Picasso… Resim sanatıyla ilgilenmeyenlerin dahi bildiği o isim. Sanatıyla, kişiliğiyle ve özel hayatıyla, yaşadığı dönemden bu yana konuştuğumuz ve tabiri caizse ölümsüzlüğü de böylelikle bulmuş bir sanatçı. Peki bu efsane ressamı 1940’ların Nazi Almanyasında ayakta kalma savaşı verirken nasıl görebilirdik?
Amerikalı yazar Jeffrey Hatcher bu meseleyi ‘Bir Picasso, Lütfen’ isimli tiyatro oyununda ustalıkla ele almış. Öyle ki, 2003 Barrymore En İyi Yeni Oyun Ödülü’nü kazanan bu oyun Amerika’nın en iyi tiyatrolarında yüzlerce kez sahnelenmiş ve günümüzde de sahnelenmeye devam ediyor. Ülkemizde ise ilk kez Bursa Devlet Tiyatrosu’nda 2007 yılında sahneye konmuş. 2008 yılında ise Duru Tiyatrosu ‘Bana Bir Picasso Gerek’ adıyla sahnelemiş. Çevirinin büyüsünü burada da görüyoruz…
“A Picasso” her bir diyaloğun metne ustalıkla yerleştirildiği, hiçbir sözün amaçsız olmadığı bir eser. Hikâye birbirine geçen iki yapboz parçası gibi ilerliyor. Her bir diyalog diğerini tamamlıyor ve oyunun ete kemiğe bürünüp karşımıza çıkmasını sağlıyor.
Sahne Picasso’nun zindandaki hâliyle açılıyor. Hem umutsuz hem de öfkeli olan Picasso hangi sebeple ve neden alelacele getirildiğini bilmiyordur. Çevredeki tablolara göz atarken Kültür Bakanlığından görevli kendinden emin, korkusuz Bayan Fisher içeri girer. Baskın iki karakterin çekişmesi de böylece başlar.
Bayan Fischer düzenlenecek karma sergi için Picasso’dan bazı tabloların orijinal olup olmadıklarını öğrenmek istiyordur. Picasso elbette başta karşı çıkar. Tablolarının karma sergide olmasını istemez. Ancak seçim yapacak hâli de yoktur Picasso’nun. Bir gün sonra 60 yaşına girecektir ve kendisine verilen oturma izninin süresi de dolacaktır. Yani Bayan Fisher’ın ‘küçük’ ricasını yerine getirmekten başka bir çaresi kalmamıştır.
Bayan Fisher, Picasso’ya üç resim gösterir. Üçü de Picasso’nun hayatının farklı dönemlerine aittir. Dâhi sanatçı eserlerini tanımakta doğal olarak hiç güçlük çekmez ve basitçe bu sorgudan kurtulduğunu düşünür. Ancak durum bundan daha karışıktır. Bayan Fisher yalan söylemiştir. Tablolar sergilenmek için değil yakılmak için toplanıyordur.
Bundan sonra da Picasso ile Bayan Fisher arasındaki gerilim artar. Kontroller zaman zaman kaybedilir. Dengeler bozulur, okuyucu olarak tam oyunun sonunu görecekken yanıldığımızı anlarız çünkü yeni bir durumla karşı karşıyayızdır. Bir de sürprizimiz vardır: Bayan Fischer’ın kökeni ve neden bu işin içinde olduğu…
Oyunda dikkat çeken diğer bir nokta Picasso’nun hem özel hayatında hem de sanatında kadınlara karşı tutunduğu tavır. Sevdiği kadınlara oldukça acımasızdır Picasso ve tabii onları ölümsüzleştirirken de sanatının yüceliğine güvenir. Kendisi bir sanatçıdır, bir dâhidir. Bunun sarhoşluğunun içinde olduğunu da metin aralarında görürüz. Bir yerde Bayan Fisher’a söylediği “Suç her zaman kadınlardadır. Kendinizi sevdiriyorsunuz. Bize korkunç şeyler yaptırıyorsunuz.” sözü Picasso’nun kadınlarla olan ilişkisini de özetler.
İkinci kısımda Bayan Fischer, Picasso’dan resimlerinin birini sergi için feda etmesini ister. Burada resimlerin hikâyelerini de öğreniriz. Her birinde kendi gözlerinin birer yansıması vardır. Acısını ve kaybını eserine aktarır. Bir diyalog bunu çok güzel özetler:
“En iyi arkadaşının ölümünü duyar duymaz, her şeyden önce kendi portresini yapan insana ne denir?
-Sanatçı.”
Nazilerin sanata bakışını da görürüz. Milletleri tek tipleştirmeye çalıştıkları gibi insan ruhunun dışavurumu olan sanatı da tek tipleştirme çabası içindedirler. Onlar için kedi, köpek ve manzara resimleri yeterlidir.

Picasso’nun ünlü Guernica tablosunun hikayesi de oldukça etkileyicidir. İspanya İç Savaşı’nda Naziler tarafından bombalanır sevimli ve küçük İspanyol şehri. Picasso vatanı için duyduğu acıyı nesillerce hiç unutulmayacak bir şekilde tuvaline aktarır.
İtiraflar, acılar, restleşmeler ve yüzleşmelerle her duyguyu yaşatır bize Hatcher. Tempo oyun boyunca sürer. Sanatın ve sanatçının gücü karşısında siyasetin sınırlarını sorgularız bu muazzam oyun sayesinde. Hayal gücünün ve gerçeğin birbirine bu kadar güzel geçtiği bu oyun, sanatseverler tarafından okunmalı…