanın yeşilini eski zırhların mat parlaklığı ile harmanlar. Kumaş neredeyse canlı gibidir; bir orman gibi nefes alır, her bir kıvrım ile kahramanın yolculuğunu yeniden şekillendirir. Bu tasarım, doğa ve insan arasındaki o kadim ilişkiyi yeniden yorumlar: yeşilin içindeki insan ve insanın içindeki doğa.
Orlando: Zamansız ve Androjen Siluetler

Virginia Woolf’un Orlando’su ise kimliğin akışkan, zamanın ise geçişken olduğunu hatırlatır. Orlando’nun gardırobu tek bir dönem ile sınırlandırılamaz: Viktoryen yakalar Rönesans manşetler ile birleşir, androjen kesimler tarih boyunca süren bir özgürlük arayışını simgeler. Her katman, Orlando’nun farklı dönemlerde geçirdiği dönüşümünü anlatır. Zaman çözülür, sınırlar silinir; geriye sadece Orlando kalır: özgür, tanımsız ve zamansız.
Juliet: Uçuşan Katlar ve Romantik İncelik

Aşkın en genç, en saf, ama en trajik hali: Juliet. İnce tüller, narin dikişler, uçuşan katlar… Bütün bu detayların hepsi henüz tamamlanmamış bir hikâyeyi anlatır. Juliet’in elbisesinin beyazı yalnızca masumiyetin değil aynı zamanda yaşanmamış bir ömrün, yarım kalmış bir hayatın rengini sembolize eder. Kumaş her adımda tıpkı genç bir kalbin, aşkın ağırlığını ilk kez hissettiği o an gibi soluk alırcasına titrer.
Bu çalışma, edebiyatın karakterlerini yalnızca metinlerde değil aynı zamanda görsel bir hafıza olarak da yeniden yorumlamayı amaçlıyor. Her tasarım, farklı romanları moda dilinde yeniden yazıyor; her kostüm, bir karakterin iç sesine yankı oluyor. Moda bu noktada yalnızca süs değil, bir anlatı aracına dönüşüyor; kelimelerin bıraktığı boşluğu kumaş tamamlıyor.
*Bu proje, 2209-A Üniversite Öğrencileri Araştırma Projeleri Destekleme Programı kapsamında TÜBİTAK tarafından desteklenmektedir.
Kaynakça:
Fitzgerald, F. Scott. The Great Gatsby. Scribner, 1925.
Tolstoy, Leo. Anna Karenina. Penguin Classics, 2000.
Shakespeare, William. Romeo and Juliet. Edited by Barbara A. Mowat and Paul Werstine, Folger Shakespeare Library, 2012.
Woolf, Virginia. Orlando: A Biography. Harcourt, 1928.
Sir Gawain and the Green Knight. Translated by Simon Armitage, W.W. Norton & Company, 2007.
Öne Çıkan Görsel: Çizimler Dilruba Tama’ya aittir.