Bir sanat eserine baktığınız zaman dikkatinizi ilk çeken şey nedir? Ressam El Greco’nun “Resim yapmak, gözle görmek değil, düşünmek demektir” sözü aslında bir sanatçının sanatını ortaya koyarken onu çizgilerden, şekillerden veyahut renklerden kurtarıp eseri görülenin ötesine taşıdığını ifade etmektedir.
Bu bağlamda, her sanat eserinin bir teması ve konusu olduğunu söylersek yanlış bir tabir kullanmamış oluruz. Sanat eserlerinde birçok tema görebiliriz. Dine, mitolojiye, soyut bir temaya sahip olabilen eserlerin yanında, bir de önemli olarak görülen ve birçok sanatçının da eserini ortaya koyarken değindiği el teması ya da bir anlatım biçimi olarak ellerin kullanımı dikkatimizi çeker. Sanatçının duygularını ve düşüncelerini anlatmak için kullandığı bir teknik olan eller, sanat eserlerinde şekillerin veya objelerin fiili bir biçimde betimlenmesine yardımcı olur. El temasına yakından bakıldığında ise bize bir hikâye anlatmak istediğini fark edebiliriz. Hisler ve dokunuşlarla yansıtılan bu anlatı, bir eserin sanatseverle buluştuğu ilk anda adeta eserin kalbiyle sanatçınınki arasında bir köprü olur.

Bir Bakışta El
Eller, sanatta duyguların tasvir edilmesinde sanatçılar tarafından sıklıkla kullanılan bir sembol haline gelmiştir. İlk bakışta bir insan uzvu olarak görülse de çok farklı anlamlara sahip olabilir. Eller, çevremizdeki nesneleri tutmak, taşımak gibi belirli motor becerilerine hizmet ederken, esasında, sözsüz iletişim aracı olarak da kullanılabilir. Bu açıdan sanatçının, eli eserinde nasıl işlediği ve karşı tarafta nasıl algılandığı da önemlidir. Bu sayede sanatçının anlatmak istediği konu daha da güçlenmiş olur.
El teması, sanatçıların farklı teknikler kullanarak yarattığı dokunuşlar, izler ve şekiller aracılığıyla gerçekleştirilir. Söz konusu olan teknik bazen çizim iken bazen heykel olabilir.
Roma döneminde kiliselerde görülen duvar resimleri Tanrı’yı, genellikle bir yol gösterici özellikle ruhani konularda öncülük eden ve göksel bulutlar aracılığıyla her şeye hükmeden bir el olarak tasvir eder.
Leonardo da Vinci veya Antonio da Correggio gibi sanatçıların eserlerinde kullandığı el sembolü o dönemin, Orta Çağ sanatının, gizli bir dilini çağrıştırıyordu. Yaygın olarak kullanılan el işaretlerine bakıldığında; çaresizliği anlatan, umutsuzluğu işaret eden, Tanrı’yla konuşurken yukarı doğru kaldırılan elleri ve teslimiyeti gösteren sembolik ifadelere rastlarız.
Dossi‘nin Diana ve Calisto‘suna bakıldığı zaman, bir kadının ölümünden sonra cennete yükselişini temsil eden esasında cenneti işaret eden bir kadın görürüz.

El Temasının Sanatsal Dönemler Boyunca Değişen Anlamları
Geçmişten günümüze değin insanlar kendilerini ifade etmek için hep bir şekilde iletişime gereksinim duymuşlardır. Bu iletişim ise çoğu zaman dilin çok ötesine geçen bir anlayış olarak her dönemin toprağında gelişmiş ve boy vermiştir. İşte sanat da bu anlayış içinde önemli bir rol oynamış ve iletişimin onunla nasıl ifade edilebileceğini dönem dönem insanlığa göstermiştir. Bu ifade, binlerce yıl içinde farklı sanat dalları içinde insanlığın inançlarını ve kültürlerini işleyen bir anlayışa evrilmiştir. El teması, sanatın evrimi içinde mühim bir yere sahip olan, duygu ve iletişim aracı olarak çokça kullanılan bir fikir haline gelmiştir. Bu fikir de dönem dönem sanatçılar tarafından değişik şekillerde işlenmiştir. Antik medeniyetlerden Rönesans’a, Romantizm’den Modern Dönem’e uzanan bu motif biz sanatseverlere ilerlememiz için adeta taşsız bir yol çizmiştir.
Antik Dönem: Antik Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarında, el sembolizmi, duyguların ve düşüncelerin anlatımında; güç, kutsallık, iktidar ve liderlik gibi değerlerle ilişkilendirilirmiştir.
Ortaçağ: Ortaçağ sanatında el teması, dini ikonografide önemliydi. Bu dönem sanatında sıkça dua eden eller motifi işlenmiştir.
Rönesans: Rönesans döneminde sanatçılar el sembolizmini işlerken insan bedeni üstünden yola çıkmış, bu temayı anlatırken onların kişilikleri ve duygusal durumlarını betimlemeye çalışmışlardır.
Barok: Barok dönemi ise farklı bir sanat anlayışına hâkimdi. Hareketin egemen olduğu bu dönemde, resimler ve heykellerde, güçlü olan bu anlayışı görmekteyiz.
Rokoko: Rokoko dönemi, sanatçının duygusal ve iç dünyasını yansıtan bir sanat anlayışını benimsedi. El teması, bu dönemde zariflik, zarafet ve romantik duyguların ifadesinde kullanıldı.
Romantizm: Romantik sanatta, zarif ve duygusal bir şekilde doğayı ve insanlığı öne çıkaran incelikli bir sanat benimsendi. Sanatçılar eserlerinde el temasına; aşk, özlem ve umut gibi duygusal konularla işlemiştir.
Modern ve Postmodern Dönem: Modern ve postmodern dönemde sanat, geleneksel kurallardan uzaklaşarak toplumu eleştirel bir şekilde sanatında ele aldı. El teması, daha çok ironi ve mizah amaçlı kullanılmıştır.
Sanat Eserlerinde Kullanımı
El teması çeşitli çağlar boyunca sanat eserlerinde farklı anlamlarda kullanılmıştır. Örneğin uzmanlar, Meksika’daki Teotihuacan’ın nasıl yönetildiği hakkında net bir cevap bulamamıştır. Bunun yanı sıra Teotihuacan Piramitleri’nde bulunan resimlerde el teması yönetim hakkında bilim insanlarına ışık tutmuştur. İnsanların ellerini birbirlerine uzatması aslında yönetimin tek elden değil de dönemin insanları tarafından ortaklaşa bir şekilde gerçekleştirildiğini bize yansıtabilir. Yani, insanlar arasındaki bağlantıyı ve topluluk duygusunu karşı tarafta onu okumaya çalışan kişiye gösterir.
El teması bir heykelde de işlenebilir. Örneğin, Auguste Rodin’in “Düşünen Adam” adlı heykelindeki el teması dikkat çekicidir. Çenesini eline koymuş ve düşünceli bir şekilde bakan insan figürü, aslında İlahi Komedya’nın yazarı Dante’nin, Cehennemin halkalarına karşı bir tasviridir. Heykel, kamburlaşmış bedeni ve bedenini yasladığı eli, diğer yandan düşünceli duruşuyla birçok sanatçıya ilham olmuştur.

Leonardo Da Vinci tarafından resmedilen “Vaftizci Aziz John” tablosunda ise gökleri işaret eden Aziz John’u (Yahya) görürüz. Ellerine yüklenen manevi anlamda John, yukarı doğru kaldırdığı işaret parmağı ile bize, kurtuluşun göklerde olduğunu göstermektedir.

Âdem’in Yaratılışı (The Creation of Adam), Michelangelo’nun bir fresk tablosudur. Bu eserde sanatçı, Tevrat’ta geçen bir hikâyeyi bize aktarıyor. Dünya’nın yaratılmasının ardından Tanrı’nın ilk insan olan Âdem’e hayat verdiği bu fresk, dönemin birçok ünlü sanatçısı; Sandro Botticelli, Domenico Ghirlandaio tarafından boyanmıştır. Bu eserde adeta Âdem ve Tanrı birbirinin yansıması olarak görünür bizlere. Tanrı’nın hayat vermek için uzattığı sağ işaret parmağı, Âdem’in sol eliyle buluşmak üzeredir.

Vincent van Gogh’un Pietà’sına baktığımızda ise Meryem Ana ve İsa’nın bir tasvirini görürüz. Van Gogh bu tabloyu Delacroix’den sonra yapmıştır. Resmin yapılış hikâyesi bir yana ona ilk bakışta çaresiz ve o çaresizlikten boynu hafif bükülmüş, yardım istercesine elini uzatmış bir anne görürüz.

İnsanlık, çeşitli çağlarda farklı şekillerde deneyimler kazanırken bunu sanata da yansıtması elbette kaçınılmazdı. Çünkü sanat, tarih boyunca insanların iç dünyasını ifade etmeye yarayan bir aracı rolü üstlenmiştir. Bu bağlamda da el temasının sanattaki önemini kavrayabilmek için onu duygusal ifadelerin parçası haline dönüşen ortak bir sembol olarak değerlendirebiliriz.
Kaynak
Bernasconi, Valentine, Eva Cetinić, ve Leonardo Impett. “A Computational Approach to Hand Pose Recognition in Early Modern Paintings.” Journal of Imaging 9.6 (2023): 120.
History. “Teotihuacan”. Web. Erişim tarihi: 29.07.2023.
Musee Rodin. “The Thinker”. Web. Erişim tarihi: 29.07.2023.
Ram, Ashwin N., and Kevin C. Chung. “Study of hand signs in Judeo-Christian art.” The Journal of hand surgery 33.7 (2008): 1182-1188.