New York Metropolitan Sanat Müzesi, günümüzün en popüler müzeleri arasında yerini korurken bir zamanlar rağbet gören müzeler arasında bulunmamaktaydı. Yıllara yayılan bir eser koleksiyonculuğu sayesinde şu an, şehrinin en büyük müzesi olma özelliğine sahiptir. Picasso’dan Degas’a kadar pek çok ünlü ismin eserlerine ev sahipliği yapması açısından önem taşımasının yanında sanat koleksiyonculuğu açısından da değerlidir. 1870 yılında kapılarını ilk defa ziyaretçilerine açan müze, döneminin iş adamı, finansörü ve kültür meraklıları tarafından kurulmuştur. Günümüzde hala en çok ziyaretçi alan müzeler arasında ilk üçe girmiş, bugün bağışlanan eserler ile birlikte toplam 2 milyondan fazla eseri koleksiyonunda barındırmıştır. Sanat tarihinin biricik parçalarını da dahil eden müze, ziyaretçiler tarafından “bir bilet fiyatına dünyanın en ucuz turu” olarak tanımlanmaktadır. Kültürlerin birleşim noktası olma özelliği sayesinde bir adımınızda Mısır tapınaklarını ziyaret ederken ikinci adımınızla kendinizi Çin’de üçüncü adımınızda ise kendinizi aniden İspanya’da bulabilirsiniz. Birkaç farklı binası olan Metropolitan Müzesi zaman zaman gerçekleştirdikleri sergiler ile de oldukça fazla ziyaretçi ağırlamaya devam etmektedir.
Modanın, müze tarihinde önemli bir yeri vardır. Beş kıtadan toplanmış, geçmişi yüzyıllara tekabül eden kıyafet ve aksesuarlara ev sahipliği yapma özelliğini üstlenmiştir. 1948 yılından bu yana, her sene mayıs ayının ilk pazartesi akşamı gerçekleştirilen ve meraklılarının dört gözle beklediği MET Gala, müzenin bağış gecesi olarak bilinmektedir. Kostüm enstitüsü olarak adlandırılan MET Gala, kırmızı halı şıklığına uygun olarak göz kamaştırıcı bir etkinlik gecesine dönüşmektedir. En başından itibaren değişmeyen sponsoru Vogue ile birlikte her yıl belirli bir temaya parmak basmaktadır.
Met Müzesi, kültürel popülerliğinin yanı sıra karanlık bir durum olan “çalıntı eser” başlığı ile de adından sıklıkla söz ettirmektedir. Bu çalıntı eserlere ve hikayelerine şimdi biraz daha yakından bakalım.
Yorgun Herakles Heykeli
Gücün simgesi olan Herakles, Miken kralının kızı Alkmene ile Tanrıların kralı Zeus‘un oğludur. Doğduğu andan itibaren yarı Tanrı olarak var olan Herakles, Tanrısal bir güce sahiptir. Herakles, hayatı boyunca hep güç denemeleriyle sınanır ve bu sınanmaların altından çok kolay bir şekilde kalkar. Anlatılan bir efsaneye göre; Herakles, 18 yaşına geldiğinde babasının ve komşu kral Thespion‘un sürülerine zarar veren Kitharon aslanını öldürerek efsanevi gücünü herkese kanıtlamıştır. Hera, varlığı boyunca Herakles’ten öç almak için çabalar durur. Herakles bu olaylar sonucunda, bir cinnet anında eşi ve çocuklarını ateşe atarak öldürür. Olayın ardından gönüllü olarak sürgüne gider ve tüm günahlarından arınması, ölümsüzlüğe kavuşması için Miken kralı Eurystheus‘un emrine çalışır. Günahlarından arınabilmesi için Herakles‘e, kral tarafından 12 görev verilir ve bu görevler “Herakles’in 12 Görevi” olarak efsaneleşmiş bir durumdadır.
1980 yılında Antalya’nın Perge Antik Kenti’nde Herakles’e ait olduğu tespit edilen heykelin belden aşağısı kazılar sonucunda bulunmuştur. Üst kısmı ise kazıda çalışan iki kişi tarafından çalınır. Boston Sanatlar Müzesi ve New Yorklu biri tarafından satın alınan bu heykelin üst bölgesi, çalıntı eser başlığı gizlenerek Met Müzesi’nde sergilenir. Olaydan 10 yıl sonra gazeteci Özgen Acar tarafından, bir gezi esnasında fark edilen Herakles Heykeli, basına yansıyan haberler ve müzeler arasında gerçekleşen iletişimler ve çalışmalar sonucunda heykel, 2011 yılında Antalya Müzesi sınırlarında bütünlüğüne kavuşmuştur.
Karun Hazineleri
Karun antik ismi ile bilinen Krezüs bir Lidya kralıdır. Antik çağın en zengin insanıdır. Zengin olmaya olan merakı sebebiyle Tanrı’ya, her tuttuğunun altın olması isteğini belirtmesi üzerine dualar ettiği rivayetler arasındadır. Tanrı, Karun‘un isteğini yerine getirir fakat bu istek onun mutluluğunu sağlamaz ve Karun acı içinde ölür. Karun, Lidya’yı 540 ve 560 yılları arasında yönetmiştir. Bu süreç içerisinde sahip olduğu altınlar, heykeller ve değerli olan pek çok ürün şu an Karun Hazinesi olarak adlandırılmaktadır. Dilimizde bulunan “Karun kadar zengin” deyimi, Lidya kralı Karun‘dan gelmektedir.
Uşak’ta kazılar sonucu bulunan Lidya Kralı Kroisos’a ait Karun Hazineleri’nin bir kısmı, tarihi eser kaçakçıları tarafından yurt dışına kaçırılmıştır. 1985 yılında Met Müzesi’nde sergilenmeye başlanan 432 parçalık Karun Hazineleri koleksiyonu, büyük bir geri alma çabası sonucu Türkiye’ye getirilmiştir. Şu an Uşak Arkeoloji Müzesi’nin bir katı sadece bu hazineye ayrılmıştır ve orada sergilenmektedir.
Antik Yunan Vazosu
Vazo, Dionysos‘u tasvir etmektedir. Dionysos, 12 Olympos tanrısından, Şarap ve Eğlence Tanrısı olarak bilinmektedir. Zeus ve Semele‘nin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Hayatı yaşayış biçimi, kendinden geçmeye bayılan tavırları ile en tuhaf tanrılar arasında yerini almaktadır. Dionysos ile ilgili en ilginç efsaneler birisi, iki kez doğduğuna inanılmasıdır. Birinci doğumunda babası Zeus, Dionysos henüz anne karnında 7 aylıkken düştüğü zaman onu kurtarır ve baldırında saklar. Ve Dionysos, Zeus’un baldırından doğar. İkinci doğumu ise Titanlar tarafından kaçırılan Dionysos parçalanarak kazanda pişirilir ve büyükannesi Athena’dan yardım isteyerek bu cansız bedenin parçalarını birleştirir ve Dionysos yeniden doğar. Doğumunun ardından yeniden ölmesini istemeyen Zeus, oğlunu bir keçiye dönüştürür ve dağlara gönderir. Orada şarabı bulan Tanrı, bu içkiyi dünyanın her tarafına götürmeye başlar. Vazonun üzerinde Dionysos‘un tasvir edilmesinin sebebi ise bu vazoların antik dönemlerde şarap gibi sıvı ürünlerinde saklanması ve korunması için üretilmiş olmalarından gelmektedir.
Python’a atfedilmiş olan Antik Yunan Vazosu, İtalya’da bir defineci tarafından bulunduktan sonra Met Müzesi’ne satılmıştır. 2014 yılında başlanan geri alma çabaları sonucu antika vazo, 3 yıllık sürenin ardından İtalya’ya geri iade edilmiştir.
Coffin of Nedjemankh (Nedjemankh Tabutu)
2018 yılında Met Müzesi’nde düzenlenen bir sergide “Nedjemankh ve Yaldızlı Tabutu” adıyla sergilenen antik eser, müfettişlerin çalıntı olduğunu fark etmesi üzerine başlanan hukuki süreç sonucunda müze, eseri Mısır’a iade etmeyi kabul etmiştir. Paris’te bir sanat tüccarından satın alındığını savunan yetkililerin sundukları kaynağın sahte olduğu tespit edilmiştir. Uzun süren davalar sonucu eser, Mısır’a iade edilmiştir.
Geyik Başı Riton
Ritonlar büyük çoğunlukla törenlerde içki sunmak amacıyla kullanılan özel kaplardır. Minos ve Miken uygarlıklarında kurban törenlerinin vazgeçilmezidir. Yunan ve Roma dönemlerinde genellikle geyik, tilki, boğa, koç, kartal gibi hayvan başı ya da Griffon (aslan vücutlu, kartal kanatlı ve kafalı mitolojik yaratık) gibi mitolojik biçiminde ritonlar yapılmıştır. Kabların ucunda ise sıvının akması için deliklerden oluşmaktadır.
Amerikalı koleksiyoner Michael Steinhardt tarafından yasadışı yollarla kaçırılan Geyik Başı Riton, Milas kazıları sırasında bulunmaktadır. Koleksiyoner tarafından 1993 yılında Met Müzesi’ne satılan bu eser, New York Türkevi’nde düzenlenen bir tören ile Türkiye’ye yeniden iade edilmiştir.
Cup and Saucer
Kütahya bölgesine ait olan bu fincan ve çay tabakları Met Müzesi’nde sergilenen islami eserler arasında yer almaktadır. Osmanlı döneminde üst sınıf Süryanilerin kabul odalarında açık nişler üzerinde sergilenen antika ürünlerdir. Günlük kullanım için uygun olmamakla birlikte vitrinlerde yerini alan görselliği oldukça hoş olan fincan setleri arasındadır. Kütahya bölgesinde yaygın olarak çini ürünlerin üretilmesi ve kullanılması ile ürünlerin çiniler ile benzer detaylara hakim olması gözler önünde olan bir durumdur.